Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
i hut saadet müjdesi gibi derhal-or- y O bir eser yazın, mısralarınızı ka- 30 MART — 1936 HABER — Aksam postası — Türk anaları dâhi şair doğurmakta kısırlaştı mı ? Bunu söyleyenlerin ağızlarını yırtarız! Fakat heyhat!.. “Ceb takvimi ,, cereyanının şairleri arasından ne BRodler, ne de Puşkin çıkacaktır ! Sütunumu bugünlerde edebı-! yat ankasının münakaşalarına: fazla hasrettiğim için, okuyucula- I rımın canını sıkmaktan korkuyo- rum. Fakat, edebiyat ne kadar du- mura uğramış, ne derece kavrul- muş - ve kurumuş olsa, ge- ne bu adı — çıkmış — yosma eskisine gönül kaptıran, bu u- ğgurda sınıflarında dönen mektep- ten çıkarıldıktan sonra da zanaat tutamayan, tufeylileşip ana baba ve hısım ahbap bütçelerine bar o- lan genç fertlerimiz var... İşte, bir edebiyat meselesi olarak değil de, böyle bir içtimaf mesele olarak cep takvimi şairlerinin halini mev- zuu bahsetmek istiyorum. Bunlar, sanıyorlar ki, şiir yaz- mak için, — değil milli ve yaban- cı seleflerin eserlerinden haberdar olmak, değil bir kültürü benim semek — hattâ ana dilini bile ge- reği gib! sökmeğe ihtiyaç yoktur: Yazdığı cümleler tutmryabilir im- Tâ yanlışları mubahtır ve fikir in- sicamma, “mana istimaline,, lü- zum yoktur... Yapbılacak şey, sanki sadece şu- Hlkaa Ca ltAkyimi, büyüklüğünde ki, vapur tren tar'fesi gustosunda- ki eserini neşredersin ve artık bu cemiyete karşı vazifen bitmistir! Âlem seni — arkeolosların müs- tehaseleri tetli': ettiği gibi — te- tebbua ve sana adetâ akıl sır er- mez bir antika kıymeti vermeğe mecburdur! Bu umulan paha — maazal- lah -—.biçilmeyince, ekşimiş bir surat takınacaksın: — Biz yazıyoruz amma, onlar anlamıyorlar... - diye kabahati za- manın neşir ve propaganda vası- talariyle uzaktan yakından alâka- dar bulunanlara hücum edecek- " sin. Nitekim, işte bakmız, genç şair- ler'mizden biri, bana cevap verir- ken ne->diyor: “Size yemin ederim ki; Eğer bizim içimizde bir Puşkin, bir Bodler, bir Dostoyeüski ayarında eserler vereceği şimd'ki yozıların- da bu meshurların ilk yazılarında- ki alâmetlerden daha kat'i ve vâ- zıh alâmetlerle sezilmesi mümkün oları arkada':lar olgaydı ve kendi sütunlar'yle komşu sütunlarda yaz- salardı bile yine farkında olmıya- caklar, yine “edebiyatımızda bir şey vok, bir yen'lik yok, We bir yeni ktymet belirmiyor...,, şeklin- deki sövlenmelerine devam edip duracaklardı.., Ne yazık ki, bunun hakikate uygun olması kabil değil... Bir şairin zuhuru yahut milletin hatı- rasında ebediyen yer edecek bir manzumenin yazılması ned'r bi- livoı- maürgrrmtrz 7 F.ıkî devîrlerde tecrübeleri defalarla yapılmıttır: Zindan kilitleri arkasııda sakla- sanız b'le, bunların şöhretleri, bir. nebi sözü gibi. felâket haberi ya- talığa yayılır. Hele siz ağıza alınmaya değer pidan kovsak, onlar gene pence- reden içeri girecektir. Hiç kimse- nin hiç kimseyi körletmek, hattâ şişirip dâhi yapmak haddi değil- dir! Ben meşrutiyette Tevfik Fik- retin şiirlerini yazdığı zamanı bi- lirim. Bunlar, daha basılmadan evvel, şaşılacak bir sirayetle her- kes tarafmdan işitilirdi. Yanımı- zâ her yaklaşan münevver cebin- den bir kâğıt, bir defter çıkarır. yahut buna da hacet kalmaksızın, hafızasından okumağa başlardı. Dinliyenler de, — şimdi cep takvimi şairlerine yapıldığı gibi — istihfaf veya istihza ile gülmezler- di. Büyük bir coşkunlukla dört kulak kesilirler; ezberlerler, kop- ya çıkarırlardı ve eser. kısa bir zaman içinde, milletin malı olur- du. ' Hakiki edib, sesini böyle duyu- rur işte... Suriyenin halk şairi Huneyn'i bütün eserleriyle tanımıyan bir tek yurtdaşı yoktur: Köylü kadı- nından, köşebası sarrafına kadar onu sever ve okurlar... Tabiatiyle ayni- mazhariyet. yüksek münevver edibler için ka- hil değildir. Fakat onların da bü- yük cevheri münevver sınıf için- de ayni şekilde tasdik olunur ve şöhretleri gene “icmar ümnet,, ka- zanır ... Binaenaleyh, genç şair merak etmesin: Bir takım rüşeymi Puş-| kin'lerimiz, Bodler'lerimiz. Dos- toyevski'lerimiz heba olmuyor Heyhat... Her hangi bi'r gencin yahut bir yaşıdımın bir istidadı olduğuna kanaat getirince onu kendi karile- rime elimden geldiği kadar tanıt- mak icin gayret sarfettiğime dair muhtel'f misaller vardır. Fakat kâtip bile olamıyanları şair diye ilân edemem. Buna - rağmen ümit- siz değilim: Elbette bu fitret dev- ri uzun sürmiyecek, simdiki genç- ler arasından da. daha sonrakiler- | | den de dâhi ed'bler çıkacaktır. Türk analarının büyük sair doğur- makta kısırlasmış olduğunu kim iddia ederse ağzını koparırız! Böy le bir kültür. müncisini hepimiz dört gözle bekliyoruz... Genç şair başka noktalara do- kunuyor: 1 — Vâlâ Nürettinin fıkrasını da “Fikir yürütüşü,, savmanızı ar- kadaslığınızın b'r cemilesi sayıvo- ram. Klâsikleri öne stüiren B'r cüm- leden baska neresinde ne fikir yü- rütülüyor? 2 — İKkt'lAl görmüs memlePetle- rin coşkun hanasında vıNarca kal dıktan sonra ben şairlikten — vaz- gecmi'şim. 3 — İnkılâbın nasıl terennüm e- dileceğine dair görüşlerim varsa orları söylemeli imişim. Pek âlâ!... Üç noktaya da ce- vap vereyim: 1 — Nasreddin Hocaya karısı: “Misafirlerin yanında büvük lâf et!,, demiş. Nasreddin Hoca da Dün Romanyadan gelip Ankaraya gitti Göçmen işleri hakkında yapılan müzakere netice- sini hükümetle bildirecek Bükreş elçimiz Hamdullah Suphi dün Romanya vapuriyle Romanyadan şehrimize gelmiştir. Elçimiz göçmen işleri hakkında diyor ki: “— Göçmen işleri hakkında Romanya hükümetiyle aramızda cereyan eden müzakerelerin neti- cesini hükümetimize arzetmek ü- zere Ankaraya gidiyorum. Orada on gün kadar kaldıktan sonra tek- rar Romanyaya döneceğim. ÂAn - laşma etrafındaki izahatı bu an - laşma esasları hükümetçe tasvip edildiği takdirde verebilirim. Göçmenlere ait zati muamele- lerin, emlâk ve arazi satışlarının teşekkül edecek muhtelit bir ko - misyon tarafından Romen hükü - metine devredileceği ve Bank nas- yonal tarafından bunların kıymet- lerini bildiren makbuzların da bilâhara Türkiyede aynen ödene - ceği, bu emlâkin Romen hüküme- tine devri mukabilinde memleke - timize Romanyadan kereste, gaz. katran ve şeker ithal edileceği ha- berleri doğrudur. Yalnız bu kı - sımlar yeni anlaşmanın teferrüa - tındandır. anlaşma yapılmıştır. Dediğim gibi Ankaradan dönüşümde bu husus- ta daha fazla tafsilât verebili - rim.,, Hamdullah Suphi bu akşam Ankaraya gidecektir. SÜNESİN GOĞUBU 5,19 NF _"G:HH: i "0 424 12,19 15,51 18,33 20,08 — 4,06 * O,51 5,47 0,2012,00 1,33 9,33 GEÇEN SENE BÜĞÜN NE OLDU? 30—3—936 Hitler — Avusturyanm Al manyaya İlhakmı zaruri görmektedir. Venizelosa suikast yapanlar — Atina ağır ceza mahkemesi tarafımdan beraet ettirilmiş lerdir. Amerika harp bütçesini arttırmıştır. tenbihi tutup davetliler gelince, lüzumlu lüzumsuz: “Deve! Fl! Dağ!,, nevinden büyük sözler sar- fetmiş... Aynen o hesap: Genç şa- ire nazaran “Klâsik! Romantik!,, demeden fikir yürütülmüş olmu- or.. Nitekim cep takvimi şairle- ri; “Mehtap! Füsün! Şadırvan!,, demeden de şiiri, şi'r olmaz sanır- lar... Meselâ şu Nasreddin Haca fıkrasını anlatmam onlarca ne â- di, ne âdi! 2 — Ben Rusya seyahatimden sonra, hakikaten artık şiir yaz- maktan vazgeçtim. Çünkü küçük yahut orta kırat şair olmaktan bir şey çıkmıyacağını anladım... Bü- yük şair olmanm şeraiti cep takvi- Bükreş _Içimiz 'Daha birçok' hnıuııt üzerinde Talebe bı'rlı'ğı'nin köycülük kolu toplandı Konservatuvar muallimierinden bir kaçı gençlere mili: oyunları öğretecek Millt Türk Talebe Birliği köy- cülük kolu üçüncü — kurultayını dün Eminönü Halkevinde yapmış- tır. Kurultayı birlik reisi Hüse- yin açmış, kurultay başkanlığına Tıb Fakültesinden Suat seçilmiş- tir. İlk olarak bir müddet evvel köycülük kolunun İzmir havali - sinde yaptığı seyahat — etrafında görüşülmüş, Tahsin, İsmail Hak - kı, Sadık, Hüsey'n, Nihat Mesut Ali bu yaz yapılacak seyahatlerin Gaha verimli olabilmesi için fikir- lerini, düşüncelerini söylemişler- dir. Senelik faaliyet görüşülürken, Tahsin, birliğir milli oyunlarımız hakkındakibir teşekbüsten bahset- miştir. Verilen izahata göre bir- lik milli oyunlarımızın gençlere öğretilmesi ve oyun havalarının armonize edilmesi 'çin konserva- tuvarla görüşmüştür. Bu temas neticesinde konservatuvar mual - limlerinden birkaç kişinin arzu e« den gençlere milli oyunları öğret « mesi kararlaşmıştır. Tramvaydan düştü Sirkecide Karadeniz otelinde o- turan Gaziantepli Sabri Çenberli- taşta 140 numaralı ikinci mevki Maçka — Beyazıt tramvayından inerken düşmüş, başından yara- lanmıştır. Yem verirken .. Beyoğlunda Ağaçeşmesi soka- ğında sekiz numaralı ahırda Ku- ruçaylı Ahmet beygire yem verir- ken hayvan ansızın kolunu isir- Her zamarnrıki gibi Beş'ktaş sahasındaki maçtan çıkan Pera — Şişli klüplerine men. sup seyirciler Akaretler caddesin- den giderlerken kavgaya tutuşmuş lardır. Zabıta vaktinde yetişmiş, kavgacıları ayırmıştır. Bunlardan Ajen, Nurtar, Yorgi yakalanmış, karakola götürülmüstür. Yarım saat diye Şehzadebaşında bisikletçi Meh- met Veysiden cuma günü üç ço- cuk birer bisiklet almış, yarımşar saat gezeceklerini söylemişlerdir. Üç gün geçmesine rağmen çocuk- lar hâlâ bisikletlerini getirip sa- hibine vermemişlerdir. Zabıta bu —çocukları aramaktadır. Basından yaralandı Kocamustafapaşada — Sebzeci sokağında 20 numaralı evde otu- ran T4 yaşmda Yusufla ağabey'si İsmail evlerinin damlarını tamir ederlerken bityük bir direk Yusu- fun başına düşmüş, ağır surette yaralanmış, hastahaneye kaldırıl- mıştır. ge K Y S SST S AĞA LT A DUT AÇT LKT LAG mi şairlerinden hiç birinde — bu meyanda Londrada edebiyat tah si! eden genç şair de — yoktur. Tavsiyem: O da ayni intibahla avdet etsin, meselâ ben nasıl mü- tevazı bir gazeteciliğe memnuni- yetle katlandımsa, o da iyi oku- muş bir edeb'yat, bir tarihi edebi- | yat hocası o'sun ve yurduna hiz- mete çalıssın... 3 — İnkılâbın nasıl terennüm edileceğine gelince, onu yukarda hahsettiğim kültür müncisi genç- ler vanacaklardır. Muhakkak olar hir şev varsa eski cömerlerin âsir okumaları bahilinden i»lçılâbın te- tennüm edilemiyeceğitir. (Vâ-Nü) Kadınlar asker olmamalı Kadınların da asker olması lehine u. yanan cereyana karşı, Suad Derviş şu çok makul sözleri söylüyor ve yanız kadınların değil, şimdiki Türkiyenin sulhçü hissiyatına da tercüman oluyor: Ben de kadınım. Tam manasile kadı. ö i Ve kadın olduğuki “çin hayatta bir kere'asker olmak isteğini kendimde bul. madım. Hele her ne pahasına olursa ol. sün harbetmek ve harpde vurmak - ve vurulmak istemedim Kadının vazifesi sulhta çalışmak, e. ğer elinden birşey gelirse sulb için ça. lışmaktır. Dünya erkeklerinin gözüzü kan bürüdüğü bu zamanlarda sulh için savaşmak kadmın insanlık karşısında. ki en büyük borcu olmak haline geliyor. Aciz ve sıyanetsiz insanların Üstüne ö. lüm saçılmamasını temine uğraşmık lâzım. Heyecan ve hamlelerimizin bu. ralarda mezcedilmesi doğrudur. Erkeklerin düştüğü dalâlete biz de mi düşüyoruz? Biz de mi vurmak, vu . rulmak istiyoruz? Eğer vurulmağa hevesimiz varsa, harpte vurulmıyalrım. Harp olmasın di. ye icap ederse canrmızı feda edelim. Çünkü sulhu korumak gayesile öl. mek, içtimat fonksiyonu ne olursa olsun insani hüviveti bir anne, bir kızkardeş, bir kız, ve bir maşuka olan kadına en yakısan ölümdür. Hitlerin teklifleri ve biz Hitler, muhtelif fırsatlarla ınnıı ilân ,etmiştir ki? *“Fransaya hücum el:numüimî Mıı. savi şart'ar dahilinde benimle konuşur. sanız, yirmi beş senelik sulhü temin i. çin müzakere edelim..,, Fakat, böy'e söylerken hep kendi garbmı kast. etmiş, yine muhtelif fırsatlarla şarki, yani Sovyetleri ve diğer — dostlarımızı tehdit etmiştir. Bu münasebetle bugün. kü Akşamda, şu cazip fıkrayı okuyo. ruz! Eğer Hitler Avrupa sulhü için ha. kikaten müsbet tekliflerde bulunursa, ve bilhasSa yalnız garbi Avrupa için de. ğil, şark Avrupasında da emniyeti tes's edecek teklifler yaparsa, bunları red. detmek, Âvrupada karçasalığı devam ettirmek mesuliyetini ne İngiltere, ne Fransa Üzerlerine alamaz'ar. YÇŞERRTİNTNgygyggayoHlAİİTNNa n varaygaATAR Va gayaa v TEPİPMAayagayı D gç 7 23 nisan Çocuk Bayramı haftasımın ilk günüdür. Yavrularımızın bayramı için hazırlanınız.