ŞE şey Hâtıralarını anlatan: Alman korsan gemisi “Deniz kartalı” nont Feliks fon Lukner - 61 — A Kumandan telâş eseri göstermedi 3 — Nasıl kaçar canım? Zavallı adam - Romatizma sancı'arından inim inim inliyor, “ Yarabbi, ne saadet! Nihayet gene hürriyetimizi elde etmiştik, Ellerimiz! #ikarak birbirimizi hararetle tebrik © Herkesin yemek salonunda bulundu- kışlanın önünden geçerken küpeşte- çuvalları yıkarak kendimize siper yapıp arkasıma sığındık. Motörün me- şiltelerile takviye ettiğimiz bu e sayesinde kışladan yapılacak bir ateşe karşı muhafaza da olacaktık. Elimizde tüfeklerle, her an mukabe- leye hazır olduğumuz bir düşman hü- Gumu yapılmadı, Kaçışımızı henüz kim Senin fark etmediği anlaşılıyordu. Motörün yedeğine aldığımız küçük! filika süratimizi kesiyordu, ipi kese! ek bu filikayı bıraktık. Adadakilere firarımızım ilk işareti bu küçük filika oldu. » #5 © Esirler arasmda kalan arkadaşlar- dan Osbahr firarımızı müteakip ada- daki vaziyeti bilâhare şöyle yazmıştı: “ “Kont hareket ettikten sonra, ,bu teşebbüsten haberdar olanlara endişe Yüklü derin bir sessizlik çöktü. Akşara ekleri umumiyetle çok neşeli ve gürütülü geğtiği halde o gün ağızla- rimizi biçak açmıyor, lokmalar boğazı Buzda diziliyordu. Kulaklarımız kiriş te, tüfek sesleri bekliyorduk. Merakım' Yenemiyen bazı arkadaşlar sahile koş fular; “Perle,, çoktan kaybolmuştu. Biraz sonra bir haber geldi: — Küçük filika sahil yakmairmdaı Jalkalanıyor; motör ise meydanda! yok, Bu haber üzerine firar teşebbüsün den haberi olmayanlar bile fevkalâde bir. hadise cereyan etmekte olduğunu anladılar. Fakat biz imdada yetiştik. — Ne olabilir? Merak edilecek bir şey olamaz canım! Maksadımız Konta ve arkadaşlarma vakit kazandırmaktı; bunda da muvaf- fak olduk. Esasen yemekte bulunan Yeni Zelândalı çavuş şaşılacak kadar saf bir adamdı; firarı aklına bile getir- miyerek ukalaca Izahat verdi: i — Mesele basit bunda anlaşılmaya- &ak ne var ki! Küçük filika, ipi çözü- lerek açılmış olacak. Kont ve birkaç Arkadaşı da filikayı bulmak için mo- #örle açılmışlardır. Lâkin beceriksizler Karanlıkta filikayı görememişlerdir. Nerede ise gelirler! Zaten Almanların beceriksizlikleri meşhurdur! © Şimdi gelirler diye çavuş iki saat bekledi. Bu sırada kamp kumandanı, Kontu çağırttı, kızile tanıştırmak İs- tiyormuş. Fakat Kontu tabit bulama. dılar, Kumandan telâş eseri gösterme- di; — Romatizmalarile o pek uzağa gi- demez! Belki kıra gezintiye çıkmış ve geç kalmıştır. Birisi atıldı: — Kaçmış olmasm? , Kumandan dudak bütü! / — Nasıl kaçar canım? Zavam adam tizmadan inim inim inliyor! / — Belki motörle kaçmıştır? — Motörde fazla benzin yoktu ki. Bir müddet daha beklediler; herhal. bir fevkalâdelik olduğuna nihayet getirerek kumandan, o Okland üstahkem “mevkiine telefon etmeğe verdi ve dananm kuyruğuda iğte o zaman koptu: Telefon hattı ke- İmişti. Projektörle muhabere edelim deği- Jar, oda bozulmuştu. Düşünüp taşmıp ildeki meydanda bir ateş yakmağa verdiler. Koca bir ateş yakılıp gaz döküldü ve müstahkem iy” nazarı dikkati çekilmeğe ça- Biraz sonra Okland'dan havai fişek- er atılmca sevinçle ateşi, söndüretek saat geçtiği halde ne gelen var ne gi- den! Sonradan öğrendik ki bu havai fişekler Okland ahalisinden birinin eğ- lentisi münasebetile atılmış, yoksa bi- zim kampın imdat işaretini farkeden yokmuş. İngilizler için çok kıymetli dakika ve saatler böyle heba edildikten sonra | müstahkem mevki, vaziyetteki fevka- lâdelikten ancak -yarımda şüphelendi: gece yarısı kamptan mutat olduğu şe kilde telefon edilememesi soğuk kanlı İngilizleri harekete nihayet geçirmişti. Firar hadisesi en yakın. limanlara bildirildi. Her taraftan mitralyözlerle silâhlı motörler, romokör ve stimbot- lar firarileri takibe çıkarılâr. Fakat bütün bu hazırlıklar tamam- lananmcaya kadar vakit epey İlerle- miş, sabah olmasına bir gey kalma- mıştı. İçlerinde hususi yatlarile birkaş da amatör bulunan takipellerin birkaç düzüne tekneden müteşekkil filotillâsı boş yere dolaşıp durdu. Bu takip, Ye- ni Zelândm zaten mevcut olmayın deniz harbı tarihine hiçbir geref ka- #andırmadi. (Devamı var) Zabitlerin lehinde şehadet etmelerine i rağmen Semra gene serbest bırakılmamıştı Madam Klodeti imparatorun sarayına girmeğe teşebbüs etmiş (olmakla itti- ham etmişlerdi. Ya Semra..? O hem sa- raya, hem de veliahdin (koynuna gir- mişti, Mahkeme şüphesiz ki bu nokta Üzerinde de duracak ve Semranın ca” susluğa dair vereceği hükümden elbette hiç bir sebeple geri dönmüiyecekti. Müddelumuminin okuduğu vesikala- rın başka bir kadına âit olduğu anlaşıl- sa bile, Semrayı gene casuslukla ittiha- ma bu sebepler kâfi değil miydi? ... Semra gene divanı harp huzurunda. Müddelumumüi soruyor: — Kudüse dönecek olan zabitleri bu gün mahkemeye çağırdık.. Onlar içinde tanıdığın zabiti bize kolayca gösterebi- lecek misin? — Bu suali o zabitlere neden sor mu- yorsunuz? Onlar arasında beni Kudüs- te tanımış biri varsa, bunun meydana çıkmasını neden kendisinden İstemiyor sunuz? Reis bu teklifi çok makul görmüş ol mal: ki, celseyi beş dakika tatil ederek, mahrem bir görlişmeden sonra tekrar makamlarına oturdular. Bu sırada mahkeme salonundan içeri muhtelif rütbeli beş Alman zabiti giri- yordu. Semra imaznun sandalyesinde otüru- yordu. Zabitleti görünce merakla hep- sinin yüzlerine ayrı ayrı baktı. Reis sordu: — Bu zabitlerden hangisini tanıyor- sun? Gardiyan: — Zavalk kızcağız. İdam: duyunca aklını oynattı.. diye söylenerek Semra- nm hücresinden uzaklaştı. Madam Klodet.. Semra bu ismi hatırlıyordu.. Yüzbaşı Ştanke ona bir akşam lokan, tada böyle bir kadından bahsederek: — Birkaç gün sonra kurşuna dizile- cek.. Çok acıyorum. Hiç suçu yok. Bü- tün kabahati fransızcayı bir Fransız ka- dar güzel konuşmasıdır. Demişti. Fakat,. Semra ingilizce bilmiyordu. HABER — Akşam posta ağ ari Mzcera veaşk romanı 2 Yazan :(vâ-NÜ) Geçen tefrikaların hülâsası: Küçük Habeş Slinbdi, hadım edilmekten Kurtulmuş yaman bir körtehordur. Be yaz kadınların peşinde dolaştığı bir ge mide, çık bir oda bulup içeri (odalıyor va arada kabak tatlısı yerken, zebeliâ gibi bir baremağası tarafından bâskma uğrayarak, bir pâravana arkasma gizle niybr. Bir esir tacirinin gemisinde neler bulunmaz ?. Hangi memleketin eşyası yoktur.. Bilhassa, böyle yedi parçadan mürekkep bir müsellâl filo, ekseriya, korsanlık da eder.. Yolda yakaladığ. Venödik, Ceneviz, İspanyol gemilerini de soyar.. Tabiatile, ganimet eşyası, bütün mürettebat arasında taksim olu- nür, İşte, Sünbülün arkasına sığındığı paravana da, bu tarz oşyadandi. Bir Ceneviz paranavası.. Kuşlu muşlu bir şey. Bir buçuk arşın yüksekliğinde.. Ancak, alt tarafı, bir karış kadar açık. Zenci çocuk, vücudunu gizlediğini sanıyordu.. Halbuki, ayakları meydan- İ da.. Odanm içinde pekâlâ görünüyor. Hele işte, “Kim o?,, diyen wbella elin. de kandille içeri girince, ortalık aydın- landı... Büsbütün görünüyor.. Sünbülün yüreği o kadar hizli çar- pıyor ki. Birkaç gün evvel, annesile b Ne olursa olsun, Ştankenin masumi( yetinden bahsettiği kadın mademki bir| gün evvel kurşuna dizilmişti.. Semra bu hâdiseyi gözönünde tutarak kendi vazi- yetini de çok tehlikeli görüyör ve mah- kemenin adaleti hakkındaki şüpheleri büsbütün artıyordu. — Hiç birini. «— Yalan söyleme! — Böyle bir duruşmada yalan söyle- mek imkân: var mıdır? Reis zabitlere döndü; — Bu kadını tanıyor musunuz? — Hepsi birden: — Evet... Diye cevap verdiler, Semra birdenbire şaşalamıştı. Fakat, şaşknılığı çok sürmedi. Zabitlerden biri: — Onu kim tanımaz? dedi şark yıldı £r Semra. Reis tekrar sordu: — Semrayı yalnız tiyatro sahnesinde mi tanıyorsunuz? Harp cephesinde gör- dünüz mü onu?.. Zabitler gülmemek için kendilerini zor tuttular. İçlerinden biri dayanama- dı — Biz Filistinde erkeklerle harbedi. yoruz. dedi, Müddeiumumi: — Bu kadını Kudüste görmediniz mi? diye sordu. Zabitler buna da menfi ce- vap verdiler: — Bu kadar güzel bir artist Kudüse bir gün için bile gelmiş olsaydı, onu herkesten önce biz tanırdık. Müddelumumi bu cevab: kâfi görme- di: — Kuğüste sahneye çıkmamış olabi- lir. Böyle olduğu takdirde onu nasl gö- rebilirsiniz? Zabitlerden 'biri bu suale cevap vere- reki — Ben Kudüste şehre girip çıkan ya- Bancıları karargâh tarafından takibe me murum Yabancı sıfatile de gelmiş olsa gene malümatımız olurdu, dedi, Reis müddelumuminin yüzüne baktı: — Başka sorulacak bir nokta var mı? — Hayır. Zabit efendilere sadece as birlikte denizde yüzerken ve köpek b lığının takibine uğramışken asla ba kadar korkmamıştı.. Çünkü o zaman, anha minha, ölüm vardı.. Ölüm nedir” Sünbül, binlerce zencinin herhangi bir tabi! veya içtimai yahut da gahsi felâ- ket karşısında hergün karınca gibi ezildiğini, öldüğünü gördüğü için bu mefhuma zaten alışıktır.. Fakat, ha-| dım edilmek?.. Bunca beyaz kadı, a) bulunduğu bu cennet ortasında eli böğ ründe kalmak. İşte bu, ölümden bes-| beterdi.. Onun için korkuyordu. O-| nun için, şimdiki korkusuna nazaran, köpek balığından korkusu yarımın ya-| i rısınmi yarısı bile değildi Az daha bir çığlık bile koparacaktı Ve Iste o zaman adam akıllı ele geçe | ce Harem ağası, onu, kulağındar.| yakalâyarak: — Gesl! Gel kârata bakayım. Bu- rada ne arıyorsun.. Hem sen, yaralı olduğun halde nası dolaşabiliyorsun? Gel seni edeyim.. - diyecekti. O zaman, işte o zaman.. Aman Al- .. Sen imdat eyle bu Sünbül kulu. müayene ,, Dilini yut Yazam; ıskendir F. Sertelli keri şerefleri ve vicdanları üzerine ye- min etmelerini teklif ediyorum. Yemin- den evvel başka bir. diyecekleri varsa söylesinler, Bu bir memleket meselesi- dir, Bu ciheti de kendilerine (o hatırlat- mak İsterim. Zabitler müddeiumuminin bu teklifin den fena halde sinirlendilerse de bir şey | söylemediler. — Mahkeme nasıl münasip görürse o suretle hareket ederiz, diyerek Jandar- manın yeşil bir çoha içinde sarık olarak masanın üstüne koyduğu İncilin önün- de durdular, Beş zabitin gösterdiği bu o merdane hareket karşısında Semradan başka se- vinç duyan bir kimse yoktu. Zabitler doğruyu söylediklerine ye- min ederek salonu terkettiler, O günkü celseden de müsbet ve hâ- diseyi aydınlatıcı hir netice elde edile- memişti. Reis muhakemeyi gâyri muay- yen bir güne talik ederek, Semrayı tek- rar eski hücresine gönderdi. Semra o gün tevkifhaneden yakasını kurtaramamıştı. » 31numaralı sigara kutucu! Tevkifhanedeki (o hücresinde bu işin sonu nereye varacağını düşünüyordu. Semranın yanımdaki odada (askeri bir meseleden tevkif edilmiş (genç bir mülâzim yatıyordu. Hücrelerin önleri demir parmaklık- tan ibaret olduğu için, muhakeme gün- leri hücrelerinden çıkan mevkuflar sa- ğında solunda kimler yattığını (ogörür- lerdi, Bir akşam ak bıyıklı gardiyan gene her zamanki gibi demir parmaklıkların önünde Semra ile görüşürken! — Yanmızdaki hücrede size çok acı- yan bir genç zabit var, dedi ve cebinden bir paket sigara çıkararak Semraya u- zattı: — Bunu size gönderdi. Sigara, ihti lâttan menedilen mevkuflar için, çok iyi bir arkadaştır. (Devamı var). i muş gibi Venedik paravanasının arkasına saklanan zenci çocuğun ayakları gayet iyi görünüyordu... Ze" ibellâ herif: “Gel! Gel bakayım! Yakaladım , dedi “— Ah, tatlı kabağı da yere (18 testiyle suyu da.. Ne demeğe girdi bu menhus odaya..., diye düşündü. Fakat, düşünceleri dimağ:cda dont kalarak, dört kulak kesildi. Zebel$ zenciyi görmiyor ama şu sözleri söyl” diğini işitiyor: “— Kim girdi bu odaya”. Kim d* virdi bu testiyi7.. - Gemide hırsız o” madığı muhakkaktır. Bütün adami” rımız tecrübelidir. Yenide kimse! almadık.. Yalnız hasta çocuklar var” Onlar da azıcık ortalığı topladıkta” sonra dolaşamaz.. Halbuki işte, teps” yi mangaldan indirdim.. Biraz soğut tum,. Elimi yıkamak ş kondili ak dım, abdeste kadar gittin Beş gi# dakika bile buradan ayrılmamışkef biri girmiş odama.. Kim ; Babası tut Neredeys# ve talığı fır dönüyordu. hiddetlenmişti.. paravananın arkasına bakacak.. yakalanacak Sünbül. Eyvahlar olsun.. Zenci birdenbire durdu: “AA. İşt diye haykırdı. Çocuk, ensesin mir gibi bir pa” çenin yapışmasını. bekliyor. Gözleri! Yumdu.. Başını, omuzları,içinde topa” ladı.. Bekliyor. Fakat harem ağası, odanın ortaami kadar ilerledi. “us Kabağı yemişler.. Tepsinin ort# sm delik'deşik etmişler. Parmak pe” mak mıncıklamişlar.. Sonra da testiyi devirmişler.. Kim yaptı bunlari”. Bi” Du yapan nereye gitli?, Görülmiyor” “Sirra kadem basmış. İyi saatte olsuf lar'mı yaptı bu işi.. Fakat onlar da b İ odaya giremezler. Çünkü burası iyic afsunludur! Bütün muskalarım, tılsıni larım tamam öyle?..., Yine fır dönüyor odayı.. “— Kedi desem değil, Çünkü E“ dım Reis kediden hoşlanmaz.. Bir tw kedi bile yoktur gemide.. Ah, farelef” Yine fareler. Mutlaka farelerdir W işi yapan!.... Testinin parçalarmı toplamağa b3# ladı.. “e Fakat fare de, bir arşm boyu” daki koskocaman testiyi nasıl olur # odanm ta ortasma kadar fırlatip P* ram parça eder ?.. Buna imkân var dır?.. Bu kadar İri fare nerede görü müş?. Allah Allah.. Fesübhanallah-» Parçaları birer birer topluyor, açi pencereden dışarı fırlatıyordu.. Sünbül: — Keşke şuraya saklanacağı” açık pencereden dışarı fırlayarak minin diş kenarma gözlensiyi. Li Hayvanın odasma girdiğim gibi bi dan çıksaydım..,, Fakat, iş işten geçmişti. öyle Ö aksi yerdeydi ki, paravana.. Kapıdi” uzaktı.. Arka taraflar tamamile â dı.. Hiçbir yere sıvışamazdı burada” Harem ağası, testiyi toplayıp kiri” larmı atmak, yerleri de büyük bir ber le kurulamak işini bitirdikten tepsinin başına geçti. Muayene yine yüksek sesle 'söylenmeğe basli “— Lâhavle velâkuvvete i1lâbi Nasıl fareymiş bu?.. Nasıl gelmiş koskoca tepsinin ortasma?.... Kandili yaklaştırıp iyice baktı: «— Ayak izleri de yok.. İçinde > memiş.. Yürüseydi, mutlaka ye ol du.. Demek ki, bir genip fare. tepsinin ortasına zıplamış.. Yeme w miş.. Hem de, diş diş yerler burak dan yemiş. Sonra, yine cap.. Fırla dışarı. Ve'şuraya kaçmış... Bir kahkaha attı. gi Ve paravananın altmı, küçük w nin ayaklarmı gösterdi.. Avecmm bir şikâra hücum “of” gibi bir vaziyet takınarak oray? yürüğü..