Faysal top getirerek Medineyi bom- bardıman edebilirdi, İâirin böyle bir şey yapmak istemedi;.nitekim ayni sebep dolayrsite Allenby de Kudüs © şehrini bomhardıman etmekden çekinmişti, O- tada kızı Fatma ile boş bir yer arasında whrevi istirahate dalmış olan Müuham- med peygamberin türbesini vurabilirdi. Fâtma ile Peygamberin mezarı arasında ki boşluk, İsa peygamberin, dünyaya ikinci gelişinde, Hazreti Muhammedin yar başma gömülebilmesi için bırakıl Mmişter. Medine, Hicaz demiryolunun cenubi Mmünteha istasyonudur. Bu © demiryolu Şam şehrinden, Galile denizi ile Bahri Lütun şarkından cenuba (o inmektedir. Araplar demiryolundan birkaç ray çe kardılar ve otürup (o Medinenin teslim olmasını beklediler. Türkler tanyeri a- ğarırken şehrin kapılarından çıkarak ilimden Ey & Ehlisalib Fri Yazanlar : ingiliz ordusu hava zabitlerinden Kenneth Brovn Collins, uh aebeleri »munare Meşhur seyyah ve muharrir Lovveli Thomas i.v Faysal kaçan Araplara yetişti Sonra atını yavaşlatarak mermilerden korkmadığını göstermek üzere tehlike mıntıkasında yürüdü civardaki Avalik mahallesine ateş açtı- Jar. Araplar ömürlerinde * topla karşı karşıya gelmemişlerdi. e Kırgmlıkları paniğe çevrildi. Kaçtılar.! TEHLİKE MINTAKASI Türk kumandanı seçme kıtaatını gön derdi ve Emir Faysal olmasaydı, Türk neferleri bu işl pekâlâ * yapacaklardı. Faysal patlayan şarapnel ve (ortalığı cayır cayır yakan makinelitüfek mermi- lerine kulak asmıyarak atının © sırtma atladı kaçmakta olan Araplara yetişti. Beraberinde birkaç kişiyi geriye getire- bildi, Paket bunlar da kirişi kırarak ge- ne kaçtılar. Faysal sadece güldü ve atını tek ba- şına sürdü, Mermilere karşı korkma- dığını göstermek için atm oyavaşlattı ve tehlike mıntakasında yaya yürüdü. Adamları utançlarından yerin (dibine geşmişlerdi; dönerek tekrar o hücuma geçtiler, Fakat bu faydasızdı. Cephaneleri bit- miş ve gece de olmuştu. (o Çekildiler; bu istihkâmlara topsuz hücum edemez” Bizim görüşümüze göre Filistin muharebeleri Bunaltı bir sak herkese ter döl- türüyordu. Sofra başında umumiyetle şen ve geveze olan Almanların hiç bi- risi konuşmuyor; içilen soğutulmuş Rişon Lösiyon şarapları bile sanki bo- şema İşe muziyi Gali - İerdi ve Şerif Hüseyinin isyanı bir du- rak noktasına saplanmıştı. o Arsplarm cephanesi tükenmişti. Şerif, Mekke ile Ciddeyi elinde tutu- | yordu. Fakat Lorans sahneye tam da! ba hissi kablalvuku feld- ketin çok yölan olduğunu hepimize aesdirmişti, Sofra başı sohbeti bu gece eskisi gibi uzun sürmedi. Bu kocaman çadırın altında eskiden yemekten son- ta pilro sigaraları yakılarak ne tatlı ne neşeli sohbetler yapılırdı. Türk sabitan ve efradı kurtiu ve kan dülerde kullanılan yeşil zeytinyağla - rında pişirilmiş karavanalardan başka bri nimet bulamazken, siperlerdeki Al man neferleri bile sabah kahvaltısı o- Tarak konserve sütlükahvelerini içi - yor ve bizim için lüks sayılacak ye - mekleri yiyordu. Hele Alman kolordu su karargâhı, yemek ve içmek cihetin - den, çorak çöllerin ortasında adeta bir oennetti, Osmanlı ordusu, değil harbin dör. düncü senesinde, daha ilk aylarında bi le teşkilâtmz1k ve iş Pilmemezlik'yi- Dilimize çeviren: A, E. bu tehlikeli ve buhranlı anda çıka memiş olsaydı Türkler müthiş m leler yapacaklar ve Arap © isyanı d doğmak üzereyken tabii bir ölümle çüp gidecekti. ? (Devamı var) sefalellere mahküm olarak varlık için de yokluk çekmeye başlamıştı. İN Gazino çadırından çıktıktan sona, kolordu emir zabiti Almanların meş Huzar süvari alaylarında milâsim Fö ter kolumu dürttü. Bir şeyler söyle - mek istediğini anlıyarak biraz geri ka dım. Yaver Tahl ve ordunun protesfi hatibi de çadırda” kalmışlardı. Bunlar m görünce emir zabitinin gene bir içi siyafeti vermek üzere olduğunu di dım. Babası Almanyada şan fabrikmörü olan genç Huzar wülâz mine, Berlinden muntazaman sandık şampanya hediye gelirdi. Mi a lar geldikçe de arkadaşlarına 1 ler çekerdi. Mülâşim Fösterle çok iyi olduğu için ben de ş ları çekerek gelici geçici bile olaii K rüyalara dalar ve bulunduğumuz fesi vaziyeti birkaç saat için unuturdum. (Devamı var) a O 2 GÜZEL PRE ENSES çadırdan dışan fırlamıştı, Anna, konu- şulan şeylerin hepsini işitmişti, Her çe- şit fedakârlığı göze alarak Edvarı kur- tarmak istiyordu. Çözülmüş uzun saçları omuzlarından aşağı doğru sarkmış, yüzü heyecandan kıpkırmızı olmuş bulunan genç kız hay dutlar reisinin nüne giderek yalvarma- ğa başladı: — Bu işte bir yanlışlık © var. Osize asla fenalık yapmak niyetile buraya gel memiştir. Maksadı sadece beni buradan kurtarmaktı, Benim hemşerimdir. Beni buradan skp kaçırmak istiyordu. Bu da sizin hayatınıza, İşinize mani olacak bir hareket değildir, Ona kıymayınır. Çok iyi kalpli bir adamdır. Ona yemin etti- rirsiniz. Sizin hakkımızda kimseye bif şey söylemez. Onu öldürmekle elinize ne giçecek? Merhamet ediniz. Reis Korzakof, müstehziyane o bir kahkaha salıverdi. Annâyı, yiyecekmiş| gibi baştan aşağı arzu dolu mazarlarla süzüyordu. Heyecan, genç kızı büsbü- tün güzelleştirmişti. Bıyıklarını büke- rek kıza sordu: — Demek onun yaşamasın: istiyor- sun, Verdiğim cezadan © vazgeçersem çok sevinecek misin? — Evet, evet. Benim yüzümden bir adamın işkence içinde ölmesine taham- mül edemiyeceğim. Çete rcisi, onu kolundan yâkaliyarak kendine doğru çekti. Sonra kulağına e- ğilip fısıldadı: : — Bu adamın hayatı senin elindedir, Hemen bu gece, fakat kendi arzunla be nim çlmağa razı olursan bu adam ya. gar, Yoksa zorla olduktan O sonra ben kolayca istediğimi yaparım. Fakat bu i- gin senin jeteğinle olması zevktidir. E- ğer razı olursan şu adamın saçının bir kilma bile doklnulmıyacağına o yemin ederim. Haydutların yeminlerini ve söz lerini nasıl tuttuklarını herkes bilir. Ne dersinr Anna, müşkül bir mevkie düşmüştü. Birdenbire evet veya hayır demek im- ikânsızdı, Çocukluk © arkadaşı olan ve kendisini sevdiği için binbir tehlikeye atılmaktan çekinmeyen Edvarın hayatı bu anda onun vereceği cevaba bağlıydı. O, Kdvarı bir âşık gibi değilse bile en samimi bir dost gibi seviyordu, Üstelik kendisi için hayatını tehlikeye koymuş olan bu delikarlınm öldürülmesine na- sıl göz yumabilirdi? — Çekil haydut. Benim (yüzümden bir kız; mahvetmek o istiyorsun değil mi? Hayır, ben buna razı değilim, Eğer kız razt olur da beni bırakırsanız bile hemen gidip sizi haber vereceğim. Ar- na, Anna görüyorsun böyle bir fedekâr- Yuğa Vüzum yok! Anna, delikanlının bu yüksek kalpli- liği karşısında büyük bir teessür duy- du. Delikanlı onun için kendisini feda etmekte ısrar ediyordu. o Çaresiz buna boyun eğmek lâzrmdı. Haydutlar reisi- ne döndü; — Ne kadar iyi kalpli bir adam oldu- gunu görüyor musunuz? Eğer sizde merhamet ve insanlıktan bir zerre kale mışsa verdiğiniz emri geri alırsınız, Fa- kat söylediğiniz şeyi asla (oOkabul ede- mem, Nihayet beni öldürürsünüz. Korzakof, alaylı bir tarzda © gülerek cevap verdi: — Bu, son kararın öyle mi yavrum. Ben işi başka türlü halletmesini de bili rim. Fakat öyle yapmak istemiyorum. Şimdi seni elimden hiç kimse kurtara- mar, Sonra, gene gülerek arkasına döndü. Kığı çadıra götürmelerini ve iyice mu- #ünden en şiddetli mahrumiyetlere ve GÜZEL PRENSES 241 — Vay mel'un vay.. — Evet, beni prensin balosundan çı karken kaçırttı. Bu haydut bütün Bul gâristanı titretmiş. — İyi ama sen bunları nereden öğ rendin? Edvarın bu sorgusu üzerine Arna, Sofyaya geldikten sonra düşes Dorote İle nasıl görüştüğünü ve onun kendisini baloya bu haydudu tanımak ve yakalat mak için nasıl gönderdiğini kısaca an lattı. Edvar, bu fevkalâde mühim (Omalü mat: aldıktan sonra hemen Sofyaya dü merek işi zabıtaya haber vermeğe ve ar kadaşlarını bulmağa karar verdi. Annaya bu fikrini söyleyince kız ümitlendi. Ona: — Haydi Edvar, Allah selâmet ver sin. Ümidimi kesmiyerek bekliyeceğim. Fakat senin içn korkuyorum. Allah ve re de başına br kaza gelmese. Ele ge şecek olursan seni öldürürler, Halbuki ben benim için kimsenin (o felâkete uğ ramasını İstemem. Delikanlı, kıza meftun nazarlarla bak tıktan sonra: — Bana elini uzatmadan mıgit di yorsun, Anna? diye sordu. Anna, elini uzattı. Genç âşık titriver ellerile sevgilisinin ellerin tuttu. Du daklarına görürerek öptü, | Anna elini çekti. Bunun üzerine deli kanlı: — Anna, dedi, buradan kurtulunca bana gene eskisi gibi mi O müameled: bulunacaksın, Anna, o eski tatlı zarvan ları hatırla... Genç kız, gözleri yaşarmış halde cevap verdi: — Tatlı zamanlar n?,, Hakikaten Aİ nız çocukluğumda geçirdiğim zamanlar olduğu! pek tatlı idi, Hayatımda yalnız o gün lerim rabat ve saadetle geçti. Sonrası nı sen de biliyorsun, Ne (oyapalım ki talüm böyle imiş. Çok şükür ki bu ge ce Allah bana bir ümit verdi. o Onun sesini olsun İşittim.. i Genç âşık, İoskanarak sordu: , — Bü ne demek Anna, kimden bahse diyorsun? Beni sevmiyor musun? Anna başını önüne eğerek 'mırıldan dı: — Adoları seviyorum Edvar.. Bizim talilmiz böyle imiş. Edvar, meyus bir tavırla (o mukabele etti: — Adolar ha.. Ben bunu “iliyordum. Daima o, daima 0.. Ah ben ne halettim de.. Pakat şimdi bu sözlerin sırası de Eil. Evvelâ seni kurtarmak lâzım. Al laharsmarladık, Birkaç saate kadar ge Tirim. Haydi artık rahat uyu.. Sonra genç kızın elini birkere tutup öptükten sonra çadırdan daha çıktı. O ramana kadar her şey yolunda git miş, Anha ile konuşuncaya kadar kimse uyanmamıştı. Şimdi tepeye çıkmak İcap ediyordu. Bir kere oraya varabilse öte si kolaydı. Mümkün olduğu kadar sür atle ilerliyordu. Bir aralık süratle yürü yen beygirlerin ayak seslerini duyar gibi oldu, Hemen yere yattı. Yamaç o kadar dik idi ki o © sırada kollarile bir ağaca sarılmamış o olsaydı uçurumdan âşağı yuvarlanacaktı. Bir kaç dakika bu vaziyette kaldı. Nefes bi le almamağa çalışarak etrafı dinledi. Hiçbir ses duyamadı. Sonra kendi ken dine murıldandı: — Hiç bir şey yok, haydi bakalım ileri!.. İhtiyata riayet etmiş olmak için han çerini çikarmak istedi. Fakat (o hançeri