Yazan: Joseph F. Rock HABER — Akşam postası Dilimize çeviren: 2. M. Esrarengiz dağlar peşinde Çin - Tibet hududuna bir yolculuk Mercimek çorbası koyuluğunda içme suyu- nun çamurunun bir parçasını olsun alabilmek için tenekeden süzgeç yapmıştım. Yerliler gülmeğe başladılar Arada bir guguklu ( bir saat de bu) senfoniye karışarak üç defa "Guguk, guguk, guguk!,, diye ötüyordu. Zaman ne olursa o olsun, Buda bunların böylece muhafaza edilme- sinde bir mahzur görmüyordu. Ben de kendisine bir saat ver. dim. Bir de kar gözlüğü hediye et tim. Oturduğu minderin kenarma da 20 dolarlık bir altın koydum. Yanımdaki tercüman seyahati - min sebebini anlattı. Ve bize yardım. da bulunmasını rica etti. Buda biz- zat pek az konuşuyordu. Fakat kâh” yasma emretti. İzahatı ondan ala - caktık. Şimdi kâhyayı dinliyelim: Gideteğimiz yollarda Ngolok ka- bilelerinin en kuvvetlisi olan Ri - morigların şefi bizi soyabilirmiş Da- ha gecenlerde bu vahşi kabile, bir B » dayı bile soymuş. Zavallı Budanın 40beygirini, 400 koyununu çalmıs" lar.. Labrang'daki Budadan Ngolok şefleri için aldığımız üç mektubun hiç bir tesiri | olmıyacağmı s5vlüyor. Tardı. Bu mektupları hiç kullanma- mak daha iyi imiş.. Esaş tasavvurumuz, Hayvanlarını. zı yeniden değiştirerek Neolok kabi- lelerinin; haberi emisek derecede 170 bir süratle Amni Maçen doğru atılıvermekti. Fakat şimdi tereddüt ediyor - dum. Böyle süratle hareket benim, araziyi görüp tetkik etmeme imkân vermiyecekti. ihtimal resim de ala- mıyacaktım. Uzun müzakerelerden sonra Buda seyahatimi Ngolok şefle- rine bildirmeğe karar verdi. Fakat bu işte de müşkülâta uğ- radık. Gelmek üzere olduğumuz ha - berini Ngolok şefine götürmeğe kim- se cesaret edemiyordu. Nihayet, Bu” da bir papas buldu. Bu adam kimbi- lir, belki daha cesur, belki de uzun müddet yaya yürümek kabiliyetin« de olduğundan vazifeyi rnemnuni - yetle kabul etti. Tavsiye mektuplarımızla birlikte Ngolok şeflerine hediyeler de gönde” riyorduk. Cevabı ancak iki haftaya kadar alacaktık. Bir taraftan Ngoloklardan gele- cek müsaadeyi bekliye duralım, ben Raca havalisini ve sarı nehrin diğer kısımlarını gözden (o geçirmek iste - dim. AYAKTA DURUN. AMIYACAK Raca diye bir rimtaka mevcut GÜZEL PRENSES dağlarmaf se bilir. Burada hayat pek kaba ve zahmetlidir. Ahalinin oturduğu ku" Vübelerin tavanı o kadar alçaktır ki, içerisinde ayak üstü duramazsımız, Bununla beraber, Tibet münvezileri işte bunlarm içerisinde senelerce ya- şıyor, diğer bazı ahali de civardaki mağaralarda yaşarlar. Dus ve tefek kür daimi meşguliyetleridir. Müm. kün olduğu kadar inziva içinde Yaşar. lar. Raca mabedinin içecek suyu ci * vardaki nehirden tahta kovalar için. de gelir: Mercimek © çorbası kadar koyu ve bulanık suyun çamurunun bir kısmmı olsun dışarıda bırakmak için bir teneke süzgeç yaptım. Suyu o şekilde içiyordum. Bu hal, papas- ların garibine gitti. Gülmeğe baş- ladılar. Fakat oranm ahalisinden olmı - yan saka Raca papasların âdetleri- ne dair bana hayli şey anlattı: BİR İNSANIN YENİDEN DOĞMASI ““Buda,, ık, zengin ve itibar sahi- bi kimselerin pek işine yarıyan siyasi veya'diplomatik bir sistem imis. Me halli Buda çok zengin bir adam.. Kâhyası da zensin.. Pir insanm diğer bir vücutta yeniden doğması hadisesi 26 İkinciteşrin — 19 ma a a Ngolok kabilesi şeflerinden birisi ila karısı.. Resmi günlere mah kıyafetleriyle görünüyorlar. baş Budanm istediği şekilde cereyan ediyor. Meselâ, nüfuzlu bir şefin kızı öldü değil mi? çok sürmeden bu kızcağızm ruhu, küçük ( bir erkek çocuk şahsmda tecelli ediyor.. Bu er kek çocuk da Budanm kâhyasınm ye ğenidir. Anlıyorsunuz ya.. Alika - dar bütün kimselerin işine gelebilen bir siyası oyun. Raca havalisinin dah» aşağı mertebede Budaları öldüğü za. man, onlar da kâhyanm erkek kar deşinin şahsma intikal ediyorlar. Sakanm bu hikâyeyi anlatmasm dan bana bir gülmek geldi. Kendin: sordum: — Bütün çocukların rol danm vücuduna intikal &ö meselâ bir Budanm ruhu # cuklarma niye intikal etmiyt Şakacı saka gülümsedi ! — Benim iki keçimdef hiç bir şeyim yok, dedi. Raca da hapishane diy* yok. Hırsızlık (o yapan mühim nizamları bozan | ağnçlara bağlan kendileri atılıyor, ve sonra bovni kemikler bnğlanır ve zünn pürge ; takılarak manı korurlar, GÜZEL PRENSES 17 tiyandan kodkar mu sanıyorsun buda- Ja.. Burada yalnız benim hâkim olduğu mu onlara göstermeliyim, Hem kızı â- çık arabaya bindirecek ve en kalabalık sokaklardan geçirerek (o götüreceğim. Muhafızın harem dairesine bir kız gidi yor derler, başka ne diyecekler?... İspanyol buna gene itiraz etmek is todi ise de paşa ısrar etti. Sonra Anna- ya dönerek: — Ne dediğimi işittin ya.. Seni kona- ıma götüreceğim. Orada rahat ve sa- adete kavuşacaksm. Yolda giderken ba- Zirayım deme, Bundan fayda göremez- sin, Bilâkis zarar görürsün, Konağımda iri boylu, çirkin bir zenci var, Eğer bâ- ğıracak ve kaçacak olursan seni bu zen- ciye teslim ederim. Bir kadm, hartemden kaçmak istemişti de onu zenciye ver- miştim, Ertesi sabah kızı ölü buldular, anladın mı? Anna, bu sözlerden fena halde ürktü.! Tali onu nasıl bir adamm eline dü'ür- müştü, Bu felâketlerin sonu (acaba ne züman gelecek diye düşünüyordu. Muhafız: — Höydi bakalım, artık gidelim, di-| yerek Annayı öne düşürdü. o Mubefez giderken geminin tayfaları güvertede d onu selâmladılar.Paşa bu adam- Jarı dikkatle gözden geçince bunların hekikıten insan Ooşeklinde yarıdılmış birer canavar olduklarını anladı. Verdi- ği otuz bin franga acıdı. Kendi kendi- ne bu parayı nasıl olursa olsun Sanşe- dan geri almağa karar verdi: Muhafır paşa, selâm duran askerlerin ârasından Anna ile beraber rıhtıma çıktı. Kizr arabaya bindirdi. Sonra müf Teze kumandanı Selimi çağırdı. Karşı sında vâziyet alrp duran zabite: — Bu kin konağıma © götüreceksin Fakat kaçıracak ölursan mahvolduğun gündür, Sessizce konağıma götürürsen bunun için sana bir mükâfat vereceğim, haydi bakalım, Muhafız paşa, bunları (o söyledikten sonra kendisi için getirilmiş o ölan bir beygire bindi. Ahmet İbrahim paşa, kizi arabaya bindirmekle beraber kendisi de onunla beraber halkın arasından geçme ği münasip (o görmemişti. Bunun için atla ve kestirme yoldan konağma gide- cek, orada araba ile kızın getirilmesini bekliyecekti. Atın mahmuzlryarak rih- tamdan ayrıldı. Araba da hareket etti. Sanşo Perz, bir müddet arabanın yâ hından yürüyerek Annaya yavaşça söy lenâi: — Aklını başına topla, Bü paşa mağ- tur, kaba ve valışi görünürse de akılk davranırsan kendisine ber (fetediğini yaptırabilirsin. Bir hiristiyanla bir Müs- lümanın evlerinde bulunmak arasında da hiçbir fark yoktur. Maksat refah için de yaşamaktır. — Defol cehennem zebanisi. Yüzünü şeytanlar çörsün.. Elbet sen de belânr bulursun.. Ispanyol, alayi: bir tavla © gülerek ve Annayı selimiıyarak arabanın yanın dan ayrıldı, geri döndü. Muhafız zabiti Selim, Annayı biran evvel paşanın konağına götürmek için daha kestirme olan Hiristiyan mahalle. lerine saptı. Yan gözle dalma (o Annayı tarassut altında bulunduruyordu. Anna, arabada dalgın ve Odüşünceli bir halde oturuyordu. Yegâne düşünce- si konağa varıp hapsedilmeden . evvel kurtulabilmekti. Acaba Obağırsa kimse kendisini kurtaramaz mıydı? Fakat ya tekrar yakalanır, muhafızm O elinedü- şerse.. Paşanın konığındaki (zenciyi hatırlayınca tüyleri diken diken oldu. Bu sırada araba geniş bir (o cadde den geçiyordu. Caddenin iki el temiz ve muntazam evler vardı. Kapı- larm önlerinde hiristiyan kadınları o- turmuşlar, paşanın arabası içindeki kıza hayret ve biraz da hınçla bakıyorlardı. Araba biraz daha ilerleyince bir kilise şmeydanlığına vardı. Anna kiliseyi gö- rünce sevindi. Kilisede o sırada âyin yapıldığı için papazların sesleri dışardan işitiliyordu. | Annanın gözleri (o yaşardı. Her ne o- Yursa olsun kaçıp kiliseye iltica etmeğe karar verdi, Kilise emniyetli bir yerdi. Kimse zörla içeri girerek kendisini ala- 'mazdı. Bunları düşününce muhafızı da konağındaki zenciyi de unuttu. Btrafı- na bakmdı. Meydanlık tenha olmadığı içim âraba süratle ilerliyemiyordu. 'Tam fırgattı, ! Araba kilisenin kapısı (O bizasına ge Tince birden aşağı atladı. Ve bütün kuv vetlla koşmağa başladı. İ Amnanm kaçtığını gören zâbit Selim bir küfür savurarak askerlere (o haykır- di: — Arkamdan koşunuz, mutlaka yâ- kâlamalı.. Önde zabit, arkada askerler kizın pe- şine saldırdılar, Hâ gören halk! da meydanda toplanmağa başladı. Se lim, kıza kiliseye varmadan yetişemi- yeteceğini anlayınca hemen tabancasını çıkardı ve haykrıdı: — Dur.. Dur diyorum sana. Fakat, Anna bu tehdide (oaldırmad: Kilisenin taş merdivenleri Üzerine çık- mıştır. Bu sırada Selim (tabancasını 4- teşledi. Çıkan kurşun O(OAnnanın başı ürerinden geçerek kilişenin direklerin. den hirine saplandı. Anna, kiliseden içeri (o girmeğe mu- vaffak olmuştu. Korku ve heyeeanla ki- pa lisenin içine doğru koşarak haylardı: — İmdat... İmdat. Bu feryat üzerine kiliscde bulunan halk şaşırdı. Üzerinde beyaz elbiselerile bir geline benziyen genç bir kızm ps pazların bulundukları yere doğru iler- lemeğe çalıştığını gördüler. Ona yol 4$ tılar. Ayin durdu . Papaz hayretle başını (o çevirip gen kıza baktı. Kızcağızın - koşmaktan ve heyecandan dermanı kesilmişti. Baş pa” paz hiddetle sordu: — Kiz, sen kimsin? Ayin esnasındâ kiliseye böyle mi girilir? İyi bil ki bür yük bir günah işledin. Anna, yalvararak cevap verdi: — Mefhamet ediniz. papaz © efendi. Buraya girmeğe mecbutdum. Çünkü tas kip ediyorlardı. Ben de sizin gibi hiris- tiyanım, Kilisenin ve âyinin ne demek olduğunu bilirim. Bir takım fenâ adam ların eline düşmemek için buraya ile caya mecbur kaldım, Bu sırada kilisede bulunanlar arasm- da birkaç set sordu: — Bir hiristiyan ha.. Ne olmuş? Bu kadar telâş ve heyecan ne? Papaz, Annanın uğlamağa başladığı” nı görünce yumuşadı, * — Mademki bir hiristiyansın. O bak de sala geldin kızım. Emin ve mukad des bir yerdesin. Korkma, o cevap ve Seni kim takip ediyor. Anna, hıçkırarak cevap verdi: — Beni torla Silstireye (o getirdiler, Buranın muhafızı, genç kızları kaçıri* tak satân bir adamdan beni satın ald Konağına götürüyordu. Böyle bir hale düşmektense ölmek istiyor, fakat öl” miyordum. Buradan geçerken arabada atlayıp kaçtım ve buraya sığındım Papaz hidedtle söylendi: