Şu tepedeki kârgir evi görüyor mu- sunuz? Öbür ahşapların üzerinde nasıl gahane duruyor... Şahane olmasının se bebi de var: Orası bir derebeyi sara- yi idi.. Eğer Türkiyede şato olsa, ona da şato diyeceklerdi şüphesiz.. Zira, bunun eski sahibi olan Mactizade, di- ğer mütegallibe ve eşraf gibi, koskoca tahta konaklara heves etmemiş, on beş odalr evini, en yüksek tepeye, ka- saba minarelerinin h zasından yukarı- " Yya bina ettirmisti Aradan dört nesil geçtigı ve diğer bütün hanedanlar söndüğü halde, Ma- citzadenin binası, sırf koca koca taş - » lardan yapılmış olması sayesinde, pa- yidar olmuştu. Bu ailenin şimdiki ev- lâdı bay Tahir de, on beş sene evvel kapt ve pencere aksammı tamir ettir- diği bu ecdat yadigârı evde yan gelmiş oturuyordu. Çok an'aneperest bir adamdı.. Ka - runlar. kadar zengindi.. Zeytinlikleri, sabun ve yağ fabrikaları vardı. Buna rağmen, İstanbula nadiren iniyor, o - radan öte beri satınalarak malikâne - nesine dönüyordu. “Öteberi,, de, öyle kıriminti, baştan savma ucuz eşya değildi. Bay, Tahir hep iyi mala meraklıydı.. Bir - petrol lâmbası, bir şamdan alacağı zaman bi- le, bunların kristalini, gümüşünü se - çerdi. Ta ki, mallar, nesilden nesle in- tikal etsin... Ö, büyük dedesinin fil di- gi kaşığıyla nasıl pilâv yiyorsa, şimdi Gâlatasarayda okuyan oğlu Reşidin to runları da, yüz sene sonra, onun şam- danmın ışığında otursunlar.. ” Bay Tahirin zevcesi, beş altı sene ev ' vel ölmüştü. Şimdi o, bahçıvanları, u- şakları ve hizmetçileriyle beraber, ec- "dat yuvasında yainız başma yaşıyor - du. Ömrünü tarihi eserler. okumağa | MEFmuşLi, zamanmı hep, bununla geçi- 'Tiyordu. di KG O akşam, gene okudu okudu, okudu. Nihayet, uzun süren bir — çıngırtı ile | — kendine geldi. Bir cıngırtı! Onu hicbir | — Müsiki, hattâ yeni aldığı radyonun bü- tün âlemden naklettiği sesler asla bu —0 AR N dr. Saati çalıyordu... Gürül gürül ya- nan ocağınm üzerinde duran dededen | — kalma saat.. Gülümsiyerek baktı: Sul D — tan Mecit, onu, büyük babasının baba- SI Abdüsselâm paşaya kendi hususi mu 4 hafızlariyle bir eşkıyayı tenkil etme- ; sine mükâfaten vermişti!.. Bay Tahir - ayni saatin diğer bir örneğinin Londra 4 müzesinde teşhir edildiğini ve bu sa- atin Fransa kralından Sultan Mecide gönderilen hediyeler arasında bulundu ğunu öğrenmişti. l Ön iki darbe vurulduğu esnada, bir g — kapak açılıp saatin içinden iki kuşun | — belirdiği görüldü.. Bu kuşlara Bay Ta- | — hir, çocukluğunda, nasıl merakla ve a- lâkayla bâkardı. Büyük annesi, onu kucağma alır, ocağın üstüne kadar | ğ!iksellir. “sakın elini değdirme!,, der- _—Saa.tin kıymetli olduğuü hakkında iş- Sekizinci Edvard klübü İngılız ana ve babadan doğmuş o- Viyanalı artist Mis Lori Adler sar kmlm hatırasını idame icin Viya- lun hıh Derken bir şangırtı... Bir daha... - Bir daha... a BONTA, duvaıda.n duvara. ç | — kadar cezbedemez, meftun birakamaz- | | Mmış akraba cesetleri arasında dolaşır “Sekizinci Edvard,, adlı bir ku- te ona, kendini ilk bildiği günlerdenbe- ri böyle bir kanaat telkin edilmişti.. Bay Tahir hâlâ da bunu muhafaza e- diyordu. Bir asırdan fazla zamandanberi iş- liyen ve daha da kimbilir ne kadar za- man işliyecek olan bu eski devir yapı-İ 81 gayanı hayret âlete hürmetle bak- tıktan ve adeta nazarlariyle onu selâm ladıktan sonra, kitabını kapadı. Şam- danımı eline aldı ve kütüphane odası- nın yanındaki yatak odasma geçti.. Soyundu, mumu söndürdü. Yatağı- na girmişken drışardan bir serinlik nü fuz ettiğini sezerek pencerenin açık ol- Kd 5— mizkl ı ao HABER — Akşam postası .W z “ Kat Tonton Amca âşık duğunu farketti ve kanadı kapamaya gitti.. Karanlıkta gsendelemek mi?.. Bir yere çarpmak mı?... Oooo.. Hayır, buna imkân yok... Her şeyin yerini ka rış karış bilir... Pencerenin önünde durdu... Hava, serin olmâsına rağmen, ne rakit... Bir yaprak bile terpenmiyor... Yıldızlar, bütün şeffaflıklariyle görünüyorlar.... — Issızlık, tehnalık, sükün.. Ne iyi şey! - diye söylendi.. Bunlar hep, tam meşrebinceydi.. Bilhassa sükün.., 'Tam yatağa gireceği esnada, birden- bire, durdu. Dona kalrp etrafa kulak kabarttı: “— Bu ne?...,, Bvet, bu neydi böyle?.. Kütüphane |* odasından doğru bir hışırtı geldi... Hem de nasıl?.. Sanki, bütün duvar kâ gıtları birden, bir anda gevşiyerek a-| şağı kaymıştı... Sonra, bütün odanın havasmda top top ipekli kumaşlar sal- lanmış gibi sesler kulağıma çalmdı.. Yazan : Niyazi Ahmet Ve mhayet, bılyük m.adenî bir kütle— nin yere düşüşü... Bir cam kırılması... Bir çıngırtı.. Ah, bu ses... Bu çıngırtı... her zamanki gibi sıhhatli, değil... Bir feryat.. Bir son nefes... İh- tizazı hâlâ devam ediyor: Fakat mutttarid f | şında padişah olmağa İstanbula geliyor- .F CY — Y — Saat... Saat... - diye bay Tahir de- liye döndü. 4 Yatağının baş ucuna kadar seğirte- rek mumunu kaptı. Kibrit zaten ce - bindeydi. Işığı yaktı ve ocağın önüne doğru koştu... İşte, orada, ayaklarının dibinde, ba-; ba yadigârı asırlık saat yatıyor... İ - niltisi hâlâ devam ediyor., » Tahir, etrafımna dehşet içinde baktı: Duvardaki antika tabaklar, konso - lun üzerinde billür lâmbalar, vazolar, biblolar, hep yerde... Hepsi de param parça... 4 Sanki odanın içinde bir kasırga do- laşmış, yahut da büyük bir zelzele âfe- ti olmuştu. “— Ne oldu?... diye inledi... Bu kıymettar baba yadigârlarının Kim yaptı bunu?..,, birinden ötekine koştu. Katliama uğra gibiydi... 362 sene evvzsl bugür Üçüncü Murat tahta geçti Yeni padişahın iİlk emri, beş şehzadeyi Sonra matem tutturuldu ve Kur'an okutularak sadaka dağıtı!dı öldürtmek oldu: Üçüncü Murad, yirmi sekiz ya: du. Mudanyada nişancı — Feridun be- yin — on sekiz kürekçi tarafından çeki- len bir kadırğasına — binerek payitahta doğru yolandı. — Yanında silâhtarı, çu- kadarı, Trikâptarı ve muallimi bulunu yordü. Yedi saat yolculuktan sonra 1574 yılı 21 İlkkânun günü, 362 sene evvel bügün, Bayazıt köşkü önünde karaya ayak bastı. Genç padişahı deniz tutmuştu. İlk işi: — Yıkanmak istiyorum, tiz su geti- rin,, demek oldu. Fakat derhal su bu!- mak mümkün olmadı. Deniz suyu ver- diler.. Murad, sonradan bu yere bir çeş me yaptırdı ve: — Ben vaktiyle burada tatlı su bu- lamamıştım... Bir hatıra kalsın dedi.. Oraya bir daha kim gelip — tatlı su aramak ihtiyacında kalacaktı? — Bun: düşünmüyordu. Maksat bir ihtiyaç kat şılığı olmadığı için çeşme tabit derhal yaptırıldı. Murad , tahta kavuüşur kavuşmaz, ilk verdiği emir, — beş şehzadenin der- hal vakit geçirilmeden öldürülmesi idi. Bu emrin yerine getirilişini tarih şöyle yazıyor: “Saadetlü padişah hazretleri leylei saraya kırk güu mezkürede beş adet — şehzadenin hm İ hayalarını sernigün edüp..., M ... * Murad, öbürgün, başma bir siyah. kavuk giymş olduğu halde tahta çıktı. — Sadrâzam, — yeni padişahm ayaklarına — yüzünü sürdü. Yere kapandı. Ondan sonra sıra ile diğer beş vezir ayni hare- | keti — tekrarladılar. Daha sonra paşa- — lar, — kazaskerler, defterdar, nişancı ve memurlar arzı tazimat eylediler. — — Merasim biter bitmez hareme çekilen — Murad, emrini bekliyen hadım afğalariy. le karşılaştı. Onlara ilk söylediği söz: — Karnım aç. Yiyecek veriniz.. De- mek oldu.. B | Osmanlı tarihlerinde padişahlarım ilk sözleri muhtelif suretlerde tefsir edi. lir.. Üçüncü Muradın da yemek is. | temesi kıtlık işareti — olarak telâkki | edildi ve tesadüfen o sene içind. İstan- — bulda kayde değer — kıtlık — oldu. 3_' ; süretle — müneccimlerin — sözleri Y ' rine — gelmiş oldu. LA : İkinci Selimin cenaze namazı, yeni — padişahın da hazir bulunduğu bir cema. | athuzurunda — kılındıktan sonra görnül- dü. İkinci gün beş şehzadenin ölüsü de | padişahın ayak ucuna - yatırılıyordu. ' y * . v Saraya, bu ölüm ve cinayetler 'çi n tam kırk gün matem tutturuldu ve bu müddet içinde Murad babasının ve öl - — dürttüğü şehzadelerin ruhları için kub | an okuttu, sadaka dağıttı. Eseri hazırlıyan : Nüzhet Abbas — Kim yaptı bunları?...,, Aıjsızm bir kanat şakırtısı işitti, _Koşedeki büyük etajerin üzerinde bir baykuş sinmiş, büzülüyor... Bay Tahir bir çığlık kopardı. Ruhu—l nu teslim eden saatin yanma, o da,| cansız bir ceset halinde yığıladı.. Bu şangırtıları, yuvarlanmaları işi- ten uşaklar, koşuştukları vakit, cid - den, romantik bir manzara karşısında kaldılar: Yolunu' şaşırıp baca deliğinden içe- ri kayan baykuş, ev sahibine de, asır: lik eşyasına da bütün şeametleri ge - tirmiş bulünuyordu. Nakleden: (Hatice Süreyya) HBAER'in " Güzellik Do'toru Kubdbonu: I“P açmıştır. 'a , HABE.Râ İstanbul Telgraf adresi : İstanbul HÂBER AKSŞAM POSTASI IDARE EVİ Ankara Caddesi Posta kutusu : İstanbul 214 Yazı işleri telofonu - 21872 idare ve llân 1 24370 ABONE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi Senelik YT400Kr.. 2700 Kr. 6 aâylık 7320 » 450 « 3 aylık 400 » 800 « 1 âaylık 1850 2300 « Hasan Rasim Us Sahibi ve Nı;?ığal Müdürü: anıı!dığı yer (VAKIT) matbaası || HASIM MUHACİMİ İLE KAR. ŞIKARŞIYA: Hasım muhacimi ile karşı karşıy? kalan kalecinin vazifesi derhal yerin- den çıkarak kale zaviyesini küçült- mektir. Vaziyet ne olursa — olsun başka yapacak bir tedbir kalmadı mı, kaleci derhal yerinden çıkarak hasım oyuncusunu mümkün olduğu kadar iz'aça teşebbüs etmelidir. Maama- fih kaleden hiç bir şey düşünmeksizin şimşek gibi çıkarak hasmın üzerine yürümek te yanlıştır. *Hasmın dört beş metre önüne 1 Işada- ilerledikten sonra Bütün dikka- ti onun harekâtına ve topu ayağından uzaklaştırıp uzaklaştırmadığına has- retrelidir. Kaleden ilk hareketin intizar en doğru harekettir: Şayet hasım muhacimi ağları — deler- cesine — şüt çekmek — meraklr sı ise kaleci için kurtarış farkı çoğal- mıştır. Diğer taraftan ince ve zeki bir eyuncu ise kalecinin vazifesi son derecede müteyakkız davranarak Tır- sat kollamaktan ibaret kalır. Her- halde düşüncesiz ve ani hareketler kaleci için bahalrya mal olur. ÇALIM YAHUT KURTULUŞ: Kaleci topu elinde bulundurduğu zarsanlarda hasım muhacimleririn müdahalesinden masun kalmak üze- re ileri geri birkaç adım atmak mec- buriyetinde kalır. Kalecinin bu ha- reke'leri son derece ahenkli ve arlis- tik clmalıdır. Çalımdan maksat sağfa gide: gibi yaparak sola kaçmakla has mı aldatmaktan ibarettir. Bunda tmubakkak surette ayak hareketi yap mak şart değildir. Vücudün bir tara- OA Ç l muhasım muhaciminden — gelmesir e| fa meylettirilmesi de maksadın hu- sulüre kifayet eder. Bu hareket se! | bestçe ve kolaylıkla icra olununcaya kadar bir kaleci antrenman esnasın vücut c-İrmımı — ihmal etmemeli ve bundan sonra da arasıra devam et ;ı lidir. Nasıl ki bir boksör antrenma ı'- arasına dans ithal meçburiyetinde i ge bir kaleci de vücut çalımında muvafı f fak.olmak için tıpkt onun gibi hare- kete necburdur. * K KALECİ DE HER !Zİ AYAĞINI KULLANABİLMELİDİR: Kaleci için de, bir muhacim kadar olmasa bile her iki ayağını kullana- bilmek şartı bakidir. Bilhassa kurta- rıştan sonra sağdan bir hasım muha- ciminin müdahalesine maruz kalan kaleci derhal sola dönerek sol ayakla bir vuruş yapabilmelidir. -Yalnız bu bir ayağımı kullanabilen kaleciler müc — hiş bir avantajsızlık karşısında kalır- lar. Bir futbolcu için (tabir caizse) tek ayaklı kalmak afolunmaz bir ha " tadır. Futbole başlar başlamaz her ayağı da kullanmak şartiyle her kim olursa sonunda iki ayağına da hâkim olabilir. ÇA a 'i k Futbulde kaleci ile beller —*—“smı da hafif bir seslenme ile birçek anla- mamazlıkların önüne geçmek kabil- dir. Kaleciye verilen geri paslarda bekler muhakkak surette Lendısmq seslenerek haber vermelidirler. Ayni — zamanda hasrm muhacimlerinin mu# dahales'ne maruz kalmdığı zaman verilecet: paslarda müdafiler ka!eqıyı seslenmek suretiyle haberdar etmeli. dirler. ü (Devamı var)