14 Aralık 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Faysal top getirerek Medineyi bom- bardıman edebilirdi, İâkin böyle bir şey yapmak istemedi; nitekim ayni sebep dolayısile Allenby de Kudüs - şehrini bomhardıman etmekden çekinmişti, O- rada kızı Fatma ile boş bir yer arasında ührevi istirahate dalmış olan Muham- Med peygamberin türbesini vurabilirdi. Fatma ile Peygamberin mezarı arasında ki boşluk, İsa peygamberin, dünyaya ikinci gelişinde, Hazreti Muhammedin yatı başına gömülebilmesi için bırakıl- Mıştır. Medine, Hitaz demiryolunun cenubi Mmünteha istasyonudur. Bu. — demiryolu Şam şehrinden, Galile denizi ile Bahri Lütun şarkından cenuba — inmektedir. Araplar demiryolundan birkaç ray. çı- kardılar ve oturup — Medinenin teslim olmasını beklediler. Türkler tanyeri a- çıkarak ğarırken şehrin kapılarından —3 btf di 4: /ıli.b_alı'b muh arebele'ti 9DEZ4 -— OD A B Yazanlar : lnglllz ordusu hava zabitlerinden Kenneth Brovn Collins, Meşhur seyyah ve muharrir Lovvell Thomas — Faysal kaçan Araplara yetişti Sonra atını yavaşlatarak mermilerden korkmadığını göstermek üzere tehlike mıntıkasında yürüdü civardaki Avalik mahallesine ateş açtı- lar. Araplar ömürlerinde - topla karşı karşıya gelmemişlerdi. — Kızgımlıkları paniğe çevrildi. Kaçtılar.! TEHLİKE MINTAKASI Türk kumandanı seçme kıtaatını gön derdi ve Emir Faysal olmasaydı, Türk neferleri bu işi pekâlâ * yapacaklarfı. Faysal patlayan şarapnel ve — ortalığı cayır cayır yakan makinelitüfek mermi- lerine kulak asmıyarak atının — sırtına atladı kaçmakta olan Araplara yetişti. Beraberinde birkaç kişiyi geriye getire- bildi, Fakat bunlar da kirişi kırarak ge- ne kaçtılar. Faysal sadece güldü ve atını tek ba- şına sürdü. Mermilere karşı korkma- dığını göstermek için atını yavaşlattı ve tehlike mıntakasında yaya yürüdü. YAR GÜZEL PRENSES Adamları utançlarından yerin — dibine geşmişlerdi; dönerek tekrar — hücuma geçtiler. Fakat bu faydasızdı. Cephaneleri bit-| miş ve gece de olmuştu. — Çekildiler; bu istihkâmlara topsuz hücum edemez- lerdi ve Şerif Hüseyinin isyanı bir du- rak noktasma saplanmıştı. — Arapların cephanesi tükenmişti. Şerif, Mekke ile Ciddeyi elinde tutu- Dilimize çeviren : A, E. yordu. Fakat Lorans: sahneye tam da bu tehlikeli ve buhranlı anda çıka gel, memiş olsaydı Türkler müthiş mukabe- leler yapacaklar ve Arap — isyanı daha doğmak üzereyken tabit bir ölümle gö— çüp gidecekti, (Devamı var) ,,' Bizim görüşümüze göre Filistin muharebeleri Bunaltrcı bir sıcak herkese ter dök- türüyordu. Sofra başında umumiyetle şen vVe geveze olan Almanların hiç bi- risi konuşmuyor; içilen soğutulmuş Rişon Löziyon şarapları bile sanki bo- gazlarımızda tıkamıp kalıyordu. Gali - ba hissi kablelvuku felüd- ketin çok yakın olduğunu hepimize sezdirmişti. Sofra başı sohbeti bu gece eskisi gıbî uzun sürmedi. Bu kocaman çadırın altında eskiden yemekten son- ra püro. sigaraları yakılarak ne tatlı, ne neşeli söohbetler yapılırdı. Türk zabitan ve efradı kurtlu ve kan dillerde kullanılan yeşil zeytinyağla - rında pişirilmiş karavanalardan başka bri nimet bulamazken, siperlerdeki Al- müamn neferleri bile sabah kahvaltısı o- larak konserve sütlükahvelerini içi - yor ve bizim için lüks sayılacak ye - mekleri yiyordu. Hele Alman kolordu su karargâhı, yemek ve içmek cihetin - den, çorak çöllerin ortasında üdeta bir cennetti. Osmanlı ordusu, değil harbin dör- düncü senesinde, daha-ilk aylarında bi le teşkilâtsızlik ve iş bilmemezlik yü- dünden en şiddetli mahrumiyetlere ve GÜZEL PRENSES 241 sefaletlere mahküm olarak varlık İçin- de yokluk çekmeye başlamıştı. Gazino çadırından çıktıktan sonra, kolordu emir zabiti Almanların meşhur Huzar süvari alaylarında mülâzim Fös ter kolumu dürttü. Bir şeyler aöth mek istediğini anlıyarak biraz geri | dım. Yaver Tahi ve ordunun protest hatibi de çadırda' kalmışlardı. Bun rı görünce emir zabitinin gene bir iç ziyafeti vermek üzere olduğunu © dıim. Babası Almanyada şampa fabrikatörü olan genç Huzar 1 : mine, Berlinden muntazaman sandık sandık şampanya hediye gelirdi. Mal lar geldikçe de arkadaşlarına ziyafı ler çekerdi. Mülâüzim Fösterle aram çok iyi olduğu için ben de şampanya»- ları çekerek gelici geçici bile olsa, tat- h rüyalara dalar ve bulunduğumuz feci vaziyeti birkaç saat için unuturdum. (Devamı var) 1': çadırdan dışarı fırlamıştı. Anna, konu- gulan şeylerin hepsini işitmişti. Her çe- şit fedakârlığı göze alarak Edvarı kur- tarmak istiyordu. Çözülmüş uzun saçları omuzlarından aşağı doğru sarkmış, yüzü heyecandan kıpkırmızı olmüş bulunan genç kız hay dutlar reisinin nüne giderek yalvarma- ğa başladı: — Bu işte bir yanlışlık — var. Ösize asla fenalık yapmak niyetile buraya gel- mermiştir. Maksadı sadece beni buradan kurtarmaktı. Benim hemşerimdir. Beni| buradan alrp kaçırmak istiyordu. Bu da sizin hayatınıza, işinize mani olacak bir hareket değildir. Ona kıymayınız. Çok İyi kalpli bir adamdır. Ona yemin etti- rirsiniz. Sizin hakkmızda kimseye bif şey söylemez. Onu öldürmekle elinize ne geçecek? Merhamet ediniz. Reis Korzakof, müstehziyane — bir kahkaha salrverdi. Annayı, yiyecekmiş gibi baştan aşağı arzu dolu nazarlarla süzüyordu. Heyecan, genç kızı büsbü- tün güzelleştirmişti. Bıyıklarını büke- rek kıza soördu: — Demek onün yaşamasını istiyor- sun. Verdiğim cezadan — vazgeçersem çok Sevinecek misin? — Evet, evet. Benim yüzümden bir adamın işkence içinde ölmesine taham- mül edemiyeceğim, Çete reisi, onu kolundan yakalıyarak kendine doğru çekti. Sonra kulağına e- gilip fısıldadı: — Bu adamın hayatı senin elindedir, Hemen bu gece, fakat kendi arzunla be nim olmağa razı olursan bu adam ya- şar, Yoksa zorla olduktan sonrâ ben kolayca istediğimi yaparım. Fakat bu i- şin senin istçğmle olması zevkhdir E- ğer razı olursan şu adamm saçının bir . kilma bile ÖOk“RlIİmeîcağm yemin ederim., Haydütların yeminlerini ve söz lerini nasıl tuttuklarını herkes bilir. Ne dersin? Anna, müşkül bir mevkie düşmüştü. Birdenbire evet veya hayır demek im- kânsızdı. Çocukluk — arkadaşı olan ve kendisini sevdiği için binbir tehlikeye atılmaktan çekinmeyen Edvarın hayatı bu anda onun vereceği cevaba bağlıydı. O, Edvarı bir âşık gibi değilse bile en samimi bir dost gibi seviyordu. Üstelik kendisi için hayatını tehlikeye koymuş olan bu delikanlının öldürülmesine na- sıl göz yumabilirdi? — Çekil haydut, Benim — yüzümden bir kızı mahvetmek — istiyorsun değil mi? Hayır, ben buna razı değilim, Eğer kız razı olur da beni bırakırsanız bile hemen gidip sizi haber vereceğim. Ân- na, Anna görüyorsun böyle bir fedakâr- lığa lüzum yok!.. Anna, delikanlının bu yüksek kalpli- liği karşısında büyük bir teessür duy- du, Delikanlı onun için kendisini feda etmekte ısrar ediyordu. — Çaresiz buna boyun eğmek lâzımdı. Haydutlar reisi- ne döndü: — Ne kadar iyi kalpli bir adam oldu- ğunu görüyor musunuz? —Eğer sizde merhamet ve insanlıktan bir zerre kal- mışsa verdiğiniz emri geri alırsınız, Fa- kat söylediğiniz şeyi asla — kabul ede- mem, Nihayet beni öldürürsünüz. Korzakof, alaylı bir tarzda — gülerek ceyap verdi: — Bu, son kararın öyle mi yavrum. Ben işi başka türlü halletmesini de bili- rim, Fakat öyle yapmak istemiyorum. Şimdi seni elimden hiç kimse kurtara- maz, Sonra, gene gülerek arkasına döndü. Kızı çadıra götürmelerini ve iyice mu- M Â N h ıöiat M N ner Ab ll ö d ae Xi A e Sühlüeer el e A M L l ES, — Vay mel'un vay.. — Evet, beni prensin balosundan çı karken kaçırttı. Bu haydut bütün Bul garistanı titretmiş. — İyi ama sen bunları nereden öğ rendin? Edvarın bu sorgusu üzerine Arnna, Sofyaya geldikten sonra düşes Dorote ile nasıl görüştüğünü ve onun kendisini baloya bu haydudu tanımak ve yakalat mak için nasıl gönderdiğini kısaca ân lattı. Edvar, bu fevkalâde mühim — malü: matr aldıktan sonra hemen Sofyaya dü nerek işi zabıtaya haber vermeğe ve ar kadaşlarını bulmağa karar verdi. Annaya bu fikrini söyleyince kız Ümitlendi. Ona: — Haydi Edvar, Allah selâmet ver sin. Ümidimi kesmiyerek bekliyeceğim. Fakat senin içn korkuyorum, Allah ve re de başına br kaza gelmese.. Ele ge çecek olursan seni öldürürler, Halbuki ben benim için kimsenin — felâkete uğ ramasını istemem. Delikanlı, kıza meftun nazarlarla bak tıktan sonra: — Bana elini uzatmadan mı git di yorsun, Anna? diye sordu. Anna, elini uzattı. Genç âşık titriyen ellerile sevgilisinin ellerin tuttu. Du daklarına görürerek öptü. Anna elini çekti. Bunun üzerine deli kanlı: — Anna, dedi, buradan kurtulunca bana gene eskisi gibi mi bulunacaksın, Anna, o eski tatlr zaman ları hatırla... U ABI Genç kız, gözleri yaşarmış halde cevap verdi: — Tatlı zamanlar mı?,. Hakikaten yal nız çocukluğumda geçirdiğim zamanlar olduğu muamelede | pek tatlı idi. Hayatımda yalnız o gün lerim rahat ve saadetle geçti. Sonrası nr sen de biliyorsun, Ne — yapalım ki talüm böyle imiş. Çok şükür ki bu ge ce Allah bana bir ümit verdi. Orun sesini olsun işittim.. ç Genç âşık, kıskanarak sordu: ! — Bu ne demek Anna, kimden bahse diyorsun? Beni sevmiyor musun? Anna başını önüne eğerek mırıldan dı: — Adoları seviyorum Edvar.. Bizim talilmiz böyle imiş.. Edvar, meyus bir tavırla etti: — Adolar ha.. Ben bunu biliyordum. Daima o, daima o.. Ah ben ne halettim de.. Fakat şimdi bu sözlerin sırası de ğil, Evvelâ seni kurtarmak lâzım. Al laharsmarladık. Birkaç saate kadar ge lirim. Haydi artık rahat uyu.. mukabele Sonra genç kızın elini birkere daha tutup öptükten sonra çadırdan — çıktı. O zamana kadar her şey yolunda git miş, Anha ile konuşuncaya kadar kimse uyanmamıştı. Şimdi tepeye çıkmak icap ediyordu. Bir kere oraya varabilse öte si kolaydı. Mümkün olduğu kadar sür atle ilerliyordu. Bir aralık süratle yürü yen beygirlerin ayak seslerini duyar gibi oldu, Hemen yere yattı. Yamaç o kadar dik idi ki o — sırada kollarile bir ağaca sarılmamış — olsaydı uçurumdan aşağı yuvarlanacaktı. Bir kaç dakika bu vaziyette kaldı, Nefes bi le almamağa çalışarak etrafı dinledi. Hiçbir ses duyamadı. Sonra kendi ken dine mırıldandı: — Hiç bir şey yok, haydi bakalrm ileri!.. İhtiyata riayet etmiş olmak için han çerini çıkarmak istedi. Fakat — hançeri

Bu sayıdan diğer sayfalar: