12 Şehirden görünüşler Çocukları çeken sinemada bir saat “Mekteplerin ders saatlerinde sine roenolunacaktır,, maların ucuz matine tertip etmeleri — Gazetelerden — Anltın: Yekta Ragip Ünen İstiklâl caddesine bakan büyük! bir kapinin önü mahşer gibi kalabalık. Toplananlar, geniş kenarlı tepesi sivri şapkalı, belinden bacaklarına kadar nanılısı sarkık tabanca taşıyan, genç bir adama bakıyorlar. Bu adam canir de- gil... Allı, yeşilli kâğıtlardan yapılmış bir kovboy... Kapının diğer tarafında da beyaz bir ata binmiş başka bir genç.. Kucağında o baygın bir genç kız var. Bunlar da cansız.. Kalabalığın önünde toplandığı bu yer bir çocuk sineması... Burası asıl çocuk sineması değil iş. Fakat sonradan bakmışlar |! küçük süşteriler daha çabuk avlanıyorlar, ver ansın etmişler macera filmlerini. Hem u filmler daha ucuza geliyor... İyi- kötüyü henüz temyiz (o edemiyecek çağda olan küçükler, baştan başa yum- Tuk, sille, döğüş, kavga kız kaçırma, kovalama, kol bağlama, dıvarlırdan a*- Tama gibi saçına sapan, mevzusuz veya geyet kötü mevzulu filmleri © kadar tütuyorlar ki... Kimi annesini, kimi babasını kafa- &e koyuyor, sümüklerini çeke çeke yalvarıp (o yakarıyor, ağlıyor, on beş kuruş koparıyor. Parayı bu şe kilde bulamıyan da bir püntunu getirin el çabukluğu ile paray sinemada alıyor. Öyle yal Alinin gördüğü “Mik Mak. Moyun demir yumruğu,, - filmini Veli neden görmesin? Daha olmazsa arkadaşmdan ödünç alır, dayısının hediye ettiği dolma kale mi, defteri satar — yolu, babasına kay- bettim denecek — bulur, buluşturur, mektepten — kaçıp Mik - Mak - Moyu görmiye gider... Uzatmıyalım: çocuk sinemaları tev- kalâde rağbet işte... Kapıda yaşmı başını almış kadın- lar, erkekler de var. Torununun elinden| tutmuş doksanlık Bayan söylüyor: — Haydi Erdogan. Sen gir biraz seyret.. Ben burada kapının dibinde se ni beklerim... Erdogan olduğu yerde tepiniyor: buldu mu soluğa) nihayet| görüyor bu yüzden| Allahtan karanlıkta kimse milyordu da utanmadım. Filmin adı “Canlı canavarların bu- lunmaz hazinesi,.. Bu bazinenin yeri bir kaplan derisi (o üzerinde. Bu deriyi; haydutlar ele geçirmişler.. Mirasçılarlı boyuna mücadele ediyorlar. Deri bazan haydutlara bazan mirasçılara gelip gidi- yor. Tabii bu sıralarda dehşetli boğuş- malar, mücadeleler oluyor. İşte bir de detektif var. Çocuklar bunun adını ha-i fiye koymuşlar. Bu hafiye ne zaman gö- rünse bir alkıştır kopuyor. Bir ara en heyecanlı birdenbire koptu. Sinemada ne kadari çocuk varsa hepsi ayağa kalkıp perde - in aksi istikametine, yani makine dai resine doğru döndüler, Kirui tepiniyor kimi ıslık çalıyor, kimi sıra kapaklarını vurur gibi kanapelerin tahtalarını takır-| datıyor..... İleride ne oldu bilmem? Ora İ sı bir karıştı, Kavga çıkmıştı. Sağım- dan, solumdan, ileriden, geriden bir feryattır yükseldi: — Vur, kır, öldür... Sinema men) supları koşuştular. Bir zabıta memuru bulup getirdiler. Sinema perdesindeki baydudu taklit ederek (o arkadaşınm çe- nesine bir yumruk yapıştıran dışarı ç-| karıldı. Giderken ağlıyordu: ada döğüşenleri karakola falan zlermiş., Yalnız filmi görmek | etmek en ağır cora imiş küçük- ümü gör srinde — (ilm kaç dakikada film yapıştırdı Gösterilmeğe başlandı ve ! sonra da bitti. Kalkacaktım Yan:md ki çocuğa (sordum: — Daha başka film var mr? 1 — Var ya! asıl en müthiş film şim; di.. “Deli denizlerin dibindeki altın ma | deni,..... Oturdum. Bu bir dakikalık fa sıla arasında hirkaç çocuk dışarı çıkın geldi. Ellerinde birer kabuk ekmek, or-| talarında köfte vard. Kokusundan an laşkyordu köfteler... Arkamda bir gürültü koptu. Sine- mada su satan çocuk bir küçüğün yaka- sınâ yapışmış: bir wüd — Büyük anne! olmaz sen de içeri geleceksin. Film hemen öyle bitmez k: çabucak. Beri yanda kıranta zat oğluna dert| anlatıyor: İ — Geç Doğan oğlum. Sen gir, otur. Ben daireden çıkınca gelip seni alırım, | Ve dönüp yanındaki bir büyükçe çocuğa soruyor: — Bu sinema kaçta biter acaba? İri boylu çocuk gülerek cevap veri- yor: — Efendi amca! burası on ikide başlar gece on ikiye kadar oynar.. — Fasılâsı falan yok mudur? — Fasılası da ne? Yani aralık mı! — Evet aralik. — Amca. Buraya giren bir filmi aört, beş kere görmeden çıkmaz ki ara- ık olsun. İstiyen, bıkan olursa kendisi çkıp gider. Bir köşede Üç çocuk başbaşa ver- şişler, konuşuyorlar: — Ulan Rıza, kırk para ver de ben de gireyim be! — Al veriyorum ama vermezsen Annene söylerim sinemaya (girdiğini. Anlaştılar. Gülüşerek girdiler. Krantı- Bun oğlu, hanım ninenin torunu, anne siyle gelen küçük, velhasıl (hepsi içeri girdiler. Kişeye yaklaştım. Birinci mev ki O fiyatı olarak 20 kuruş verdim dal dım karanlığa... Aman efendim aman... İçeriden dir eslek, bir alkış sesi yükseliyor bir görse- niz... El yordamiyle gerilere doğru iler» iyordum. Bir kız yolumu kesti; — Bilet ? Verdim. Elektrik lam- basının O sönük ışığı altında baktı ve sonra iki iri adama hitap etti; — Bileti birinci mevki bırakınız. Neyse giçtik birinci mevkiye.. Otura Güle yer arıyorum. Yok! yok Bir çocuk:- la beraber bir adamın arasında boş bi sandalye buldum. Oturdum ve otur- | — Al kırk para. Fazla param yok” — On kuruş vereceksin diyordu. Bu suyun şişesi on kuruştur. Öteki küçük ise elinde bir kuruşu| uzatıyordu: | Bu işe de polis müdahale etti. Küçükle gürültü yapan çocuk salon ür! rıldılar, -Kozlarını orada pay lerdi. İkinci film başladı. Heyecanlı mev-| zua yeni giriliyordu ki kaku bir ses) avaz, avaz baykırmıya başladı: | — Ne insansınız bel gelen, giden gocukların biletini soruyor: Var mı di-| ye. Var dedik yal Var işte, kör gö“! zünüz görsün. Ne iş bu b*! Sinemarı! seyredeceğiz, yoksa hergelene bilet mi göstereceğiz... Bu sözlerden sonra öyle sunturlu "bir kalay faslı başladı ki art'k durama ârm. Karanlıkta yan kap'ya attım kendi. mi, Arka tarafta bir sokağa çıktım. Eilerinde beşer kuruş tutan çocuklar, bana kapıyı aralıyan gence doğru atıl. dılar: İ — Evvelâ beni sok İçeriye, evveli ben gireyim içeriye! Tecrübeli bir (icaret- hane mütehassısı Bir ticarethane muzmelâtını en yeni, basit ve pratik usullerle esaslı hatlara çevirecek acele bir montör (aranıyor. Kısa bir müddet zarfında montajını ya- parak sahibine ( tetlim ettikten sonra intizam ve esaslar kavranıncaya kadar günde birkaç saat mütehassıs tizaretha- neyi nezaretinde bulunduracaktır, Tek-i Kiler İstanbul posta kutusu 71 numar, ya yapılmalıdır. ZAYİ — 5650 sicil numaralı amatör ehliyetnamemi zayi ettim. Yeni: makla beraber arka üstü düşmem bir ol! du. Önden, arkadan gülüşmeler oldu. cağımdan eskisinin hükmü yoktur. Hikmet Soydan HABER — Akşam vostası 14 Birincikânun — 1936 Memlekette tetkikler Porta«al bançeleri içinde şirin kasabamız örtyoliktisaden idam mı ediliyor? Söbep: Limanın vapursuziuğudur Döriyotlular rica ediyor : Lımarımıza vapur uğratılması bizi mahvo'maktan kurtaracaktır. Masrafın kurtarılamamasından mı en» dişe ediliyor ? Zararı biz kapatrağa ve hattâ bunun için bankaya şimdiden dıpozito yatırınığa nezırız.,, Cenup vilâyetlerinde dolaşan arkada- şımız yazıyor: Hasisliği cömertliğinden fazla oOolan tabiat, Dörtyolda hiç de böyle davran- mamıştır. Bilâkis, üstün (kudretini bi- ze karşı isbat etmiş olmak için âzami gayret ve büyük bir itina göstermiştir. Filhakika, Dörtyol, “güzellik mecmu- asr, denmeğe lâyık bir köşedir. Gâvur dağının az meyilli sırtından denize doğ» ru uzanan kasaba, dört yanını çeviren portakal bahçeleri arasında çok şairane bir görünüş arzediyor. Boylu, boysuz, kiremitli evler, bu yüzlerce | portakal bahçesinin boşluğu kaplayan ağaç yap- rakları arasında birer (| kırmızı benek şeklinde kalıyor. İstasyondan şehre krv rımsız, İki ucundan tutulmuş bir sicim ntizamında uzanan geniş (yol, artık ilerde, bahçelere kavuştuğu yerden iti- basen görünmez bir hal alıyor. Tren hattı kasabayı şimalen bir ya- rım daire şeklinde ihata (etmiş. hava saf ve temiz, su berrak. o Kasabanın iç) görünüşü de dış manzarası kadar boş.| Çarşı yollar: ve kaldırimlarda brümmelel bir faaliyet var. Sağ ve sollarda eski bi- çim dükkânlar, mağazalar ve evler.. İ- i önlerinde, işlerile y önünde durduk. Güzel bir otel; Dörtyolda bu kadar mun tazam bir otel bulacağımı asla tahmin etmezdim. Büyük bir salon etrafıma se-) Jai bronz karyola zerine serili yataklar yeri yıkanar tüden çıkmış temizlikte, Yalnız nazarı i dikkatimi celbeden bir şey vardı. Bu o- daların çoğu boştu. Bavulumu yerleşti- ren otelçiden sordum, — Ekseriya böyledir, dedi. (Vapur pin ki, a on kuruş kazansak, Vapurlar, Dörtyol iskelesi önünden biyle geçip gittikleri halde nedense ülmanına uğramazlar tır. Belediye beş bin Jira sa: altı ga- zino gayet güzel bir otel, iki bin lira- ya muntazam bir park ve (senede bin beşyliz lira varidat getiren ve on doku- zu et ve sebzecilere ayrılan yirmi beş dükkân, büyük bir gazhane, on iki su çeşmesi, sulama yolları, umumuı bir halâ yaptırmıştır. Elektrik keşi/namesi - mü- hendise verilmiş ve tesisata ilkbaharda başlanması kararlaştırılmıştır. Elektrik. Givurdağından çıkan — suyun iki kilo- metre mesafede hasrl ettiği (o şelâleden istihsal olunacaktır. ». . Bütün bunlara rağmen şehrin henüz temin edilmemiş bir çok ihtiyaçları var- dr, Fakat, bunların giderilmesi paraya mütevakkif olduğu için uzun (ozaman kalmış ve kalmaktadır. Kasabanın iktisadi vaziyeti çok bo- Dörtyolun portakal bahçeleri arkasından görünüşü fik Konuştuğum Dörtyollunun ille söz) leri bu oldu. ... Dörtyol, Erzin ve Papaz pepee yirmi beş köyden mürekkep yirmi. alı bir kaza merkezidir. Köy- yirmi biri muhtarla idare edil mekte ve bu yirmi bir köy telefonla ka- za merkezine rabtedilmiş bulunmakta- dır, On köyde mektep vardır. Kaza merkezinin nlfusu sekiz bin- den fazladır. (Buna köy haline sokulan dört mahalle de dahildir) Başlıca mahsul portakaldır, senede otuz milyon kadar ihraç edilmektedir.| Ağaçlara arız olan bir hastalığın önü-! ne geçilince istihsıl (o miktarının yüz ulaşacağı söyleniyor. Portaka- beş liradan on liraya kadar ve- rilir, doğrudan doğruya Almanyaya ve Rusyaya da gönderili: Pamukçuluk da inkişafa başlamıştır. Bu yıl on beş bin hektar araziye pamuk Buğday ve arpa da ihraç €- rında çok kıymetli maden- İer vardır. Bunlardan ikisinin İmtiyazı şirketlere verilmiş, (diğerleri de ihale olunmak üzeredir. yal belediyesi cidden çok çalış 27 de dört bin liradan ibaret e yirmi bin liraya nçıkarılmış- İm İ | İ İ İ Toprakkale tarikile yapacak zuktur, İşsizlik artmakta ve geçim git-! tikçe zorlaşmaktadır. Bunun yegâne se-| bebi. vapursuzluktur. Vapur her hafta muntazaman uğramış olsa iktisadi vazi- yet derhal inkişaf edecektir, Bütün Dörtyollular bundan şikâyet etmekteğir, Ve bu ( şikâyetlerinde çok hakiıderlar, Çünkü, Dörtyo', şarkın en yakm iskelesidir. Sevkiyatı Mersinden yapmakla Dörtyoldan yapmak arâsında beher vagon başına o malın cinsine gö- re otuz liradan doksan liraya kadar fark vardır. İhracat ve ithalâtını Dörtyoldan! tacirler ber vagon başına bu mühim istifadeyi temin edecektir, Bundan Mersinin zarara (Ouğraması gayri varittir. Nitekim Dörtyola beş mil mesafedeki Piyasa her hafta muntaza- man uğrayan vapurlar Mersin iktisadi- yatı Üzerinde asla müessir olmamakta. dır.Bu, farzımuhal olarak ve milyonda bir varit olsa dahi büyük bir kasabayı vapursuz bırakmak hiç de doğru olma- sa gerektir. Dörtyol tacirleri vekâlete yaptıkları müracaatta; eğer postalar Dörtyola uğ” tamakla zarar ederse bu zararı tamaşmi- le ödemek için şimdiden istenilen ban-| kaya dipozito yatıracaklarını ve mevcut! iskeleden başka çok daha (o mükemmel bir iskele yapacaklarını obüdirmişlef" fakat cevap alamamışlardır. Dörtyollular tüccar vapurlarından d istifade göremiyor. Çünkü, bu vapurlsf mevcut kanun mucibince yalniz bir cin* sşya almak mecburiyetindedir. Mesel buğdayla birlikte arpa alamaz. Dörtyol! ise her posta binlerce tonluk bir vap” Tu yalnız bir cins eşya ile dolduramıs#” ğı için ondan da mahrum kalıyor. Dev let Denizyollarına — tensup posta va” purları her cins eşya alabiliyor. Dörtyola vapur uğratılmaması içi hiç bir sebep yoktur. Bu vapurlar es# sen Dörtyolun önünden geçip beş mf daha yol aldıktan sonra Payasda demi liyor. Geçip dönerken Dörtyola da pek 4J4 uğrayabilirler. Gayri muhtemel) ## rarlarnı Dörtyol şimdiden taahhüt edi yor. Halbuki, böyle bir zarar asla mef" zuu bahs olmadıktan başka Payasdal nin üç beş misli kazanmaları muhakkaf tr, Hüledmetimizin prensiplerinden birifi de, tüccarın kazanması için her türlü kolaylığı ve hattâ fedakârlığı göste” mektir. Bu işte bütün şark tüccarlar” nın ve Dörtyol kasabasının azami me faat ve istifadeleri vardır. O halde de” behemekal © uğrama” lâzımgeliyor. Dörtyol, iktisaden ehemmiyetsiz bir #9 saba olsa dahi devlet postalarınn önü Jen geçtiğine göre gene ( uğrumalar” doğe ölsa gerektir. o Büyük bir kaf merkezine uğramıyarak ufak bir ye merkezi olan Payasa uğramaları çin lüzumlu olsun? o Sonra, Dörtyo” lular Payasa vapur uğramasın iddia da değildirler. Payasla birlikte Dörty“” la da uğraması ricasında bulunuyoria”* Burada gümrük teşkilâtı olmaması öl tülecarı müşkül mevkide bırakıyor. GÜ rük, buraya on iki kilometre mesafed Payas nahiyesine (| kaldırılmıştır. Dört yolli tacir en ufak bir gümrük wa lesi için Papaza kadar gitmek mecburi" m vetindedir ki, bunun (O maddil, doğurduğu sararlar çok büyüktür mevsiminde yolların bozukluğu v€ saltin azlığının da hesaba katıldığı “ dirde uğranılan müşkülütn O azam” kendiliğinden ortaya çıkar. ge Dörtyollular idareye istenilen şeki” muntazam bir gümrük binası ya) — da teklif etmişlerdir. Dörtylda tam lâhiyetli bir gümrük meomurluğuns detle lilzum vardır. gö HABER stanbulun en çok satı”. iakiki akşam gazetesi“ YY Dİ e TDi Fenni