idareli ve ucuz S0- ğuk hava . dolabını buldu ya, artık dün- yaya bile metelik ver- diği yok!. FRiGiDAiRE ucuzluğu ve son derece idareli olması sa- yesinde her eve girdi ve hayatımıza karıştı. Bugün, FRiGiDAiRE Soguk hava dolabına sahip olan bir kimse her ne pa- hasına olursa olsun FRİGİDAiRE den vazgeçemez. N yaz sıcaklardan bunalmayınız. luk su.arla, ağırlaşmış yemekler'e midan'zi bozmayınız. AZ hastalıkiarından kendinizi ve çocuklarınızı koruyunuz, vs bir FR.GIDA'RE alınız. İGİDAIRE EE ıç BY GENERAL MOTORS BOURLA Biraderler ve Şürekâsı Galata: Hezaren caddesi —Beyoğlu: İstiklâl caddesi Ankara: Bankalar caddesi— İzmir: Gazi bulvorı, Her dolabın üstünde hakiki FRİGİDAiRE'in alâmeti veSATİEnin bütün şubelerinde, olan Bu markaya dikkat eğri vi 144 di ve ta uzaktan gelen bir sesi din- ler gibi bir vaziyet alarak: — Jan mı? diye fısıldadı. Evet... Belki... nediyorum. Fausta daha şiddetle tekrarladı: — Jan! Dük dö Kerviyye! Snizüma evvelâ sarardı, sonra dimdik olarak kendisine uzaktan gelen ve gittikçe yakıxlaşarak da: ha iyi anlaşılan seslere doğru ku- lak verdi... Korku ve ıstırap karışık! bir şekilde: , | — Bu isim, kimin ismidir? de di. Saizümanın bu hal! o kadar a Cınacak vaziyetteydi k* Faustadan başka kim olsaydı, kadına yap makta olduğu bu işkenceden vaz» geçerdi. Fakat, Fausta daha hâ- kim ve daha yumuşak tir sesle ce- Yap verdi — Sevgilinin ismidir! Jan dö Kerviyye, kocan olacak adamın is- midir... Kendine şöyle bir bak! Bu İsim söylenir söylenmez nasıl titri- Yorsun.. Hatıranı yokla, Leonor!.. Çingene ağır ağır Favstanm ya- mma geldi, onun sözlerini kendi kalbinden çıkıyormuş şibi dinli yordı, Çükü kendi düsünceleri de mun aynı idi, Bir toz yığını altın da kalmış gibi olan müfekkeresi $imdi yığından sıyrılıyor gibiydi. âusta yanma gelen Saizüma- min ellerini yakaladı ve hararetle: —Dileiim? 1.38 m İZİN Evet... Bu ismi işittim zan! MAĞLÜP FAUSTA anlar ne kadar mesuttun. Eski Montegü otelinin balkonundan « nun gelmesini beklediğin zaman ları düşün! Saizüma heyecanla: — Evet, evet... diye mırıldandı. — Düşün! O seni kollarının ara- sına nasıl alıyor, buselere boğu- yordu. Sen de ona itimat ediyor dun, ondan şüphelenmekten ise ölümü tercih ederdin... Saizüma inler gibi cevap verdi: — Evet... Öldü!.. — Leonor, Leonor dö Montegü! Bunlarm hepsi doğrudur!.. Jan dö Kerviyye sana tapıyordu, fakat bilmiş ol ki, o da senin kadar ıstı- rap çekti. Bilirim, bana bunları bizzat kendisi söyledi, bütün çek- tiklerini anlattı. Seni daima sev. miş... Şimdi de seni ar'yor... Onu görmek istemiyor musın? Saizüma bu sözlerden sonra he- men ellerini yüzüne götürdü. San. ki gözlerini, önünde parlıyan çok şiddetli bir ışıktan sak'amak isti- yordu. Bir an içinde #azinin ka» rışık Katıraları parça parça gözü- nün önünden geçti, bunlar kafa- smda yerleşerek yeni düşünceler meydana getiriyordu. Kardinali gördüğü iik gündem beri kafasını tırmalıyan düşün. celer Şarl Dangulem ile Pardaya- nı gördüğü zaman daka ziyade artmıştı. Simdi eğulanmie alan Jan dö MAĞLÜP FAUSTA gömeimiş olan ihtiyar b'r kadın Fa- ustayı görür görmez derhal yerin- den fırladı ise de Faustanım bir işa- retiyle tekrar yerine oturdu. Fausta gördüğü bir iskemleyi teklifsizce alarak ihtiyar köylünün! yanına çöktü. Gülerek ve kadının büktüğü ipliği işaret ederek: — Ne kadar erken işe başlıyor- sunuz? dedi. — Ne yapalım madam, artık ih- tiyarladım. Her dakika ölümü bek- liyorum. Halbuki bezler çok paha- Ir... Ben ise öbür dünysya pek fa- kir gitmek istemiyorum. — Yapmakta olduğunuz işle, sözleriniz arasmda ne münasebet var? — Münasebet şu ki kefenimi dokumak için iplik büküyo- rum... (1) İhtiyar, Faustanm bu sözlerden! müteessir olmasına v> hayret et- mesine alık alık bakaral devam et- tü: -— Madam, sayenizde, verdiği» niz para ile kefenimi halis keter» den yapacağım gibi geri kalanı ile de gömülmem için yapılacak âyi- nin bedelini peşin olarak verece- ğim ve kızımın yakındı doğuraca* ğı çocuğa lâzım olan şeyleri alaca- ğım. İhtiyar evvelâ ölüme, sonra da TI) O zamanın kadınları ke- fenlerini bizzat kendileri vi lard ığı doğuma ait işleri düşünüyordu. Fausta kapıldığı garip tesiri gi meğe çalışarak: — Size biraz daha para verece ğim, bu suretle doğacak çocuk da sıkıntı çekmiyecektir... dedi. — Hazreti Meryem sizi takdis etsin!.. — Amin! Şimdi bena söyleyi- niz, size ısmarladığım şeyi yaptı» nız mı? — Evet madam. Bize saadet ve refah getiren ziyaretinizdenberi oğlum, çingene kadının peşinden ayrılmıyor ve emrettiğiniz gibi kendini göstermiyerek kadını as dım adım takip ediyor. — Çingene o zamandanberi bu- ralardan ayrılmak istemedi mi? — Hayır, mütemadiyen şu mu- kaddes manastırın etrafında dola» şıyor... Karnı acıktığı zaman bura- ya geliyor; akşamları da kendisi- ne yaptığım ot yatakta yatıyor. Zatrâliniz böyle mel'un bir çinze- neye karşı gösterdiğimiz alâkadan size karşı olan bağlılığımızı anlı- yabilirsiniz. Köylü bu sözlerden sonm bir haç çıkardı, Fausta da onu taklit etti. 5 — Çingene nerede? İhtiyar köylü bilmediğini anla. tan bir hareketle omuzlarını kal dırarak cevap verdi — Horozlar öterken gitti. tepe