irincikânun — 1956 Yazan Niyazi Ahmet 157 sene evvel 1 VA) gk 1779 yılı 13 İlkkânun günü, 157 sene evvel bugün, on dokuz yaşında genç bir kız, Aleksande Boerne adın- da biri ile evlendi. Ne basit, ne kayde değmez bir ha- dise değil mi?.. Ve ben bu evlenmenin yıldönümünü , günü gününe tarihte yazıyorum. İlk satırları okuduğunuz vakit, belki mevzusuzluk muharrirlere her şey yazdırır diyeceksiniz. Bu genç kızın Martinik adasında doğarak orada büyüdükten sonra Avrupaya geçip ev- lendiğini yazmam bile hadiseye bir e hemmiyet ve kıymet veremez. Fakat, bu genç kızın, meşhur Jozefin, Napolyonun (o Jozefini oldu- Bunu söylersem evlenmesinin yıldönü - münün ve mevzuun ehemmiyeti kabul edilir sanırım. ... Jozefin'in kocası da gençti. Karı koca hiç anlamıyorlardı. OÖjen admdı bir oğulları, bir sene sonra da Hortans adında bir kızları dünyaya geldi. Fakat bu çocuklar da onların anlaşmalarına yardım etmedi. Ayrıldılar. Genç anne sevgili adasma gitti. "Tekrar döndü ve bir gün kocası ile ba- rıştılar.. Beome siyasete karıştı. o Meb'us oldu. Uassembite (o natlonele'e reis ve HABER — Akşam postası bugün 19 yaşında bir kızla bir genç evlendiler Bu kız tarihin, Napolyonun Jozefini idi Napolyonun aşkı — Mektupları — dozelinin kraliçeliği — Boşanması — Altı sene ıztırapla geçen hayattan sonra... *ğ. Mi 9 ..... Jozefin, Napolyondan boşandıktan sonra (Pale mezon) da. sonra Ren ordusuna baş kumandan nas ) arkadaşına yazdığı mektupta şöyle di - edildi ve birgün de tevkif edildi. Jo- Fedakâr kadın, hapishaneden çık- tağı vakit, kocası idam edilmişti, İki çocuğu - ile kimsetir'kaldı” güne çoğalmasını intaç ediyordu. ... Jözetin birgün Napolyon ile karşı- laştı ve seviştiler. Jozefin otuz iki, Na- polyon yirmi yedi yaşında idi. General Ponâpart onu Barras'nmı salonunda ve onun metresi Mme Talli- en'in yanında tanımıştı, Bir rivayete göre de — Şairane uy- durma olduğu söylenir — Jozefinnin oğ- İn varıtasiyle tanıştılar. Öjen, - babasının idamından sonra General Napolyona gitmiş ve: — İdam olunan babamın kılıcını bana veriniz, onunla vatanı müdafaa © deceğim, demiş. Çok mütehassis olan Napolyon, bu Çocuk (vasıtasiyle annesini tanımış. li ik < Jozefin şöyle tasvir ediliyor: * “Jozein , orta boylu ve fevkalâ- de mütenasip bir kadındı. Bütün hare ketleri bir ahenkti. Ve bu, onun şahsi- yetine başka :klimlerden oyetiştiri miş nebatat gevşekliği veriyordu. Rengi mattı ve bunun üzerinde in- <e Hil dişi yaprakların ışığı parıldıyor - du, Biraz kalkık uzun kirpiklerle süsli) koyu mavi o ve iri gözleri vardı. Hafif kestane rengindeki saçları, bir altır levha ile kapalı bir ağ içinde sıkışmış gibi dökülürdü. Bu saçların birçok bukleleri fazla hareket eden ve fakat dalma cazibeli bulunan çehresinin tarifi gayri mümkün güzelliğine inzimam e» derdi, Hint muslininden yapılmış mü. balağalı derecede bol fıstanı vücudu- Dun etrafında bulutlu izler yapardı. Göğsünün Üzerinde büyük (kırmalar teşkili eden (o gömleği, siyah minalan- mış iki arslan başıyle omuzlarının ÜZ€- rinde tutturulurdu. o Elbisesinin kisi kollar, çok lâtif olan çıplak kolları Mn O üzerinde kırmalar teşkil ederdi. Bileklerini altınlar küçük ağraflar te7- Yin ederdi.,, La Jozefin, Napolyohla evlendi 0, bir babalık ve dul karısına kocalık etme&, istiyor. Şimdi siz bana: yordu: Bu adam, Boerne'nin öksüzlerin? 7) — Onu seviyor musunuz? * Diye sorarsanız. “ — Hayır. Hayır derim. — Ondan uzaklaşmak arzusuna lü y i Napolyon Yafada vebalıları ziyaret ederkon mısınız ?. Diye sorarsanız, gene: — Hayır. Cevabını veririm.,, Fakat bir de Napolyonun Jozefine mektubundan bir parça okuyunuz: “Seninle dolu olduğum halde w- yandım. Senin resmin ve dünkü heye- canlı müsamere, bhissiyatımda rahat bırakmadı, Lâtif ve hiç kimse ile mu kayese edilmez. oJozelin sen kalbi- me nasıl tuhaf bir tesir yapıryorsun, da- rilıyorsun, Seni mahzun görüyorum. Endişelisiniz.. Benim de ruhum ıztırap- tan yarılıyor. Fakat kendimi, bana hâ kim olan hissiyata terk ve teslim ederek beni yakan bir alev senin (dudakların üzerinde, senin kalbin üzerinde teskine başlayınca ıztırabım daha artmıyor mu? Ah, bu gece iyice anladım, ki senin resmin sen demek değildir. Üç sa- at sonra seni göreceğim. Bunu bekli- yerek milyonlarca puseler, fakat sen bana puse verme, Çünkü senin puse- lerin könmi yakıyor. — Prud'hon'un tablosundan — İşte bu mektuplar onu Napolyonla evlenmeğe sevketti. .. Napolyon, çıldırasıya sevdiği Joze- finden ayrılarak” İtalyaya gitti. Büyük muzafferiyetler kazanıyordu. Fakat on- suz yaşamıyordu. Üst üste yazdığı mek- tuplara Jozefin (baştan savma cevaplir veriyor, İtalyaya gitmiyordu. Napolyon oradan şöyle mektuplar yaziyordu: “Artık yaşayamıyorum, Ben bayat. tan, saadetten, rahattandaha fazlı seni kaybettim. Ümitsiz gibiyim. Sana bir posta gönderiyorum, Pariste dört gün kalacak ve bana senin cevabını ge- tirecek. Bana on sayfa mektup yaz. An- cak böyle bir mektup biraz beni teselli edebilir. Sen hastasın, beni seviyor - sun, Seni kederlendirdim. Sana karşı o kadar hata ettim ki, bilmem bunları nasıl affettirebileceğim. Pariste kaldığın için seni itham ediyorum, Halbukn sen orada hasta idin. Senin bana ilham etti- gin aşk, akilve muhakememi ba gımdan aldı ve artık onu elde edemiyece! ğim. Böyle bir hastalığın şifası yok- tur.,, Napolyonun Jözefine karşı duydu- ğu aşk, kadm kudretinin büyük bir misalidir. ..; Napolyon cephede çalışırken, Jo - zelin ordunun güzel zabitleri ile yaşı yordu. Napolyon bunların bir kısımı haber alır almaz uzaklaştırıyordu. Fakat Jözefini güzel zabitsiz bırakamıyordu. Cepheden döndüğü vakit Jozefini evde bulunmaması (çılgın aşıkı hiddet Jendirdi. Onu boşamağa karar verdi ve kararını bildirdi. Jozefih, Napolyonun çok sevdiği Üvey oğullarını o kendisine gönderdi. o Yalvarttı. Bunun üzerine Napolyon, Jozefini affetti, » $ Napolyon İmparator ve Jozefin İm- paratöriçe (oldular. Jozefin, © vaktile yaptığı hareketleri unutmuş, kocasını! memnun etmek için ne yapmak lâzımsa yapıyordu. Fakat şimdi Napolyon on- dan sovmaktaydı. Kardeşleri Jozefini gözünden düştirüyorlardı. O sene ondan bir çocuğu da olmamıştı. .*ğ 1809 yılında Jözefini boşadı ve A- vusturya Arşi düşesi Mari Lüliz ile ev- Jendi. Yalnız Joröfin İmparatoriçe un - yanımı resmen kullanıyor ve senede tiç milyon frank tahsisat alıyordu. Napolyon, Jözefini unutmuyor, o- .. jigolosu Geçen hikâyenin hülâsası: “Sarı imam,, da, İstanbulun birçok zengin kadınları âşıktır. Bunların art, sından, Bsma bansmetendi isminde bi, rile evleniyorsa da, güzel, genç ve fa, kir Fethiyeyi sevdiği için onu terkedip Yine mukabele ve mevlüt okumak su, retile hayatını kazanmağa başlıyor. Esma, kocasından ayrılmak niyetin. Ge değiklir. Boyuna onun önüne çıkı, yor »*. * — Hafız! “Sarı İmam,, pek iyi tanıdığı bu s6- si işitince, birdenbire geri döndü ve karısmı karşısında gördü. — Yine mi sen! Eadm, yumuşak ve tatlı bir sesle: — Evlâdım! - dedi. - Sana karşı, ka rılık hissi, evlâtlık hissime galebe çal- dr. Hani bana, bir teklifte bulunmuş - tun., Galatadaki dükkânlarla, Mahmut paşadaki han meselesi... Hocanın gözleri ışıldadı: Fethiyenin nekadar çok şeye ihtiyacı var... İpek çoraptan banyolu apartı - mana kadar... Bunların zevkini alan yalnız kendisi değildi, Sevgilisi de vak- tiyla, hepsini tatmıştı.. Biliyordu ve mahrumiyetini hissedip duruyordu. Bir anda, şimşek gibi, düşündü ki, Galatadaki dükânlarla Mahmutpaşada ki han demek, bütün bu konforun te. mini demektir... Karımmın gözlerinin i- çine baktı ve orada samimiyetten bâş- ka hiçbir şey okuyamadı: — Hafız"... Düşündüm, taşındım, 86- Bin ilk teklifini kendi ruhuma da mu- vafık buldum... Ben, sahiden ihtiyarla dım., Sen benim evlâdımsın... Fakat, el âleme karşı ayıptır: Boşanmıyalım... Çünkü ben bir kere inat etmiş bulunu- yorum... Ancak, bu meseleyi halelde - lim. Sarı imam, yavaş sesle: — Pek âlâ Esmacığım! - dedi. — Sana bunları temin edeyim.. Ara- da sırada, bayramda seyranda, elimi öpmeğe gelirsin... Seni mesut görüp ben de bahtiyar olurum... Benim için bunlar nadir zevkler olur... Fakat, böy- le sökek ortalarmda konüşmiyalım... Haydi, eve gidip, bu meseleyi mufassal olarak konuşalım... Kahve fincanını bırakır bırakmaz. hizmetçi, içeri girdi; elinde bir tepsi.. İçinde, ilkbaharın bütün yeşilliklerin- den daha güzel bir yeşillikle ışıldıyan bir bardak... Hafız, gülümsedi: — Naneli koruk şerbeti... — Evet, elmasım... Sevdiğini biliye rum da elceğizimle hazırladım sana... Afiyetle iç... Yağ bal olsun... Bardak. ların ikisi de senin... Sarı Halız, zaten heyecanla susamış tı. Bardaklardan ikineislüi, - sünneti şe rif kaidesi mucibince iç solukta içmek üzere arkaya birakarak - birincisini o- burluk kaidesi mucibince bir solukta dikti, Fakat, suratmı buruşturdu: — Bu ne? İhtiyar kadın, takma dişlerini büru- mu sık sık ziyaret ediyor, mektuplar yazıyor, bütçeye © Jozefin için & tahsi- sat koduruyor, ona hediyeler alıyordu. Fakat bütün bunlar Jozefini teselli ede- miyordu. İşte onun için söylenmiş çok güzel ve şalrane birkaç söz: “Altmda oturup düşündüğü mu - azzam ağaçların yaprakları ince sadaları ile onun kulağma fısıldıyordu: Bizim gibi soluyorsun, — bizim gibi (o söküta mahlümsu.....,, Öyle oldu. OKimsesizlik O sıkıntısı ve kalp çarpıntısı içinde geçen altı yıl- dan sonra (Napolyon Vaterlo mağlü biyetini müteakip İngilizlerin eline dü- şerek Sent Elen adasına sürüldükten sonra gözlerini ebediyen hayata o yum-| du. Bu aşk macerasının garip tesadif.| İeri ovar: Napolyon, Jözefini sevdik- Acuzelerin amine şuk ve edepsiz dudakları arasında gös“ tererek gülüyordu. SER Hafız: — Bu ne - diye tekrarladı. Kadının müstekreh bir kahkahasıs& — Afiyetler olsun, aslanım... ç , — Fakat, bunda, naneden, şekerden SW ve koruktan başka bir şey daha var. — Evet... i Bu “evet,, i söylerken, gözlerindeki i kin, hiçbir kadının, hattâ Hurrem sul-& tanm. gözlerinde bile parlamamıştır. i Belki de Lükres Borjiya'nm gözlerinde bile... Hafız, bir suikaste kurban gittiğini anladı. , — Zehir mi içirdin bana? — Aptal. — Ne ya”. Zehir değil mi? — Hapishane köşelerinde sürünme «# i ye vaktim yok... Bilâkis, ben gene #â“ l na kavuşacağım... — İmkânı yok... — Görürsün... j — Peki, ne vardı bu şerbetin içinde, — Güvercin pisliği... : — Ne söylüyorsun?.. Mel'un.. ji) “Haşredek...., i j | Olmuyor, çıkmıyor!.. li » yü “Haşredek...,, Bir gıcık, bir kısıklık... 4 — Aman yarabbi! Aman yarabbi! «X diye inliyor Sarı İmam... ( Fethiye heyecanla, cilerine, ayakla «55 © rına kapanıyor imamm; a) — Ne oluyorsun ?.. Nen var7.. Ügüteüüü tün mü boğazını Hafız... Hatmi, xblastiğ © mur... Ne pigireyim sana? . Hafız, çılgın gibi: — Haşredek, hagredek... - diye sokar ga fırlıyor... ».. . — Evet, çocuğum... Evet evlâdrm.ş©öü Haşredek benimsin... Haşredek... Yapi & tıklarımı affet. Fakat aşk, anlryosii Al musun?.. Aşk, ihtiyar, genç tanımaz ği | Aşk, aşktır... Seni seviyorum, seni, ci İ nayet işliyecek kadar kuvvetli bir hisle seviyorum... Sevdiğim içindir ki, buji | güzel musiki âletini, Allahın yarattığığl Mi bu mükemmel vasıtayı bozmaktan ken dimi alamadım... Halbuki ona taabbüğüğ ediyordum... Senin sesin, Hafız... Se nin sesin, benim ruhumun musikisiye di. Seni kazanmak için, onu bozdum... SEXX Sarı İmam, başını, bir köle teslimiygöği tiyle, hanımın dizlerine dayıyor... 0 Çare yoktu... İşte, evine dönmüştü. üüü © Çünkü, artık, ekmek parasını bile kasi zanamıyor... Çünkü, Fethiye, açlığın tehdidi yüzünden onu biraktı ve kaçtı, Kimbilir nereye?.. Galiba, Anadoluda ki bir akrabasının yanına... d Ve, sevgilisiz, parasız, şöhret ve vasi sıtasız ve istinatsız kalan Hafız, Eirensie We köyündeki asude, müreffeh hayatağii ii dönmeye razi oldu... İhtiyar kadın, usulla, sevgilisinin bas” yi kuruyor. Plâğı çalıyor: İ 1 “Haşredek!,, iğ E SON İli AKŞAM POSTASI (DARE EVI Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : İstanbul 214 Telgraf adresi; istanou! HABER Yazı işleri tetofonu : 24872 idare ve bön 124370 ABONE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi 1400 Kr. 2700 Mr. Sahibi ve Neşriyat Müdürü; Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası ten sonra yükselmiş, ondan ayrıldıktan sonra mahvolmuştu. Tozefin de Napol- yon kendisine tapmırken en yüksek mertebeye çıkmış , ondan ayrıldıktan #onra ölümlün kucağma atılmıştı, HABER'in Güzellik Doktoru Kuponu: