Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Medeniyetir. ölümü Dakikada üç yüz bin kilometre sürat FF le giden fezada iler —— lemekte devam edıı yorlardı. Kadın , sevinçle haykırdı: — Dünya!.. Düm ne dört ay ayrıldık" / tan sonra nihayet * dünyayı tekrar gö « receğiz! edi sene dört ay Ama hakikatte öyle mi ya? Aynş doğru çıkarsa dün ğ— yayı büsbütün de * FF —— taynıtı — nazariyesi ğişmiş bulacağız. Çünkü ona göre muh- telif süratlerle mesafe kateden kimseler için geçen zaman hiç bir vakit ayni ola maz, Bu nazariye mucibince bizim için yedi sene dört aylık zaman yüz sene demektir ! Dünyaya artık iyiden iyiye yaklâş- mışlardı. Erkek: — Dönebileceğimizden pek de emin değildim! diye mırıldandı. - — Beni takip ettim; — fakat beri de döneceğimizi hiç ummüuyordum. Hesapları o kadar muntazam, âlet" leri o kadar mükemmeldi ki nereye ine- ceklerini bile şimdiden kestirmişler, için de bulundukları muazzam fişeğe ona gö re istikamet vermişlerdi. Kendi memle- ketlerinin merkezine inmeği istiyorlar * dı. Erkek, fişeğin dünyaya — indiği za « man hasıl olacak müthiş sarsıntıyı önler mek Üzere bir takım âletleri karıştırdı. “—Düğmelere basarken kadın korku ve deh dünyada — gefle'haykırdı: — Aman! Burast dünya değîl! — Nasıl olur canım! Hesaplarımız mükemmel.. Kadın tarassut âletinimn başında dik- katle inmeğe hazırlandıkları yere bakrr yordu,ısrar etti: — Hiçbir hayat eseri görünmüyor; ne nebat, ne İnsan... çukurlardan ve ka- yalardan başka bir şey — görmüyorum. Eyvah şimdi anlıyorum: Ölü bir seyyar reye İniyoruz. Fişek yere inmişti, Kapısımnı bin ih- tiyatla açtılar ve alışmış olmadıkları pis kokulu ağır bir hava — fişeklerinin içini doldurdu. Önlerinde göz alabildiğine ağaçsız. yeşilliksiz geniş bir ova uzanıp gidiyor" du. Civarda bir tek ot bile yoktu. Eğer hakikaten dünya üzerinde idiyseler bile burası artık dünyanın iskeletinden baş- ka bir şey olamazdı. Demek ayrıldıkları gündenberi dünyada yüz sene geçmişti? Şu halde Aynştayn'ın nazariyesi doğru çıkıyordu. — Bir tek kuüş bile görünmüyor. Erkek hüzünle başını salladı: — Evet! Dünyada hiç bir hayat esev ri kalmamış! Gökte yeşil renkte garip bir takrm bulutlar rüzgârın tesirile sürüklenip gi- diyordu. Fakat görünür de bir tek kuş bile yoktu. 'Tekrar yola çıkmaları — imkânsızdı. Hattâ şimdi nerede olduklarımı bile bik miyorlardı, artık hesaplarıma itimatları kalmamıştı. Kayalar arasından zahmetle ilerle- diler. İkide bir dönüp — fişeklerine bakr yorlar, mensup oldukları — medeniyetin bu yegâne eseri artık tek — melceleri ol duğu için onu gözden kaybetmemeğe ça" lışryorlardı. — İnsan kafaları! Kadınm bu feryadı üzerine, yerde bir izi tetkikle uğraşan Yerde bir çok insan iskeletleri yığılıydı. O civarr araştırmağa başladılar. Birden elleri sert bir cisme — dokur — Güu. Taşları kaldırdılar. Altından pastan delik deşik olmuş bir kasa çıktı. Ayrıca |— bir taşla vurarak deliklerden birisini bü- yülttüler. Erkek elini sokarak içeriden bir tomar kâğıt çıkardı. Yazıların bir ktsmı hemen hiç okün- müuyordu. Fakat karıştırdıkları kâğıtla" rın bir tanesi oldukça sağlam — kalmıştı. Üzerindeki yazıların kendi dillerile yazıl mış olduğunu anladılar. Bir kayanın üs tüne oturarak birlikte okumağa başladı lar: f PAZAR — “Harbin başladığı haberi — kimseyi şaşırtmadı. Bu ihtimal senelerdenberi o kadar çok mevzuu bahs edilmişti ki her kes harp başladığı zaman senelerdir sü. ren “harp çıkacak mı?,, — teranesinden kurtulduğu için âdeta sevindi bile! Lâ- kin bu his çok devam etmedi. Herkes işin deheştini az vakitte kavradı. Bu akşam düşman tayyareleri şehrin üzerine geleceklermiş. Tehlike işaretleri verildi, bütün siviller yeraltındaki sığı naklara koştular. PAZARTESİ — Düşman tayyarele | - ri dün gece şehre hastahk — mikropları| saçan bombalar attılar. —Şehrin alçak mantakadaki mahallelerinden biri zehir. H gaz tabakasile baştan başa — örtüldü. Radyoların verdiği haberlerden, memle- ketin bütün büyük şehirlerinde vaziyetin ayni olduğunu öğreniyoruz. CUMARTESİ — Harp ilân edileli bir hafta oluyor. Bütün dünya milletleri iki grupa ayrılarak savaşa iştirak ettiler. PAZARTESİ — Dehşet! Bütün şe hirler üzerinde kesif zehirli gaz bulutla rı dolaşıyor. Yeraltındaki sığınaklarımız dan dışarı çıkamıyoruz. SALI — Mahvoluyoruz! Dışarıdaki havayı tasfiye ederek sığınaklara hava temin eden âletleri bozan — yeni bir icat yapılmış, havasızlıktan boğulacağız ga- liba! PERŞEMBE — Muharip iki grup devletler arasında mütareke imzalandı. Fakat şimdilik — sulh — şartları meve zzuu bahs bile değil, — Dünyanın en büyük âlimleri beynelmilel bir kon- feransta toplandılar; dünyanın her tara- fını saran zehirli gazları defetmek için bir çare arıyorlar. Boğucu gazlar yeşil renkte birer bulut halinde dünyanın et rafını sardı; arzın cazibesi dolayısile bü. tün canlı mahlükları tehdit ediyor. Kıyamet herhalde bu olacak! Zehir- K gazlar artık sığmaklara da nüfuz et- meğe başladı. Bütün insanlar, deliklerin de mahpus kalan fareler gibi zehirlenip ölecekler,,. Notlar burada bitiyordu. Kadın: — Medeniyeti mahvettiler! diye söylendi. İkisi de, medeniyetin bir mezarlığı şeklinde uzanan bomboş araziye ümitsiz bir nazarla bakarak iç- lerini çektiler. Nakleden: Fahire MUALLA Hatıralarını anlatan * EFDAL TALÂT —31- Yazan; İHSAN ARİF | edilip erkek — köştü.| TEŞEKKÜR — Çaocuğum Yorgo- yu büyük bir hastalıktan kurtar - dığından dolayı Yüksekkaldırım- da Doktor Gabay'a a'lenen teşek- kür ederim. Annesi Panayot M. Eliso İşte, bunun için, kızın teklifin! düşünürken evvelâ ondar şüphe edilemiyeceği —noktasını tahlil ettim. Kızda şüpheli hiçbir vaziyet bulamadım. Fakat belki bir gün onun yüzünden başım bir felâkete girebilirdi. Yardım tekli- fini red mi edeydim? Bu başladığım işin akamete uğ- raması demekti. Çünkü onun bana edeceği yardım çok kıymetli ola- caktı. Onun bize vereceği malümat- tan azami surette fayda temin et- memiz pek muhtemeldi. Onun va- sıtasiyle Entellicens Servise gi - den ve o servisin merkezinden ge- len bütün raporları elde edebile- cektik, Bu vaziyette kızım bu teklifini reddetmem, bindiğim dalı kes- memle müsavi bir lııreket olmaz mı idi? O gün akşam üstü Raziyi bul - dum. İşi anlattım: — Ermeni kızıyla işi ilerlettik. O iyiden iyiye bana abayı yak - mış... Bugün işler üzerinde açıl - mak istedi. — Vaziyetini nasıl öğrenmiş? -— Önü - bilmiyorum. - Yalnız “(senin bir gizli ' derdin var. Bana itimat edebilirsin) dedi. Ve bu sözleri söylerken çok samimi bir hali vardı. Görmüş, geçirmiş ve hayatta tamamen pişmiş bir adam olan ar- kadaşım gülümsedi ve: — Benim de başımda aşağı yur karr buna benzer bir iş var. Giriş- maceralar da geçireceğiz. Kızı iyi idareye çalış. Her halde ondan is- tifade ederiz,, dedi. O gün, güzel daktiloya karşı çok samimi davrandım. Ö, üzerin- den kesilmiyen sıcak ve ateşli ba- kışlarımdan pek mütehassisti. Gece, Razi ile buluştuk. Tenha bir köşeye çekilerek Matmazel T... den ne şekilde istifade edebi- leceğimizi görüştük. Evvelâ, ben kıza nasıl açılma- İr idim? Her şeyi açık olarak iti- raf etmek mahzurlu olmaz mı idi? Sonra, kızı gizli işimize karış- tırmakla onun da hayatmı bizim- kilerle beraber tehlikeye koymuş olacaktık. Binaenaleyh — ihtiyat tedbirleri almak yve çok dikkatli davranmak icap ediyordu. Razi şu fikirde bulunuyordu: — Bu kız seni delice seviyor. Binaenaleyh, yapacağı fedakârlı- ğın hududu olmamak iktiza eder. Kendisine tenha bir köşede açıl; kolonelin yazdırdığı bütün yazıla- rın birer kopyasınmı iste... Yazıları her akşam buluştuğunuz zaman sana gizlice versin... Fakat, buna mukabil dairede mümkün olduğu kadar biribirinizle az temas edi - niz ve şüphe uyandırmamağa ça- İışmız.,, Ben arkadasımın fikrine şu noktadan taraftar görünmiyor - dum, Gözünü aşk ve ihtiras bürü - tiğimiz iş icabr hayatımızda böyle| müş dahi olsa tecrübesiz bir kız- dan bu kadar tehlike dolu bir fe - dakârlık beklemek doğru olamaz- dı. Kızın, kendisinin bana göster- diği zaaftan istifade ederek yapa- | cağım bu teklifi insafsızça bula - cağını ve kabul etmiyeceğini zan- nediyordum. Razi ise aksi müta - leada bulunuyordu: Bu gibi işlerde hissiyatla hare- ket etmeğe taraftar değildi. Ele geçen fırsattan ne kadar mümkün.- se o kadar fazla faydalanmağa bakmalı ve işe (insaf) nazariye - sini karıştırmamalı idi. Vaziyeti - miz, düşmanın vaziyet ve kararla- rı üzerinde azami istihbarat ran - dımanmı göstermemizi âmir idi. Binaenaleyh, elimizi — saokmağa muvaffak olduğumuz bu gizli ha- zineden ne kadar çok malümat çıkarabilirsek işimizde o kadar muvaffak olmuş sayılacaktık. - Münakaşamız uzun sürdü. Ni- hayet Razinin düşündüğü tarzda teklifte bulunmaya karar verdik. Ertesi günü erkenden daireye gittim. Matmazel T... benden bir- az evvel gelmişti. Masasmın ba - şımda saçlarını düzeltirken — bul - dum. Odada kimse yoktu. Kısa ve ant bir öpücükten sonra kulağına eğildim ve şunları fısıldadım: - — Bana geçen gün “Sende bir dert var. Benden saklama... Se - nin için her fedıkirlıh yaparım,, demiştin. — Evet! — Bu sözünde duruyor mu - sun? ; — Duruyorum. — İcabında tehlikeyi, Fedakâr- hk diye düşünemediğin fenalıkla- rr da göze alabilecek misin? Gözleri önünde beyaz kâğıtla- ra dikilmişti. Düşünmeden, başmı kati bir hareketle salladı: — Senin için her şeye razıyım, — Eline gelen yazıların birer kopyasını bana vereceksin. Fakat hepsini... Hiç birini saklamadan.. — Bunları ne yapacaksın? — Güzelim! Bunu ne sor, ne de düşün.. Yalnız bana yardımı yapıp yapmıyacağına karar ver- mek için sana on dakika müsaade ediyorum. Yapamıyacaksan bu konuştuklarımızı unutalım. Sey - gimiz ve aşkımızla bu işin hiçbir alâkası yok. — ÖOn dakika düşünmeye lü - zum yok, İstediğini yapacağim... — Kendine güveniyorsun de - mek?... — Evet sevdiğim müddetçe her şeye karşı cesaret duyuyo - rum. — Sevmediğin zaman ne ola- cak? Güldü: l — O zaman ikimiz de ölmüş bulunacağız... Minimini ellerini öptüm, Min- netle, teşekkürle öptüm. Çünkü; yapacağı işin ehemmiyetini müd- rikti. Ve karar verdiği zaman her şeyi düşünmüş, her ihtimali gö - zünün önünden geçirmişti. oğlu methalinin karşısında bulu e nan pasajın içindeki Bulgarm meyhanesinde buluştuk. En köşe- — deki masaya yanyana oturduk. — Kopya kâğıtlarını cebimden çı * kardım ve birer birer tercüme &. — derek Raziye verdim. Bu suretle — öğrendiklerimizin hepsi takip e. — deceğimiz yollar için ehemmiyetli — malümattan ibaretti. Razi bu mw vaffakiyetimizden dolayı çoeuk gibi seviniyordu. matr İstanbuldaki milli ajanlara bildirmekten ibaret kalryordu. Bu haberler üzerine almacak tedbir ve kararları onlar kendi araların" j da hallediyorlardı. ü Ermeni kızımım kanaliyle İngiliz - lere ait içinde çalışırken, diğer taraftan da, yeni memuriyeti dolayısiyle artık mühim işlerle meşgul olma- — ğa başlamış olan kumandan (Rie — katson Hat) dan istifade etmeğe — uğraşıyordum. VOŞ yana idi. Sabahm saat sekizinden — gece yarısma kadar yanmdan aye rılmıyor, yaptığı bütün işleri adım — ı_ adım takip ediyordum. Buçok genç ve güzel huylu İngiliz zabi- — tinin eline geçen işler içinde bizimi — çok işimize yarayacak malümat — bulunuyordu. Ve ben bunları ko « "_ Herşeyi bu kıza itirafetmek acaba mahzurlu olmaz mıydı. Şimdi, Mısırda, müreffeh bir aile hayatı yaşıyan bu güzel kızın büyük ve feragat dolu aşkımı hâlâ taziz ederek hatırlarım. Matmazel T... hemen o akşame _ı.:_, dan itibaren işe başladı. Paydosa —— beş on dakika kala odama geldi. Ve kimsenin bulunmamasından işt. — tifade ederek, koynundan çıkar - — dığı kopya kâğıtlarını acele acele cebime doldurdu. O gece Razi ile Tünelin Bey': 3 Çünkü artık Miralay Balla.rm i merkezden aldığı bütün emirlerle î kendisinin verdiği direktifler gü — nü gününe elimize geçiyordu. ve büyük bir muvaffakiyetle gö « Matmazel T... işini aksatmadan % rüyordu. Kimsenin şüphesini cel » — betmiyorduk. Benim rolüm, bütün bü malü - ğ Ben bir taraftan, sevgilim olan — istihbarat şebekesinin — Kumandanla odalarımız yan « — - HABER AKSAM POSTASI 'DARE Evi İstanbul Ankara Caddesi ' Posta kuütüsü : İstanbul 214 —— Telgraf adresi; Istanbul HABER Yazı işleri telofomnu : 23872 idare ve llân , : 243870 ABONE ŞARTLARI Türkiye Eenebi d00 Kr. 2700 Kr. 730 | 400 », 150 » İLÂN TARİFESİ Ticaret ilânlarının satırı 12.530 | Raesmi ilânların 10 kuruştur. Senelik 8 aylık | 3 aylık * âylik Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us , Basıldığı yer (VAKIT) matbaası