Hara haydut “ X9un harikulâde maceraları Bil MESELESİNDE ARAMIZDA UR - BiL MUHAKEM! Sizi NEŞELİ GÖRUYO.|—————— | BiLiN NEREDE oLoy |İBiZ HAZIRIZ Ea Ae is HİÇDE DE ŞAHİTLİME | | |Rura 3OR3.BiL MAKİ ŞİMDİLİK | İĞUNU X:9 Bin. İJEMİR BEKLİ R MERA KıMYe i i DESEKTİR... YOR... BU iŞ; HALİ. S5 - ETMEK LAZIM... Klee ğ SIZE SONRA ? EMİR VERİRİMİ £ BİLİN X19 TARAFIN- PAN SAKLANILDIĞI MEYDANA ÇIKTI. - KARA HAYDUT BENDEN KORKUYOR vE BENİMLE KARŞILAŞMAK İSTEMİYOR... BEN BİLİN NERADE OLDUĞUNU BİLİYORUM ON- LARA SÖYLEMEK 19 KocAmı iyi Mkorrma| ONA Hiç BİR MUHA FA SENDE EY So EDİN 12 24 ÜİKENDİNİ a ADAM KAŞIR NIN CEZASINI ONA ANLA'TIRIZ DitnipE KARA HAY. A KARŞI KARŞI. YA GELİRSİN.. Göz Hekimi Dr. Şükrü Ertan Cağaloğlu Nuruosmaniye cad. No 30 (Cağaloğlu Eczanesi yanında) Salı günleri meecanendir.. Telefon. 22566 Büyük Piyangosu Şimdiye kadar binlerce kişiyi zengin etti 6. cı keşide 71 Nisan 936 dadır. Büyük Ikramiye 200.000 Liradır Bazı kimseler tarafından piyango bilet numaralarını havi cet Ürolog — Operatör veller tertip edilerek ihtiva ettiği bütün numaralarda iştiraki tazam Bevliye Mütehassısı mun etmek üzere satış yapıldığı ve alâkadarlara bilet verilmeyip Kraköy — Ekselsiyo mağazası! yalnız bu cetveller verildiği işitilmekledir. azra yen Bu Suretle yapılan satışlarda Direktörlüğümüzün alâkası olma 2 den& © kodar. Tel: 41235 diriyi, dığını sayın halkımıza bildiririz i Çıplaklar içtimai bir dâva, meraklı bir macera, özlü bir san'at Ne zaman, nerede ? Kemal özsan Bünhü yakında öğreneceksiniz / 94 FAUSTA FAUSTA 5. miş, bir kaç kere tokmağı vurmuş tu. On dakika kadar koridorda karma karışık bir takım sorgulara boğulduktan sonra nihayet Faus -! tanın yanıma çıkarıldı. Fausta çingeneyle uzun uzadır- ya konuştuktan sonra şu emri ver- di: — Şimdi bana Prens Farnezi bulsunlar, Konuşma bittikten sonra Bel - goder sarayım bir odasına götürü- lerek kapı üzerine kapandı ve a - nahtar kilidin içinde iki kere dön- dü. Çingene böyle bir şey ummaz- ken hiç karşı gelmemiş buna razı olmuştu. GE Dam Jilbert Viyolettayı soy - muş, ötesini berisini uğmuş, yata- ğma yatırmıştı. Viyoletta bu sayede kendine gelebilmişti. Metr Klod tekrar odaya girdi- ği zaman çocuğun gözlerini aça” rak düşünceli, dalgın bir halde durduğunu gördü, Acaba ne düşünüyordu. K'od oda içinde iki adım at - m "ken birdenbire rengi uçmus bir halde acıvla gülümsiyerek durdu. Kendi kendine: ,, 07 Mutlaka kendisinin bir cel Ame olduğumu düşünüyör! DE Sporda. "* v a - U yum çalış! Bunları dü şünme, artık kurtuldun. Şimdi yalnız uyuman ve din - lenmen lâzımdır. Yarın sabah gün doğarken buradan kaçacağız. Anlıyormusun? Hayır, hayır.. Hiç bir şey düşünme... Sus. Yalnız şu- rasını bil ki, bir kere Paristen çı- kalım ötesi kolay. Ondan sonra istersen hiç yüzüme bakma. Ser- bestsin. Viyoletta birkaç kelime söyle - mek istedi. Fakat Klod ortadan kaybolmuştu. Yalnız O hıçkırığa benzer bir inilti duydu. Bütün ge- ce, gözleri açık kaldı. Hep düşün- celi, hareketsiz, ufak ve solgun elleri göğsünün üzerinde çapraz - lanmış bir halde olarak, binlerce şey düşünüyordu. Güneşin ilk ışığı odaya süzü « lünce Viyoletta yerinden kalktı. Gidip bir koltuğun üzerine otur - du. Elleri biribirinin içinde, başı gövdesine düşüktü. Bu anda Klod odadan iceriye girdi. Seyahat el - bisesini giymişti. Biraz sevinçli görünmeğe çalışıyor ve gülümsi «- yordu. — Birkaç dakika sonra güzel bir araba gelecek, Dam Jilbertle birlikte ona bineceksin! Dam Jil berti hatırlıyorsun değil mi? Bel - ki de unutmuşsundur. Onu yalnız bir iki kere görmüştün. Hem o za- man sok | çüktün. Neise işte şimdi onunla, yolculuk edeceksin. Ben ata bineceğim. Korkma ba - kayım... Şu tabancaları görüyor musun? Ya şu küçük hançer?.. Önüme çıkmak istiyenin vay hali- ne! Viyoletta titrek bir sesle: — Yola çıkmadan önce sizinle biraz görüşmek isterim, dedi Klod sarardı: — Benimle görüşmek mi isti- yorsun? Viyoletta tasdik yollu başını salladi. Klod kendi kendine: — Bunu zaten biliyordum Bu zaten böyle olacaktı. Bana ne di- yecek? Benden korktuğu, ölümü, benimle birlikte gelmeğe değişe - ceğini söyliyecek... Ya ben ne o - lacağim? Ölmek!... Kendimi öl - dürmek!... Buna cesaret edemem, Oh, korkuyorum, Ölümden değil ölümden sonrasmdan korkuyo - rüm... Dedi. Viyoletta susuyordu. Gözlerini Aşağıya indirmişti. Hâlâ titriyor - du Klod son ve ümitsiz bir gayret- le gülümsiyordu. Kendisine göre çok tabii fakat hakikatte bir hırık tıdan başka birşey olmıyan bir sesle: — Söyle bakalım. Madem ki bana sövliyeceklerin varmış. Ba . va bak, Ben sanryorum ki... Der - ken birdenbire iki dizi üzerine e“ktü, Viyoletta bu koca vücvdim önünd: asıyle kavrandığını sira » rek titredi. Klod, âdeta inler gibi: — Beni din'e benim de sana söyliyeceklerim var. Her şeyin daha önceden bilinmesi doğrudur. Bırak da anlatayım. Yahut anlatmağa hiç olmazsa çalışayım. Susma! Yerindenkı » mıldama. Evet; ben adam öldür » düm, Böyle sararma yavrucuğum. Sonuna kadar beni dinle... Sana ne dedim, unutmadın değil mi? İstemezsen ne yanına yaklaşırım, ne de sana bir söz söylerim. Ben sadece bir evin kapısmda nöbet bekliyen bir köpektim. Allah seni bana verdiği sıralarda benne yaptığımın farkında olmiyarak cellâtlık ediyordum. Mahkeme ke- ni çağırıyor veya bir emri gönle“ riyordu. Bazan Monfokonda, ba- Zan Grev meydanında, bazan da Trahovar'da yahut başka bir yer“ de mahküm bana teslim ediliyor. du. Ben ötesini düşünmiyordum, Benim âletim ip ile balta idi. İşte bu kadar... Daha ne söyliyeyim, Babam, büyük babam, ve onun babası, hepsi cellâttılar. Ben de cellât oldum. Bu ailemizde baka» dan oğla geçen bir sanattı, Sözle: rini söyledi. Viyoletta bütün bunları bir söz söylemeden ve biç kımıldanma - dan dinlemişti, Klodun yüzü acı » nacak bir haldeydi. Ağlıyordu. Farkında olmadığı halde yaşlar