ne sefil, perişan ve muhtaç olduğum bir sırada aldın; beş sene müddeti damımın altında barındırdn. Fakat ben, amcamdan mirasa konduğumun altıncı haftasında, iktsaden hür oldu- Zumu hissedince, dostluk boyunduru * unu parçaladım, âlicenaplığına med - yunluğumu çiğniyerek seninle dani dam, Ben, nankörüm, malüm... Ben ki beş param yokken, on hizmetçi ve uşağın hizmet ettiği senin konağında büyük ik ramlar görerek yaşadım. Senin en İyi 'doştundum... Fakat, benim bu taradaki fakir bir misafirin vasiyeti nedir bilir misin?.. Masrafını parayla değil, daimi neşeyle, hoşsohbetliğiyle, sevimliliğile ödemeye mecbursundur. Beş sene müddetle, ben, ben olâma- dım. Hakiki filerimi söyliyemedim. $e- nin ahvali ruhiyene göre davranmam lâzımgeliyordu. Düşüncelerini bemimsi- yordum. Bir kaptanın barometreyi ta kip etmesi gibi, yüzündeki hatları tet- kik ediyor, gülümsediğin zaman ben de gülüyor, somurttuğun zaman susmak mecburiyetinde kalıyordum. Halbuki meselâ o canada, parlak güneşin, yeşil ağaçların ve mavi semanın keyfini gön- İlimde hissettiğim ve sevinçle baykır- mâk istediğim çok olurdu... Ama, bü- tün bu hisleri kalbimde hapsetmeliydim. Çünkü sen kızgınsın! Sesimi tahammül edilir bir perdeden fazlaya hiçbir zaman yükseltemezdim. Gürülsü çıkarmamak için ayaklarım: ye Te ihtiyati basmağa mecburdum. Ba - $an baş ağrramdan kafa tasım çatlıya| Cak gibi olurdu. Fakat dadın yanıma sokulurdu: — Ah paşacığım! - derdi. - Demin sofrada. hiç konuşmadın. Bizim bey de sormurttu, kederlendi. Kuzum ne olur” sun, konuş, kendisini neşelendir. Senden Ee kimse, onun hüznünü dağıtamı yor Dalkavukluk, şaklabanlık yapmam lâ gmgelirdi. Senin bütün dertlerini, rahatsızlıkla rını, böbrek ağrıların, uykusuzlukları- m, mide bozukluklarını ben de beraber gekerdim.. Nezleden ödün patlar, azıcık Yaka ki kazara ben hastalanacak olsam, © damda yatmamm imkânı mı var? Her günkü neşeli tavrımla aşağı inmeliyim, yemek yemeliyim. Gayri ihtiyari hafifçe Bksürecek olsam, hemen şüpheyle yüzü me bakar, sorarsın; — Nen var? Neye öksürüyorsun? Benim, lâkayt cevap vermem Jâzım:| — Bir şey değil... Boğazımda bir şey) kaldı. | Ah şayet yatağıma girip de “hasta, yanl” diyecek olsam, daima kalfanm hemen sana şunları fsılıyacağını bili rim: — A beyim! Böyle adamları etrafma ne toplarsn? Ne işe yarıyor? Bir de üs- telik bakmak Iğzım!.. Kim bilir bronşit mi oldu? Belki de griptir, sana bulaşır.” “Tabii derhal doktoru çağırtırdın. Beni tedavi için değil ha.. Sirayet kor- kusundan.. Beni dehlemek için! Kimbi- Bir hangi hastane köşesinde geberir, ka İrrdım., Nankör! Evet nankörüm... Çok iyi yemeklerle karnımı doyurdum- Midemi yakan bi- berli çerkes tavukları nefis olmuş! diye tuum.. Ben ki bahâretr #ere kadar! hasmedemem, dadı kalanın yaptığı bu mahut tavuğu üstelik de me | zımdı. Methetmek göyle dursun, iştiba) ile yemek mecburiyeti e; AA geceyarısı, giz! eat üremi iavrandım. Gene 2 tesi günü ecluk fakat neşeli bir beniz risine göre yemek yenir. Sen müthiş sr- cak odayı seversin. Ben kanir olduğum için yüzümden alevler çıkardı. Başım yanardı. Kaç kere bana bakarak: — Amma da shhatlisin maşallah! Buranın havası sana yarıyor. Bu evde râhat ediyorsun ya,i arkadaş! - derdin. Bir mektup filân yazmak için odam- da azıcık oturmak mecburiyeti olsa, «0 ğuktan kıkırdardım. Pardösümü giymek boyun atkmu sarmak mecburiyetinde kalırdım. Şayet çekingen bir tavırla da- d kalfaya: “— Biraz odun yok mu? Sobamı yakmak İstiyorum!,, desem, hemen kaş larını çatar: — Havanın nesi var?.. Hem beyefen di kendi odalarında o kadar fazla odun yakıyor ki, başa çıkmak için bizim ik. tısad etmemiz lâzrm! - derdi. İşte her gey bu şekildeydi. Fakat| bunların hiçbitinden şizâyete hakkım yoktu, Filhakika etrafımda on hizmet.| kâr beş senedenberi hizmet ediyordu. Hatırlar mısın, bir gün, Ahmet ağa, traş olmamıştı. Sen kaşları çatarak bağırdım! — Nedir bu halin?.. Kaç haftadır berbere gitmedin?... — Dört gündür. — Böyle dolaşma... Kirü hissi veri- yorsun... Ahmet ağa, eski emektardı, aksi bir| adamdı. o Terslenmek hoşuna gitmediği için homurdanarak: | — Ben kirli değilim. Bunu bana rah-| metli paşa da söylememişti. Öfkesini geçirtmek için sen hemen yumuşadın ve gülerek: — Darılmâ, Alkmet ağa. İki gün traş olmuşsun, olmamışsn... Bunu bana ar- kadaşım hatırlattı. Onun gözüne bat - mış! - dedin. Halbuki ben sana hiç böyle bir şey söylememiştim. Sen herifin öfkesini ba- na çevirmek kurnazlığını gösterdin. O çektiklerimi. hiç tasavvur &- debildin mi? Artık odam büsbütün ih. mal oluyor, günlerce süprülmeden br- rakılıyordu. Ne istersem ters cevap alı- yordum. Eminim ki Ahmet ağa kendi kendine “kokmuş herife bu Yaptıkalrım çoktur bile!,, diye homurdanıyordu. Ben, nankörüm. Bu fikri bence senin dimağından sil. meme İmkin yoktur. Fakat şayet hayat ta, bir gün, Allah göstermesin, talih ar- #k sana gülmiyecek olursa, servetin e- linden giderse seni de ben davet ediyo- rum. Tevarüs ettiğim küçük ev, pek basittir, fakat merak etme, açlıktan öl- mezsin. Mutedil ısınmış bir yemek oda sında oturursun, lâkin buna smukabil yatak odanda da harıl harıl yanan bir soba bulursun. Hastalandığın zaman korkmadan uzanır ve kendini dinlersin. Sana kaprislerimi zorla kabul ettirme. meğe ahdettim. Şahs! hürriyetine hür- met edeceğim. İdöalarını, fikirlerini serbestçe söyliyebilirsin. Hemfikir de - Biltek münakaşa ederiz. Velhasıl evimde geçireceğin günlerin — dışardan yaldızlı ve içinden kalay olmamasına gayret €- deceğim.. Kendim evimde rahat ediyo - rum diye benimle oturanm da ayni ra- hatr duyduğuna kani olmıyacağım. O- hun da zevklerini düşüneceğim. Eski ğında ayakkabı olan bütün dünyayı kö- sele kaplı görürmüş. Ben böyle olmıyacağım. Nakleden: (Hatice Süreyya) #hetmek 14) ————<— ©. & - —— HABER'in Güzellik Dotoru Kuponu: Tonton Amca kitap okuyor Yarı şaka Karanlık sokaklara lâmba konulmamalıdır! Yazan; Yekta Ragıp Gnen Belediyenin, şehrin muhtelif yerlerine yeniden İki bin lâmba astırmak kararı “sokak yatasaları!,,nı hemen telâşa dü- şürdü. Bugünkü karanlık sokaklardan bir çoğu aydınlanırsa senelerden beri ta. ayyün etmiş olan seyrangâhlar ortadan| kalkacak, buraların müdavimleri şehrin daha kenar semtlerinde o başka bir yer aramaya mecbur kalacaklar... »# “Yarasa,, demekle ne demek istekli gimizi farkettiniz değil mi? | Haklısınız. Çünkü sizin bildiğiniz ya- rasalar sokaklarda dolaşmarlar. Benim| bahsetmek istediğim yarasalar ise 80. kaklarda gezerler. oFakattek (deği, gift dolaşırlar. Gece kuşlarına benzeyiş leri onlar gibi karanlık çökünce ortaya çıkıp dolaşmalarıdır. Hâlâ anlamayan var mı bu kuşları.. Varsa söyliyeyim: — Sevdalılar canım! e Bunlar ekseriya hava karardıktan son ra buluşurlar. Ayak üzerinde el sıkış tıktan sonra ilk karanlık sokağa dalar-| lar. Astek ikisi de büyük tehlikeyi atlat. mışlardır. Kızım annesi, babası, veya ek rabasından hetbangi biri tarafından gö rülmek tehlikesi yüzde doksan bertaraf edilmiştir. Çünkü sevdalar daha küçü' se baba ana, akraba ve taallâkaç tehli- kesi varittir. Bu tatlı gezmenin hesabı evde hiç de iyi bir şekilde ödenmez. Sevdalılar kadın veya erkek olabilir- ler. Kadın kocası tarafından yakalan. ca: — Dirank, derang! iki kurşun patlar. Kurşun patlamasa bile eşek sudan ge- linceye kadar muhakkak dayak yiyecek- tir, Evli erkek için de dayak (tehlikesi mevcut olduğu gibi kendisini (bekâr tanıttığı kadının yanında foyasmnın mey dana çıkarak o kadını veya kırı elden kaçırması, üstelik kadak! bayılan karısını da Del. götür. Bütün bu tehlikeler olmasa bile be- Kâr gencin bir başka sevgilisinin gör- Halbuki... Karanlık sokakta tanınmak geldikten sonra kabildir. Sokağa girildi mi iki taraf hemen bi. zibirlerinin kollarma girerler. Yeni ise- Jer bu teşebbüsü erkek yapar, Evvelâ sevgilisinin 'elini tutar, sonra (o koluna sımdıkı girer, karanlık kesafet peyda €- dince ve karşı tarafın da Oomüsaadekir davrandığını görünce işi azıtır, arkadan belini kavrar, ayaklarmın aklımlarını bi. ribirlerine uydurarak dolaşır, dururlar. ... Yur, ortalık aydmlanır.. Kolkola yürü. yen çiftler de hemen ayrılırlar. Adımla- rını #iklaştırrılar.. İkinel bir o karankk sokağa dalımcaya kadar... Ayaklar bura da da ayni tempoyu derhal bulur, eller Yüsutf Peygamber (günlerinde bile Şeria ovası böyle bir ordu görmemiş- ti. Aşağıya İnip de Moab topraklarma doğru olan geçitleri aldıktan sonra böy! İe oldu. Almak ise pek de kolay olama.| dı, Londralılar irmağa Hajleh noktasın- dan hücum ettiler. Yakıcı ve eritici ma- kineli tüfeklerin ateşleri altında ırmak. tan karşıya geçmeğe mecbur oldular. Türkler görmeksizin yalnız bir sal karşı ya geçebildi ve parti başladı. O gün Hog Hampşayr'n o gördüğü işlerden hakikaten gurur duydum. Oja irmağındaki kayıklarla olan (tecrübesi) dolayısile onu Şeriaya göndermişlerdi. Ojadaki işi dolayısile o şimdi bir çavuş- ta. İlk sala binerek yirmi altı kişi ile biri da ançak sekiz (kişiyi koruyabilirdi.) tık. ; 5 Yazanlar: İngiliz ordusu hava zabitlerinden Kenneth ğ / Brovn Colline. Meşhur seyyah ve muharrir Lovell Thomas Dilimize çeviren: A.E. likte karşıya geçti. En azı beş yüz Türk bu yirmi altı kişinin üstüne hücum etti. Fakat Şerianın öte tarafı çok sek çalılık larla örtülü idi. Bizim çocuklar bu çal:- lıkların içine gizlenerek hemi kendi, hem de arkalarmdakilerin hayatları için harp| ettiler. Hampşayrın salı karşıya bir ip ger. mişti. İpi bir ağaca ( bağladık ve karş sallarla takviye kıtaları Oo göndermeğe başladık, Sallar büyüktü ve çok yavaş hareket ediyorlardı; kolay birer hedef teşkil ediyorlar ve teker teker gidiyor- lardı. Her sal sahilden © uzaklaştıkça Türkler bütün ateşlerini onun O üstüne temerküz ettiriyorlardı. Salda alçak bir kenar korkuluğundan başka hiçbir gizlenme yeri (o yoktu, bul kenetlenir, yattım kalan mevzua devam edilir, Bunlar için sokağın batak, çamur, yo kuş olmasının hiçbir tesiri yoktur. Elye rir ki kartalık olsun! Aralarmda muayyen bir gezme sağti © tayin ederler, bu saate kadar devriâlâş seyyakları gibi gezdikleri semtin ne İs dür karanlık sokakları varsa dört döner ler.. Ve dalma sokaklarin duvar dipleri. ni takip ederler. Bazı sokaklar vardır ki karanlığın çokluğu bakımından çek istifadelidir. Buralarda saatlerce aşağı yukarı dolaşanlar olur, . * 4 Sevdalların en çok bulunduğu sokak» lar Beyoğlunun karanlık sokaklarıdır. Çünkü o tarafın sakinleri (kapılarının önündeki merdivenler Üzerine (okadar çıkan, bazan oturan çiftlerin hiç rahat larını bozmazlar, öksürüp aksırıp tedir gin etmezler, j İstanbul cihetindö ise vaziyet böyle değildir. Eski &detlere göte mahalleli, yahud da yoldan geçen birinin: dürüp şüpheli şüpheli bakması, hattâ; i — Bana baken.. Burada ne işiniz vap? diye tehdit savvrup kavga (o çıkarması muhtemeldir. Bu itibarla gece kuşları Beyoğluha akın ederler. İsterseniz bunların takip ettikleri bir yolu da çizeyim. Belki bir- kaç kişinin işine yarar: Karaköyde buluşan bir çift Tünelin yanımdaki sokaklardan doğruca Selânik bankasının yanma buradan da karşıya merdivenlere çıkar, Kuledibine, oradan Şişhane yokuşu üstünden Tozkaparana, Perapalas arkası Tarlabaşı yoluyla Tak simde apartmanların arkasında kendi” lerini bulurlar,. ; Daha yorulmamışlarsa caddenin Kar. Şi tarafına geçip Taksim bahçesinin Ya- nındaki kışla yokuşundan Oo Gazhaneye inerler, Maçkaya çıkıp (o “Taşlık,, nam mevkide “meks ve âram,, eylerler. Zaman zaman burada ve (karanlık sokaklarda keskin çığlıklar (o feryatlar, sağa sola kaçışmalar olur. Muhakkak gece kuşlarından bir çift ya başka sev- gilisi tarafından veyabuki da yakınların. gezdikleri sokaktan bütün lümbalarını yakarık geçen otomobillerdir. Çünkü ışık bütün huzur ve rahatlar: kaçırır. Gece kuşların başlarma ev ve öpat- tırmahlardan mevsimine (O göre kavun, karpuz, sovan, sarmısak, süprüntü abıl- dığı, su döküldüğü de vakidir. oAncık bütün bunları odökenler sevdalılara sokak değiştirmekten başka bir — tesir yapamazlar,, Biraz acı, biraz kirlenmek vız gelir gece kuşlarma.. Istanbul : Ankara Caddesi £ Posta kutum? Wstanbul 214 | Telgraf adresi: istanbul MABER , Yazıişleri telofonu 2872. | idare veiân *,“ S öylk 3 ayım » aym Hasan Rasim Us « Basıldığı çer (VAKİT) matbaası Bir sefer de sekiz kişinin yedisi vurulas rak öldü. em mesele bu kadar da'de. Kil. Dağlârda bir yerde o yağmur yağı: yordu ve Şeria ırmağı çok hırla yük- seliyordu. Ben gözetlerken ırmak ilki metre ka. dar yükseldi ve kıyılarından — Gişarya” doğru yayıldı. Kabarmış ırmağın üstünü de çalı çırp, odun, ve ağaç gürdeleri akp” geliyordu. Bir ağaç (o gövüssü yolus dörtte üçünü katetmiş olan bir m çarptı ve devirdi. Yolcuların murtularla akmakta olan azgın sulara dküldü. Sal ipe takılmıştı. Çektik, sözi (Devamı var),