2 Ocak 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bvet, ben nankörüm... Sen beni evi- ne gefil, perişan ve muhtaç olduğum bir sırada aldın; beş sene müddetli darmımın altında barmdırdın. Fakat ben, amcamdan mirasa konduğumun altıncı haftasında, iktisaden hür oldu- ğumu hissedince, dostluk boyundurü - ğunu parçaladım, âlicenaplığma med - yunluğumu çiğniyerek seninle — darıl- drmi, Ben, nankörüm, malüm... Ben ki beş param yökken, on hizmetçi ve uşağın hizmet ettiği senin konağında büyük ik ramlar görerek yaşadım. Senin en iyi dostundum... Fakat, benim bu tarzdaki fakir bir misafirin vaziyeti nedir bilir misin?.. Masrafını parayla değil, — daimi neşeyle, hoşsohbetliğiyle, ıeviml.üiğile ödemeye mecbursundur. Beş sene müddetle, ben, ben olama- drm. Hakiki fikrimi söyliyemedim. Se- nin ahvali ruhiyene göre davranmam lâzımgeliyordu. Düşüncelerini benimsi- yordum. Bir kaptanım barometreyi ta kip etmesi gibi, yüzündeki hatları tet- kik ediyor, gülümsediğin zaman ben de gülüyor, Ssomurttuğun zaman susmak mecburiyetinde kalryordum... Halbuki meselâ o esnada, parlak güneşin, yeşil ağaçların ve mavi semanın keyfini gön- lümde hissettiğim ve sevinçle haykır- mak istediğim çök olurdu... Ama, bü- tün bu hisleri kalbimde hapsetmeliydim. Çünkü sen kızginsın! Sesimi tahammül edilir bir perdeden fazlaya hiçbir zaman yükseltemezdim. Gürültü çıkarmamak için ayaklarımı ye re ihtiyatlr basmafa mecburdum. Ba - zan baş ağrısından kafa tasım çatlıya tak gibi olurdu. Fakat dadın yanrma sokulurdu: —AÂh paşacığım! - derdi. - Demin - Sofrada hiç konuşmadın. Bizim bey de Somurttu, kederlendi. Kuzum ne olur- sun, konuş, kendisini neşelendir. Senden başka kimse, onun hüznünü dağıtamı yor! Dalkavukluk, şaklabanlık yapmam lâ Egıragelirdi. Senin bütün dertlerini, rahatsızlıkla- rını, böbrek ağrılarını, uykusuzlukları- m, mide bozukluklarını ben de beraber Nezleden ödün patlar, azıcık yaka- lansan yataktan çıkmazsın, inlersin, of larsım. Boyuna dereceye bakarsın. Da imf yanmda bulunup seni eğlendirmek, maneviyatmmı yükseltmek Jâzım. Halbu- ki kazara ben hastalanacak olsam, o- damda yatmamın imkânı mt var? Her günkü neşeli tavrımla aşağı inmeliyim, yemek yemeliyim. Gayri ihtiyar? hafifçe öksürecek olsam, hemen şüpheyle yüzü me bakar, sorarsın: — Nen var? Neye öksürüyorsun? Benim, lâkayt tevap vermem lâzım: —— Bir şey değil... Boğazımda bîr_ şey kaldı. Ah şayet yatağıma girip de “hasta- yım!” diyecek olsam, daima kalfanın hemen sana şunları fsılryacağını - bili- — A beyim! Böyle adamları etrafına ne toplarsın? Ne işe yarıyor? Bir de üs- telik hastalığına bakmak lâzım!.. Kim- bilir bronşit mi oldu? Belki de griptir, 'Tabit derhal doktoru çağırtırdın.. Beni tedavi için değil ha.. Sirayet kor- kuüsundan. Beni dehlemek için! Kimbi- lir hangi hastant köşesinde geberir, ka İrrdrm.. Nankör! Bvet nankörüm... Çok iyi yemeklerle karnımı doyurdum-. Midemi yakati bi- berli çerkes tavukları nefis olmuş! diye yuttüm.. Ben ki baharatı zerre kadar hazmedemem, dadr kalfanın yaptğı bu mahut tavuğu üstelik de methetmek lâ zımdı. Methetmek şöyle dursun, iştiha — ile yemek mecburiyeti vardı. Kaç kere, geceyarısı, gizlice odamda mide #örlarmmdan kavtandım. Gene er- tesi günü soluk fakat neşeli bir beniz- le ortaya çıkmak mecbuüriyeti vardı. Gayrimuntazam saatlerde senin kap- risine göre yemek yenir, Sen müthiş sr- cak odayı seversin. Ben kanlr olduğum için yüzümden alevler çıkardı. Başım yanardı. Kaç kere bana bakarak: — Amma da sıhhatlisin maşallah! Buranın havası sana yarıyor. Bu evde rahat ediyorsun ya,n arkadaş! - derdin. Bir mektup filân yazmak için odam- da azıcık oturmak mecburiyeti olsa, so ğuktan kıkırdardım. Pardösümü giymek boyun atkmır sarmak — mecburiyetinde kalırdım. Şayet çekingen bir tavırla da- dı kalfaya: “— Biraz odun yök mu? Sobamı yakmak istiyorum!,, desem, hemen kaş larını çatar: — Havanın nesi var?... Hem beyefen di kendi odalarında o kadar fazla odun yakıyor ki, başa çıkmak için bizim ik- tısad etmemiz lâzım! - derdi. İşte her şey bu şekildeydi. Fakat| bunların hiçbirinden şikâyete hakkım yoktu. Filhakika etrafımda on hizmet- kâr beş senedenberi hizmet ediyordu. Hatırlar mısin, bir gün, Ahmet ağa, traş olmamıştı. Sen kaşlarını. çatarak bağırdın! — Nedir bu halin?... Kaç haftadır berbere gitmedin?... j — Dört gündür. — Böyle dolaşma.... Kirli hissi veri- yorsun... Ahmet ağa, eski emektardı, aksi bir adamkdır. — Terslenmek hoşuna gitmediği için homurdanarak: — Ben kirli değilim.. Bunu bana rah- metli paşa da söylememişti. Öfkesini geçirtmek için sen hemen yumuşadın ve gülerek: — Darılma, Ahmet ağa.. İki gün traş olmuşsun, olmamışsın... Bunu bana ar- kadaşım hatırlattı. Onun gözüne bat - mış! - dedin. Halbuki ben sanâ hiç böyle bir şey söylememiştim. Sen herifin öfkesini ba- na çevirmek kurnazlığını gösterdin. O gündenberi çektiklerimi hiç tasavvur e- debildin mi? Artık odam büsbütün ih- mal oluyor, günlerce süprülmeden bı- rakılryordu. Ne istersem ters cevap alı- yordum. Eminim ki Ahmet afa kendi kendine “kokmuş herife bu Yyaptıkalrım çoktur bilet,, diye homurdanıyordu. .Ben, nankörüm. Bu fikri bence senin dimağından sil- meme imkân yoktür. Fakat şayet hayat ta, bir gün, Allah göstermesin, talih ar- tık sana gülmiyecek olursa, servetin e- linden giderse seni de ben davet ediyo- rum. Tevarüs ettiğim küçük ev, pek basittir, fakat merak etme, açlıktan öl- mezsin. Mutedil ısırnımış bir yemek oda sında oturursun, İlâkin buna mukabil yatak odanda da harıl harıl yanan bir soba bulursun. Hastalandığın zaman korkmadan uzanır ve kendini dinlersin. Sana kaprislerimi zorla kabul- ettirme- meğe ahdettim, Şahsi hürriyetine hür- met edeceğim. İddialarını, fikirlerini serbestçe söyliyebilirsin. Hemfikir de - ğilsek münakaşa ederiz. Velhasıl evimde geçireceğin günlerin dışardan yaldızlı ve içinden kalaylı olmamasma gayret e- deceğim. . Kendim evimde rahat ediyo - rum diye benimle oturanım da ayni ra- hatr duyduğuna kani olmryacağım. Ö- nun da zevklerini düşüneceğim. Eski tecrübelerim buna müsaittir. Bir Acem darbimeseli vardır: Aya- gında ayakkabı olan bütün dünyayı kö- sele kaplı görürmüş. Ben böyle olmryacağım. Nakleden: (Hatice Süreyya) HABER'in Güzellik Do'toru Kuponu: HABER — Xlşüm postas —— Tonton Amca | kitap okuyor Yarı 2aka Belediyenin, şehrin muhtelif yerlerîne yeniden iki bin lâmba asttırmak kararı “sokak yarasaları!,nr hemen telâşa dü- şürdü. Buüğünkü karanlık sokaklardan bir çoğu aydınlanırsa senelerden beri ta. ayyün etmiş olan seyrangâhlar ortadan kalkacak, buraların müdavimleri şehrin daha kenar semtlerinde — başka bir yer aramaya mecbur kalacaklar... x & & “Yarasa,, demekle ne demek gimizi farkettiniz değil mi? Haklısımız. Çünkü sizin bildiğiniz ya- istekli- ,rasalar sokaklarda dolaşmazlar. Benim bahsetmek istediğim yarasalar ise s0. kaklarda gezerler. — Fakat tek — değil, çift dolaşırlar.. Gece kuşlarma benzeyiş leri onlar gibi karanlık çökünce ortaya çıkıp, dolaşmalarıdır. Hâlâ anlamayan var mı bu kuşları.. Varsa söyliyeyim: — Sevdalılar canım! ** 8 & Bunlar ekseriya hava karardıktan son ra buluşurlar.. Ayak üzerinde el sıkış- tıktan sonra ilk karanlık sokağa dalar- lar, Artık ikisi de büyük tehlikeyi atlat. mışlardır. Kızın annesi, babası, veya ak rabasından herhangi biri tarafından gö rülmek tehlikesi yüzde doksan bertaraf edilmiştir. Çünkü sevdaldar daha küçük se baba ana, akraba ve taallükat tehli- kesi varittir. Bu tatlı gezmenin hesabı evde hiç de iyi bir şekilde ödenmez, Sevdalılar kadın veya erkek olabilir- ler. Kadın kocası tarafından yakalanın. ca; — Drırank, dırrang! iki kurşun patlar.. Kurşun patlamasa bile eşek sudan ge- linceye kadar muhakkak dayak yiyecek- tir. Evli erkek için de dayak mevcut olduğu gibi kendisini tehlikesi bekâr dana çıkarak © kadımı veya kızı elden karısını da otomobile altıp evine götür. mesi mevzuu bahs olabilir. Bütün bu tehlikeler olmasa bile be- kâr gencin bir başka sevgilisinin gör- Halbuki... Kararılık sokakta tanınmak pek müşküldür. O da ancak yüzyüze geldikten sonra kabildir. — Sokağa girildi mi iki taraf hemen bi. ribirlerinin kollarma girerler. Yeni ise- ler bu tegebbüıü erkek yapar, Evvelâ sevgilisinin 'elini tutar, sonra — koluna sımsıkı girer, karatılık kesafet peyda e- dince ve karşı tarafın da — müsaadekâr davrandığını görünce işi azıtır, arkadan belini kavrar, ayaklarının aldımlarını bi. ribirlerine uydurarak İdolaşır, dururlar. * * 4 Yarasalar karanlık bir sokağa daldı- lar mı artık onun imtidadınca yürürler. Bazan bu karanlık ansızınm nihayet bu- lur, ortalrk aydınlanır.. Kolkola yürü. yen çiftler de hemen ayrılırlar. Adımla- rını sıklaştırrılar.. İkinci bir — karanlık sokağa dalıncaya kadar... Ayaklar bura da da ayni tempoyu İderhal bulur, eller Yazanlar; İngiliz ordusu hava zabitlerinden Kenneth | 4i Brovn Colline. Meşhur seyyah ve muharrir Lovell Thomas Yüsuf Peygamber — günlerinde bile Şeria ovası böyle bir ordu görmemiş- ti. Aşağıya inip de Moab topraklarmna doğru olan geçitleri aldıktan sonra böy| le oldu. Almak ise pek de kolay olama. dı. Londralılar ırmağa Hajlah noktasım- dan hücum ettiler. Yakıcı ve eritici ma- kineli tüfeklerin ateşleri altında ırmak. tan karşıya geçmeğe mecbur oldular. Türkler görmeksizin yalnız bir sal karşı ya geçebildi ve parti başladı. O gün Hog Hampşayr'ın — gördüğü işlerden hakikaten gurur duydum. Oja ırmağındaki kayıklarla olan — tecrübesi | dolayısile onu Şeriaya göndermişlerdi. Ojadaki işi dolayısile o şimdi bir çavuş- tü, İlk sala binerek yirmi altı kişi ile bir Dilimize çeviren: A, E. likhhığyıgegti.Enmbegyü:Türk_ bu yirmi altr kişinin üstüne hücum etti. Fakat Şerianın öte tarafı çok sık çalılık larla örtülü idi. Bizim çocuklar bu çalr-| lıkların içine gizlenerek hem kendi, hem de arkalarmdalnlenn hayatları için harp ettiler. Hampşayrın salı karşıya bir ip ger. mişti. İpi bir ağaca — bağladık ve karşı sallarla takviye kıtaları — göndermeğe başlatdık. Sallar büyüktü ve çok yavaş hareket ediyorlardı; kolay birer hedef teşkil ediyorlar ve teker teker gidiyor- lardı. Her sal sahilden — uzaklaştıkça 'Türkler bütün ateşlerini onun — üstüne temerküz ettiriyorlardı. Salda alçak bir kenar körkuluğundan | başka hiçbir gizlenme yeri — yoktu, bu da ancak sekiz — kişiyi koruyabilirdi. Karanlık sokaklara tanıttığı kadının yanında foyasının mey kaçırması, üstelik şarkkadak! bayılan| kenetlenir, yarım kalan mevzua ıEı edilir. - Bunlar için sokağın batak, çamur kuş olmasının hiçbir tesiri yoktur. vir ki karanlık olsun! ı Aralarında muayyen bir gezme | dar karanlık sokakları varsa dört d ler. Ve daima sokakların duvar dipla ni takip ederler. Bazı sokaklar vıîü&' ki karanlığın çokluğu bakımından ço! istifadelidir. Buralarda saatlerce © yukarı dolaşanlar ölür, ELLAL, Sevdalıların en çok bulunduğu ıekıh;.î lar Beyoğlunun karanlık sokalkdlarıdır. — Çünkü o tarafın sakinleri — kapılarının önündeki merdivenler üzerine — kadar — çıkan, bazan oturan çiftlerin hiç nhıitgı larını bozmazlar, öksürüp aksırıp teülr gin etmezler. ) İstanbul cihetindE ise vaziyet böji&' değildir. Eski &detlere göre yahud da yoldan geçen birinin durqiı şüpheli şüpheli bakması, hattâ: -:.':(_-’1 t — Bana bakın.. Bürada ne işiniz var? — diye tehdit savurup kavga çılnr&,ıt müuhtemeldir. l Bu itibarla gece kuşları Beyo'il akın ederler.. İsterseniz bunların takip — ettikleri bir yolu da çizeyim. Belki Bî!ş kaç kişinin işine yarar: Karaköyde buluşan bir çift Tün li yanındaki sokaklardan doğruca Selâ bankasının yanıma buradan da kal merdivenlere çıkar, Kuledibine, orada Şişhane yokuşu üstünden Tozkapar Perapalaa arkası Tarlabaşı yoluyla " i"î simde apartrmanların arkasında kendi- lerini bulurlar;. Dâha yorulmamışlarsa caddenin kar. şr tarafına geçip Taksim bahçesinin nınmdaki kışla yokuşundan — Gazhane inerler; Maçkaya çıkıp — “Taşlık., nam mevkide “meks ve âram,, eylerler. Zaman zaman burada ve karanlık sokaklarda keskin çığlıklar” feryatlaf, sağa sola kaçışmalar olur.. Muha gece kuşlarından bir çift ya başka si gilisi tarafından veyahud da M dan biri tarafından yakalanmıştır. — Bunları en çok sinirlendiren hâdi gezdikleri sokaktan bütün al yakarak geçen otomobillerdir. Çü ışık bütün huzur ve rahatlarını Gece kuşlarının başlarıma ev ve trmanlardan mevsimine — göre k karpuz, sovan, sarmısak, süprüntü dığı, su döküldüğü de vakidir. A bütün bünları — dökenler sevdalıl sokak değiştirmekten başka bir — yapamazlar.. Biraz acr, biraz kirler vız gelir gece kuşlarıma., AKSAM . ıloı*rhiı ÜDARE Evi* | Istanbul / Ankara Cıddosi ü # Posta kutusu ? M, ğ Teıqrıf adresi : İstanbul HA.ŞE , Yazı İşleri telofonu | : idare ve llân 'i7 ç ? ABONE ŞARTLARI kiye &ıılı Senelik “I& Kr. 2700 Kr. 6 aylık 7 .— 1480 3 aylık 400”' Pa 'soa * * aylık — 180 ., = Sakibi ve Neşriyat llâdi;iı j _*_.--_ Hasan Rasim Us | e Y k&lıldığı yer (ij “M“* Bir sefer de sekiz kiginin Wv ! rak öldü. Hem mesele bu kadar ğil. Dağlârda bır yerde yığm seliyordu. : Ben gözetlerken irmak ıkı' dar yükseldi ve ktyılıtmdm gi geliyordu. Bir çgıg : dörtte üçünü lıatetmiı olan bir hz dAküldü. Sal ipe takılmıştı. Çe tık. İ (,Demm

Bu sayıdan diğer sayfalar: