Hatıralarını anlatan: Alman korsan ge “Iris, in Lordasında bir şimşek çaktı » ve bir! mermi teknemiz civarında denizin sularını kamçıladı. Ayni zamanda muavin kruvazüö- rün güvertesi tüfek namlularile donanmıştı Yüklü filika Moa te gelebildi, Geimye yanaştığı zaman İ- çi yarı yarıya su ile dolmuştu, Köpek balıklarıysa filika n biraz son » lokma teş çirkin filikaya| kil edeceklerini hesap ederek başlarını sudan - çıkarmışlar, refakat eyliyorlardı. Sandıkları gemiy Et konservesi, yağ, domuz $ yiyeceklerden başka bir sürü elbise, ayakkabi doluydu. Yeni Zelan.| da hükümeti bu levazımın bizlere kıs- met olacağını bilseydi her halde bu ka- dar cömevt davranmazdı. Esirlerimi bu adan harları arasında bırakmıya iodariır "j razı olmadığısdan kendilerini bun an) sonra yolumuzda tesadüf edeceğimiz en yakın adays çıkarmaya karar ver - dim. Bu ada Mak Oley adasıydı. leri buraya, ihtiyaçlar tarda erzakla beraber ter ra telsiz telgrafla movkilerini düşma na bildirecektim. İngilizlerin kazazedel lamış oldukları kumany sonra mutat olduğu Üzere bi rm yazıp bırakmaklığımız icap edi Adaya çı! rkadaşlar tarafından an bardan getirilmiş oln bu mkbuza (De- niz kartalı) süvarisi sıfatiyle imzala - Yıp anbarda bulduğumuz malzemenin Taikömmeliyeti hakkında tebrik ve te- şekkürlerimi ilâve edeceğim #ırada di rekteki gözel bağırdı: —E Şimalde, Mak O! de duman göründü! Adada kalmış olan arkadaşların der-| hal dönmeleri için filikayı gönderdim| ve filika süratli kürek darbeleriyle Moaya gelip yanaşır yanaşınaz garba| doğru yol verdim. Biçare Moa hiç! naklederek açtık ıcuğu gibi adası gerisin- di. Fakat peşimi-! ze düşmüş olan vapı ur gözle görünür; bir surette bize yelişiyordu, ni bize 2. tey ih 2 © her rota teb- dilimizde o iii değiş tirerek ye kamızı birakmamaya azmetmiş görü - hülyordu Biraz #onra geminin teknesi de gö- rününce Moanın süvarisi bü vapurun İris ismindeki muavin kruvazör oldu. umu tanıdı. Ne sukutu hayal idi o ya Tab!... Muavin kruvazör k Jaşınca tevakkuf işarı Eiliz harp bandırasınıda çek kruvaxörün: — Dur! Emrine tamamiyle lâkayt, on mil süratle kaçmakta devam edi -| yorduk, Fakat bu nispelsiz yarış de - vam edemezdi. Birdenbire “İris bordasmda bir şimşek çaktı ve bir mer) i ivarımda denizin suları. Bi kamçıladı. Ayni e kruvazörün güvertesi tüfek namlnla -| Tiyle donanmışlı. Bizim bi çu kuvvetine elimizdeki iki tifenk ve tek kılınela karşı koyarak kafa tut - maklığımız beyhude yere bir intihar - dan baska bir şey olamazdı. Bizde kiki hüviyetimizi bir da- ha yöstermek ve kürelerzm bu köşe - $inde harp bandıramızı bir defa daha dalgalandırmak için Alman harp san- k cağını direğimize çektik; sonra da & m Jimi yetin acı sahnesine şahit olmak İ h 1 derse ede ya İ saatte lâzrmgeldi. Resmi üniformamla İrisin güvertesi- ! “me ayak bastığım zaman karşımda bir tek İngiliz zabiti gö dakiler perişan k © “yillerdi. Beni süngü m, Karşı akım n ucuyla kar İğilayıp ilk iş olarak ceplerimi boşalt b #İılar ve para, saat gibi değerli eğyadan Başka hatt mendilime varmeaya ka - | dar üzerimde ne varsa ganimet olarak gaspettiler. Yeni Zelandalılar bu şe - ii ri ya tamam bir saat-| ri | Jerdeki taşkınlıklar gibi, meyhanelerde-| “Deniz kartalı" mm süvarisi &ont Feliks fon Lukner sizliği pek şerefli bulmuş olacaklar ki yağma sahnesini fotoğrafla tesbit etmekten geri kalmadılar, Diğer arkadaşlara da ayni muamele Harımızı denize at- en bunların hepsi de benim gibi, göğüslerine ve en- se köklerine yirmi kadar tüfenk tev- cih edilerek tepeden tırnağa kadar 80- yuldular. Bu yağmayı protesto etmek tenezzilünde bile bulunmadık. Bilâh dadan firar ett vapurlar teslih ize göre biz a- onra müteaddit olunarak peşimizden larm hepsine altı Böylece fira- rım düşmana bir milyon İraya yakm bir masrafa mal olmuştu ki bu da va- tan hesabıma bir kârdı. sylık erzak ve: , Takip ettiğimiz İstikameti muavin, n kaçıp kurtulan| Yelkenli haber vermiş. (Devamı var) Mecera ve aşk romanı -3â- Yazan: (vö- Nü) Pencerenin karanlığında iki gölge biribirine karıştı. Sonra, bunlardan biri gecenin karanlığına savruldu Geçen tefrikaların hülâsası: Küçük zenci delikanlı Sünbül tacirinin ge de, uyuyan cariyeler den Ferahnaki ziyaret ediyor. Onun ya tağına giriyor. Ferahnak, onu, gençliğin deki sevgilisi Kulibey sanarak | sayıklı yor. Kapıdan da bir ğası bu sa yıklamayı dinliyor. Meselenin peye vâra ı merakla bek *ww Ferahnak, Kulibey'e karşı duyduğu aşkı bütün teferrüatiyle anlata dur- #un; kapımın önündeki hreamağasi bu garip macerayı dinlesin varsın; biz on- ları bulundukları yerde bırakarak, doğ Yuca birinci koğu Dört kişilik bir heyet, - varı giştiği için, - ellerinde fener, bütün yatakları birer birer dolaşarak, hasta- ları yoklamağa başladılar... Nöbeti bi- tenler, nöbeti başlıyanlara devir ve teslim muamelesi yapıyorlardı. — Bu da iyileşiyor... — Bu da iyileşiyor... Feneri küçük çocukların “yüzlerine doğru tutuyorlar, nefes alıs! esir Harp, tali işidir. Tıpkı kumara benzer. Bazan kazanır. Bazan kaybeder Bu lokantayı uzun zamandanberi Al- n tebaasından ihtiyar bir Leh Yahu- hisi işletiyordu. Lokanta müşterilerinin pek çoğunu Yahudiler teşkil ediyordu. Temiz, bü- yük bir salonu vardı. Yortu, Paskalye ve yılbaşı gezeleri müzik, © varyete nu-! maraları yapılır ve oldukça © eğlenceli| geçerdi. İ Gene böyle kalabalık, | geceydi... eğlenceli bir| Yılbaşı gecesi değildi. Fakat, | cephede bü- ir gündü. Ber- n her köşesinde müthiş bir kaynaş- ma vardı, galiba Alman ordularının yük zâfet kazandıkları dini efikler.. — Yaşasın Alman ordular.. Sesleri kulaklara geliyordu. — Yaşasm m Cadde- ki coşkunluklar da azıştıkça” azışıyor-| du. Kempinski lokantasının bir köşesin de genç bir kadinla doktor Şmit ismin-| de bir Alman yahudi başbaşa konuşü- limanların hakkı varı Çoktanbe- içbir cephede yüzleri © gülmemişti. rp cephesinde £ büyük bir mu- temin ettiklerini ilân ediyor- — Olab kumara benze kaybeder. r. Harp, tali işidir. o Tıpkı r. Bazan kazanır. Bazan! — Haydi maskeni tak, güzel © mele- ğim! Bu kısa , gal gözünün üstüne konuşmadan — sonra genç kadır uydurma yata sargısını indirdi. ! — Bununla çok çirkin görünüyorum, değil mi doktor? — Evet. Çek çirkin nsan âdeta görünüyorsu- ünüzden tiksini- yor. Önündeki bira kadehini dudaklarma götürdü; bu çeken, ezici — Kim tahmin eder çirkinli- lik bulunsun?. — Gittiler mi? Müzikholde — Hayır. Bira içiyorlar, oturdular. — Kaç kişi var gelenler? — İki arkadaş. — Bizi gördüler mi acaba? — Zannetmem. Çok uzağa oturdular. Bizim köşemiz loşçadır. Onlar ön plân- daki müşterilerle meşgul oluyorlar. Bizi görebilmeleri için dürbinle o bakmaları| lâzım. — Haydi içsenize.. Ne duruyorsun? Genç kadınla konuşan erkek tered- dütle cevap verdi? — Bir memur daha geldi. — Üçleştiler... — Acaba ne var? Neden burada top- lanıyorlar? — Malüm ya.. Böyle civcivli, gürültü lü gecelerde sivil memurlar da toplu olarak gezerler. — İşte bir tane daha. — O da ayni masaya oturdu. — Dörtleştiler.. — Muhakkak bir iş var bu Bu üçleşmeler, dörtleşmeler.. tılar boşuna değil. gece, Bu toplan — İstersen arka kapıdan çıkıp gide-| lim., — Daha tehlikeli olur. En iyisi otur maktır. Kendimizi göstermeğe ne lüzum | var? Dört sivil memür etrafı tecessüs ede- rek içkiye dalmışlardır. Doktor Şmit sivil memur tiplerini ta- nımakta çok mahirdi. O, ara sıra dilen- ci sıfetile gazinolara girip (o çıkan me- murları bile bir bakışta tanırdı. Konuşuyorlar — Yemek burada mi yiyeceğiz? — Hayır doktor! Odamızda yeriz. — Neden korkuyorsun, canım? murlar eğlenmeğe de gelmiş er.. Onlar canı yok mu. wi. Paraları yök mu? Böyle bir gece- de içip eğlenmek onların da hakkı de ğil mi? Genç kadın cevap vermedi. elektrikleri birdenbire söndü. Doktor yavaşça genç kadınım İtolundan çekerek: — Hakkın varmış, dedi, haydi hemen çıkalım şu arka kapıdan. Kalktılar.. Umumt heyecan ve telâş Biraz sonra lokantanın İçlerinder bir tanesi: — Doğrusu, bu sefer, az telefat ve rildi! â İşte bu hiçbir madik... akşam an izleri de vat. | Hem, vücut soğumuş . Ne zaman öldü bu? Eski vardiyâdakiler şaşırdı; — Daha bir sant önce dipdiri bakı mişti, Demek ki, ölmüş de soğuyuver « miş bile... Fakat, ne çabuk da soğudu. Gidip kendisine haber verelim.. Alt kata indikleri zaman, Havvayı diğer erkânla konuşma halinde buldu. | lar, Sabık gözde, dolaptan kaybolduğunu keşfeder etmez, telâşa düşmüş, fakat yukarı çikarak tetki kata girişmek imkânını bulamamıştı. Zira, onu lâkırdıya tutmuşlardı. Bu - cesedin nunla beraber, fevkalâde heyecan için de bulunuyordu: “— Ne oldu? Bu işin Içine ne şey- tanlık karıştı? Kimin oyununa o gel- öğrenmen saran samananan sen serenemanesan ? Yazam: tekendsr #. Sertel —31— arasmda kimseye sezdirmeden arka kâ- pıdan çikip gittiler, İ Gözünde sahte yara sargisı bu genç kadın ki Dektor Şmit.. Buda şüpheli bir ada- ma benziyordu. Lokantada elektrik ışıkları bir dadikâ sonra tekrar yandı.. Müşteriler; taşıyan — Bu lokantanın elektrikleri son gün lerde sık sık bozuluyor, niçin o yaptır- mıyorsunuz bu bozukluğu? ğ Diye söylendilerse de aldırari olmağı Hattâ bu karanlıktan Koşlananlar bile olmuştu. Işıklar yandığı zaman biribi- rine dolanmış gençler birdenbire eşle) rinden ayrılmamışlardı. Halkın şikâ yetlerini işiten sivil memurlar, eletkrik bozukluğunun yalnız o geceye mahsus bir arıza olmadığını anlayınca, hiç bir| şüpheye kapılmadan biralarmı içmekte devam etmişlerdi aşlı doktor Şmitin ğunun hiç kimse farkı- na varamamıştı. Lokantanın otel kısmına geçerek oda larına çi dın çok si zaman, gözü yaral ka isi cidden Tehlikeyi vermekte — Lokantanm elektr anlayışlı ve zeki bir ada bize vaktinden önce haber gecikmiyor — Onun bu fedakârlığını hiç bir za» man unutmamalıyız. — Unutmamaktan ne çıkar? Kendisi ni para ile sevindirmek lâzım. — Doğru üyorsun? Ona biraz para verelim. — Biraz değil, çokça vermeliyiz. Bu işler para ile döner, yavrum! — Acaba niçin geldiler bu gece.? — Ded Herhalde bir şeyden şüphele olmalılar. yarm ğıda, Aradan beş on dakika bile geçmemiş. . Odanın kapısı vuruldu. Genç kadın | koğ iz yara sargısın; gözünün © üstüne iye seslendi, (Devamı ver) Nihayet yüreği büsbütün hop etti- Zira, vardiya değiştiren dört E$ irden kamaranın eşiğinde belirivef zin oğlan öldü, efendimiz. — Hangi oğlan? Zunu söylemiş giniz çocuk... rimizle gördük efendim» çli kadın çığlık koparmamak'” çin, kendini zor zaptetti, — Sünbül... - diyebildi. — Evet, sahi, adının Sünbül olduğ” nu biz de öğrenmiştik. İşte o öldü... — Ölmemiştir.. — Cesedi bile soğumuş. Havva, feneri kaptı. Can havlile yukarı fırladı... Bütü* ümidi, bütün istikbali, bütün kadınlı” ğı, hulâsa, her şeyi, her şeyi mahvo” muştu, öyle mi?... Buna imkân mı v8 dı?.. Ötekiler de, kâmilen kamaradan © karak, kadmm arkasından geldiler... Havva, karanlık koğuşu elindeki f€ verile aydınlatir aydınlatmaz, kögede * ki pencereye doğru bir nazar attı ve” ki gölgenin biribiriyle karıştığını gö” dü. Pencereden denize doğru, bir cisif - Yatakta Bir kargaşalık, sonr Bu sükünün tüm Şeklini bulması İ din, Hâvva, bir an eşikte bekiüikte ve arkadakilerin içeri girmelerine 7 ni olduktan sonra, artık tehlikenin 2# il olduğuna emniyet getirerek koğuf” ta ilerledi. ünbül, tam zamanında, kadmlarf# undan çıkıp kendi yerine dön“ müştü. Onu bu suretle selâmete çık ran kabağını fareye kaptıran (!) ha“ remağası olmuştu. Geminin içinde â* det ve an'anelerin ne şekilde cereys$ ettiğini bilen bu adam öğlanm fasi# geciktiğ yakalanacağıf! farkettiği için, koridorda dolaşır gib” yaparak, sözde kendi kendine söylen * i ve nihayet mişti: “.. Şimdi büyük teftiş pastane 4 Kim yatağında değilse rin sahici 1 ol“ . Bir çocuk ye“ e değil ama, iç hangisi i# belli olur...,, Ve sonra, gürültü ederek ki ya koridoru rükli” avrulan bu tehdide kulak * Oradaki s atıver © ? Ben sana gösteri “ rim... Haber vereyim mi?.. Seni ha * dım etsinler?... Çocuk, cesi dem vaziyeti” taklit etmiş, har sine yatıyordu. ketsiz, aman dileroğ” Kadın, devam etti, Lâkin bu gel” türkçe ve yüksek 8e — Demedim mi'ben size? ÖL miş. Yalnız, bu çeşit hastalarda K*” donması olur... Bir an vücut buz K e lir, ağzından kan boş iz, öY” bir anma tesadüf Halbuki, ndi, açılıyı ri Havva, Sünbülün bileklerini, gak*” larını uğuşturmıya başladı. Oğlan, türkçe bilmemekle vaziyeti kavramış gibi, susuyordü yılmış taklidi yapıyordu. > Deminki dört kişiden biri, #009 teki ellerini Sünbüle değdirdiler. : (Devamı var) etmişsiniz o nöbet geçmiş... İ5 berabif