üstündeki işimi © bitirerek Şimale dönüp Halilürrahmana Uğması için işaret ettim. Gerçi İ düşman arazisi içine götürüyor- böyle yapmamız lâzımdi. Yol 2 nakliyeleri le tuklım tiklem sr bir halde idi ve şefimin bu kollar ##nç fotoğraf istiyeceğini biliyor : Fotoğraf makinesile meşguldüm Bakmağa unutmuştum; bu ise rasıdı için büyük bir hata * makineli tüfek takırtını kulağı vinden vrzlıyarak geçti. Kurşun- Sraf makinemi Oo kaçırmadılar; Aİ parça parça oldu ve ellerimden yana düştü. Bir Fokker tay-| İdeta kuyruğumuza © sürünerek Ye öteki yanımızdan bastı kurşu- HARP KUŞU Ven Lewis tüfeğine yapıştım. O erek Fökkere nişan almak iste- «kat düşman tayyaresi ateş men 9 dişina çıkmıştı bile. o Yakamı Niçin kolayca bırakıp gitmiş oldu wp dururken, meseleyi birden yaladım, Man tayyare binbaşı Sternmanm Lt makinesini kovalamağa gitmiş MA yükseklerden İki tane Odaha | tayyaresi sürünerek binbaşının İt doğru kayıyorlardı, Her üçü de İ ve hepsi de binbaşıya çullanı- Bize oynamak İstedikleri oyun i idi Evvelâ mubafızımızı nak- 105 GÜZEL ım, Söyle bakalım, yeni getirdiğin bu kız çok güzelmi? * — Ne söylüyorsunuz efendim, fddia €derim ki şimdiye kadar bu kadar gü- zel bir kız görmemişsinizdir , i — Nereden getirdin? Nasıl ele geçir- İdin? — Gizlize kaçırdık. Ne anası var ne babası. Akrabası da yok. Yalnız hadsiz hesapsız sevdakları var. Fakat (kızın Mereve kaçırıldığından kimsenin haberi Yoktur Bu kız bana çok pahalıya mal oldu. Onun için biraz fazla para isti- Yeceğim. Bu kızı size lâyık gördüğüm için buraya kadar getirdim, (Kimseye satmadım, | — Peki, ne istiyorsun? ı — Kestirme pazarlık. Bir santim &- Biğı olmamak Üzere otuz bin frank. Muhafız paşa gülerek ayağa kalktı. Kapıya doğru bir adım atarak: “ * — Allahaımarladık, Sanşo Perz! O- tuz bin frank verecek başka bir budala bul, Kabil olsa da ayaklarının — alına Otuz bin değnek vursam, o zaman otuz in İtank ne demek olduğunu öğrenir- idin. Otuz bin franga otuz tane (dilber iz alırım, — Otuz tane mi? Bu kzı (o bir kere ,Börünüz de ondan sonra onun gibi de- Bl otuz tane bakalım bir tane alabilir- isiniz? i — Pekdlâ, getir görelim. İspanyol tüccar, hemen kamaradan Tadı. Biraz sonra kamaranın kapısı Açılarak vücudunu tamamen örtemiyen Ve tüllere bürünmüş bir kız işeri gir- « Tabii peşinden de İspanyol, Kumar kadın #iccarı, Ahmet İbra Paşanın tabiatini bildiği için An- Mayı göz kamaştıracak bir şekilde giydi uzatmıştır. li — Umumi Harpte Filistin cephesinde Türk ordusuyla beraber bulunan Üe- neral Von Kressenstein o * dı. sterriman şarka doğru sıvıştı. Fokker ler peşini bırakmadılar, Harp (bizden uzaklaşmıştı, Elton bütün kuvvetile ge za bastı; tayyaremiz parçalanacak gibi sarsılmağa başladı; onlara yetişmek is- tiyorduk ; fakat bunun imkânı (yoktu: hepsi de bizden çok daha süratli makine lere malikti, Dört nokta gittikçe daha küçüldü v: e on Yazanlar : ingiliz ordusu hava zebiilerinden Kenneth Eroyn Gollirs, Meşhur seyyah ve muharrir Lkovveli Thomas Üç düşman tayyaresi ansızın üzerimize hücum etti Üçü de binbaşının tayyaresini kovalıyordu, ben kaçmaktan başka çare göremedim şarki ufkun sisleri arasında kayboldular, Bizim için dümen kırıp dönmekten ve orada Sternmana bir şey olmaması için dus etmekten başka yapacak bir iş yok tı, Fakat herhalde bir şeyler olmuştu!) Onun gazınm tükenmesi ve tayyare sa” hasma dönmüş olması için İâzemgelen| vakit çoktan geçmişti. O gece pilotla, kepsi yaşlı yüzlerle sofraya oturdular.| Stornman, zavallı şeytancık, ye ölmüş | gözden! hl isalil m Uh ateleleri yahud da soluğu bir Türk üsera kam- ! pında almıştı. Fakat mesele hiç de böyle değilmiş Lowel! Üç gün sonra emir neferim Bensor çadırıma koşarak geldi ve: — Haydi dışarıya çıkın!, | Diye bağırdı. O kadar heyecanlanmış tı ki bana Sir derneği unutmuştu. Ben de herhalde mühim bir şeyler cereyan etmekte olduğuna karar verdim. İ Dilimiza çevren: A.E, Mesele gerçekten mühimdi! Nöbetçi- ler yarı baygın bir adamı O çadıra taşır yorlardı. Bu adam Sternman yahuğ on dan geriye ne kaldıysa oydu. Çırçıplak- tx; baştan ayağa kadar (yanmıştı ve zehirli böcekler tarafından ısırılan bir köpek yavrusu gibi şişmişti. Fakât sağ» dı; dayanılmaz üç günlük (zahmet ve meşakkatten sonra can idi, (Devamt var) “Bizim görüşümüze göre Gazze meydan muharebeleri —i— | Rafadan gölen yol da Akdenize maur-| vasi olarak Gazseye gider; vadi | Gazze arasında Essire yamaçları adıy İ la tanılan alçak fepelerin kenarından ; geçer. Cenubu şariide geniş ve dümdüz bir vadi vardır ki, yavaş yavaş yükse- lerek şehre yaklaşırken Ali Muntar| tepesi ndiyle tamlan dağa dayanır, Bu tepe civar araziden 100 metro kadar yüksektir ve şehre hâkimdir. Tepenin batı yarında zey'in bahçe- leri, bostanlar ve sayısız frenk inciri ormanları vardır; bunlar Akdeniz kt yısma kadar wzanırlar. Bu frenk inciri ağaçları, dikenli te? örgülerinden daha elverişli bir tabii mania teşkil etmektedir. Esas müdafa- a hattımızı Ali Munfar tepesinde kur- duktan sonra bu tebii maniadan hak- kiyle istifade etmesini başardık Zi. rinci Gazse muharebeleri esnasında top ç gu ve saire, miiajaa vasıfalarımız MOR Hansar Tar msi Bim derecede yapılacak bir topçu hasırı. ğımdan sonra burasının hemen düşü - vermesi beklenebilirdi. General Dobel, ile Murray da burasını kolayca ele ge- girebileceklerini ümit ediyorlardı. | Gazze garnizonunun mütecerrit vazi yeti İngiliz başkumandanma, çölde yaptığı gibi, bir yarma hareketiyle işi başarabileceği kanaatini vermiş. E- ilnde 52 inci 53 neti ve öğ üncü piya de fırkalarından başka Anzak ath pi. yade, Emperial süvari fırkası ve he cinsiivar alayları vardı. Gazze harekâtı general Sir Çaris Do bel'in Kumandasına verildi. Bizim bi tün müdafaa kuvvetimiz ancak $50( tüfeği buluyordu. 25 mart gecesinde bütün detikşaflar bitirilmiş, İngiliz kuvveti harekete ha- mr bir hale gelmiş, emir bekliyordu. Dobeli'in tertip ve Murratpın tasdir| gayet süratli harekete bağlıydı. Yalmız İngilizler bir yerde yamılıyorlardı: Gaz ze öyle baskınla hemen ele geçirilive « recek bir çöl ileri postası değildi. Bw rada Türk alay ve tabur kumandanla- rından tutun da en kilçük takım sabif- lerine kadar hepsi de İngilizlerden da» ha iyi harbeden insanlardı. Ve hele süngü işinde Türk Mehmetçikleri nasıl birer aslan olduklarım Çanakkalede İngilizlere iyice göstermişlerdi. İngilisler harekâtı iki kademede ya- pacaklardı. İlkönce vadi Gazze işmi edilerek 25 - 26 mart gecesi taarrızu için hasırlamılacaktı, Sonra, 26 mart sabahı tanyeri ağarırken at kıtalar Gazseyi çevirerek şimal ve şarktan şehre hücum edeceklerdi. Bu hareket * bir taraftan bizim ricat yollarımızı ke gerken, avni samanda swrktan gelmesi beklenen Titrk takviye kıPalariyle Gas ettiği hilcum pldn gerçi mükemmeld!| 28 arasında bir sed olanaktı. rez TAPİ ama, hasmritmmeş öl Bip feshin. ve (Peren Dar) - GÜZEL PRENSES 165 PRENSFS Anna, İspanyol ile (o berabet ona hiç müşkülât göstermeden yürüyordu. Çün İk bu gemide o kadar azap (oçekmişti bi ne suretle olursa olsun biran evvel buradan kurtulmak istiyordu. Karada olsun da kimin eline düşerse düşsün, buna razı idi. Hattâ ölmeğe bile çok- tan razı olmuştu. Ahmet İbrahim paşa, içeri giren An- naya dikaktli nazarlarla bakti, baştan aşağı süzdü. Sonra İspanyola kızm ü- zerindeki tül örtünün © kaldırılmasını işaret etti. İspanyol Annanın Üzerinde- ki tülü çekip alıvetince paşanın gözleri faltaşı gibi açıldı. Karşısındaki kızm mahcup duruşu onu birkat daha güzel- leştiriyordu. Paşa, İspanyola: — Bizi birsz yalnız birak! dedi. Fakat İspanyol yerinden bile kımılda madı. Her ihtimale karşı kızın o yanın- dan bir dakika olsun ayrılmağa razı © lamıyordu: — Afedersiniz paşam, dedi, OBizim meslekte böyle bir kaide yoktur. Para- sını verip aldıktan sonra istediğiniz kas dar başbaşa kalabilirsiniz, Muhafız paşa, hiddetle yerinden fır- Jad: ve elini kılıcına götürerek: — Hayvan herif! Yüzüme karşı bu kadar hayasızlığa cesaret ediyorsun ha| İspanyol, hiç istifini bozmadan cevap verdi: — Riza ederim paşam. Silâhla oyna- mayınız. Silâh bizde de var. — Alçak.. Son söz olarak ne İstiyor. sun, onu söyle? — Söyledim: Otuz bin frank Muhafız cebinden çıkardığı bir cüz. danı masanın trerine attı: — Say, işinde otuz bin frank vardır, Şimdi buradan hemen defol, damın vay haline! Kayaların sivri uç- arma çarpan adamın vücudu delik de- şk olur. Şimdi kız oraya varmadan ye- tişe bilirsek ne âlâ. Sanşonün emrile hemen geminin san dalı indirildi, Ikinci kaptanlık © yapan gemici ile diğer bir tayfa sandala atla. dılar, Sanşo bağırdı: — Haydi göreyim sizi, Kız (sahile gıkmağa muvaffak olamazsa size Obin frank fazla veririm, Arnayı tutup getirecek adam, İspan- yolun son sözü üzerine üç bin frank a- Yacaktı. Bu az bir para değildi. Bunun işin gemiciler şevk ve gayrcte (o geldi- ler, Anna, iyi bir yüzücü değildi.. Ancak elinden geldiği kadar boğulmamağa ve sahile yaklışmağa çalışıyordu. o Nehir Üzerinde yüzerek bir hayli mesafe al. mıştı. Bunda cereyanı da tesiri olmüuş- tu. Kalbi ümitle çırpınıyordu. Birdenbire kulağına kaba bir erkek sesi geldi: — Ha gayret, seki iki kürek daha ası hırsak anafora kapılmadan ona yetişece- ğiz. Anna, başını çevirip kendini takip e- den sandalı görünce yıldırımla vurul. muşa döndü. Elbisesi de iyice su içerek ağrrlaşmış olduğundan süyu (dibine doğru gitmeğe başlamıştı. Nebirin üze- rinde kalabilmek için beyhude © çalışı- yordu. Bir aralık gözlerinin kapandığı- nı sandı. Bu #*rada sandal kızın o bulunduğu yere varmıştı. İkinci kaptan elinde bir kanca Yiztn suyun yüzüne O çıkmasım bekliyordu. Anna suya ( batmıştı. Son bir giyrstle çırpındı ve sonra o bayıldı. Fakıt son çırpınışının hızıyla suyun yü züne çikabilmişti. Mülâzim kaptan he- men kancayı atarak onun elbisesine tak & ve sandala doğru çekti, Sonra diğer gemici ile beraber baygın kızı tutarak sandala aldılar. Mülâzim kaptanla ge mici büyük bir (sevinç (içindeydiler. Mülâzim kaptan hemen kız; (omuayene ederek bağırdı: — Yaşıyor. Üç bin #rankı kazandık. Haydi gemiye.. Küreklere şiddetle asıldılar. On daki ka sonra hâlâ baygın bir halde bulu nan Anna gemideki kamarasına Yyatr rılmıştı, Sanşo, vandettiği üç bin frank mükâ- fatı bemen çıkarıp kızı (o kurtaranlara verdi, Sonra: — Çocuklar, bu gece en iyi şaraplar içip eğleneceğiz hemen hareket edelim, dedi. O sirada müsait bir o rüzgâr da çık» meş olduğu için “Gece kuşu,, gemisinin bütün yelkenleri açıldı o ve Gece kuşu bir hayel gibi Tunanın beyaz köpüklü dalga'arı üzerinde sekerek (o ilerlemeğe başladı. : # # Osmanlı devletinin Silstire mubafızt Ahmet İbrahim paşa, Tuna kenarındaki konağında sırmalı bir sedir üzerine bağ daş kurmuş, sigarasından yükselen du» manların havada dağılışını seyrediyor» du, Omuzlarından dökülen geniş samur kürkü dizlerini tamamen kaplamıştı. Karşısında Avrupalı kılığında giyin » miş zayıf bir adam durmakta idi. Üzerin deki elbiselerin eskiliğinden bu adamın hal ve vaktinin yerinde olmadığı anla şilryordu, Paşa, ona sordu: — Hepsi bu kader mr, İlyas Durbar? Paşanın karşısında ezilip büzülerek cevap verdi; — Evet efendim. Ortadaki tehlikeden sizi haberdar etmek vazilemdir. Bul