$ anlatıldı. Fakat bizim Memiskst mektupları : Boluya heyecanlı bir seyahat İ Leyleklerle rekabet! — Otobüs taklidi. — Yanan i — Ecn Ademim, Adem! — Yohe muzu kesen dört ayakk bir şaki! lar?! — Erkökler otobüsten aşağı! Insanların yeni otobüslere lâyık eraarasa see sane sar BaramerUAE PARA BE SAPAN RANEN A, yataklar, yorgan görülmemesinin hikmeti nedir? Boludan yazılıyor: İki sene evvel bu sütunlarda ve diğer bazı gazetelerde Boludan az çok © bahsetmekle beraber “Nasıl yermiş?.. Memleketin umumi vaziye-| ti ne şekildedir?..., o Tarzmda düşü. necekler için bu yazımla biraz muhiti tanıtmayı doğru buldum. İşe, seya- hatimden itibaren başlasam da &izi sıkmıyacağımı tahmin ediyorum: Haydarpaşadan Adapazarına ka dar geçen yolculuğumuzda vagonun ısmmaması dolayısiyle çene kemikle- rimizin (o İeylekleri © kıskandıracak şekildeki o faaliyetinden başka bir! fevkalâdelik yoktu. Adapazarının | en iyi otelinde de sıcak bir oda bul - mak (kabil olamadı. Vakit gece yarısmı geçmiştiama hiç olmazsa otelin salonundaki kömür sobası yan. makta devam etseydi biz çivi Kemmek7| ten kurtulabilirdik. Sabahleyin, Adapazarı - Bolu a- rasında posta servislerini ve bütün yolcu nakliyatmıtemineden oto- büslerinden birisine atladık.. Otobüs şekline konulmak istenen bu kam- yönetin içi tıklım tıklım insan, üs- tü o şekilde yükle dolmuştu. Ba- na, en gözde yer olan $0för yanını verdiler. Elden gelen kolaylığı gös - termekte gecikmediler. Bunun için kendilerine * teşkkeür borcumdir. ! Evet, ben şoförün yanında yer al- dım; Fakat şoförle beraber ön sırada dört kişi oluyorduk. Bu vaziyetin tehlikesini fazla izaha lüzum yok sa- nırım. Yolaçıkmak üzere makine- yi çişletmek için kol çevrilir çevril mez bir tarafı koptu, beş on dakika bekledikten sonra yürümeğe başladı. 125 kilometre olduğu halde otobüs- le 7. 8 saat süre. yollar bu sefer da) ha az bozuk. Çok bozuk yerleri e Sel wi lie seferlete v tarı az. » yoldan daha bozuk o - Jan bizim otobi Adapazarındar çıkar çıkmaz içini bir lâstik ve ben- zin dumanı aldı. İkide bir makine! duruyor, otamirder sonra biraz! daha yol alıyoruz.. Bu şekilde gider ken birpatlamayı takiben makine. den bir alev yükseldi, söndü.. Oto- bis geriye doğru indikten sonra çukurda kaldı. Makinesi açılıyor.. Şim siyah olmuş. “yatak,,lar yanmıs yorganlar bilmem ne olmuş! Bu se - İerki tamirden sonra makineli tü- fek müfrezesi gibi muntazam bir patırtı ile ilerliyoruz. Bolu dağının gteklerine gelince goför emrediyor: — Arabanın dağa çıkabileceği süpheli!.. Erkekler inip yürüsünler! Vakit akşam üstü.. Zehir gibi 80- ğuk olan dağda kalmak, gecelemek tehlikesi var. Şoföre, postanmn sey- * yar telefoniyle Boludan başka bir a- raba istemesini teklif ediyoruz. Bir hayli münakaşadan sonra telefon hattma seyyar makine raptediliyor, i#timdadımıza o cevap verecek hayır sahibi bir merkez aranıyor.. Nihayet derinden sesler geliyor: — Orası neresi ?. — Burası hiç bir telefon merkezi değil. Beni dinleyin! Ben Ademim.. Adım. — Hangi Adem?.. — Posta şoförü Adem.. mız bozuldu.. yeceğiz. Bize merkezi buluverin.. Nihayet Bolu bulundu, maksat otobüs de er. kekleri yollarda bıraktıktan sonra ya: vaş yavaş dağlara tırmanmağa başla- dı. Biz de kafile kafile yollara dö - Küldük. Elimle şopkamı tuttum,, başımı kaldırarak o erişeceğimiz dağa şöyle Araba”! di ii .İ latıyordu: Boludan yenisini isti-| bir baktım. O, bizim mevcudiyeti - mizden bile habersiz, Karşımıza he- yulâ gibi dikilmiş, bulutlarla serdaş- lık ediyordu... Yol arkadaşlarımdan Nafia fen memuru Zıya, altı kilo. metre kaldr.. Beş kilometre kaldı yerek bize vaziyeti bildiriyordu. Ka- ranlık da adam akıllı çökmüştü. Zıya bu yollarm daimi yolcusu olduğundan başmdan geçenleri o an- Bir müddet evvel gene bu yollarda bir gece yolculuğunda karşılastıkları domuz sürüsüne karşı — aldıkları vaziyetleri anlatırken gözümüz gayri ihtiyari karanlık kö- şelere doğru kayıyordu.. İçimizde kimsenin silâh da yoktu.. Ne ise böyle tehlike ile karşılaşmadan te- pede bizi (o bekliyen otobüsümüze hn Soförümüz Adem: SE Bolu yolumda vaslanan ormanlardan olsa ale u, dedi. Beklenen yardımcı otobüs gelmedi. ği için teklifi kabulden başka çare yoktu. Yedi senedenberi dağlık ve bozuk yollarda çalışmaktan hemen bütün âzası ayrı ayrı | İstifasmı tak- dim eden otobüsümüzün fenerleri ölü gözü kadar parlıyor, bazan ta- mamen sönüyordu. Postayı yetiş tirmekte geciken şoförümüz, ihtarla- rımıza rağmen, makineyi oldukça süratleştiriyordu.. Bu şekilde gider - ken bir köylü ile eşeğini yolun orta. sında dikilmiş olarak ancak çok ya- kından görebildik.. Vaziyeti göz önüne getirin: Et raf kar.. Yerler buz.. Süratle iniyo - ruz.. Köylü herne kadar kenara çekiliyorsa da ipinden asıldığı inatçı mahlük, ön ayaklarını ileriye uzat. mış “gitmem de gitmemi!.... diyor. Fren yaparak durmak kabil değil. Yanı uçurum olan yolun kısmen açık tarafına osapsak o birkaç yüz metre aşağıya yuvarlanmak tehlikesi göz ö- nünde şoför omütereddit ve şaşkın.. biri — Buradan aşağı iniştir.. Nasıl İ Aman, aman! diye haykırmağa e Jadı. İ gırdım: — Hem fren yap!.. Hem de di-! reksiyonu kırmadan yolun ortasın - dan yürüt!.. Eşeğe çarpmakton kork-| mal,, Dağ başında yolumuzu kesen bu dört ayaklı şekinin üzerine saldırdık. O da son saniyelerde biraz! kımıldadı da kazarlan hafif kurtuldu. Bu tehlike de atlaymen yolcular a- durulacak zaman değildi. Bâ Burnu incedir. Ağzı yeni HABER — R Akşam Kin LENA 29 Birincikinim — 1986 IKral Edvardla Mm. Simpsonun Hakiki Aşk Romanı YAZAN: Mn. Simpson'un yeğeni NEWBOLD NOYES NAKLEDEN; fa Güzel midir? Hayır. Ve bunu bizzat herkesten evvel Madam Simpson kabul eyler. Fakat yüzünün, bilhassa sevgili kralına baktığı anlar ifadesi güzeldir Haberde dün, dört sabah gazetesinde; bugün çıkmış olan kısmın huldsnsı:? Madam Simpsonun yeğeni Amerila- k gazeteci Noyes, Londraya geliyor ve Eralın Belvedere şatoşuna gidiyor. Ma- dam Simpaow'la görüşürlerken Kral geliyor. Tamışıyorlar. Kral, Noyes'e, takdir ettiği Amerikalıların, nasıl olup da Madam Simpson aleyhine neşriyat- ta bulunduklarını hayretle soruyor. Noyes, Amerika matbuatının yüzde yet mişimin lehte neşriyatta bulunduğunu söylüyor. Sonra, Kral, Wallis ile mor- ganatik bir izdivaç yapmak ihtimali ol madığı, fakat onu terkelmiyeöeğini bildiriyor: Tali ve Baldwin Wallisin İngiltere kraliçesi olama- masının sebebi evvelce iki defa evlen- imiş olmasıdır. Kral ile kendisi bu sebe. bin kuvvetine kanidirler. Onlara göre, imparatorluk, krallarmın yanında bir #oysuzun, hattâ bir Amerikalının bile bulunmasına razı olürdu fakat iki defa boşanmış bir kadına razı değildi. Fakat bana kalırsa, Wallis, herhangi bir masal kraliçesi kadar tahta (o lâyık İ birkadındı. Haşmetli tavır, zekât, par- lâk şahsiyeti, ona hayatta bir kraliçe- Nik rolü vaadediyordu. o Fakat tali ve Mösyö Baldvin başka türlü düşündü. er ve düşüridüklerini tatbik ettiler, biliyetleri ve bir krala karşı duy- duğu aşk yüzünden dünyanın en büyük impatatorluğunun başına (geçmesine mak kalan Wallis Simpson : hakkında şimdiye kadar MmilyorJarca — kelimele yazıldı. Pakat hakikatte, onun hakkın da kim ne biliyor? hiç. Hep masal, Ben burada onu, yalnız kendisile samimi bir dost gibi tanıştığımız zamanlarında de. gil, sevdiği adamın tahtını bıraktığı a- ğır Di de nasıl gördüğümü söyli- "iki di torlü güzellik Hatlarm ve profillerin (ahenkli; bir surette birleştikleri bir mükemmeliyeti “güzellik,, diye kabul edersek, Wallis Simpson bu manada güzel değildir. Yü zünde fazla bir karakter, o çizgilerinde fazla şahsiyet vardır. Klâsik (o güzellik kaidelerine uygun hiçbir şeyi (o yoktur. Teshir kuvveti bütün kaidelerin hari, cindedir. O, olduğu gibidir. Yani ânt, işten gelen hamleleri, kendini verişleri ile, tâze ve: yapmacıksızdır. O, havai fişek ile vahşi gül arasında o bir şey- dir. Wallis esmer midir? Hayır. Fotoğraf larda siyah görünen saçlarında, hakikat te altın parıltılar vardır. Bundan birkaç sene evvel, saçlarını alnının Ooüzerinde sert ve küçük bukleler halinde tanzim dderdi. Şimdi, sade ve lâtif bir şekilde, alnmdan ensesine doğru örgü halinde taramaktadır. Wallisin yüzünde o kadar hazineler gizlidir ki saatlerde bahsedilse bitip tü- kenmez. Gözleri o kadar derin bir mor. luktadır ki, insanın âdeta iki (okadife hercai menekşe diyeceği gelir, Uzun siyah ve İcvırcık kirpikler, bu gözlere gölge verir. Kirpikleri (o gayet inçe bir şekilde çizilmiştir ve (o alnmın beyazlığını hafifçe (tebarüz (o ettirir. açılmış bir ıştığım konuşma- rasmda işitmeği ler gene başladı: —Acaba niçin yeni otobüslerle insan yerine tahta taşıyorlar). — Eski otobüsler bozulünca in- sanlar yürütülüyor.. Halbuki tahtala- ra bünu yaptırmak kabil değil. Nihayet Bolunun ışıkları görün- dü. Ormanlar ve dağlar arasında) bir yuvayı andiran bu güzel mem- İ lekete kavuşmak için, altındaki! çürük makine ile, hepimizden cok) çalışan ve tehlik- atlatan şoför Ade-| me teşekkür ettik. vN İ bir çiçeğe benzer. Mısır tariesi gibi diş- leri vardır. Çenesi biraz iradelidir, Fa:| kat bütün bunlar harikulâde tebessümü! altında kaybolur. Bu tebessümü, ateşler gonce gibidir ve bir yemişten b sr) içinde kıvranan bir hasta nasıl (o biran! evvel şifa ararsa, kral da öylece arar) gibi görünmektedir. ! 1 numaralı nalk | müttenemi | Şimdi, Wallisi o Belvedere (o şatosu- nun mahremiyeti içinde gördüğüm | gibi anlatmayacağım. Efkârı umumiye. | önü 1 No, hı halk müttehimi telâkki sak) yor.Ben dc onu bu bakımdan anlataca-! ğım. Yani, poliste yapıldığı eşkâlini tes.| bit edeceğim. Wallis 39 yaşındadır. e Fakat yalniz| otuz yaşında görünür. Boyu beş kadem! dört pustur. Kraldan iki pus eksik de-| mek. (yani 1,63 metre). - Ağırlığı 114 Mbredir . (yani 51,700 kilo). Fakat bu 8on günlerde sıkıntıdan fazla zayrfladı. Şimdi artık Wallisi tanınıdız mı? Ha- yır. Çünkü başının kendine mahsus bir| duruşu vardır ki gayet sade fakat âyni| zamanda o kadar da bhaşmetlidir. Esa- sen bütün duruşunda büyük bir azamet vardır. El ve ayak bilekleri incedir. El. İerinin de ehemmiyeti var. Parmakları! fazla ince değildir ve elleri kuvvetlidir. Sert bir manaları vardır. Fakat bir ha- reket esnasında birdenbire durur yarı açılırlar, okşayan bir mana “iktisap e- derler, Ayakları küçüktür. Endamı, er. kekliğe yaklaşmayan. bir . serbestlikte- “air. “Asatetleyartyerr ve sanki Yer ya mmda dünya ayaklarının altında, ber gülüşünde güneş dudaklarında imiş his. sini veren Wallis böyledir. Aşk mucizesi Güzel midir? hayır. Ve bunu bizzat herkesten evvel Madam Simpson kabul| eyler. Fakat yüzünün, bilhassa sevgili kralha baktığı anlar ifadesi (o güzeldir. Wallis kral Edvardın başında bulundu- ğu anlar, sanki garip bir tehavvül olu- yormuş gibi, her zamankinien Odaha parlak ve etrafında bir hale peyda olur. Onu hâlâ, hayatının muhtelif anlarm. da, gözleri parlak, (saçlarında altun. lemhalar © olduğu balde O görüyorum. Bazan, birkaç saatlik bir o gaybübetten sonra kralı karşılarken... Bazan, biribi- rini seven iki kişi için pek mühim fakat haddızatmda ehemmiyetsiz şeylerden kral ile birlikte o bahsederlerken.. Ve bazan da, derhal ciddileşerek, dünyayı alâkadar eden mühim meseleler hakkın. da münakaşa halinde... Fakat her sefe- rinde, gözleri biribirlerile buluştukları zaman, Wallissi daha ateşli ve hareket- li, gözlerini daha koyu, yanaklarını da. ha penbe, ağzını daha çiçek yapan ga- rip hâdise oluyor. Kraliçe Viktorya hakkında “Windsor Yu dul kağın,, isimli bir şiir yazdığı için bütün kapıların kendisine kapandığını gören ve hiçbir zaman sarayın o resmi şairi Ünvanını almamış (olan Rudyand Kipling bu iki âşıkmı muhakkak ki se- verdi. Esaten Wallisle Edvardın bütün! maceraları bu nefis mısralardan alın. mışa benziyor: Dünyanın”bir ucundan daki geldsfer | Biribirini seven iki kalb içi” İrk, asalet veya hududün Ve şarkın, garbin hükmü yoktur. Wallis dürüsttür, geçimlidir, sade dir, hareketlidir, tabiidir. İşte, zanneder sem Wallisin karakteri hakkında söyle. nebilecek beş esaslı şey. Onün Idostları, bedeni meziyetlerinden fazla onun ah! lâkt meziyetlerini (o methederler, Açık! sözlülüğü, cömertliği, içten gelen âni| hareketleri, (zekâsı, asaleti Bişkin herkes müttefiktir. Hülâsa, Wallis, mükemmel bir arka. daştır, ve şüphesiz bu, kral oOEdvarda telkin ettiği aşkını en iyi izah “el olan şeydir. Dinlemesini bildiği kadar) konuşmasını bilen Wallis en havat mu haverelerde harikulâde teshir edicidir. Onun kalın dostlarından birisi demişti ki: — Eğer bir gün hali bir adaya sür- gün gönderilirsem, arkadaş olarak ken. dime muhakkak ki Wallisi seçerdim. Madam Simpson dürüst ve sadedir. Kıymetli bir meziyet. Hiçbir Ozaman dotslarını unutmadı. Felâketli anlarında olduğu gibi mes'ut anlarında da değiş- medi, Zaman zaman en büyük felâketle- re maruz kaldığı gibi bütün dünyanm ayaklarına kapandığı (zamanlar oldu. Fakat muhabbetlerinden hiçbir değişik lik olmadı. Bugün dahi, eski iki kocası, ondan, şimdiye kadar tanıdıkları kadın- İarın en lâtifi olarak bahsediyorlar, Ya sadeliği? Onun bu meziyeti, zevk- lerinde, #detlerinde, evinin idaresinde olduğu kadar, tuvalet © intihabında ve hareketlerinde de görülür. Evvelce söy. lediğim gibi pek az mücevher takımır veya hiç takmaz. Sofrası iyidir, o fakat görmemişlikten azadedir." Onu evinde verdiği bir çayda, çay dağıtırken, veya yemekten evvel bir kokteyl hazırlarken görenlerin ilk aklına gelen, — Yarabbi? Ne kadar sade! Düşüncesi olur. Paristen gelen tuva- letleri, şapkaları sadedir. Tabif bir za- rafete sahip olan kadınların sadeliğine sahiptir. Gösteriş, hoppalık, züppelik, görmemezlikten nefret eder. Gündelik hayatı, doğruluk, saflık ve sadelik için, de geçer, iğ Hareketliliği, bayatiyeti ne harikulâr dedir. Wallis.bir alev gibidir. Görüşme lerde gösterdiği cesaret, en büyük felâ- ketler karşısında enerjisi, hususi işleri. ne ait meselelerde derhal karar (o verişi onun zekâsının müuhtelif tecellilerini teş kil eder. Hiç de “poz,, yapmasını sevmez. Wal İs daima tabif ve samimi Oo kalmıştır. Meselâ, biraz dik olan sesi, — ideal bir ses haline getirmek için — yumuşatma- ğa hiçbir zaman çalışmamıştır. — Sesim böyledir! der. Neyi sever, neyi sevmez? Wallis şiddetle sever, Vallis nefret eder. Zevkleri, nefretleri kadar şiddetlidir. Kedilerden, tayyarecilikten, kralla beraber kış sporları yapmış olma sma rağmen kış < sporlarından nefret eder. Odun. ateşini; kuvvetli rüzgârları, tam yerinde söylenen sözleri ve mum ışığını sever. Bilhassa köpeklere bayılır. İki köpe ği vardır. Biri “caim,, cinsi biri de kü çilk ve komik bir “Dachshand,, Bir an- ne şefkati ile onlara bakar. Cumberlaad Terrace 16 metreden Belvedere şatosu- na giderken onları da dizleri üzerinde beraberinde götürmüştü. Fakat Fransa ya götürmesine imkân olamadı ve onlar dan ayrılışı bir hayli hazin oldu. Wallis “Kan,, şehrine geldiği zaman kar yağıyordu. o Mecburiyet altında, Belvedere şatosundaki rahat ve tkk yu. va bırak:lmıştı. Fakat, karın (altında, mimozalar ve yaseminler açmığtı. Bun- lar renkli bir vâat gibi görünüyorlardı. Dünyada bu derece kadın. bu kadar derin bir surette hakiki olan Wallisi se- wenler, bu kış ile beraber bu - facianın da bitmesini ve bir prens ile bir çoban kızının en heyecanlı aşk maceralarının ilkbaharla beraber en güzel . safhasmi girmesini temenni etmelidirler. HABER istanbulun en çok satılar LA YE ER La ağ TY RAM Gr ilânlarını