22 Aralık 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

# bil *Böj, Bg::iln bir piyade livasile seçme efrattan İrekkep süvari alayını cenuba gönder r. Muntazam askerler, Loransın ba- mi?zuk sürülerine aldırış etmiyordu. ks;l!untazam askeri pek az olan Lorans E efradımı ikiye ayırdı. Vücuda getir. ; Bi iki müfreze Türkleri cenahlarından naht'mağa uğraşacaktı. Petranın kendi- hi müdafaa için de Arap kadınlarını Üşirerek tepelere yerleştirdi. le toptan Hrar üterine Türkler] <—- Y r T v î'“'" x7 vEE 8İılı.6alıb muh a'tebele'ti D4 — OD B Yazanlar : Ingiliz ordusu hava zablilerinden Kenneth Erovn Collins, Meşhur seyyah ve muharrir Lovveli Tnomas -Boğaza girildiği sırada — Çocuklarla kadınlar çığlığı basarak tepelerden aşagıya koca koca kayaları yuvarladılar Bu kadımlar yalın ayakdı ve sırtların-| da mavi boyalı baştan geçme uzun en. tarileri vardı. Ölüm taburlarını teşkil etmek için çozuklarını da berabetlerin- de getirmişlerdi. 'Türkler ilerledi. Loransm — Ârapları ateş açtıktan sonra Petraya az daha ya. kın yerlere ric'e* etti. Gerideki tepeye siperler kazarak Türklerin kendilerini buradan da sürüp çıkarmas'na meydan verdiler. Bu manevra Türkleri aldattı; onlar Arapları büsbütün — yendiklerini sanıyorlardı. Tam bin Türk karşılarındaki dar bö- ğaza girdi ve orada kadınlarla karşılaş- tr. Çocüklarla kadınlar çığlığı — basarak tepelerden aşağıya kota köca kayaları yuvarladılar. Tam burada İsrailin kralı Amaziah şehirlilerden on bin kişiyi te. peden aşağıya yuvarlatarak attırmıştı. Kaya parçaları şaşa kalmış olan Türk- lerin başlarına yağdı. Kadınlardan bazısı İsis — mâbedinin süturuarı arkasında mevzi — almışlardı. Gerçi bunlar nişancı değildi; tüfekleri şişhane ve tabancaları da horozlu köh- ne şeylerdi ama, düşman pek yakındı. Gözleri kapalı olarak atılacak kurşunlar Dillmize çeviren : A, E, bile muhakkak isabet ederdi Türkler geriye döndü; fakat pek uza ğa gidemezdi. Duvarlara çarptılar. Kar gaşalıkta biribirini çiğnediler. Burası tam manasile bir felâket oldu. Yukarı. daki tepelerden gözetlemekte olan Lo- rans vaktin geldiğini anladı. Hücum i- çin Araplara ağızdan ağıza söz gönder. di. (Devamı var) Lâvrensin kendisini dinliyelim a— 4 — Benim istediklerimin hepsi,Storrsun dileklerinden yarısı yapılmış olduğun - dan öğle yemeği için mülükatı paydos ettik. Geve,telefon çaldı. Şerif, Storrs'u ma kine başına istiyordu. Bando mızıkası- ni dinlemek isteyip istemediğimizi sor du. Stors hayretle: — Ne bandosu? Dedi ve zatı kutsiyetpenahilerini, in celik ve şıklığa doğru bu kadar ilerle- miş olmalarından tebrik etti, Şerif de, Türklerin Hicaz kumandanlığı karar - gâhında, her gece vali konağı önünde nÖbet çalan bir maızıka bulunduğunu ve Vali Taifte Abdullah tarafından esir edilince bu bandonun da esir alındığı- nı, diğer esirlerin Mısır kamplarına gönderildiği halde, bu bandonun bir- likte alıkonulduğunu söyledi. Bando ga Tiplere mızıka çalmak üzere Mekkede bırakılmıştı. Şerif Hüseyin telefen a- kabul salanundaki masanın üs -HWHMuhmüâMüübHMmüîüH na giderek kırk beş mil mesafedeki Mekkede Şerifin sarayında verilmekte olan konseri dinledik. Storrs hepimizin minnet ve şükran hislerini Şerif haz-- retlerine arzetti. O da lütuf ve ihsanı- nı arltırarak bahçemizde bize de çal- mak üzere, takımı cebri yürüyüşle Ciddeye göndereceğini söyledi: — O vakit siz de beni telefon başı- na çağırır, konserinizi dinleterek bana da neşenize iştirak - sevincini verirsi- niz! Ertesi günü, Storrs, Abdulahı Haz- reti Havvanın mezarmı yanında kurul- muş çadırında ziyaretle; hastane, kış- la, hükümet konağı ve belediye daire- sini beraberce teftiş; mutasarrıf ve be lediye rersınin masafirperverlik ve say gilarını kabul ettiler. Resmi işler görüldükten sonra da, püara, Şerifje takılacak unvan ve onun Arabistanın diğer prensleriyle olacak münasebetleri, harbin umumi cereyanı şabileceği mutad mevzuları müzakere Dördünelü ordu TKıfalarından - biri harekete hazırlanırken... KELİ diy Z Ü | | tölg ard 268 bili — Te ' —- Niçin mümkün değil, sorabilir mi- yirn? — Adamlatım seni benimle beraber görürlerse benim için bir — tehlike baş gösterebilir. Çünkü sizin şöhretiniz var. Sizi hemen tanırlar. — Peki ama bundan ne çıkar. Kap. tanlarınm yanmda onun vekilini gör- nüş olurlar. — Ne kaptan mı? Bu da nedemek? — Senin bütün Bulgaristanı titreten şu meşhur Örmanlar krâlr adlı haydut P olduğunu anlamadım mı sanıyorsun? Korzakof, birden irkildi. Evvelâ kıp. : kırmızı sonra da mösmor oldu. — Vahşi gir nazarlarla karşısındaki kadına bakarak bağrıdı: — Demek bunu anladın — ha? Şimdi sırtımı öğrendin. — Belki de beni ihbar edeceksin. O halde senin artık yaşama- —i man lâzım, Hazır ol öleceksin!.. — Vara, hiçbir telâş eseri göstermedi. gü:' Bilâkis karşısımdaki — adamın bu kadar gf haş'n oluşu onun çok hoşuna gidiyor, “.r tam aradığı ve özlediği karakterde ada- mr bulmuş olduğuna seviniyordu, Bunüun işin hemen binbaşını boynuna f"ı atlırak: lairf — Ben mi, dedi, ben mi seni ihbar e. * KA dermişim? Ben seni seven bir kadınım.! İstiyorum ki sen de beni sevesin.. Hele senin hâyatr maceralarla dolu esraren- giz bir haydut oluşun beni o kadar se- vindiriyor ki bilemezsin. Seni çok tak. dir ediyorum. Adeta sana hayranım. Bu andan itibaren sen benim âşıkrmsın.Dün yada en çok sevdiğim bir mahlüksun.. Anlıyor musun, Korzakof. Sen artık beni olacaksın. — Fakat Vera, benimle oynamak teh- likelidir. Dikkat et. Sonra son pişman-) hi fayda vermez. — Karışmam ha.. İyi' düşün de ona göre hareket et., B ” - ——.' çi ”? p “ .k ni a / Üa « . eli GüAi eli 4 G ı l — K l e G GÜZEL PRENSFS — İyi ama Boris, düşün ki eğer seni haber vermek arzusunda olsaydım. Sen içeride misafirinle konuşurken şu pen- cereden atlar, avaz avaz bağırır ve etra firma toplanacaklara da Ormanlar kralı nn buü evde olduğunu pekâlâ göstere- bilirdim. Bunu yapmaktan beni ne alı, koyabilirdi. Korzakof, şaşkm bir tavırla mırıldan- dı:. — Hiç bir şey.: — Halbuki ben öyle —yapmadım ve görüyorsun ki seve seve burada kaldım. Beni sevdiğini tekrar senin — ağzından işitmek için burada bekledim, Bu hare. ketim de seni inandırmıyor mu? Binbaşı haydut, Verayı — kendisine doğru çekerek göğsü üzerinde sıktı: — Evet, Vera, seni seviyorum, Çünkü bana lâyık bir kadınsın! Yalnız karzı- nt vermek için iyi düşün. Taliini benim âkibetimle birleştirmek istiyorsun, Gü- nün birinde ele geçecek olursak ölümü göze almalısın, Veranın gözleri parladı: — Ölümden başka — bir şey yok ya.. Öldürmekten, asmaktan başka ne yapa. bilirler, hiç değil mi? O halde mescle yok, Çünkâü ölümün hangi çeşidi olursa olsun bence hiç ehemmiyeti yoktur. Ni- hayet seninle beraber beni de asarlar. Şuna inan ki seninle asılırken yüzümü bile buruşturmam. Korzakof: — Bravol.. Diye bağırmaktan kendini alamadı. Verayı bir çocuk gibi yerderi kaldırarak kolalrı üzerinde odada — gezdirmeğe ve yüzünden, gözünden rastgele öpmeğe başladı: — Ormanlar kralı tam kendisine lâ- yık olan kadını işte şimdi — buldu. Sen yalnız bir kadın değil, bir arkadaş, bir a8 y di Lüp Ğİ 4 — Tam - —ai üi 4 5OK0 &. vazı eeeti £ Ka d aa GÜZEL PRENSES ban bült _ıuk bir ciddiyetle telefon başı ettiler. 265 nim, Evet... Bunu sizden saklamağa ne lüzum var? Prensten ziyade bu memle. kette hükümran olan benim.. Bunu siz- den saklamağa lüzum — görmeyişim de size olan sevgime bir delildir. En mü- him bir sırrımı size söylemiş bulunuyo. rum. Memnun oldun mu, sevgilim? — Henüz olmadım. Elimde bulunan hayduda müstahak olduğu cezayı ver- mek isterim, Seni idama mahküm ettim. — Kollarınızın arasında olduktan son ra ölmeğe çoktan razıyım, — Ben de seni istediğin yerde, kolla- rımın arasında öldüreceğim! İki vücut biribitine sarıldı. Geniş se. dirin üzerine yuvarlandılar, Aradan bit saate yakım bir — zaman geçmişti. Geniş sedirin üzerinde âdeta uykuya dilmak üzere bulunan binbaşı Korzakof, Veranın şu sözlerile kendine geldi: — İşitmiyor musun, sevgilim? — Kalbinin çarpmasından başka bir ses duymuyorum. Ya sen? — Aldanmıyorsam dışarıdan pencere camına vurüyor. — Acaba kimdir? Boris Korzakof, böyle — söylemekle beraber yerinden fırladı. Kaşlarını çat- m'ştı. Hemen pencereye giderek perde- yi kaldırdı. Filhakika pencerenin önünde bir a. dam duruyordu. Binbaşı pencereyi aça- rak iğildi ve bu adamla birkaç kelime konuştu. Haydutlar reisi, gayet yavaş konuş- tuğu için Vera yabancının neler söyle. diğini ve ne cevap aldığını işitememişti. Binbaşı, Veranın yanına geldiği zaman rengi sapsarı olmüştu. Fena bir haber almış olduğu halinden anlaşılıyordu. NVera, merakla sordu: ; birisi MKi & - ü berü eei VX n Ü üm h . — Ne var sevgilim? Böyle münasebet siz bir zamanda bizi rahatsırz — eden bu adamk im? — Malümya, dikensiz gül olmaz, der ler. Geler adam maiyetimdeki askerler- den - biri. Fena bir haber getirdi. — Asker mi? Üzerinde üniforma gör medim? — Emrim altında bir takım adamlar vardır ki bunlar daima bü kıyafette dö- İaşırlar. Beni dinle Veracığım. Birkaç dakika bana müsaade et. Şimdi gelirim. Binbaşı odadan çıktı. Yalnız kalm'$ olan Vera kendi kendine şöyle düşün. dü: — Bu adam bana yalan söyledi. Ge- len asker değildi. Hem asker — neden kapıyı çalmasın da pencereyi tıkırdat- sın. Yarzin söylemeğe ne lüzum var a. caba? Vera, bu sırada yan taraftaki yatak odasında ayak sesleri işitti, Binbaşmın gelen misafiri bu odaya aldığını anladı. Onların ne konuşacaklarını merak ede- rek dinlemeğe karar verdi. Ayaklarının ucuna basarak ara ltapı- ya doğru gitti! İçeride könuşulan şeya ler raükemmel duyulabiliyordu. İçerile Boris ile gelen adam arasında şöyle bir muhavere cereyan ediyordu: — Yakm gel, Ne cesaretle buraya gel dın. Sanâ buraya'gelmek için kim emir verdi? — Hokar, — Hotar niçin gelmedi de seni gön- derdi? — Çünkü gelemezdi. — Niçin? — Artık dünyada yaşamıyor! — Hokar öldü mü? — Evet. — Fakat birkaç saat evvel onu gör- düm ve konuştum. Ne oldu, anlat, vi dödk Üüi — seedk l (Devamı var) ü j İ | Ki İ h: İ d gl A S ”

Bu sayıdan diğer sayfalar: