24 Mart 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

24 Mart 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Baş tarafı dünkü sayımızda — Geniş balkona çıkmıştık. Ufukta kaybolan güneş, ortalığı ancak göklere akseden ziyası ile aydın- latıyordu. Sordu: — Jan dö Limu yaşıyor mu? — Evet! — Onu tanıyor musunuz? — Tanıyorum. — Bana ondan bahsediniz. — Ne söyliyeyim? Kendisi Pa- risin en güzel, en meşhur kadınla- rından biridir. Bir prenses hayatı yaşıyor. — Ah! onu hâlâ seviyorum! Diye mırıldandı. Sonra birden karar vererek anlattı: — Onunla üç sene birlikte ge- çirdiğimiz hayat ne kadar kor- kunç ve ne kadar tatlı idi bilse- niz? Beş altı defa az kaldı onu öl- dürüyordum. Gördüğünüz bu iğ- ne ile bir gün gözlerimi oymağa kalktı. Sol gözümün altındaki şu küçük noktaya bakınız. Sevişiyorduk; size bu ihtirası nasıl anlatayım? Anlıyamazsınız ki!.. İki kalbin ve iki ruhun karşı- İklı atılmalarından mütevellid bir aşk mevcut olabilir. Fakat şüphe- siz sevişirken birbirlerinden nef- ret eden iki mahlüku önüne geçil- mez bir surette birbirine bağlıyan gaddar ve zalim bir aşk da mev- cuttur, Bu kadın beni üç senede mah- vetti. Bütün servetimi tatlı te bessümü ile yedi bitirdi. Onda mukavemeti imkânsız bırıkın bir ha l-wardır. — SAi ği ai Bir koku gibi yayılan letıfetı, tebessümün musikisine benziyen güzel sesi, uzun endamı, daima mutedi| hareketleri, mavi gözleri o kadar ahenktardır ki insana ya- vaş yavaş işler. Beraber bulun- duğumuz üç sene içinde gözlerim dünyada yalnız onu gördü. Ne kadar ıstırap çektim, - bil- “seniz. Beni herkesle aldatıyordu. Niçin? Hiç, sırf aldatmak keyfi i- ç çin! Burada bulunduğumdan beri onu o kadar düşündüm ki, nihayet anladım. Bu kadın aldatmadan se- vemez.. Önun için aşk, eğlence ve paradan başka bir şey değildi, Bu yüzden servetimi son meteliğine kadar yediği zaman bana sadece: — Anlıyorsunuz ya azizim, de- di, ben yalnız hava ve su ile yaşı- yamam ! Seni hâlâ seviyorum; fa- * su dalgalanıyordu. nunla bir sene beraber yaşıyaca- »a 7rm Sonrasını bilmiyorum. Her kat yaşamak lâzım! Sefaletle ben hiç bir zaman uyuşamıyacağız! Eğer size onun yanında geçir- diğim işkenceli hayatı anlatabil- sem... Yüzüne baktığım, onu ku- caklamak istediğim kadar öldür- mek için de çıldırırdım. Kolları- mı açmak, onu kucaklamak için bağrıma çektikten sonra sıkıp boğ mak için şiddetli bir arzu hisseder- dim. Sanki bakışlarının arkasın- da beni ondan nefret ettiren anla- şılmaz, hain bir şey vardı ve kim- bilir belki onu sevmemin sebebi buydu. ğın o çıldırtıcı ve kindar hali her kadından fazlaydı. Sokakta beraber gıderken er - keklere öyle bir bakardı ki, bir tek bakışla kendini tamamivle teslim ettiği sanılabilirdi. Bu hal beni çileden çıkarıyordu. Şimdi on sene oluyor ki gör - medim ve onu gittikçe daha çok seviyorum, Gece her tarafı tamamiyle sar- mıştı. Havada bir portakal koku- — Tekrar görecek misiniz? Diye sordum, Cevap verdi: — Elbet! Şimdi burada gerek mal, gerek nakit olarak epey ser- vet biriktirdim, Biraz daha para toplayınca nem var, nem yok hep- sini satarak Parise döneceğim. O- gım, Ondan sonra elveda! Haya- trm bu suretle kapanmış olacak! — Ya, sonra? şey bitmiş olacak. Belki de beni bir uşak gibi yanına almasınrı isti- yeceğim ! ÇEVİREN: Fahire Muallâ HABER AKSAM POSTASI İDARE EvVi Istanbul Ankara Caddesi | Posta kutuşu : Istanbul 214 Telgraf adresi : İstanbul HABER Yazı isleri telofomnu : 22872 H idare ve ilân , : 24870 ABÖNE ŞARTLARI Senelik '.g'ğ':l' !Ştx;lr 6 aylık 7 & 14850 » T Avnk 380 AĞ Gi İLÂN TARİFESİ Ticaret ilânlarının Satırı 12,80 Resmi iHânların 19 Kkurustur. İ Sahibi e Neşriyat Müdürü: 7 Hasan Rasim Us Basıldığı ver (VAKIT) matbaası Karl Marles hoyııundı Komünist jokey (halisüddem Franstza) — Haydi asla. Bir hamle — daha yapar. san zafer bizimdir! ı—.ııı—tl Onda kadınlık ve kadınlı. | | buluünanların - tiynetini Hatıralarını anlatan : EFDAL TALÂT 26 Yazan: İHSAN Am” Kürt Mustafa Divanıharbı, Balı' nin idamına karar verdi! şte, yukarda, İngilizlerin (ikin- ci hareket) i demekle kasdetmek istediğim vaziyet bu idi. Bu resmi rüşvetleri resmi makamlara kabul ettirebilmek! için araya giren, uğ- raşan ve çalışanlara verilen hu - susi rüşvetlerin ise haddi hesabı yoktu. Ben, gözlerimin önünde yapı- lan bu haksızlıklara ve soyguncu- luklara mani olamıyordum. Çün - kü, arkadaşım Razi, her gün bu - luştuğumuz zaman, şahsi işlerle fazla meşğul olmamaklığımı, asıl memleketi alâkadar eden mesele- leri takip etmekliğimi tavsiye eder- di. Zaten takip ettiğimiz gaye, bu gibi teferrüat üzerinde enerji sar- fetmeme imkân bırakmıyordu. Bali zade, İngilizlerden yakayı ucuz kurtardı. Ve âdil bir mahke- me önünde hesap vereceği günü bekliyerek işiyle güciyle meşğul olmaya başladı. Bir gün odasının kapısı açıldı. Bir Türk polis komiseri içeri girdi. Belâdan başını henüz kurtararak rahat bir nefes almış olan adam - cağız, bu beklenmiyen ziyaretçi karşısında şaşırdı: — Buyurunuz; bir şey mi isti- yorsunuz? — Sizi polis müdüriyetine ka- dar götürmek emrini aldım, — İngilizler yakaladılar; bir kabahatim yoktu, bıraktılar, Şim- di bizimkiler ne istiyor? — Size izahat veremem. — Beni tevkif mi ediyorsunuz? türeceğim. * — Tevkif müzekkereniz var mı? — Beni cebir istimaline mec- bur etmeyiniz. İcap ederse zorla götüreceğim. Sonradan, taşıdığı üniforma- ya lâyik bir adam olmadığı ve damarlarında Türk kanından baş- ka bir şey taşıdığı anlaşılan komi- ser mütecavizane bir vaziyet alı - yordu. Bali zade, o zaman içinde iyi — bil- mekle beraber gene kendi mem - leketinin bir makamı olan polis müdürlüğüne gitmekte fazla kor kacak bir şey görmedi. Ve komi. serle beraber yazıhaneden çıktı. Fakat, Türk polisi maskesi al - tında mleânet erbabına hizmet eden bu vicdanı satılmış adam, onu polis müdüriyetine değil, Ga- latada Ömerabit hanı civarında | bir binada bulunan ve Bulgaris- tanlı olduğunu zannettiğim (Pan- dikyan) isminde hir ermeninin idaresinde calışan (İstanbul İngi- liz istihbarat dairesi) ne götüre- | rek teslim ediyor. Zavallıyı burada bir odaya ka- patıyorlar. Beş altı kişi e'lerin- de sopalarla, kamçılarla, muşta —larla üzerine hücum ediyar. İsmi- ni bile sormadan bir dayak faslı başlıyor. Ve bu fasıl saatlerce de- vam ediyor. Dayaktan vücudü et ve kemik külçesi haline gelen za- vallıyı akşam üzeri, polis kuman- danlığı binası olan Arabyan hanı- Varşovada çıkan (Mucha)dan na götürüyorlar. Burada da ne sor- gu, ne sual, ne istintak, ne de is- ticvap... Dayak, dayak, dayak... Tam yirmi gün geceli gündüz- lü dayak atıyorlar Ve artık, iş - kenceden usanıyorlar, dayaktan bıkıyorlar da, onu, o sıralarda Maltaya gönderilecek olan Der - sim meb'usu Mehmet Nuri, Lâzis- tan meb'usu Sudi ve İttihad ve Te- rakki cemiyeti erkânından Mitha- tın da dahil bulunduğu bir siyasi mücrimler kafilesine karıştırıyor- lar. Sonra da oradan ayırarak po- lis müdüriyetinde kısmı siyasi mü dürü şefine teslim ediyorlar. Facia, bizim poliste de devam | ediyor. Kendisine, beş yüz Tira verdiği takdirde kurtarılacağı va- dediliyor. Daha bir ay evvel ver diği resmi ve hususi rüşvetlere rağmen bu tahammulsüz işkence- lerden kendini kurtaramıyan ve canı burnuna gelen adamcağız: — Ölümse insan bir kere ölür, kurtulur. İşkence ise her türlüsü- nü gördüm, Elbet bir gün hak te- zahür eder. Kimseye beş para ve- remem.,, Diyerek bu teklifi reddediyor. Ellerine geçen fırsatı kaybeden - ler, intikam almak için onu mer kez kumandanı Emine teslim & diyorlar; o da meşhur Nemrud Mustafa divanıharbine sevkedi yor. Kürd Mustafa riyasetinde, Re- cep paşa, miralay Recep, miralay Efe Kâzım, miralay deli Niyazi ve miralay Nasuhiden terekküp e- | den divanıharpte muhakeme ya- pılmak üzere adamcağız tekrar tevkif edilerek Ayasofyadaki &- keri hapishaneye tıkılıyor. Ve ne- ticede kendisine hiç bir müdafaa hakkı verilmeden, yalancı birkaç Ermeninin şahitliğile idamına ka- rar veriliyor. Ve sizin anlıyacağınız, bu bed. baht vatandaş, darağacına çekil- mekten, milli hükümetin hâkim | ve kadir vaziyete geçmesinin bir neticesi olarak Kürt Mustafanın mevkiinden uzaklaştırılması ü- zerine kurtuluyor. Divanıharp re- isi Hurşit paşa, olunca onun ve o- nun gibi diğer iftira kurbanlarının beraatine hükmediyor. Balizade. bir talih ve tesadüfle ölümden kurtuldu. Fakat, talih ve tesadü. | fün yardımından uzak kalarak böyle yabancı ihtiraslara kurban giden temiz ve masüm vatandaş- lar o kadar çoktu ki... Onların a cıklı maceralarını yazmağa bir â- mür kifayet etmez. Ben size, ca susluğa başladığım mütareke yıl- larında, İstanbulda düşman zulüm ve itisafının mahiyet ve şümülü hakkında bir ibret misâli vermek için şu vak'ayı anlattım. Şimdi, gelelim maceralarımı:- Za,.. İngiliz zabıtai askeriye kuman- danlığında kısa süren çalışmam esnasında şahit olduğum vak'a'la | rın hepsini anlatmak uzun sürer. Burada hayatrm vaziyetin bütün nezaketine rağmen cetin bir mü- cadele içinde geçmiştir . Genç kumandan, bütün karar! ve hareketlerinde hükümetin ta vi kip ettiği siyasetin ıc&plarmd ayrılmıyordu. Bu suretle hareket etmeğe mecburdu da... Bu yüzder aramızda hakiki manasile teessüs. etmiş olan dostluğa Trağmen sık münakaşalar oluyordu. Çünkü, ben de etten, kemikt a ve sinirden mürekkep bir adam dım. Bazan orada daha büyük iş- ler için bulunduğumu umıtuyo | bize karşı yapılmak istenen ı—.—" hangi bir haksızlık karşısında i: u yan arzuları duyuyordum. — — Her akşam, gizli teşkilât , İ. murlarından Razi ile bııluyuyof o günkü haberleri kendisine bildi. riyordum. Fakat, bulanduğum daire b î—'“;i. . polis kumandanlığı idi. Bu itibar- la burada öğrendiklerim mahd şeyler oluyordu. Arasıra, asıl giliz istihbarat servisinin işlerii dair tesadüfi olarak hıberler 2 labiliyordum. Fakat bu kadarcık bir mesaiyi kâfi gormuyordum. V Bütün emelim, Ingılızlerm tanbuldaki istihbarat bürolarıma dahil olmak ve kaleyi içinden f hetmekti. Bir kere bu işin ıçmgı İ miş, bu esrarlı kuvvete yakamızı kaptırmıştık. Talih ve teıaduf lerimizde bize az çok yardım e yordu. Anadoluda her tarafh tibatları kesilmiş ve bütün bir h sümet dünyasına karşı yalnız kal. mış milli hükümet, düşmanların vaziyet, hareket, karar, tedb kuvvetlerini öğrenmeğe şıdd i muhtaç bulunuyoı'du. Bu karşısında işe, tabir caizse (hun nefs) etmek, bütün imkânlardar istifade ederek tam bir randır la çılrgmık iktiza ediyordu. BJ nun için, İngilizlerin htanbul ki istihbarat âmiri olan itej Benet ile sıkı ve samimi dost ol- mak, onun da Rikatson Hat gibi € 'a - (€ S | # | B | ıı i | $ | | I itimad ve teveccühünü kazar ma | .'.î ! icap ediyordu. Kapiten Benet, arasmra k zı konağa gelerek bizim k danı ziyaret ediyordu. Ben ten Benet'in her ziyaretinde L vesile ile Rikatson Hat'ın f na giriyor, şu veya bu bahane il q - lâflar açarak mahüd ııtıh'bınt fine karşı, İngilizlere sadalı bağlı bir insan tesiri yıpmığı., lışıyordum. Benet, benim bu nu maralarrmı yutuyor mu idi? Y' c sa, bu sözlerimi İngilizlere sığın mış, onların savesinde ekme yen âciz ve karaktersiz. bir gen cin rivakârlığı mı telâkki ediyaor- du? Öyle veya böyle kabul | sinin benim icin ehemmîyeiîr tu. Bütün dikkat ettiği kurnaz herifin bendon memesi idi. v;—“ Bir gün çok garip bir şey ©o Benet'le Rikatsonhart İ nıı* aturuyorlardı. Ben de karşıların da ayakta duruyordum. Benet bi aralık şöyle dikkatli dıkkl.lll *"' rek: K — Mister Efdâl dedi. Bizim ve itimad edebileceğimiz bir. tercime ihtiyacımız var. İşi cıhı herkesi büromuza ala!

Bu sayıdan diğer sayfalar: