Dostum Ferhada, bir at almak ni- erin olduğumu söylediğim vakit, — Ml. Bir nalıyanla git!... - dedi, — Nasıl aldatacaklarmış canım.. — Aldatırlar... Bir anlıyanla git!.. Sen bakma: Baytarların bile çoğu hayvandan anlamaz.. Değil yaşını tah- min etmek, hattâ rengini bile doğru dürüst tayin edemezler. Meselâ umu- mi harpte (bir köylü, on yaşmdaki atı- nı angaryadan kaçırmak istediğini söy lemişti, “Kuyruğunu ve yelesini kırp!,, dedim. Tavsiyem gibi yaptı. Baytar, daha uzaktan görür görmez: “Tay mı bu?,, diye sordu. “Evet efendim... - “İki yaşında var mı?,, - “Ancak...” bu- mun Üzerine “senel atiyeye!,, kaydını için, şunun bunun söylediğine bakma- yıp sen mutlaka İbrahim çavuşu bul... Atı onunla al.. Hayvandan en iyi o an- lar... Ordudayken elinden binlercesi geçti... İbrahim çavuşu alıp da Çukurovaya beraber inmek izere, Nikânsir köyüne gittiğim vakit, beni fevkalâde üzen bir cevap verdiler: — Şehre inmişti.. Yok, beyim. Gel- — Peki, ne zaman döner? — Biz de anlıyamadık.. Sizin geldi- iniz trenden mutlaka çıkması icap e- derdi.. Lâkin yok işte. Sakın başma bir felâket gelmesin diye ailesi de me- rakta... Çünkü öyle avare insanlardan! değildir.. Geleceğim deyince gelmemez- lik etmezdi. Hem de şehirde fazla işi yoktu... Yanına da ancak gidişlik ge- o. 2ie Canım sıkıla sıkıla o gece Nikânsir. A4 Teldrm o Caynscar artani gün Ovku Tovaya “gidöceğim. Vakitten birsanat evvel istasyona gittim. Yanımda bir iki köylü geve zelik edip duruyoruz. Önler bana at alışverişine dair akıllarının erdiği ka- dar tavsiyelerde bulunuyorlar. Al a - tın huysuz olacağından, mutlaka koyu duru bir hayvan bulmam iktıza etti. ğinden bahsediyorlar. — Bir de beyim, bakılacak şey, atm gözüdür.. Bakışı sevimli olmalıdır. Hay dı... Mutlaka bir felâkete uğradı zaval lı İbrahim çavuş! - dediler. Artık ben avdet trenimin zamanı da yaklaştığı için: — Vah vah... Eğer o olsaydı, hem size daha malâmat verir, hem de alış-! veriş esnasında beraber bulunurdu. — Neyse... Ne yapalım? Kısmet de- Zilmiş.. Birdenbire, istasyonun arka tarafın- dan geçen şosede, mükerrer öpücük - ler şeklinde: “Pp! Pp! Pp!,, diye okşa. malar işitildi. Tenha yerlerde herhangi bir ses, her hangi bir hareket derhal dikkati cel- böltiği için dönüp baktık: Topal, hırızması çıkmış, kulakları düşmülş bir hayvanı önüne katarak, o- nun Kadar topal, onun kadar bitkin ve Köylüler; — Vay! İbram çavuş... Sen ha? » dediler, - Wskat olur şey değil... Nere) deydin?.. Bizi de, evindeki çocukları da meraktan az daha öldürecektin! Yapılır iş mi bu?... Hani şehre gidecek tin?.. Bak hele buralardaymışsın.. O mezar kaçkını atı da nerede buldun? Çavuş, kaşlarını çattı. Yanındaki a- İt: okşıyarak: — Öyle lâflar söylemeyin küheylâ- Yima! - dedi. Ve iğilerek hayvanı ye- lesinden Biri, alay eti: i — Şakayı bırak... Bu mübareği del nerede buldün?. — Parayla aldım... — Sandıkçıya derisini satmak için! mi?. — Yok canım... Kendime aldım.. — Ne miinasebet?.. Deli misin sen, İbram çavuş... Sen ki bu kadar attan anlamakla meşhhursun... Bak, bu bey bile senden akıl danışmağa * gelmiş. Hiç böyle allahlık, böyle canmdan bezmiş hayvanı parayla alir mısın?.. Mutlaka bizimle alay ediyorsun! İhtiyar çavuş: — Alay değil, sahi... Vallahi param a iğ - dedikten sonra, bana dön- Kendisine dostum Ferhadın selâmı- nı ve ziyaretimin sebebini söyledim: — Bay hay... Sana da bir at alırız! - dedi. Ayni zamanda, kendi küheylânının| ( yelesini okşadı: — Pp! Pp! Pp! Aslan!.. Aslan! Artık, dayanamadım: — Bana da böyle bir şey al da gö- uyanmadan - diye alay eye Keğki bulsan da böy lesini alsan... — Şaka mı ediyorsun yahu?. re devrildimse o da kurşunu kendi ye- miş gibi duraladı. Başmı çevirip bana baktı. Sanki halimi sordu Beraberce aç, susuz kaldık. Kaç gece soğuklar donarak biribirimize sokulduk.. Son- ra, birlikte ganimet alarak karnımızı doyurduk... Zaferen zafere koştuğu - muz senelerde vücut vücuda yapışık Nihayet, İzmire yaralı olarak geti - rildim.. O büyük kargaşalık içinde Kü heylânı da kaybettim... Fakat artık a-| ti filân kim düşünür?. O günler ne günlerdi, ne mutlu günler... Artık vazifemiz bitmişti, Silâhı br“ rakan ellerimize sapanı almak lâzımge- liyordu. Köye döndüm... Halimi bili - güç Bl)or beyim.. Bir türlü iki ya kam bir araya gelmiyor... İşte nd dün kasabaya giderken, cebime ancak gidip gelme tren parasına elverecek ka dar az para aldım... Şehirde yapacak bazı işlerim vardı.. Görüştüm, konuş- tum, dönüyordum.. Ne kadar olsa eski merak, at pazarmın kurulu olduğunu görerek yolumu oradan geçirdim... Burada, binek atından ziyade tekü- üde çıkarılmış ksaba, sanılıkçıya veri- lecek atlar satılıyordu. Ansızın kulağıma bir kişneme geldi Aşina olduğum bir ses... Fakat: — Bu cansız hayvanlar arasında böy le diri, böyle cengüverane haykıran da bulunurmuş demek? - diye düşündüm. Başımı çevirdiğim zaman pırıl pırıl yanan iki gözle karşılaştım. Bu, be- nim, benim Kübeylânımdı.. Ama ne kö! tülemiş... O canlı hali ancak bir an de- vam edebildi.. Kulakları da bir an dik durabildi. Sonra, yelesi, kuyruğu, sir- tr, bacakları, her şeyi takatsizleşti. Porsudu, göçtü... Yalnız gözleri. Gözleri bana bir dost bakışıyla bakı - yordu... Sanki: — Beni kurtar... Beni al. Ben seni en kötül zamanlarında bıraktım Miydı? diyor. is” — Kaça veriyorsun? er — Beş lira! » dedi. Sahibine sordum: — Evlât! - diye yalvardım... Benimi hbt — Ayem yunlsm Tonton Amca nın halâskârı Tahta çıkarçıkmaz evvel bugün, padişah üçüncü Meh met öldü. (1) derler. Padişahım ölümünden elli al- tı gün önce saraya gitmekte olan ü çüncü Mehmede bir derviş rastlamış ve şöyle demişti: — Elli altı gün sonra bir hadisei azime zuhur edecektir; gafil olma padişahım, | ş Üçüncü Mehmedin büyük baba- sı Selim içkiye müptelâ idi. o Babası Murat Afyon kullanırdı. (Kendisi bunların hiç birine alışmadı. Günde beş defa tamaz kılar, günlerini dua ile geçirirdi. Buna rağmen dine bu kadar sap” lanmış olan padişah tahta geçer geç- mez on dokuz kardeşini, ölümünden bir müddet önce bir oğlunu, vezirle- rinden Ferhat, Hadım Hasan, yemiş” çi Hasan paşaları idam ettirmekten kendini alamamıştır. «e . Padişah Adli Mahlası ile şiirler ya” zardı. İşte şiirlerinden bir kaçı: ş beni Kulluğundan kılmasun azad allahım beni Cevri dilber, ta'nı düşman, suzufırkat zâfıdil ham beni. (0) — 18 Recep 1012. Naima 14 Re. ve mevkii itibariyle saha üzerinde o- yunun sureti cereyanmı bütün arka- müdafilere talimat vermekten de çe- kinmemelidir. Lüzum hasıl olursa değil seslenmek hatta avazı çıktığı ka. dar bağırmak da caizdir. KALFCİ DAİMA HAREKET ETMELİDİR: Kalenin bir direkine kendini mes- nât yaparak hafif hafif kestiren bir kaleci karikatürünü göz önüne getire rek diyeceğiz ki son müdafi için en affolmaz bir hata, oyun sahanın ö- bür uçlarda cereyan etse de elleri- ni; kollarını kavuşturarak oyuna alâ- kasız bir seyirci gibi bakmasıdır. Ka- leci daima atik ve çevik hissini verme li ve böyle olmalıdır. Gol direklerin arasını istirahat mahalli sanan kaleci» Ve kendisine macerayı anlattım! Ya| ler yanıldıklarını çok çabuk enlarlar. man bir Hatay muhaciriymiş, — İki kâğıda al bakalım... Heli ol- HİSSEDİŞ, SEZİŞ VE TASAR sun?..- dedi. LAYŞŞ: Köye dönmek için ayırdığım yol pi- rasını ata verdim böylelikle.. İşte bu Kalecilikte güt çekilirken istika- Yazan : Niyazı Ahmet 333 s:ne evveli Padişah Üçüncü Mehmiet öldü sonra bir oğlunu, üç vezirini öidürten padişah, şiirlerinde neler yazıyordu? 1603 yılı 22 ilkkânun, 333 sene) Giderse böyle suz sinemiz bir gün | Eseri hazırlıyan: Kaleci, son müdafi olduğunu| daşlarından daha iyi göreceğine naza| ran tehlikeli zamanlarda önündeki! üzerinde sürat kosuları kaleci için en sebeple diinkü trenden gıkmadım., Bi- zim Küheylânın da sırtma binilemiyor! artık tabii... İki ihtiyar arkadaş cad- deyi tutturduk... Eskiden olsaydı, yel gibi iki saatte üçabileceğimiz bu şose yolunu, aheste beste on sekiz saatte al- dik... Şimdi onu evimin önündeki çayı- ra salacığım... Varsm, ömrünün sonu- na kadar otlasın... Afedersin, fazla uzattık galiba hi - kâyeyi... Bırakalım da beyim, senin at âlşverişine bakalım. Bügün Çukurova- ya iniyor muyuz?,, “Hetice Süreyya) İ metini seziş Ve tasarlayıştır ki birinci sınıf kaleci ile ikinci smıf kaleci ara- sındaki farkı tebarüz ettirir. Bu va- sıfları sadece Allah vergisi sanmak da hatadır; hiç süphesiz dikkat ve oyu- na karşı beslenen alâka derecesiyle mütenasip inkişaf eden bu vasıfları zekâ ile müterafik fazlalaştırmak her kalecinin elinde olan bir iştir . ANTRENMAN VE PRAKİTSİ: İn atlamak ve harekâtta çeviklik! ve elâstikiyet emin eden herhanci on dokuz kardeşini, yanar cibet serde Üçüncü Mehmet on dokuz kar" | yetini ileride herhangi bir tehlikeden kurtarmak istemesi, tarihin eşsiz ci- ? nayetlerinden biridir. Fakat 2 şiirlerinde bunu hiç hatırlamıyor. İşte birkaç mısra daha: Yoktur zülme rızamız adla biz mail. leriz Sie Gözleriz hakkın rızasını emrine kail. © leriz AArifiz ayinei âlemnümadır gönlümüz Ruzigârm cünbüşünden sanmaym gafilleriz Hükmü mevlâya mutiuz farişuz ted. birden Biz tevekkül ehliyüz takdirine kaik © leriz Ziyafette idam edilen yeniçeriler Tarabulusşam Berut ile bütün Suriye arazisine sahip Gazali Halebi muhasara etmişti. Mevkiin kuman« danı bulunan Karaca pasa asilere şid. © detle mukavemet ediyordu. 1520 yılı 22 ilk kânun günü 416 sene evvel bu gün Ferhat pasa fena vaziyete dür müş olan Karaca paşaya büyük bir kuvvetle yardıma koştu. Bu hadise Gazalinin Şama ricatine sebebiyet verdi. Gazali Şamda padişah Selimin muhafızı olarak bırakmış olduğu ye. niçerileri büyük bir ziyafete davet et. 5 ti ve hepsinin başlarını kestirdi. EY EEE a ariseayi w Nüzhet Abbas — ehemmiyeti haizdir. Adalenin gey- şek bulunması ve katılaşmasına da son derece ihtimam şarttır. Koşulara gelince, çok kısa mesafe lüzumlusudur. Arasıra mukavemet koşuları da nefes arttırmak bakımın- dan İözmdir. Kaleci bir mukavemet yarışına çıkmıyacağı için esas gaye çeviklik olduğu için, buna göre an- trenman yapmalıdır. Top antrenmanına gelince, kale- cilerin buna mümkün olduğu kadar fazla ehemmiyet vermeleri şarttır. Oyunun kaleci ile alâkadar bütün safahatı üzerinde top antrenmanı kas lecinin esas idmanını teşkil eder. — BİTTİ — HABER AKŞAM POSTASI (DARE Evi Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu: istanbul 214 Telgraf adresi; istanoui MABEN Yazı işleri telolonu . 2172 idâre ve vân MWe ABONE ŞARTLARI Türkey Suhıbi ve Neşrıyaf Müdürü; Hasan Rasim Us Basıldığı ver (VAKIT) matbaası "HB AER'in | Güzelik Co'loru Kuponu: bir idman kaleci için birinci derecede