Haydar, Nezihe Şamileyi kolayca el- de edeceğini zünnediyordu, Fakat, **m olmasını da istiyor değildi, Çünkü bir metresle yaşamanın basit hayatında hu Şi karışıklıkla,, şimdiden tahmin etmekteydi. O zamana kadar konuştuğu pir sok arkadaşları ıştu. Fakar, | pEBisi n kalbinde yeretmii ©* i, Nezihe hakkınd “* Haydar da ilk göze çârpan mütbi$ » kingenlikti. Nezihe ül el civarda yapılabilecek gezmeler, N çin güzel olduğu hakkında izahat 8'* mişti. O da, yegâne erkek olan Haydin çağırarak b — İşte, Bay Haydar, demiğti. 9” hususta sizi benden daha iyi şenvir #*“” bilir. Ne yalan söyli , bizim 90“ ğa çıkmamız pek nadir oluyor. Haydar, Neziheye, kızararak j4“ len izahatı verdi. Akşam vaktiydi ©*-“ kaz canı tıkıldığından bahsert, MÜ" gezme teklifinde — bulundu O G8” layca kabul etti Nezihe hoş bir kızdı. O ga dl i, kadar yı ile yaşıt, yirmi yasında » Y yi terket” anlaştılar ki, artık biribirieçini memeğe başladılar. ş Plâjda, yollarda, ağaçlar aym Arm, bi rr, am turdukları zaman hay: rından gizli tuttakları maceraları! #-. lstrlardı: Haydarın anlatacak bir 17 yoktu, Anadoludaki Htelerden birisi 9” tirmiş, hukuk tahsilini yapmak işit “* tanbula gilesile beraber gelmişti. A“ nin biraz dar olan vaziyetini kurt# için ekalliyet mekteplerinden birind€ hocalık bulmuştu. Neziheye gelince, konservatiYö' gr sirmek Ürereydi. Zaman ramafi gebedir pir İ yeyi terkettiler. Nezihe mediği “bir ıstırapla | kıygynıyord” ilah akıllar versin Çekoslovakyanm Prag Şehrindeki Fransisken tarikatına mensup pap3$ Albert bütün dünyada mevcut kilis& leri ziyaret etmek için on senelik Dİ yaya yolculuğuna çıkmıştı. Yojculs- ğena hâlâ devam etmektedir. BU müddet esnasında kırk sekiz meml€ keti dolaşmış 18 lisan Öğrenmiş ba3İ piskopos ve Piskoposlardan 900 jm3& toplamıştır. aşka inanmıyordu. Bu imansızlığı Hay - darın sözlerinden sonra bile eksilmemiş ti. Maamafih, onu dinlerken başını tas- dik yollu sallıyordu. Pakat, bu hali Nezihenin neşeli olma- #na, bir keçi gibi kayalardan kayalar ra atlamasına mani değildi. Beraberce yaptıkları gezmelerde daima şen, çılgın ca eğlenceye atılmak istiyen bir tavr vardı, Bu itibarla onu evde biraz şıma- rik, biraz da çapkın tanımışlardı. Hal buki, hiç te öyle değildi. Mevsimin güzsi günleri ıslak ve 80- Buk hale gelmeden, eytöl başında sayfi konservatuva- ra başlıyor, Haydar da İzmirdeki akra- balarını ziyarete gidiyordu. Teşrinievvelde tekrar buluştular, kı- sa süren bu ayrılma, biribirlerine karş duymuş oldukları hislefi takviye et - mişti. Sevinçle buluştular, £ beraberce yemek yediler, ellerini avuçları içinde tutmağa müsait olan karanlıkta vecd an larını yaşadıktan sonra sinemadan çıktı lar. Nezihe ertesi gün Haydarın bir ar- kadaşmın Taksimdeki pansiyonuna ge- lecekti. Bunu itiyat haline (getirince, nihayet Haydar kendi başına bir pansi- yon tutmağa kalkıştı, Bu odada akşamları yemek yiyor, si- gara içiyorlardı. Saat on olunca, deli - kanlı Neziheyi gümüşsuyundaki evine kadar götürüyördü. Haydar ona artık beraber yaşamaları nı teklif ediyor, fakat Nezihe başımı sal layarak: — Hayır, diyordu, böyle arkadaş kal- mak daha iyi... Sen hayatımda en çok sevdiğim erkeksin. Daha fazlasını iste- me! ... Genç kız, drvana uzanmıştı. Dalgın dalgın uzun müddet kaldı, Sonra elinde ki sigarayı söndürdü. Haydara bakarak mırıldandı: Haydar yanına 'geldiği zaman, genç kız biraz sükünet bulmuştu. — Biraz dur! Evvelâ, itiraf etmekli- ğim lâzım: Sana yalan (o söylemiştim. O kadar büylük bir yalan değil ama.. Se- ni tanıdığımın ilk günlerinde konserva- tuvar imtihanlarımı hazırladığımı söyle- miştim. Bu da yalant,.. Niçin bu yalanı (o söylemeğe lüzum gördüğümü düşündüm, ve kabahatimi- itiraf etmek istedim. Fakat cesaret ede- miyordum. Bu, sende benim yalancı ol- duğum zannmı © uyandıracaktı. Lâkin, sevgini de kaybedecektim. Fakat, bugün kendimi sana teslim edeceğim bu anda Dana ait her şeyi bilmeni istedim. Ara izda hiçbir yalan - bulunmamalıdır. Konservatuvarda, talebe değil, daktilo- — Sana, hergün altından evvel ser- Sest olmadığımı söylemiştim ; sebebi bu. Nezihe dudaklarımı O Haydarınkilere Uzatmıştı. Fakat, birden gene doğruldu: — Bu kadar da değil! Haydar gülerek: — Daha neler söyliyeceksin! dedi. Genç kız başını delikenimin omuzuna Aayamıştı. Devam etti: — Sana, büyük bir aşkın kurbanı oldu Bumu söylemiştim. Eski bir Aşıkımdan bahsetmiştim. Bu da yalan. — O halde? zi — Kollarında sıktığın sahiden genç bir kızdır. O, bugüne kadar kendini bu hislere karşı dalma çekingen kalmağa sorlamıştı. Fakat, şimdi, hem kendinden bem de senden emin bulunuyor. Haydar ayağa kalkmıştı. Bütün sinir leri gerilmiş haldeydi. Büyük bir mes” vliyet hissi duymaktaydı: — Bu şartlar dahilinde makul olma- miz lâzım sevgilim. Hayatma mal ola - ck bir hata işlemekten kendimizi körür ş#öamız icap ediyor. — Ne zarar? Seni, istikbalimi düşüne miyecek kadar seviyorum. — Fakat, ben düşünüyorum. Haydar genç kıza yıklaşmağa cesa- ret edemiyordu: — Haydi, acıktık; lokantaya gidelim. Nezihe Haydara hayretle bakıyordu: — Ne oluyorsun? Beni sevmiyor mu sun artık? — Seni çok sevdiğim için kendimden korkuyorum. Gel, #evgilim.. Doğru de- gil. Doğrü değil. Taksimde biribirlerinden ayrıldılar. HABER — Akşim posfası e şe Görümlili Tonton amca banyo yapıyor 3 yaşındaki kızı Kaptan Ilafız Ahmet paşa, hacıları götürecek olan gemilerin birkaçını kaybedince, derhal azledilmiş, yerine | Halil paşa getirilmişti . Halil paşa Kıbrıs sularında korsan- ların doksan toplu “Kara cehennem, adı verilen kalyonla çarpışmış, Murad reis bir gün sabahtan akşama kadar bu kalyonun ateşi altında harp et mişti. Bu harpte on Malta gemisinden al tası gaptedildi. Ellisi şövalye “olmak üzere 500 esir alındı. Bunlardan baş-| ka yüz altmış top, iki bin tüfek ele| geçirildi. Halil paşa İstanbul llmanına Kara cehennemi (arkasından o çekmekte olan bir donanma ile müzafferane girdi. Bu galibiyeti tebrik etmek üzere| padişah tarafından bir memur tayin edilmişti. Halil paşa doğru Saray burnuna geldi. Padişahın elini öperek üç tağlu paşalık aldı. Düşmanı kudurtan bu muvaffakiyet yeni muvaffakiyetler peşinden koşma- ğa sevketti, Malta üstadı azami Vi- yankor Portofarinoya beş kadirga| gönderdi. Bunlar, kereste almağa ge- len Bizerda gemilerini zaptedecekler- di, İ Kağirgalar, plânlarında muvaffak olamadan dönerlerken Tunus korsa- nı Kara Sinanm gemisini tuttular.| Floransa donanması muvaffakiyeti daha ziyade ilerletti, Karanlık bir ge-| ce Bisker şehrine hücum ederek etraf!| ateş ve kana boğdu. 1603 yık bir birinci teşrin günü 928 se ne evvel bugün, şehir feci bir manzara AKŞAM POSTASI “DARE EVI Istanbul Ankara Caddesi * Pağta kutusu: İstanbul 214 Telgfat aöreâi ; istanoul HABER Yazı işleri telölonu ; 23413 idare ve lân , 114370 ABONE ŞARTLARI Türkiye o Besehi 1490 Kr 270006. 138 vazo 5 400 - 3. Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Masan Rasim Us Basıldığı yer (VAKİT) matbaasi Nerihe sordu: — Ne zaman buluşacağız? — Sana yazarım. Ertesi gün, Haydar pansiyonu terket- ti. Anasmın bâbasının yanma, yaptıkla- rmdan utanarak döndü. Gene İzmire, aw varma gitti, Neziheyi unut mak istiyordu. Nuh CEM Yazan: 328 sene evvel bugün Bisker şehri kan ve ateşle yuğuruldu 1,200,000 altını muvaffakiyetle Istanbula getiren nalbandın oğlu öküz Mehmet hem Kaptanpaşa oldu, hem de Padişahın üç Niyazi Ahmet ile nişanlandı için de idi. Birçok yerler yanmış. sa- yısız insan cesetleri etrafı doldur- an, Akdenizdeki muvaffaki- yetlerini gittikçe artırmak, buralara bir tek Türk gemisi sokmamak isti- yorlardı. Son çarpışmalar onlara bu cesareti vermişti. M9 Napoli kadirgaları bir gün İstanköy adasma yanaşıp şehri harabeye çevir- diler, Fakat kaleyi bir türlü almağa muvaffak olamadılar. Bu sefer Arna- vuttık sahiline çıkmak istediler. Fa- kat hükümet, düşmanların tahrikâtı- nı keşfetti. Bir takım ahali idam ve bir papasın diri diri derisi yüzülerek Istanbula gönderildi. Venedik tarihleri bunu şöyle kayd- ediyorlar: “Bir papasın derisi soyu- larak içerisine saman doldurulup İs- tanbula gönderildiği gibi İspanyollar- la münasebette bulundukları için hay- Ni hristiyan Arnavut gençlerinin de kesik başları İstanbula ulaştırıldı. Bu hadiseden sonra denizler biraz duruyor gibi oldu. Multa Floransa donanmalarının gece gündüz ve bü- tün sene bekledikleri hadise sessizce nihayete erdi. Mısır donanması iki senelik vergi olan bir milyon iki yüz bin altını Öküz Mehmet paşanın ku- mandasile İstanbula getirdi. İstanbulda albandın oğlu iken haremde terbiye görmüş olan Öküz Mehmet paşa bu muvaffakiyetinden dolayı Halilin yerine kaptan paşa ta- yin edildi ve üç yaşındaki padişahın kızı le nişanlandı Sahnede kanatsız uçan dansöz EK ted : Uçma esnasında sahnenin bütün ışıkları söndürülmekte yalnız sağda gördüğünüz odun ateşi ortalığa kızıl bir aydınlık vermektedir. Prens dö Gal tiyatrosunda bütü Londra seyircilerinden bol bol alkış) toplayan çok mütenasip bir atletik vücuda malik bulunan sarışın İvon havada büyük bir kolaylıkla uçmak- tadır. Genç kadının iki partöneri vardır. Kızın kazandığı şöhretten bunlara pek azı isabet etmekle beraber, bu genç kız bu şöhrete ancak onların kuvvet ve meharetile erişmiştir, Sah- nenin bir başından öteki başına kadar boşlukta kolaylık ve zerafetle uçabil- mesi bu iki partönörin sayesindedir İvon hafif bir kızdır, Ancak 50 kilo ağırlığındadır. Vücudu, lâstik gihi her yana eğilir ve bükülür soyundan- dır. Partönerleri iri yarı, güçlü kuv- vetli birer pehlivandır ve kuvvetlerini ber çün yaptıkları husust idmanlarla muhafaza ederler. İvon havada on iki. metre yüksekliğe fırlatılınca, seyirdi- | ler, korku ve heyecandan nefes ala- mazlar; karş'daki partöner herhangi bir aksaklık yüzünden kızcağızı yere inerken yakalayamaz diye gümbürder, Kızım, sahnede bir baştan öteki bas şa kadar boşlukta kayıp gitmesi ger. çekten görülmeğe değer bir numara» dır. Burada gördüğünüz fotoğraf ts yatro esnasında bir locadan Sunday' Referee gazetesinin foto muhabiri ta- rafından alınmıştır. yürekleri! Otobüs alıyorum Acele olarak 14 - 16 kişilik bir ote büs simak istiyorum. Satmak isti. yı nlerin her gün Sirkeci Bahkesir © telinde Bay Bedriye mliracaatları,