17 Aralık 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

OÖU TAR Bir Çerkes Bu macera mühayyel değil, olmuş bir vakadır. Bundan yetmiş sene kadar evvel, Kafkas sahillerine bir gemi yanaştı.... Ve derhal zehirli bir rüzgâr gibi, orta- lıkta şöyle bir havadis dolaştı! — Aman dikkat... Bunlar, esirciler dir... Çocukları çalarak, İstanbüla, Misjra götürüyorlar... Öteki beriki müdahâle etmek iste - di ama, ne mümkün?.. Geminin kap- tanı, derebeyinin misafiri.. Hem de - müsellâh adamları var... Üstelik, mem : Jeketin bütün eşrafina giranbaha hedi- - yeler dağıtmışlar... Halk, bu insan hır- Bızlarına düşmâan düşman bakıyor, fa- kat hiçbir şey yapamıyor... Yapabildi- ği, ancak evlâtlarını sokağa bırakma- mak, çalınmasına müâni ölmaktır. Geminin yanaştığı Aksıbat köyünde, bir de Haçiç isimli kadımcağız yaşa- maktadır. Kocası, Çeçenlerle çarpışma esnasımda öldürüldü. Ön yasmdaki Fatma ile dokuz yaşmdaki Ayseyi ve kuündaktaki Peyker'i yetim biraktı... Haçiç'in içi titriyor.. Çünkü yetiş- * Mmiş kızları sülün gibi., .Krvır kitvir sa- rı saçlar... Engin mayviliği gibi gözler.. İnce bel.. Hulâsa, öyle tipler ki, esir- ciler bunları görse kan çıkarır maazal | lah... Üç beş sene sonra, ikisi de, pa- dişah odalığı olacak birer içim su! : Hağiç'in, Hüsrev bey isminde bir de | Gğabeysi var. Endişesini ona açtı: ş — Âh, kardeşim! - dedi. - Çalarlar- sa diye ödüm patlıyor. — Ne korkuyorsun yahüu.. Nerede bulup da nereden çalacaklar?., Sokağa — gıkarmazsm, oldu, bitti... h — Lâkin bu esircilerin gideceği yok galibâ.. Çocuklar, Bizim küçücük evde çatlıyor, Bel .aâ,,..!gjhcepi — Ekmk olma ağahey Zâten iki ev bitiblinden uzak olma- IĞT için, Haçiç, Fatmayla Ayseyi eltle- Pinderi tutup Hüsrev beylere götürdü.. Sabahleyin bahteye biıraktı.. üstü gidip alacak... İkindi üzeri kucağındaki çocuğunun bezlerini tahtapoşa sermek üzere çıktı ki, bir de ne görsün? Amlan, ne &âadet! Esircinin gemisi, limandan agılmıe, Pupa yelken uzaklaşıyor... Dömek ki tehlike atladı.. Çöcüklar, #ve yalnız başlarma bile dönebilir. Bu düşünceyle gidip evlâtlarını al - madı... Fakat sular kararıp da kizlar dönmeyince merak ederek başmı ört- tü. Ağabeysinin evine gitti. Cat kapı. Hüsrev beyle karısı açtılar... Yüzle- ti biraz sararmış... Telâşlarını, endişe-| lerini gizlemek istiyorlar. — Ne o, ağahey?.., Aman kızlar?.. Nerelerde?.. Akşam — — Ağabey!... Aman ağabeyciğim!.... Son möda bir sapka Bayanlar! yeni moda şapkalara pek Merak ediyorsunuz değil mi? Daima Yeti moda bir şapka ile görünmek ar- Sastmdasınız. İşte size eti yeni moda alilesinin macerası —Orası kolay.. Bizim &v hem bü-| bir Londra şapkası.. Cesaretiniz vârsa Yaptırıp giyin bakalım. Çıldıracağım, neredeler.. — Merak etme... Buluruz. — Kayip mi oldular?.. Çalmdılar mi?, Aklımı öynâatacağım diyorum sa- hNâ.. Ah, gemi... Gemi de gitti.. Ayşe!' Fatma!.. Kızlarım. Kadıncağız şarkkadak düşüp bayıl- dı. Ayıldığı vakit, Hüsrev bey, ona şu teminatı verdi! — Sen üzülme kardeşim, ben sözü - mün eriyim... Mutlaka onları sana bu- lacağım... Masraf benden, ikimiz de İstanbula gideriz. Esirciler de zâten başka tarafa gitmiş değillerdir... Esir pazarını dolaşırız.. Yakaâlarız kârata - lâarı... Ne hadlerine Ayşecikle Fatma - cıği bana iâde etmesinler... Gebertirim hepsini.. Bak şu hançerime.. Ödğleri patlar, ödleri... — Allah razı ölsun senden ağabey.. Aileni nekadar himaye ediyorsun... Fâ kat şey... Peyker?.. — A., Ondan kölây ne vat?.. Bera- ber âlırız... — Demek ümidin var, buluruz? — Elbette, elbette... Tilkinin dönüp dolaşıp gideceği yer kürükçü dükkânı- dır. Meraklanma.. Esirciler de İstan - buldadır.. Bize gelince, onlardan bir hafta sonra İstanbula varırız... — Yaâ Batılmışlarsa ?.. — Nereye satacaklar ... Onları ay- larla, yıllarla kendilerine göre terbiye edecekler de ondan sonra satâcâklar.. Bu ümitle Hüsrev bey, Haçiç ve kun daktaki Peyker, bir gemiye binerek, kız hırsizlâarının peğine düştüler... Fır- tma, sıkmtı, ölüm tehlikesi demediler Aylarca Karadenizin dalralariyle di - dindikten sonra, bir gün boğüzdüan içe- ri kapağı attılar... Yaldlâr, sârüylar arasından gedcerök | Tophane rıhtimma çiktilar. Orada, Hüsrey bey, Allah tazı öl - sun, bir araba tuttu. — — iyi bir könaktâ misalir edeceğim.. Sabahleyin de erkenden çöcuklatt ara- mağa çıkâcağız! - dedi. Hakikâatön emniyetli, büyük Kohfâk... Sür gibi duvarlar... Elli oda.. Halayık: lar, aşağı yukarı koşuşuyor... Misafir- lere de alt katta bir oda tahsis etti - ler. Sabahleyin, Hüsrev bey, ihtiyarca bir kadınla, Hağiç'in yanına gelip: — Haydi sen Peykeri bu hanımefen- diye teslim et... Biz de müsaadeleriyle şehri dolaşalım.., « dedi. Dölaştilar, birçok yerleri... Baktılar, baktıilar.. Kızlar yök.. Akştâm olündâ, ağabey: — Yarın da gezecek başkâ yeftler kaldı. Mutlaka bulacağız. Görürsün... Sakm ümidin sarsılmasın! - tavsiye - sinde bulunarak, kadımcağızı, konağa getirdi. Ve — Befi birazdan dönerim! - nü içeri saldı, Haçiç, ihtiyat hantmefendiyle karşı- laşmca: — Çocuğuma baktınız, teşekkür e - derim... ÂArtık veriniz! - dedi. — Ne çocuğu? — Benim gçocuğum, carım.. -— A.ıı Auı- — Ne oldu efendim?... Een size sa- bahleyin göcük teslim etmedim mi? — Verin işte geri... — Lâhavlevelâ... O çocuk satılmadi mMmı yahu?., Ağabeyin bizim efetdiye evvelâ senin iki büyük kızmmı satmış- tr.. Sönra Peykerle seni de getirerek süttı. — Ne?... Beni de mi?. — Evet.» Öyle ya. Beni de... Parüla- rr aldı.. Kâğıtları mühürledi.. Gitti.. Sen şimdi bizde hizmet halayığısın.. Kücük cocuğunu da Miısirimlar aldı. (Vâ-Nü) HABER'in Güzellik Da'toöru diye - o- | Teoen Ten amceanın silindir şapkası -—i TÜPTTE S T y DAİAT TN C ” UDGHU: AKSAM BöSsSTası n ıoAnE Evi' Istanbul Ankârâ Câddesi kütüsu : İstanbul 2i4 Teî;:: ıoııı'iıh :stansul HABER Yazı işleri wolomı 128872 imare vellân .9 — 134310 ABÖNE ŞAR TLARI Türkiye Sendiik — Ta0dO Kr. a'nıo K 6 âylık 7304 148Ö ,Ç 800 (4 h .lı-. 3 Like 800 F' * :;ı:u 150 : Sukibi ve Neşriyaf Müdürü: | Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) Matböaasi a l Yazan : Niyazi Anmet 2091 sena evvel bügğün Sadrazarm Sultan zade, kazdnğ kuyunun İçine Düşmanı silâhtarı hapsettirmişken makamı elinden gitti Osmanlı tarihinde büyük makanı ; işgal edenlerin aralarındaki husume:, rekor kıracak — derecede - çöktür. Herzaman ya sadrıâzam mütfü ile, ya müftü yeniçeri ağası ile ve vezir- ler biribirleriyle çarpışmişlar, biribir- lerini mahvetmek için ellerinden gz- lenleri yapmaktan çekinmemişlerdir. Bügün, bu vakalardan güzel bir misal vereceğiz. #-.* * Sadriâzam sultanı zade Mehmert paşa ile Silâhtar Mukbil Yusuf pağşa- nim araları açılmıştı. Sadrıâzam, Si- Jâhtart yere vurmak için firsat ariyor- du. Yusuf pasa, meşhur Cinci hoca ile birleşerek Girit cenginin açılması- nt istediler ve bunu padişah İbrahime kabül ettirdiler. Halbuki sadrıiâzam sultan zade buna mühalif idi. Sefe- rin, muvaffakıyet yerine mağlübi yet, kazand yerine zarer getireceğini söylüyordu. Kendi teyi — hilâfımda harp açılmasma tultan zade Thmem- nundu. Çünkü mağlüp olduğu tak- dirde Yusuf paşayı kolayca mahve- debilecekti. Fakat, böyle olmadı. Harp kazanildi. Paşa, hediye almak üzere padi- şaha birkaç esir ve Miısir granitinden iki sütun getirmişti. Sadriâzam, bu hediyelerin mahiyetini öğrendikten sonra İbtahime gitti: — Muhafızlar, bütün hazineleri ni alrp gittiler. Yusuf paşa da onla- rın bu şekilde gitmelerine müsaâade etti. Çünkü Venediklilerden mühim miktarda para aldı. Halbuki şevket- meap efendimizin gözünü birkaç esir V ile boyamak istiyor, dedi. İbrahim, ilk önce sadriâzamın bu m&:tıhdenw Çünktü--kendisi de Yusuf paşanın muvaffak olduğu: nu sanıyordu: — Ya fethettiği kâle? diye sordu. kendisi düştü Sultan zade buna da cevap vi di: — Alman kalenin muhafızı için her'sene külli masarif lâzımdır. Böy- le adi bir kaleniin zaptı için devlet hazinesini ifna etmek - elbette doğ değildir. İbrahim, bu sözlerden sonra Yq. suf paşanın muzalfer bir kumandatı değil, mücrim bir silâhtar olduğun .*: kani oldu ve: — Yüsuf paşayı hapsediniz —nî rini verdi. Sultan zade memnuündü. En v*': hayet muvaffak ölmüş, düş M hapsettirmişti. Fakat bu sevinci çok sürmedi. Valde sültanla Ci hocanın bir rivayete göre de b Yüsüf pağşanımn itirazı üzerine hap müuhakemeye çevrildi ve Yüsuf p ile sadriâzam huzura çağırıldılar. M hakemenin çök zörlü olacağı muhak kaktı. İbrahim, her iki tarafın ş yetlerini dinledi. Sultan zada | idi. Yusuf paşayı tahkir ederek ka- nuşuyördü. .' İbrahim, iki tarafı dinledikter sonra dışart çıkmalarma — müsaade etti. j Sadriâzam memnundü. İstedikla. rini fazlasiyle söylemiş bulünüyardü. Divana gitti. Padişah taamımın gel mesini beklemeğe başladı Fakat yemek yerine, İcspıet ir kethüdası geldi ve: — Mihri hümayunu.. dıyerek lıll uzatiıı. Sâdriâzamın — vücüdu tıtrı!m başladı. Güözleri karardı, kendi kı diği kuyuya, ketidisi düşüydrdu. ',_ Sadtıâzamilik, Yüsüf paşaya he lif edildi: Yusuf paşâ kâbul tmedi Salih paşa, makama getirildi. 16 yilı 17 ilkkânun günü, 291 eeue' vel bugün Eseri hazırlıyan: Nüzhet Abbas ni Ğ G Kaleciler şünü da unutmamalıdu ki, topu ellerinde tuttukları zaman kendilerine nizâmi sürette çarpılabi- lir. Bu itibarla da gösteriş zararlıdır. KURTARIŞLAR : Kurtarıştan sonraki vuruşlarda tereddüt kadar kalecide âffolunmaz bir hata yoöktür. Batı hateke hem o- Yunu yavaşlatır hem de hâstm tarafa poözisyon almak firsâtı hazırlar. Kale- cilerin kürtariş esnasında — ve kurta- riştanı sörita hasim Mmuhacimhleri tara- fından iz'aç edilmeleri ihtimali de bu süretle bertaraf edilmiş olur. Kurta fıştan sonraki vuruşlar açıklara doğ- ru yapılmalıdır. Hasim santrhafımır:. mıntakası kurtarış vuruslarının hede- fini teşkil etmemelidir. Kale vuruşlarında yeni — değişeti kaideye riayet mecburiyeti hastl öldu ğgundan topu kick tarzında ve çok ha vaya kaldırmamak şarttır. — Esasen eski üsul el ile vuruşlar çok sakat bir tarzdı. Top göklere kadar kalkar. yere inmek için çok vakit alır ve bil- hassa kendi takım oyuncularında . ziyade hasmın ayağına verilirdi. Kur tarışlardan sonra topu demarke bulu- nan bir arkadaşa el ile atma da çok a- vantajlıdır. Maksat topu hasma ver- memek olduğuna göre bütün ihti- mam bu maksadın hüsülüne çalış- maktan ibarettir. Kurtarışlarda topu tutmadan yum ruklamak mecburiyeti hasıl olursa bu gibi topları mümkiün mertebe açık lara tevcih etmek İâzımdır. Maamari fih gerek yumruklamak gerekse dir- sek üstünden kornere atmak, en son mürataat ediletek tdbirkır Vaziyet çok sıkışık olmadığı ta topu tutmak şarttir. KÖŞE VURUŞLARİ: Körnerden gelen toplatı yakal yip alde tutmak küleci eke düştükleri bir hatadir. l(amu diği zaman kale ağzı hasim & lariyle sıkışmış bir halde öldüğ kâleci yerinden çikip töpü el i mağa kalkiışırsa bircök tehlikeh ze aldirmiş demektir. Töpü bile kargaşalık arasımıda bit hltd masi ve bu hâata yüzündeni bir mesi küvvetli bir ihtimal hali Böyle sıkışık vaziyetlerde kaleti et döğrü hareket yurnruklamaktır Körner çekildiği vakit kaleci kö nerin çekildiği tarafın aksi tarafımdı ki göl direğinin yanımda yer alr dir. Vütüş Yapıîtr yapilr'rıaî topun duşccegı Yeri iyice tasar buha göre yerini degıştirmelıdıh doğru kosmak ne kadar İmlayıı A kaya doğru koşmanın da o kadar g olduğunu hatırdan çıka T Koezner çakildikten sonra ka tonun seyrini çok dikkatle takin et Kdir. Bilhassa nereye düşeceğ iyi tos>rlamak İâzımdır. Kaleci kornerden çekilen bt —yumruklamak mecburiyetinc kalırsa, bunu mümkün olduğu dar kornerin çektiği tarafın k gelen ta€ çızgisine doğru de! dir. Hasım oyuncularımın en Ade VÜ

Bu sayıdan diğer sayfalar: