a Yazan: A, Cemalettin Saracoğlu “Demirhisar,,ın heyecanlı sergüzeştleri “Demir Hisar,, güneş batarken demir aldı ve düşman donanmasının bulunduğu yere doğru yollandı Buna da bir çare bulundu: Ge miye alınan (15) ton iyi cins kardif kömüründen maada gene ayni cins kömürle efrat mangası zabitan mev kii dolapları bile dolduruldu ve bu suretle torpitoda kömür miktarı 30, 32 tona iblâğ edildi. Makine yağı vesair levazım da bol, bol alındı. “Demirhisar,, m bu sefer hazır. lıkları hummeli bir faaliyetle devam ederken aym doğma ve batma za. manları da inceden inceye h olunuyor ve on beş günlük bir cet vel hazırlanıyordu. “Demirhisar” torpitobotunun za- bit ve nefer olarak mürettebi (23) kişiden ibaretti. Bu mürettebattan iki güverte neferi fazla izdihama mani olmak için “Samson,, distro- yerine nakledildi ve bir acemi var dabandıra (1) da torpitobotu boğa- zn mayin hatlarından geçirecek o - lan klavuzu sahile çıkarmıya memur edildi. (Demirhisar) daki bazı evrak ve mü hn defterlerin bahriye nezaretine teslim edilmesi de ihmal edilmedi. Diğer taraftan cephar ve kömürden başka geminin mürettebatın yiye” cği ve içeceği de düşünülmek icap e- diyordu. Bu itibarla gemiye kâfi miktarda erzak da' almdı. Artık (Demirhisar) tehlikeli fa - kat şanlı sergüzeştlerine atılmak i” çin hazırdı İLK AKIN NASIL OLDU? “Demirhisar,, m boğazdan çık- masmın asıl sebebi (Bozca ada) ile! Çanakkale önünde yatmakta olan düşman filosundan bir kısmını gafil avlıyarak torpitolamak idi. Düşman kuvvetleri hakkında el de edilen malümat İngiliz « Fransız birleşik filosunun geceleri Bozca »- dada demirlemekte oldukları merke- zinde idi. Düşman hat harp gemileri demir üze rinde yatarken düşman mubhripleri boğaz ağzında karakol yaparak ta- rassutta bulunmak itiyadında idiler. “Demirhisar,, m Çanakkaleye mu vasalatmdan tamam bir hafta sonra ilk huruç teşebbüsü yapıldı ve torpi” tobot “Kepez,, önlerine kadar gelebil 'dilerse de karanlık limanda'müteaddit düşman distroyerlerinin bulunmakta olduğu sahilden torpitobota haber verilmiş ve bu haber üzerine düşme) nm beyhude yere nazarı dikkati cek bedilmemek için torpitobotumuz üs-! sülharekesine dönmüştü. Bu ilk “İ şebbüsten iki gün sonra (Demirhi - sar) güneş batarken tekrar demir al- dı ve Anadolu kıyısını takip ile ma “ yin hatlarmdan hâdisesiz geçtikten “sonra evvelce yapılan plâna tevfikan gemideki klavuz kaptanı geminin küçük flikalarmdan birisiyle sahile gönderdi ve cesur “Demirhisar,, İm- roz adasının şimal cihetine doğru yol #erdi. Güneş çoktan gurub etmiş, bo» ğazın derin ve akıntılı sularma karan lıklar çökmüştü. Her taraf yürek- lere ürperti veren bir kara perdeye bürünmüş gibiidi. Kurtlar dumanlı havayı sever der. ler. Akma, hücuma çıkan torpite” botlar da karanlıktan hoşlanırlar. Çünkü onları çelik kalelerin iri top- larma karşı ancak gecenin bu ba dihava siyah kulkanı muhafaza eder. “Demirhirar,. boğazm kara sula- rmndan henüz kâfi derecede açılma « miştı ki tarassut zabiti seslendi: — İskele baş omuzluğumuzdan iki gomene mesafede bir düsman muhribi var. O Sancak bordamızda | (1) Vardabandıra diye harp 8 da bir gemi karaltısı görüyorum. Va - ziyet cidden korkunç idi. Düşman mubripleri o cüretkâr Türk torpitosunu görecek olurlarsa daha teşebbüsün başlangıcmda her | şey bitmiş olurdu. Çünkü düşman muhripleri (oOmini mini torpitobotu- muza gerek sürat, gerekse silâh ba- kımından kat kat faik idiler. Bu tibarla bu fedakârlık ve cesaret te - şebbüsü daha ilk adımmda soğuk sularma gömülerek akamete uğrıyacağında şüphe değil tereddüt bile caiz olamazdı. Şimdi bütün gözler dü; rine dikilmiş, tevekkül ile nin harekâtı gözetiliyordu. Tamam bu sırada (Demirhisar) m Sancak tarafında bulunan düşman mubribinde kisa bir fleşin işareti göründü. Demek ki düşman bu zifiri karanlık içinde “Demirhisar,, ı gör- müş ondan işaretle hüviyetini soru- yordu... gemile- düşma- SİLAH BAŞINA... Bu vaziyet karşısında gemide der hal silâh başı edildi. Topçular mini mini toplarınm başında mevkilerini aldılar. Torpito kovanları düşmana çevrildi. Bu tehlikeli vaziyet karşı - amda hakiki cesaretle kuru sıkı pa- lavra arasmdaki uçurum da derhal anlaşılmıştı. Bakmız nasıl?.. Torpitobotun (iskele ve sancak baş omuzluklarmda düşman mulr ripleri görülünce ve bilhassa bun- lardan birisinin kisa bir fleşin işa reti verdiği farkedilince süvari mev - kiinde bulunan Alman yüzbaşisı Fon “Fiks,, geriye dönülmesini teklif et- mişti, (Devamı var) Macera ve aşk romanı EE 17 İkincikinun — 1997 v4 Yazan: Tva-NÜİ Defol buradan casusun oğlu... Sen de mi birşeyler casuslamak niyetindesin; eğer seni bir daha buralarda görürsek... Geçen tefrikalarm hülâsası: Hasan, şu esmada çok bedbahttır. Çür kü hristiyan olan annerinin Türk öle babasını katoliklere o casısladığını, bu yüzden de, babasınm (casus sanılarak idam edildiğini öğrenmiştir. Anneat, ba kikatleri kendisine itiraf etmek mecbü riyetinde kalmıştır. Dunun için, Hasan, tokaklarda deli giti odlağırken kendisini kaplan paşanın konağı önünde görerek içeri girmek hakikati anlatmak istiyor. va Onun için, düşünüyordu: Nasıl yapmalı? Nasıl temizlenmeli? Bu lekeyi üzerinden nasri silmeli? Ciğerlerini şişire şişire rahat bir ne - fes almak ihtiyacımı duyduğu için, ba- gımı kaldırdı, Karşısmda bir konak gördü. Kendi kendine: “— Kaptan paşanm konağı! - diye mırıldandı, - Demek ki, kendimin de haberi olmadan, ayaklarım beni bürn- ya kadar getirmiş... Bunda bir fall ha yır vardır. Bir derin mana vardır. O derin mana ise, nedir? Ne midir? Ga- yet aşikâr; Babamın namusunu temizlemek. Gi- deyim, söyliyeyim. Bilyük kapıya doğru yürüdü. Kolları ve baldırları alabildiğine sıvalı İki ka- prcı İle karşılaştı: — Ne üriyorsun buralarda? — Bazı maruzartm var, — Kime? — Kaptan deryanm kendisine? — Sen kim oluyorsun kaptan derya- nm kendisine maruzatta bulunacak?... Haydi defol... — Hayır, beni koğmayınız... Söyliye- cek pek mühim seylerim var... Haber veriniz... — Kimin nesisin sen? — Ben mi?.. Casus diye idam edilen Ali Reisin oğluyum... Bu sözü söylemesi Üzerine, kapıdaki- Tavan arasından merdivene inen kapıya dayandı.. Cereyan çok kuvvetliydi — Bu muhakkik, Çünkü, #eni bayılt- tıktan sonra, cereyaru tekrar Dier lar. Ben buraya çıkıncaya kadar adım adım beni takip ediyorlar. Tavan arası. na gelir gelmez her tarafa elektrik ce- reyani bırakılıyor. — Şimdi ne yapacağız? — Asıl hüner ve marifetimizi, bütün istidat ve kabiliyetimizi şimdi gösterme- liyiz. Böyle elektrik cereyanı içine dü. şen bir polis hafyesi, bü tereyandan, bu tehlikeden nasıl kurtulabilir? — Bu bahsi beş yıl önce elektrik kür- #unda okumuştum ama. Unutmuşum, üstadım! — O halde sen bu meslekte hiç bir muvaffakiyet gösteremezsin, yavrum! Buradan kurtulur kurtulmaz hemen is- tifanı ver, ve polis mesleğinden uzak. taş! — Aman üstat ne Yiyorsunuz? Ben bu meslekten başka hiçbir yerde dikiş tutturamam.. Beni sizden başka kim tak dir edebilir? (o Biliyorsunuz ki ben, en mühim hâdiseler karşısında bile soğuk kanlılığını muhafaza eden bir adamım. Siz bana — diğer istidatlarım ber taraf — yalnız bu meziyetim için, her zaman kıymet verir, takdir ederdiniz! Uzun böylü konuşamadılar.. Götenberg tava atasından merdivene inen kapıya dayandı.. Cereyan çok kuv- vetliydi.. Fakat, Götenberg yerde bul. duğu kemik saplı bir yazı (kaleminin kemik kimin: kapıya dokündurmüştü. Bununla, kapıdan sonrüâ küçük pencete.! leri de muayene etti. Bütün demir par- maklıklarda elektrik cereyanı vardı. — Müthiş bir cendere içinde kaldık. Bağıralım.. Belki sesimizi dışardan du- yarlar. Dedi. Pencerenin önüne İkisi birden ağızlarını açarak; İmdat. İmdat. Diye haykırmağa başladılar. O ne?! Hayret edilecek bir hâdise, Sesleri dışarıya değil, bulundukları yere akse. diyordu. Kendi sesleri kendi kulaklarım çınlatmaktan başXa bir işe yaramamiş- tı. geldiler.. Götenberk: — Burada kuvvetli bir ses miktofönu var, Elektrik casibesile sesimizi bu nok tada teksif ediyorlar. Böyle murıldanarik, bulundukları ye- Tin tavanı ve duvarlarını tetkike bap. tadı, Polis muavini de yerlerde bir şeyler araştırıyordu. Birdenbire markası geçti: — Ustat,, Üstat. — Yavaş konuşalım.. Bizi lar, — Varsın dinlesinler. o Korkmayın! Bakın ben ne buldum yerden. — Nedir? — (Rozenthal) adi: bir altın marka. — Götenberg markayı eline almca gü lümsedi: — Bü da bir oyun. Sen | inandın mr buna? & eline bir O küçük çanta dinliyor- ler ona dehşetle baktılar. Zira bu ismi ve bu faciayı denizeller arasında bilmi- yen yoktu. İçlerinden biri, ötekinin yü- dihe istimzaç manasiyle baktı, İkinci nöbetçi: “Muvafıktır, olur!” işaretini yapınca, birinci, içeri girdi. Fakat, gir- möden evvel: — Buradan bir yere kunıldanma... İ Sana şimdi haber getiririm! - dedi. Bir müddet #Ohra, ünde bir kâtip, arkada altı müzellâh asker geldi, Kâ- tip dişlerini ve yumruklarını Hasana ü bağırmaya başladı: — Ulan casus oğlu casus! Hilâ bu- ralardâ mı dolağıyorsun ? Fikrin baban gibi fesat çevirmek midir? — Dinleyin Allah rızasiçün, söyliye- ceklerim var, — Söyliyeseklerini kaç kere geldin söyledin... Cshenneme gideslce baban hayattayken onun murdar vücudunu kurtarmıya uğraştın... Hâlâ mı bitme- di diyeceklerin ?... Kır boynunu... — Annem, casusluğu,, — HAJâ söyleniyor... Yok babası, yok annesi... Hepiniz, yerin dibine ba- tın... Eğer bir daha buralardan geçer- sen sen de bir şey casusluyorsun diye yakalalırım ba... Anlıyor musun?. — Casusluğu annem.., Hasar, kekeliyordu. Kâtip, işaret verdi. Askerler onu da ha fazla söylenmesine meydan verme - den yakapaça, sille tokat, sokağın ta Bteki ucuna kadar sürdüler. Kavuğu bir tarafa yuvarlandı, cübbesi yırtıldr. Zavaliı delikanlı, kalbi kılığmdan da- ha perişan, melül ve mahzun vürüme- ge başindr. Bu sırada akşam ezanı okunuyordu. İki elini semalara doğru açtı: — Yarabbi! Sen benim kalbime bir! şey ilham et! Bu vaziyetin «ltından kurtulayım. Babamın namusunu temiz mea s0uae0o e öasznsanananasaane0aasmaa0sd0000a Yazan: iskendar F. Serteili — Niçin inanmıyalım?! üstünden düşmüş olabilir. Çantasının — Hayır. Bu kadar safdil olma yav.| rum! Bir casus, bütün bunlara dikkat! eden çok zeki bir insândır. £ Zabıtanın (Rozenthal) ismi ürerinde yürümesi i- çin tertip edilmiş bir plândir bu. -— Vallahi yaman adamsınız siz! Ca. susu gözünüzle görseniz de inanmıya- caksmız! — Ona şliphe yok. Gözler görmekten ne çıkar! İnanmak için, yakalamak lâ. zımdır. Ne zman ele geçirirsem işte ya. kaladım diye inanabilirim. — Ya şimdi? — Meçhülât içinde bocalıyoruz.. Bu esrar perdesini yırtmadan ve hele bu- radar kurtulmadan, bir hüküm vermek gülünç olur.. Götenberg bu sırada © tavanda göze çârpan hafif bir ışık gördü. Bu ışık par- lak bir insan gözü gibi işıldıyordu. — Tavana bak.. | mez... Adamı bül, rüşveti “5 vi İiyeyim... Ne yapayım, yım?.. Ayağı eve gitmiyordu. Hayr ha annesiyle yüz yüze “.- O kadın! O yılan! - niyordu. Nasıl yaptı bu işl Bazan kalbi sızlıyordü! « # *““— Nekadar olsa Fakat, o kandan geldiğini © istikrah ediyordu. Hem, “ j ağır bir töhmetti ki, bütü kendisinden elini eteğini çeki f ka bir mahalleye taşınmak tini duymuşlardı; : “— Ne cesaret! No geldi, elçiliğin yanmda bir © yi Birdenbire, kanı, bütün b âli: - Demek ki, devletin DX den felâketler gelecek... defi Şi Hayır, hayır... Hiç olm önüne gecmeliydi. Kaptan * ise, daha büyük makamlf” ye ya.. Gidecekti, söyliyecektis “ yını bulup saraya kadar Fakat artık gece olmuugtur” Bu saatte ne yapılabilir? “ge bir şeye teşebbüs edilemö"; melil mahzun bir köşeye © d nı açtı, Cebinde iki tç ai beraber bir sey yemeği el dg duvar kovuğunda uyudu. ei rişan, dünkü dayaktan sari di, si yırtık, heyecan ve el zü sapsarı olarak, sabah Kendine bir çeki düzen Vİ düşünmeden Ayasofyaya © / rak konuştuklarını görünee” fikir geldi: 5 / “— Gidip gunlara baş VU — İnayet ola! - dediler» Vay! Demek, casusluktö” ğe! Şimdi de insanlar onu © niyorlar, İçlerinden en ihtiyarı 8) doğru giderken, ona bir sk” — Al evlâdım... Hasan, parayı aldı, fakat p kast sıra yürüyerek iade Si” — Ağa hazretleri .. . AS geri... Ben, zannettiğiniz gi değilln... Bazı maruzatım Vİ) Zen kadar oldu: — Nöymiş bakayım mi i — Pak mühim bir cususlği nın aslını haber vermek “gifi Kaptan paşaya gittim, 7 , medi. Bari siz tavassut 65. zirlerden biriyle, yahut bir 4 diyle, valde sultanla filân # Zenci nlay etti: — Yahut da padişahle deği ii efendim, oh... Amma da aç v sün.. Hiç aşağı kurtarmı)9 yavrum.. Bir gün zarfmdâ nim gibi âciz haremağss! ye kadar nüfuz sahibi kimsöl atlar olur, faket, bu 53; rın hiçbiriyle temas etmek Ty. ğildir... Ne yapalım? Baht H Adamakıllı bir rüşvet tedar | sen nafile! Hem rüşveti Sy iL. demiyorum... Zira, elimde di yın yüksek makamlarına & Diye seslendi. Polis muavini tavana baktığı zaman bir şey göremedi. Işık biranda sönmliştü. Götenberg: — Bizi hem seyrediyorlar. Hem din. liyorlar., diye mraldandı. We yavaşça cebinden küçük bir kâğıt parçası çıkardı. Kâğıdın Üstüne şu sa- tırları karaladı: (Devam var) kilde söz dinletebilirsin.. * gif lar olsun... Geri dön artık” gi lara doğru daha fazla dı tancrdan yersin falakâyfı 4 Zavallı Hasan, meram ii cağını anlaymeâ, çarnaça” P gi Ayasofyanm avlusuna girdik E diyenlere oturdu. Başmı #* alarak düşünmeğe başlaö” gö) 'Tam o sırada, onruzunü ö du. uf (Devi