yg Pek yakında Türk matbuatı şimdiye kadar görmediği bir tarzda hazılarımış bir gazete ile karşılaşacaktır “Tam Bir Hafta, Herkesin gazetesi olacak, iş saatlerinin yorucu ağırlığile bunalan kafaları dinlendirecektir. Türk matbuotının şimdiye kadar görmediği bir şekilde diyoruz ş çünkü: 1 — Kıtası 37 X 55 dir; 2 — Yarısı yalnız resimdir ve bu resimlerin yekünu nüshada vasati 17 bin santimetre murabbaı tutmaktadır. 3 —4bütün sayfası baştan başa 4renkli resimdir 4 — içinde iki büyük roman, röportajlar, seyyahat ve casusların kendi ağızlarından din- leyeceğiniz hatıraları, yalnız resiml'erden ibaret macera ve hevecan sinema romanları, bil. hassa kadınları yakından alâkadar eden bahisier, onlar 'çin sayfalar; seçilm.ş tarihi vak'a- lar, en güzel hikâyeler, okuduğunuz zaman hayret edeceğiniz ve yal uz okumanızla iktifa etmeyerek başkaların# da okutacağınız veya ani tmaktan kendinizi alamıyacağınız dün- ye hâdiseleri, haftanın en mühim vak'aları, müsabakalar, eğlenceler, haftanın tenkidi bu- lunacağı gibi gene bir haftanın belli başlı yerli ve yabancı hâdiselerini vazın ve güzel fo- toğraflarla da tesbit etmiş olacaktır. Tam Bir Hafta Türk matbuatının görmediği bir mecmua olabilmek için aylardanberi hazırlanıyordu. Ni- hayet bugün Türk matvsuatında böyle bir mecmuanın çıkarılabilmesine imkân olduğu gö- rülmüş ve reşredilmesinin çok yakın olduğunu bildirmek fırsatına erilmişt r. ŞARK MALT Hülâsası lar, diş çıkaran ve kemikleri zayıf olan çocuklar için emsalsiz devadır. HER ECZANEDE BULUNUR. yy Nekâhatte bulunanlar, kansırlar, iştihasızlar, zayıflar, emzikli kadın « 76 FAUSTA mm NE si dk EMEN — Zarar yok! Fazlasını misa- firlerime hediye edersiniz. Şövalye kendisine mahsus kah- ramanca bir tavırla bu iki adam: selâmladıktan sonra Pipo arkasın-! da olduğu halde çıktı. Sokakta kendisini beklemekte olan Şarl Dangulemi buldu. Belgoder alayının hergülü olan Mösyö Kroasla Mösyö Pikvik ev - velâ utanarak, bu rüyadan uyan - mak korkusiyle yavaş yavaş ye - meklere saldırdılar. Fakat birkaç dakika sonra bu saldırış şiddetli bir hücum halini almış bulunuyor- du.. Pardayan Güzel Hügetin dal- gın bakışları altında Deviniyerin kapısından çıkroca, kapısı mutfa- ğa açılan bususi odanın pencere perdesi kalktı. Durgun bir yüz pencerede göründü. Şövalyenin merdivenlerden aşağıya inişini bu yüz büyük bir dikkatle süzüyor - du, Kinle büzüşmüş, korkudan w- çuk olan bu yüz Moröverin, ze - hirli hançer sahibinin, Luiz dö Pardayanı, Kontes dö Marjansiyi öldüren katilin yüzü idi. EY KATERİN DÖ KLERE Eğer Dük dö Gizi bulunduğu şahsiyet içinde anlatmak lâzm gelirse bir kibir ve gurur sembolü demek doğru olurdu. Kibir ve gu- rar bu adamım bütün duyguları - na, bütün düşüncelerine hâkimdi, Hattâ ahlikma da tesir etmişti, Bu gurur, tıpkı Aşilin gibi, zırhla kaplı ruhunun en hassas yeri idi. Onu ancak kibirine dokunarak yaralamak mümkündü. Hakikaten Parisin en güzel er keği olarak tanılan Giz, yüksek s1- nıf kadınlarının bir çoğundan her gün yüzlerce aşk mektubu alıyor, sokağa çıktıkça orta sınıf kadın - larının gönderdiği öpücüklere, iş- çi kadınların attıkları çiçek de - metlerine boğulup kalıyordu. Riş- liyo'dan çok sevilen, Lozün'dan çok takdir edilen, bütün Paris ka- dınlarmı büyüleyen bu adamın bir karısı vardı ve kendisini alda- tayordu. Hattâ denilebilir ki, Giz za - manında karısı tarafından en çok hakarete uğrayan birisiydi. İşte bu yüzden gururu zedeleniyordu. Karısını sevmiyor, yalnız ondan sadakat istiyordu. Her gün onu aldatmak, hiç bir zaman onun ta- rafından aldatılmamak düşünce - sindeydi. Sen Megrenin öldürülü- şü, uğradığı hakaret serisini din - dirememişti. Katerin de Klere, Düşes dö Giz, bir hafta kadar Sen Megrenin arkasından O ağlamıs, sonra başka bir sevgili bulmuş, ondan sonra da bir yenisini ara - mıştı, Kısaca âşıklar biribirini ta- w Ayyy KAŞE FAUSTA DB diğim o genç kız ortadan kaybol- muş Pardayan.. Dedi. Şövalye son derece bir şefkat- le: — Zavallı Dükçüğüm! Ya çin- gene ne dedi? Diye sordu. — Belgoder mi? O da ortada yok. Esperans (otelinde değil. — Oltelci ne dedi. — Hiç bir şeyden haberi olma- dığını küfürle karışık yeminleri; tekrarlayıp durdu. — Herifi dövmeli... O vakit dili açılır. Bilmiyorum dediği şey- lerin hepsini bülbül gibi söyler. Sonra? — Sonrası Pardayan, yarım ya malak bazı haberlere uyarak 80 - kaklarda deli gibi dolaştım. Otele girdim. Tekrar çıktım. Nihayet görüyorsun ki, simdi tamamen ü- mitsiz bir haldeyim. Pardayan susuyordu. kucağına uzanmış olan köpeğin başını dal gın dalgın okşıyor ve bir taraftan düşünüyordu. Bir iki dakika sonra kendi ken- disine konuşuyormuş gibi: — Evet evet! Tam zamanı Kız kaçırmak, namusa saldırmak, hırsızlık, katillik gibi fenalıkla- rın tam zamanı! Acah bir çingene yavrusunun ortadan kalkması ki- min isine yarar? Kim, bilir? Hem bu kız nedir? Kimin bildiği var? Şu Belgoder denilen herifin entri kalarına kimin aklı erer? Akde - niz sahillerinde bir takım yengeç- ler görmüştüm ki, büküle büküle yuvalarma çekilirlerdi. Şu çinge- ne de tıpkı bunlardan birine ben- ziyor. Tavır ve halelrinden hiç- bir şey anlamak kabil değil, — Pardayan, Pardayan! Beni korkutuyorsunuz. Şövalye omuzlarını silkti. Bir. denbire gözleri daha büyük bir dikkatle köpeğe dikilip kaldı. Titredi. Bir an kadar gözleri dal dı. Sonra başını kaldırarak: — Bu kıza dair elinizde hiçbir sey var mı? Dedi. Dük Dangulem kızardı. İçini çekti. Ceketinin cebinden üzeri İş» lemeli bir boyun atkısı çıkardı: — Dük bımu, çingenenin ara- basmdan almıştım! Diyerek Şö - valyeye uzattı. Pardayan atkıyı yavaş yavaş cebine sokarken: — Daha doğru olarak çalmış» tım desenize... Dedi. Şövalve ayağa kalkarak kılıcı. nr düzeltti. — Monsenyör, artık konağını. za dönünüz. Beni Bare sokağında» ki evde bekleyiniz. Belki bu ak- sam yahut yarın sabah size iyi kö» tü bir haber getiririm, Çünkü iyi bir kılavuzum var, Şar! merakla sordu: — Kılavuzunuz mu? Parlayan köpeğe: — Haydi bakalım Pipo! Dedi. Neokalmina | Grip - Nevralji - Baş ve Diş ağrıları - Artritizm - Romatizma il | | dimi“