12 Eylül 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 h | b ' " İ T! | ; İ — e. n Ti © Şöer | | | H ha M &ş —— n - | Kenar semtlerin festivalleri (YENİ BA YÖrt kız iklde bir eğilip hatır hatır baldırlarını kaşıyorlar .. Kızlar * beni görünce... $ Bel?—'âiyenjn kırk gün, kırk gecelik ; kew festivali bitti, ama, İstanbulun Üih semtlerindeki hususi festivaller (Ma yeni başladı. (m. * Pazar baktım, tıpkı kaba sakal İstoinin (Basnaya Polnaya) çiftli- b fdaki harmancı kızlar gibi başlarını köşeli örtülerle sımsıkı örtmüş, ,*t“&t baldırlar ve ayaklar çıplak, son- z Çiplak ayaklarım altında tasması toı tarafından asri takunyalı dört kız Zlü bir şosenin üzerinde hem fıstıki " am gidiyor, hem de ikide bir eği- kP iki ellerile hatır hatır baldırlarını AsIyorlar, kızlar beni görünce bu ha- - Şimdi kızcağızların o cicili bicili ve| , tır hatır kasınmadan utanmış olmalı- ' ' b kine çıkıstı: ' t ; — Neclâaaa.. Hep sensin işte buna bep! Sağ baştaki gülerek: — Neye ben sebep oluyor muşum? — Çünkü oradan daha kestirme ge- Beriz diye bizi o ısırganlığın içine sü- "İkliyen sen oldun! Anlaşılan kızlar, kendi mahallele- Piııfİtm o tozlu göseye çıkmak için ya- îan bir ısırganlıktan geçerken bacak- ni isırganlara dağlatmışlardı. iuîOİun sağında, musluksuz olduğu & hiç durmadan akan bir çeşme var- h; Oorada kıranta bir yük arabacısı bh.yVanlanm suluyordu. Kızların ikide , Yere eğilip çıplak ve kıpkırmızı hbmı:la.r içindeki bacaklarını görün- t oda işi çaktı ve yarı ciddi, yarı şa- *Onlara seslendi: ç SA be su vurün bacaklarınıza — bi- * Su vurun ki gecsin kızarıklıkları! En büyüğü ancak on dört yaşında M kızlar gülüşerek çeşmeye yanaş- | '%ı onun hiç durmadan akan boru- 4 minik avuçlarını dayayıp birbir- in çıplak bacaklarına buz ve bil- Bibi suları gülüşmeler arasında ?iştirmeğe başladılar. Derken ara- 1 da buna dayanamadı, gayrete gel- v. "© hayvanlarımnı suladığı koca ko- Bo doldurunca olanca hızile bunların tMĞIIe:-iııden aşağı salrverdi. Artık siz %ı_&rı çınlatan kahkahaları bir gör- İ İydiniz. Zavallı kızların bacaklari- Be şimdi o havai mavi, toz pen- ";ıîm' entarilerinin alt kısımları da Siklam olmuş, eteklerinden sular ki içlerinden sol baştaki sağ başta-, i Jlerini bir görmeliydiniz. HABER — :Akşam Postasr ——— —— ŞLADI süzülüyordu. Arabacı ile birlikte kız- ların kendileri de bu hale gülmeden kı- rilirken birdenbire nereden meydana çıktıkları belli olmayan dört küçük| soytarı oğlan ikişer avuçlarına birden doldurmuş oldukları toz toprağı beriki zavallıların eteklerine doğru savurun- ca dördü de dört nala caddeyi tuttular. renk renk güzelim entarilerinin etek- O tertemiz pırıl pıril yanan güzelim etekler biran içinde sanki üç aydır su sabun yüzü görmemiş bekâr çamaşırına dönmüş- tü. Bazan hayatta da böyle değil midir? İnsanların birbirlerile tatlı şakalarla neşelendikleri, eıvıldaşdıkları bir za- manda bu dört soytarı oğlan gibi dört kötü ve ne idiği belirsiz muzip çıkar. o neşeyi, O cıviltiyi insanların ağızla- rından burunlarından getirir.İşte size kenar semtlerde yeni başlayan hususi festivallerin birinci numarası.. Alın bu da ikincisi: Şu on dördü kız, ikisi oğlan, birbir- lerine yaslanmış çocukları görüyorsu- nuz ya.., İşte bunlar da söylediğim festivalin ikinci numarasını gösteri- yorlar. Bunlardan en ön sırada ve or- tadaki başlıklı kız gelin, onun önünde ve elinde çelenk tutan en küçük oğlan da güveydir. Solda, elinde bir şeker paketi tutan ve bir Çinli yahut Tibetli kâhine ben- Tiven de bunların nikâhlarını kı_vaf—.cıkE olan nikâh memurudur. Bunlara soru-; yorumz I — Çocuklar ne| yapıyorsunuz? — Festival pıyoruz! — Ne festivali? — Gelin güvey festivali! — Yanmızdaki bu sivri *sakall, gözlüklü, — takyeli herif kim? Nikâhımızı kıyacak papas! — Bü zamanda hiç papaza nikâh kıydırilır mı? — Ayrılması ko lay olsun. diye böyle — yapıyoruz. Hem biz şakadan festival gelin gü- veyi olüyoruz. ya- Neden sonra biraz ilerideki kilisenin zangocu geliyor, bunlara bağırırken çocuklar çil yavrusu gibi kaçışıyorlar. Meğerse zangoç öğle uykusuna dalm- ca çocuklar kiliseden gelin başlığı ile zangocun cübbe, külâh ve gözlüğünü çalıp kendi aralarında festival düğü- nüne kalkmışlar. Bu da işte size kenar semtler festi- valcilerin ikinci numarası.. Alm bu da ücüncüsü: Elinde saksı, ağzında cıgara, başm- da fotr şapka ile yüzünüze bakan bu bayan Topkapının meşhur bayan (Sultan) ıdır! Oralarda kâh kahveci, kâh, aşçı, kâh bakkal, kâh uncu, kepekçi çıraklığı, kâh arabacı yamaklığı, kâh bahçıvan yanaşmalığı yapan bayan Sultan Niğgdeli samancı Ligor ağa isminde ölmüş bir adamın| kızıdır. O civarda Sultan dediniz miydi tanımıyan yoktur. Yürümekte, koş- makta, taş atmakta, ağaca tırman- makta, futbola şüt çekmekte, ata, eşe- ğe binmekte, araba kullanmakta ve çalıştığı kahvelerde, — Şekeeeerli biilir. Okkalı gel! diye bağırmakta değme erkeklere taş çıka- ran bayan Sultan festivalin son günü bu kılığa girmiş, eline de bir ortanca saksısı almiş, o civardaki kahveleri birer birer dolaşıyor ve kendisine: — Kız bu ne kıyafet böyle? dDiye soranlara pastaval (festival) yapıyorum! diyordu. Kenar semtlerin bu hususi festival- lerini anlatırken size garip bir şey da- ha söyliyeyim : ' ŞN BAA aa RUE Aksi tesadüf Gezmeğe gideceklerdi. Kadın ha. zırlanıyordu. Kara haber getirâiler: — Kocanızı tramvay çiğnedi. Za. vallı vefat etti. Kadın telaşlandı: — Hay allah müstahakını versin. Tam da gününü seçti, bugün gezmeğe gidecektik! INN | & T K” V Ş PAZAR GÜNÜ PLAJDA Dalgınlık Tramvayda caketinin cebini karış tıran birisini yakasından tuttu: — Hırsız! yan kesici! Öteki yakasını kurtarmağa çalı. şarak izahat verdi: — Affedersiniz, yanlışlık oldu . Benim de tıpkı sizinki gibi ayni ku. maştan bir caketim var dal — Şu tarafa doğru bir gidelim. De niz orada galiba! Çare Meşhur İngiliz muharriri Ber . nard Save bir doktor sormuş: — İsmimin insaniyet hadimi ola. tnınması için ne yapmalı? Aldığı cevap şu: — Bundan sonra hiç bir hastayı tedaviye teşebbüs etmeyin! rak | wı | hi İzahata lüzum var mı? Tanıyan ta- mir! Aşk Genç kız kendisine kur yapan de. ' likanlıya sordu: — Hiç bir menfaat düşünmeksi bir kadiını sevebilir misiniz? Delikanlı cevap verdi: Ğ — Menfaatım öyle icap ettiriyor sa tabit! zin Geçen hafta köprü üstünde göğüs- Ş — V Va. 4 KA Amaan İIntikam Kohenle Salomon yolda giderler. ken önlerine çıkan bir küçük ço. cuk bağırdı: — Voyvo! Voyvo! Kohen koştu, çocuğu yakaladı. Fakat —döğmedi. Bilâkis — cebinden on kuruş çıkararak ona verdi ve yü. rüyüp gitti. Salomon bu işe şaşmıştı, sordu: — Seninle alay etti diye mi çocu. ğa para verdin? — Evet, intikam almak için! — Anlıyamadım! — Bunda anlıyamıycak ne var . Çocuğu şimdi ben döversem belki ba. bası flan gelirde başıma iş açmış olu. yi B Fakir, fakat namusluydu. Yolda giderken çok kiymetli olduğunu tah min — ettiği bir bilezik bulmuştu. Er. tesi günü, bunun zengin bir diş ma. cunu fabrikatörünün karısına aid ol. duğunu gazetede — okuduğu ilândan anladı Hemen fabrikatörün yanına giderek — bileziği verdi. Adam sevinmişti, bir kahve ısmar ladı. Sonra yanı başırdan bir diş ma. cunu alarak: h — Buyurun, dedi, bir hat'ram olsun, Fabrikamız mamülâtındandır. Adamcağız fena halde sukutu ha. yale uğramıştı. Yüzünü — buruştura . rak: satmıyorsunuz ! rum. İyisi mi para verdim. O da şim. di önüne gelene böyle bağırarak para alacağını umacak ve elbet birinden da yak yiyecek! leri alaca hamailli başları mavi, yeşil, eflâtun, penbe takyeli, arkalarında yine rengârenk entariler, başlarında rengârenk takyeler ve o takyelerin üzerlerinde yine her renkten kordelâ- lar, fiyangolar, armudiye altmları, türlü türlü mücevherler ve yanlarında çarşaflı, mantolu, başları sıkılı anne- leri, ablaları bir de zenci bacılarile ge- çen dört beş sünnet çocuğunu gören antika bir arkadaşım kulağıma eğilip bana ne dese beğenirsiniz? — Buraya Belediye festivalini sey- retmeğe gelen ecnebiler korkarım ki bunları da festivalin ayrı bir numarası sanmasınlar! OÖsman Cemal Kaygılı | Birinci âlim — Benelerce uğraştık- tan sonra nihayet bulduk. İkinci âlim — Evet, lâkin bu sırada keşfimizden hiç bahsetmiyelim, Gaze- telerin birinci sayfaları hep İspanya havadislerile dolu, sonra -iç saufalara atarlar! : Af kanunu Muhasebeciliğe talip olan, fakat hüsnühal şahadetnamesi gösteremiyen adama müessese sahibi sordu: : — Ayni müessesede beş sene mü. temadiyen kaldığınızı — söylüyorsu . nuz, Sonra nas:l çıktınız? — Âf kanuniyle! Ressam — Bu tabloyu size kataloğ fiyatının yarısına satarım. Çok ucuz değil mi? Müşteri — Kataloğ yirmi kuruş ol- duğuna göre on kuruşa pek bahalı de- ğgil! Tedavi Doktor hastayı muayene ettikten sonr: — Sigarayı bırakmalısınız! dedi. — Sigara kullnmam doktor! — O halde içkiyi brrakmalısınız! — İspirtolu içki kullanmak âde. fi tim değildir. Su ve sütten başka içki bilmem! Doktor gülümsedi: — Anlaşılıyor, o halde çapkın. Irktan vazgeçmelisiniz. Hasta cevap verdi: — Kat'iyen doktor! fevkalâde masumane bir hayat geçirmekteyim! Doktor fena halde hiddetlendi: — Seni nasıl tedavi ederim ben? menedecek hiç bir itiyadın yok kil larına güvenioyr musun? Ucuz saat — Ucuzca bir saat aldım azizim. — — Nsıl iyi işliyor mu bari? — Fevkalâde! kırk dakikada bir — saat kaydediyor.! Kadın — Bugün hava pek kapalı - Erkek — Belki kadınlara ders ver- mek istiyor. e J Berberde terinin yüzünü üç defa kesmi* - çıa. düncüsünde — müşteri hidd- dı $ — Bari bana da bi: USUW kendimi müdafaa edeyim.* v üü aei — İyi ki, dedi, mezar taşı yapıp —— | | Ko — Bü muzipliği yaparız ama bacak- —| İ ç| L d ei aZ Te di z Hı | Ki F e “Acemi berber traş ederken _ı;;,; :

Bu sayıdan diğer sayfalar: