< aslak olmayan bir köşesini bularak göz- “lerini silerken: — Pek ayıp ola" cak Nuri! — Ne münasebet canrm! Alacağını istemek neden ayıp oluyormuş? — Hiç olmazsa birkaç gün bekle » sek.. — Kocası öleli daha bir hafta bile olmadı. — BHer şey sıcağı sıcağına yapılmalı.. Nuri bir şeye kar rar verdi mi, artık onu bundan alıkov- mak imkânsızdı. Ka rıst bunu bilmekle beraber gene srar ediyordu. Lâkin - rartı bu sefer de kocasını kızdırmaktan | başka bir işe yaramadı, Nuri kapıyı vu [ rarak çıkıp gitti, * $ & Nezahet ağlamaktan — kıpkırmızı o muş gözlerle Nuriyi karşıladı: — Beni hatırladığınıza ne kadar mem nün aldüm bilseniz.. Öyle yalnızım ki.. Zavallr kadın çok zayıflamıştı. Nu ri acıdı, hattâ bir aralık alacağını iste: mekte tereddüde bile düştü. Arkadaşı: nan fakir olduğunu, karısımna bir şey brr rakmadığını biliyordu. Üç ay evvel borç verdiği üç yüz lira kendisi için mühim bir para sayılamazdı. Hem — vaktile are kadaşı, ufak bir miras aldığı zaman ona| börç vermiş, böylece şimdiki servetini kazanmasına yardım etmişti. Lâkin bu düşünceleri çok sürmedi, para hrırsr üstün geldi. Bir aralık fırsat düşürerek söze girişti: — Acaba size hiç bahsetmiş miydi? Aramızda ufak bir hesap vardı. Ben bu- mu hıç mevyunhahs etmezdim ama onuün Tuhunun müuazzep olacağını bildiğim * çİN... Sözünün arkasını getiremedi, keke- ledi ve sustu. Kadın sordu: —— Ne gibi bir hesap? Kocam bana bundan hiç bahsetmemişti. — Bana üç yüz lira borcu vardı. — Üç yüz lira mı? | — Evet. Üç ay evvel almıştı. Verdi- ği senet yanımda, göstereyim. Nezahet, kocasının bu — çoök samimi arkadaşına hayretle baktı: — Lüzumu yok efendim. Sizin sö | zünüzden şüphe mi edeceğim? Nuri ellerini oğuşturarak etti: — Düşündüm ki bu srrada kocanızın hesaplarını tanzim edeceksiniz, bu mese- leyi şimdiden öğrenmeniz faydalı olar cak. Nezahet avucunda tuttuğu mendilin devam — Fakat, diye mırıldandı, bu para: yı ödemek, hele şimdi, benim için im- könsr! — Üç yüz lira canım, pek te Fevkalâ- de bir para değil.. Sizi üzeceğini bilsey- dim hiç haber vermezdim, fakat.. Nezahet sözünü keati: — Bu parayı şimdi size — iade ede mem. Lâkin Nihadın evrakını karıştırır ken bulduğum bir senet var; o da tam üç yüz İiralık.. Size bu senedi vereyim, tir tahsil edersiniz. İçeriki odaya geçti ve biraz elinde bir kâğıtla döndü: — Ben tanımıyorum, Kâmil ismin” de biri imiş. Adresi de yazılı.. Bir saat sonra, senetteki adresi bu- lunan evin kapısını çalıyordu: — Kâmil beyin evi mi? Kapıyı açan genç ve güzel Bir kadın cevap verdi! — Evet efendim. — Siz onun zevcesisiniz değil ımş — Evet! Hayır.. Ben onun bir arka" daşıyım ! Genç kadın Nuriyi, üç odalı “ük apartımanın bir odasına aldı. — Kümil beyi ne zamam görebilirim? — Ziyaretinizin sebebini lütfederse sonra küçü- | Murf bu ısrara biraz şaşmakla heras» — Elimde bir senet var da.. Nihat beye . verilmiş bir senet.. Nihat beyi herhalde tanırsınız ? Cenç kadın heyecanlandı: — Nihat mı? Geçen gün ölen mi? — Ta kendisi.. — Kendisini tanır mıydınız — Nasıl tanımam? En iyi arkada” şımdı. Kadın gözlerinde * beliren yaşları sildi: — Zavallı Nihat.. Ne iyi kalpli bir a- damdır.. — Evet ne diyordum, bende Nihada verilmiş bir senet var da Kâmil beyin verdiği bir senet.. Üç yüz İlralık.. Genç kadım birdenbire irkildi: — Üç yüz lira mı? diye sordu, üç yüz lira ha? — Evet, üç yüz lira, Kâmil beyin imzasile.. — Siz Nihadım akrabası — mısınız? — Hayır! Demin söylemiştim, bir — Peki âma bu paârayr gelip benden istemenizi anlayamıyorum. — Ben de zaten sizden istemiyorum, | Kâmil beyden istiyeceğim. — Fakat.. Size açıkça söyliyeyim: Kâmil bey diye kimse yok, — senetteki imza uydurmadır. Nihat bu parayı bar na vermişti. Nuri yüzünü buruşturdu. Şimdi va- ziyeti anlamıştı. Bu kadın Nihadın met" resiydi. Parayı ona vermek Üzere almış. tı. Karısı borc aldığını duyarsa — parayı nereye sarfettiğini ona izah edebilmek için böyle bir senet uydurmağa — lüzum görmüş olacaktı, sordu: — Peki ne yapmak fikrindesiniz? — Vallahi bilmem efendim, Nihat bu parayı bana borç olarak vermemişti. Vermiş olsaydı bile benim — bunu öde" meme maalesef imkân yok. * * * “Muhterem Nezahat hanım. Dün verdiğiniz senedi Kâmil beyin evine götürdüm. Söz aramızda zavallı- yorlar. Size iade ediyorum. Bir gayret ederseniz bu parayı bulacağınız muhak, kaktır. Cevabınızı beklerim, hürmetler.,, Karısına sordu: — Nasıl? Mektup nazikâne değil- mi? Hem kadının çirkin olduğunu yaz- makla iyi ettim. Zavallı Nezahet — öğre nirse öyle üzülecekti ki.. Ve Nuri böylece kolaylıkla vicdane nt susturduğu için müsterih olarak kal" kıp işine gitti. Nakleden: Fahire Muallâ ber cevap verdi: 8000 liraya satılık bisküvi fabrikası Üsküdar Selâmi Ali efendi mahalle- sinde Acıbadem caddesinde — 322—328/ numaralı 353 metre murabbat zemin üze- rinde ve yüzü 32,60 metre uzunluğunda' iki kat kâgir bina ile içindeki tııgilızl Vikras markalı sabit makineleri ve otoı' matik fırını birlikte satrlacağından dahı: fazla malümat edinmek ve — fabrikayı. görmek için isteklilerin Üsküdar tradive . Çamlıca caddesi 33 sayılı evde fıbrih] sahibine başvurmaları. Hıtırnlınm nnlıtın EFDAL TALAT Yazan: İHSAN ARİF Kumandan Rikatson Hat, gizli çalışmamı nihayet sezer gıbz oluyor | Bu sırada Anadoluda Yunanlı- urla yaptığımız harp en kızgın evrelerini geçiriyordu. Anadolu- n garp mıntakası yarı yarıya iı—ı ilâ edilmişti. Düşman, her gün vHraz daha ilerliyordu. Düşman er yerden, bütün dünyadan mad- İ ve manevi surette yardım görü- ordu. Biz yalnızdık. Fakir, ya - 'alı, parasız ve parçalanmıştık. Şerefimiz, istiklâlimiz için, canı - mızı dişimize takarak kuvvetimi- Zin son zerresini sarfediyorduk. En ümitsiz günlerimizdi. RİKATSON HAT'IN ŞÜPHESİ Kumandan Rikatson Hat, son zamanlarda nasılsa benim gizli mesaimi sezinsemişti. Dolayısiyle benim, teklif ettiği işi nasıl bir ha- leti ruhiye ile kabul ettiğimi, biraz geç olsa da anlamış bulunuyordu. Fakat bu his onda zaif bir şüp- he halinde kalmıştı. Beni çok se- viyordu. Çünkü onun yabancı bir memlekette, bu çok nazik ahval ve şerait içerisinde ehemmiyetli olan işini muvaffakiyetle idare et. mesinde kısmen âmil olmuş ve kendisine karşı dürüst karakterli bir insan gibi hareket etmiştim: Eğer böyle olmasaydı, bir şüp- heden ibaret kalsa bile beni ele vereceği muhakkaktı. Çünkü İngi- lizler, dünyada, casuslukta en ile- ri gitmiş, bu mesleğin hakiki üs- tadları olmuş millet bulunmaları. na rağmen kendilerine karşı çalı - şan mukabil casusluk teşkilâtın - dan şiddetle nefret ederler Bir akşam, Rikatson Hat'la be- raber daireden çıktık. Galatasa. raya doğru yaya olarak yürüme- ğe başladık. Bir kış günü idi, So- kaklar karla örtülü.. Etraf tenha.. Paltolarımıza bürünmüş, kolkola Yürüyoruz, Rikatson Hat, Tepebaşı bahçe- si parmaklıkları arasında Haliçin ve İstanbul tarafımın kar altında. ki manzarasımı göstererek dedi ki: — Çok güzel memleketiniz var. Türkler, böyle güzel bir dün. ya köşesini başkalarına kaptırma. mak için mücadele etmekte haklı- dırlar. Cevap verdim: — Kumandan, umum? harpte mağlup olduk, Fakat bu, bizim i. çin bir şerefli mağlubiyettir. Çün- kü siz de bilirsiniz ki, bu harpte bir (Çanakkale) vardır. , Bu ikinci harpte hayat ve iş tikbalimiz hesabına en son kozu. muzu oynuyoruz, Fakat bu top- rakları başkalarının elimizden a- labilmesi için, Türk vatanında eli silâh tutan herkesin ölmüş bu- lunması lâzımdır. — Türklerin merd, muharip insanlar olduğunu — işitmiştim.. Memleketinize gelerek siz'nle ya kından temas ettikten, Türk hal. kımı tamamen tanıdık'an son'a sizin hiç te arlatıldığı gibi barbar. fena, medeniyet düşmanı insanlar Zaten ben sizin necip karakterli bir insan olduğunuzu öğrendikten sonradır ki, amiyetinizde bir vazi- fe kabul ettim. — Sözlerimin samimi olduğu- na inan! Eğer memleketimden dı- şarda yaşamağa mecbur kalsay- dım, İstanbulu tercih ederdim., Burada lâfı birdenbire değiş - — Afdâl, sen bahriye mekte- | tirdi: binde okuduğunu ve zabit namze di olduğunu söylemiştin değil mi? — Evet, kumandan. — İşitiyorum ki, birçok zabit- ler ve münevver Türkler Anadolu ya kaçarak milli kuvvetlere ilti medin? Harbetmeğe musun ? — Kumandan!.... Sözümü kesti: — Pardon Efdâl. Sözümü yan- lış anlama! Senin memleketine bağlı bir genç olduğunu biliyorum Bazı hallerin gözümden kaçmıyor Soruyorum ki, Anadoluya git- meğe lüzum yok mu? İstanbulda da yine onlar hesabına yapacak işler bulunabilir mi? Eğer böyle bir vaziyet varsa, benden sakla - ma, Sana yardım edebilirim. — Size itimadım var kuman. korkuyor dan. Ve hiç bir şeyi sizden gizle-| mek aklımdan geçmiyor. Fakat İstanbul ile Anadolu arasımda bü- tün münasebetlerin tamamen ke- silmiş bulunduğunu siz benden i yi biliyorsunuz. — Efdâl, onu bildiğimiz gib', İstanbulda Kemâlistlerin gizli teş- kilât yaptıklarımı ve Ankaraya muntazaman istihbarat raporları gönderdiklerini ve bu raporlarla, Ankaranın, karşısında bulunanla- rın, hasastan bizim hareket ve ka- rarlarımızı muntazaman öğrendi- ğini de biliyoruz. Sana şunu da bir dost gibi haber vermek isterim ki, bu gizli teşkilâtım elemanları an- laşılmak üzeredir. İz üstündeyiz. Galatasaraya gelmiştik. Cevap vermeden dinliyor, müthiş ayaza rağmen sıkıntımdan ter döküyor dum, Rikatson Hat, devam etti: — Belki onlardan tanıdıkların vardır diye söyliyorum. Bu sözle - rim bir dost ikazıdır. (Tecahülü arifane) den gel - mekten başka çare yoktu: — İşimden başka bir şeyle olmadığınzı öğrendim. — Hakkımızdaki iyi hislerini | ze teşekkür ederim İmmındım!l AA rİABER AKSAM POSTASIİ DARE EVİ Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : İstanbul 214 Telgraf adresi; Istâanbul HABER Yazi işleri telofomu 2307? idare ve llân : 24370 ABONE ŞARTLARI Türkiye Eenebi Senetik *400 Kr 2700 Kr. 6 âaylik 12230 . ..0 » 3 aylık 800 , B00 « * aylık o x 300 4 İLAN TARİFESİ Ticöret ilânlarının satırı 12,50 Rasmi ilânların t0 kuruğtur. Suhibi ve Neşrıyat Mâdârü: Hasan Rasim Us k&ııldıjı ver (VAKIT) matbaası | farkıma varmış olduğum hak ediyorlarmış... Sen niye git - | tas da halka ait hukuki mesail ile meşgul değilim. Benden başka "| kimsesi olmıyan annemi bıraka - | madığım için İstanbuldan ayrıla- — madım. Gizli teşkilâta gelince ne | böyle bir işle, ne de öyle gizli iş- | lerle alâkadar olanlarla başrm — hoş değildir. Çünkü erkekleri ta - | mamen asker olan bir ailenin ço | cuğuyum, kendim de asker terbi- —| yesi aldım.,, ğ Bir sarhoş Rus, muhaveremizin — burada kesilmesine sebep oldu. | Bu suretle, Rikatson Hat'ın benim | için çok tehlikeli olan iskandili boş çıktr. Yoksa, birkaç zaman - danberi benden şüphelendiğinin İngiliz zabitinin bu plânlı konuşmaları | karşısında eninde sonunda ağzım- dan bir şey kaçırmaktan çok kor - kuyordum. Votkayı ve kokaini | fazla kaçırdığı için birkaç adım | ilerimizde, karlarla örtülü kaldı - rrma boylu boyuna uzanan sarhoş ' | Rusa yardıma koştuk. Ve zehir- | lendiği anlaşrlan bu mülteciyi bir hastahaneye yatırdıktan sonra bi- | ribirimizden ayrıldık. O gece sa- | baha kadar uyuyamadım. Acaba İngilizler isi cakmışlar mı idi? (Gizli teşkilât) haber almmıs ve elemanları öğrenilmiş mi idi? Benim vaziyetimden nasıl ha- beraber olmuşlard? Beni ele ve- ren kimdi? Bu çok sıkıntılı ve uy- kusuz geçen geceden sonra bütün — bu suallerin cevabımı bulmak için ' çalışmağa başladım. Fakat çok geçmeden anladım ki, henüz kor- kulacak bir vaziyet mevcut degıl— ğ di. Rikatson Hat, yalnız benim | vaziyetimden şüphelenmiş, fakat | bana karşı hakiki bir dost duygu- ' ları taşıyan bu adam, bu şekilde | müuhtemel mesaime karşı müsa » mahakâr olmaya karar vermişti. — li; Krukerdeki zabitler arasmda i ı! İ bölümü yapılmıştı. Kolonol Ballar, umum zııbıl:aı askeriye kumandanı idi. Mülâzım Rikatson Hat onun maiyetinde | bulunuyor ve memleketin asayişi- ni alâkadar eden bilümüum husu « — sat ile meşgul bulunuyordu, Kolo- — nel Balların ikinci yaveri olan Yüzbaşı Çapman sırf Kruker da - — hilinde idari işlere bakryordu. Ü- çüncü yaver olan Yüzbaşı Difrey- # k | | | ! alâkadar bulunuyordu. Şu vıziye-_,ff te nazaran, beni işlerim noktasın- dan en fazla alâkadar eden Rikat- son Hat idi. Binaenaleyh, ben | genç ve hüsnüniyet sahibi dostu » | mu kuşkulandırmadan o kanal « — dan işlemeğe gayret ediyordum. YAKALANAN BİR RAPOR Fakat, insan istediği kadar dik. — katli ve basiretkâr olsun, ııtedığıa kadar adımlarını ihtimamla ve ho- sapla atsın... Bazan hayatta aklı gelmiyecek aksi tesadüfler oluyor. İşte, asıl o zaman, hayatın ekseri- ya çok tehlikeli olan bu ıurprızle- ri karşısında metin, soğukkanlı u ü tedbirli olmalıdır. Yoksa i M okkanın altına gidiverir. — Va (Devamı var