Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
ÇTT T onın oğlu, vv FŞ T F y Ena yazda DA HABER — Aksşam postasr T mî*""fîîz Te ==-—;!îv?—,—;'--rıı'n»-ı ASEE TUT İ — — $ehnrüen görünüşler Çocukları çeken sinemada bir saat “Mekteplerin ders saatlerinde sinemaların ucuz matine tertip etmeleri raenolunacaktır,, — Gazetelerden — Anlataa: Yekta Ragip Ünen İstiklâl caddesine bakan büyük bir kapının önü mahşer gibi kalabalık... Toplananlar, geniş kenarlı tepesi sivri şapkalı, belinden bacaklarına kâdar namlısı sarkık tabanca taştyan, genç bir adama bakıyorlar.. Bu adam canlı de- ğil... Allı, yeşilli kâğıtlardan yapılmış bir kovboy... Kapının diğer tarafında da beyaz bir ata binmiş başka bir genç... Kucağında — baygın bir genç kız var.. Bunlar da cansız.. Kalabalığın önünde toplandığı bu yer bir çocuk sineması... Burası asıl çocuk sineması değil- miş. Fakat sonradan bakmışlar | . küçük müşteriler daha çabuk avlanıyorlar, ver yansın etmişler macera filmlerini.. Hem bu filmler daha ucuza geliyor... İyi- vi, kötüyü henüz temyiz — edemiyecek çağda olan küçükler, baştan başa yum- ruk, sille, döğüş, kavga kız kaçırma, kovalama, kol bağlama, drvarlardan at- lama gibi saçma sapan, mevzusuz veya gayet kötü mevzulu filmleri ©o kadar tutuyorlar ki... Kimi annesini, kimi babasını kafa- se koöyuyor, sümüklerini çeke çeke yalvarıp — yakarıyor, ağlıyor, nihayet on beş kuruş koparıyor. Parayı bu şe- kilde bulamıyan da bir püntunu getirip el çabukluğu ile parayı buldu mu soluğu sinemada alryor. Öyle yal Alinin gördüğü “Mik Mak, Moyun demir yumruğu,, filmini Veli neden görmesin? Daha olmazsa arkadaşımdan ödünç alır, dayısının hediye ettiği dolma kale mi, defteri satar — yolu, babasına kay- bettim denecek — bulur, buluşturur, mektepten — kaçıp Mik - Mak - Moyu görmiye gider... Uzatmryalm: çocuk sitemaları fev- kâlâde rağbet — görüyor bu yüzden işte... Kapıda yaşını başını almış kadın- lar, erkekler de var. Torununun elinden tutmuş doksanlık Bayan söylüyor: — Haydi Erdogan. Sen gir biraz seyret.. Ben burada kapımnın dibinde se ni beklerim... Erdogan olduğu yerde tepiniyor: — Büyük anne! olmaz sen de içeri geleceksin. Film hemen öyle bitmez kı çabucak. Beri yanda kıranta zat oğluna dert anlatıyor: — Geç Doğan oğlum. Sen gir, otur. Ben daireden çıkmca gelip seni alırım. Ve dönüp yanındaki bir büyükçe çocuğa soruyor: — Bu sinema kaçta biter acaba? İri boylu çocuk gülerek cevap veri- yor: — Efendi amca! burası on ikide başlar gece on ikiye kadar oynar.. — Fasılası falan yok mudur? —— Fasılası da ne? Yani aralık mı! — Evet aralık.. — Amca. Buraya giren bir filmi acört, beş kere görmeden çıkmaz ki ara- lık olsun. İstiyen, bıkan olursa kendisşi çıkıp — gider, * Bir köşede üç çocuk başbaşa ver- — mişler, konuşuyorlar; — Ulan Rıza, kırk para ver de ben de gireyim be! — Âl veriyorum ama vermezsen annene söylerim sinemaya girdiğini., Anlaştılar. Gülüşerek girdiler. Krantı- hanım ninenin torunu, anne siyle gelen küçük, velhasıl hepsi içeri girdiler, Kişeye yaklaştım. Birinci mev ki — fiyatı olarak 20 kuruş verdim dal- dım karanlığa.... Aman efendim aman... İçeriden bir ıslık, bir alkış sesi yükseliyor bir görse- niz... El yordamiyle gerilere doğru iler- liyordum. Bir kız yolumu kesti: — Biletiniz? Verdim. Elektrik lam- basının — sönük ışığı altında baktı ve sonra iki irji adama hitap etti: — Bileti birinci mevki bırakınız. Neyse geçtik birinci mevkiye.. Otura - cak yer arryorum.. Yok! yok Bir çocuk- la beraber bir adamın arasında boş bi'! sandalye buldum. Otürdüm ve otur- makla berabet arka üstü düşmem bir ol du. Önden, arkadan gülüşmeler oldu. Allahtan karanlıkta kimse yüzümü gör-| müyordu da utanmadım. Filmin adı “Canlı canavarların bu- lunmaz hazinesi,,... Bu hazinenin yeri bir kaplan derisi —üzerinde, Bu deriyi haydutlar ele geçirmişler.. Mirasçılarla boyuna mücadele ediyorlar. Deri bazan haydutlara bazan mirasçılara gelip gidi- yor. Tabit bu srralarda dehsetli boğuş- malar, mücadeleler oluyor. İşte bir de detektif var. Çocuklar bunun adını ha- fiye koymuşlar. Bu hafiye ne zaman gö- rünse bir alkıştır kopuyor.. Bir ara en heyecanlı yerinde — film birdenbire koptu. Sinemada ne kadar çocuk varsa hepsi ayağa kalkıp perde - n aksi istikametine, yani makine dai- resine doğru döndüler. Kimii tepiniyor. kimi ıslık çalryor, kimi sıra kapaklarını vurur gibi kanapelerin tahtalarını takır- İleride ne oldu hilmem? Ora- sı bir karıştı. Kavga çıkmıştı. Sağım- dan, solumdan, ileriden, geriden bir feryattır yükseldi: — Vur, kır, öldür... Sinema men- supları koşuştular. Bir zabıta memuru bulup getirdiler.. Sinema perdesindelri haydudu taklit ederek — arkadaşının çe- nesine bir yumruk yapıştıran dışarı ç- karıldı. Giderken ağlıyordu: Burada döğüşenleri karakola falan götürmezlermiş.. Yalnız filmi görmek ten menetmek en ağır ceza imiş küçük- lere.... Birkaç dakikada film yaprştırı!dı Gösterilmeğe başlandı ve bir müddet sonra da bitti. Kalkacaktım Yanımda- ki çocuğa — sordum: — Daha başka film var mı? — Var ya! asıl en müthiş film şim- di.. "Deli denizlerin dibindeki altın ma deni,,.... Oturdum. Bu bir dakikalık fa- sıla arasında birkaç çocuk dışarı çıkıp geldi. Ellerinde birer kabux ekmek, or- talarında köfte vardı. Kokusundan an laşılıyordu köfteler... Arkamda bir gürültü koptu. Sine- mada su satan çocuk bir küçüğün yaka- sında yapışmış: — ÖOn kuruş vereceksin diyordu. Bu suyun şişesi on kuruştur.. Öteki küçük ise elinde bir kuruşu uzatıyordu: — Al kırk para. Fazla param yuk' Bu işe de polis müdahale etti. Küçükl: gürültü yapan çocuk salon aışına çıka- rıldılar. — Kozlarını orada pay edecek- lerdi. İkinci film başladı. zua yeni giriliyordu ki kalını avaz, âvaz haykırmıya başladı: Heyecanlı mev- bir ses — Ne insansınız bel! gelen, giden çocukların biletini soruyor; Var mı di- ye., Var dedik yal Var işte, kör gö- zünüz görsün.. Ne iş bu b*! Sinemaruı seyredeceğiz, yoksa hergelene bilet mi göstereceğiz... Bu sözlerden sonra öyle sunturlu 'bir kalay faslı başladı ki artık durama- dım. Karanlıkta yan kapıyaâ attım kendi. mi, Arka tarafta bir sokağa çıktım. Ellerinde beşer kuruş tutan çocuklar, bana kapıyı aralıyan gence doğru atıl- dıdar: — Evvelâ beni sok İçeriye, evveli ben gireyim içeriye! Tecrübeli bir ticaret- hane mütebhassısı Bir ticarethane muamelâtını en yeni, basit ve pratik uüsullerle esaslı hatlara çevirecek acele bir montör — aranıyor. Kıga bir müddet zarfında montajını ya- parak sahibine — teslim ettikten sonra intizam ve esaslar kavranıncaya kadar günde birkaç saat mütehassıs ticaretha- neyi nezaretinde bulunduracaktır, Tek- lifler İstanbul posta kutusu 71 numara- ya yapılmalıdır. ZAYİ — 5650 sicil numaralı amatör ehliyetnamemi zayi ettim. Yenisini ala- cağımdan eskisinin hükmü yoktur, Hikmet Soydan Memlekette tetkikler 14 Birincikânun — 1936 FPortaxskal bançeleri içinde şirin kasabamız Dortyol iktisaden idamını ediliyor? Sebep: Limanın vapursuzluğudur Dörtyollular rica ediyor Limmarnımıza vapur uğratılması bizi marnvo'maktari kurtaracaktır. Masrafın kurtarılamamasından mı en- dişe ediliyor ? Zararı biz kapatmağa ve hattâ bunun için bankaya şimdiden dıpozito yatırın_ıığa Naziriz. » Cenup vilâyetlerinde dolaşan arkada- şemiz yazıyor: Hasisliği cömertliğinden fazla — olan tabiat, Dörtyolda hiç de böyle davran- mamıştır. Bilâkis, üstün — kudretini bi- ze karşı isbat etmiş olmak için âzami gayret ve büyük bir itina göstermiştir. Filhakika, Dörtyol, “güzellik mecmu- ası,, denmeğe lâyık bir köşedir. Gâvur dağının az meyilli sırtından denize doğ- ru uzanan kasaba, dört yanını çeviren portakal bahçeleri arasında çok şairane bir görünüş arzediyor. Boylu, boysuz, kiremitli evler, bu yüzlerce — portakal bahçesinin boşluğu kaplayan ağaç yap- rakları arasıtıda birer — kırmızı benek şeklinde kalryor. İstasyondan şehre krv rımsız, iki ucundan tutulmuş bir sicim intizamında uzanan geniş — yol, artık ilerde, bahçelere kavuştuğu yerden iti- baren görünmez bir hal alıyor. Tren hattı kasabayı şimalen bir ya- rım daire şeklinde ihata — etmiş, hava saf ve temiz, su berrak. — Kasabanım iç görünüşü de dış manzarası kadar hoş. Çarşı yolları ve kaldırımlarda hümmalı bir faaliyet var. Sağ ve sollarda eski bi- çim dükkânlar, mağazalar ve evler.. İ- çindekiler, başları — önlerinde, işlerile meşgul, çalışryorlar. Belediye otelinin önünde - durduk. Güzel bir ötel, Dörtyölda bu kadar mun tazam bir otel bulacağımı asla tahmin etmezdim. Büyük bir salon etrafma sı- ralanan odalardai bronz karyola'ır ü- zerine serili yataklar yeni yıkanarak ü- tüden çıkmış temizlikte, Yalmız nazarı dikkatimi celbeden bir şey vardı. Bu ©- daların çoğu boştu. Bavulumu yerleşti- ren otelciden sordum, — Ekseriya böyledir, dedi. — Vapur gelmiyor ki, beş on kuruş kazansak. Dm'tyolmı pm'takal bahç ele'ri arkasından görünüşü İlk konuştuğum Dörtyollunun ilk söz) leri bu oldu. . . 3 Dörtyol, Erzin ve Papaz nahiyelerile yirmi beş köyden mürekkep yirmi altı bin nüfuslu bir kaza merkezidir. EKöy- lerden yirmi biri muhtarla idare edil- mekte ve bu yirmi bir köy telefonla ka- za merkezine rabtedilmiş bulunmakta- dır. ÖOn köyde mektep vardır. Kaza merkezinin nüfusu sekiz bin- den fazladır. (Buna köy haline sokulan dört mahalle de dahildir) Başlıca mahsulü portakaldır, senede otuz milyon kadar ihraç edilmektedir. Ağaçlara arız olan bir hastalığın önü- ne geçilince istihsal — miktarının yüz milyona ulaşacağı söyleniyor. Portaka- İrn bini beş liradan on liraya kadar ve- rilir, doğrudan doğruya Almanyaya ve Rusyaya da gönderilir. Pamukçuluk da inkişafa başlamıştır. Bu yıl on beş bin hektar araziye pamuk ekilmiştir. Buğday ve arpa da ihraç e- dilir. Dağlarında çok kıymetli maden- ler vardır. Bunlardan ikisinin imtiyazı şirketlere verilmiş, — diğerleri de ihale olunmak üzeredir. Dörtyal belediyesi cidden çok çalış- kandır. 927 de dört bin HHradan ibaret olan bütçe yirmi bin liraya eçıkarılmış- Vupurhır, Dörtyol iskelesi önünden böyle geçip gittikleri halde nedense ilmanına uğramazlar tır. Belediye beş bin lira sarfile altı ga- zino gayet güzel bir otel, iki bin lira- ya muntazam bir park ve — senede bin beşyüz lira varidat getiren ve ön doku- zu et ve sebzecilere ayrılan yirmi beş dükkân, büyük bir gazhane, ön iki su çeşmesi, sulama yolları; umumı bir halâ yaptırmıştır. Elektrik keşifnamesi mü- hendise verilmiş ve tesisata ilkbaharda başlanması kararlaştırılmıştır. Elektrik, Gâvurdağından çıkan — suyun iki kilo- metre mesafede hasıl ettiği — şelâleden istihsal olunacaktır. » * » Bütün bunlara rağmen şehrin henüz | temin edilmemiş bir çok ihtiyaçları var- dır. Fakat, bunların giderilmesi paraya mütevakkif olduğu için uzun — zaman kalmış ve kalmaktadır. Kasabanın iktisadi vaziyeti çok bo-| zuktur. İşsizlik artmakta ve geçim git- tikçe zorlaşmaktadır. Bunun yegâne se- bebi. vapursuzluktur. Vapur her hafta müuntazaman uğramış Olsa iktisadi vazi- yet derhal inkişaf edecektir. Bütün Dörtyollular bundan şikâyet etmektedir. Ve bu — şikâyetlerinde çok haklıdırlar. Çünkü, Dörtyo'y şarkın en yakın iskelesidir. Sevkiyatı Mersinden yapmakla Dörtyoldan yapmak arasında beher vagon başına o malın cinsine gö- re otuz Jiradan doksan liraya kadar fark vardır. İhracat ve ithalâtını Dörtyoldan Toprakkale tarikile yapacak — tacirler ber vagon başına bu mühim istifadeyi temin edecektir. Bundan Mersinin zarara — uğraması gayri varittir. Nitekim Dörtyola beş mil mesafedeki Puyasa her hafta muntaza- man uğrayan vapurlar Mersin iletisadi- yatr üzerinde asla mücesir olmamakta- dır.Bu, farzımuhal olarak ve milyonda| bir vârit olsa dahi büyük bir kasabayı vapursuz bırakmak hiç de doğru olma- sa gerektir. Dörtyol tacirleri vekâlete yaptıkları müracaatta; eğer postalar Dörtyola uğ- ramakla zarar ederse bu zararı tamami- le ödemek için şimdiden istenilen ban- kaya dipozito yatıracaklarını ve mevcut. iskeleden başka çok daha — mükemmel' bir iskele yapacaklarını fakat cevap alamamışlardır. Dörtyollular tüccar vapurlarından dâ istifade göremiyor. Çünkü, bu vapurlaf mevcut kanun mucibince yalnız bir cin$ eşya almak mecburiyetindedir. Meselâr buğdayla birlikte arpa alamaz. Dörtyol ise her posta binlerce tonluk bir vapi” ru yalnız bir cins eşya ile dolduramıcâ" ğı için ondan da mahrum kalryor. Dev' let Denizyollarına — mensup posta var purları her cins eşya alabiliyor. Dörtyola vapur — uğratılmaması içif hiç bir sebep yoktur. Bu vapurlar esi' sen Dörtyolun önünden geçip beş mi daha yol aldıktan sonra Payasda demif liyor. Geçip dönerken Dörtyola da pel âlâ uğrayabilirler. Gayri muhtemel ri” rarlarını Dörtyol şimdiden taahhüt edi” yor. Halbuki, böyle bir zarar asla mev” zuu bahs olmadıktan başka Payasda bildirmişler” ; nin üç beş misli kazanmaları muhakkaf tır. Hükümetimizin prensiplerinden birisi de, tüccarın kazanması için her türlü kolaylığı ve hattâ fedakârlığı göstef” mektir. Bu işte bütün şark tüccarlar”" nım ve Dörtyol kasabasının azami mef” faat ve istifadeleri vardır. O halde dev” let vapurlarının behemehal uğrami’ lâzımgeliyor. Dörtyol, iktisaden ehemmiyetsiz bir F* saba olsa dahi devlet postalarının önün den geçtiğine göre gene — uğramalar! doğru olsa gerektir. Büyük bir kl’. merkezine uğramıyarak ufak bir nahi” ye merkezi olan Payasa uğramaları çin lüzumlu olsun? — Sonra, Dörtyol” lular Payasa vapur uğramasın iddiasıf da değildirler. Payasla birlikte Dörty0” la da uğraması ricasında bulunuyoriar Burada'gümrük teşkilâtı olmaması tüecarı müşkül mevkide brrakryor. Güm rlk, buraya on iki kilometre mesafedt Payat nahiyesine — kaldırılmıştır. pDört yollu tacir en ufak bir gümrük mulmr lesi için Papaza kadar gitmek mec gz yetindedir ki, bunun — maddif, man doğurduğu zararlar çok büyüktür. Kt mevsiminde yolların bozukluğu ve Y” saitin azlığının da hesaba katıldığı ©* ü dirde uğranılan müşkülâtın — azam? kendiliğinden ortaya çıkar, ge Dörtyoöllular idareye istenilen şekîı muntazam bir gümrük binası y,pn!!g' da teklif etmişlerdir. Dörtylda tam *7 lâhiyetli bir gümrük memurluğuna İl& detle lüzum vardır. coşkt! HĞAT < |ı'_ı> stanbulun en Çok —_;.:_;tı"1 ıakiki akşam gazetus' itlânlarını HABER' e' ! verenler kâr ederler” r