Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
W——f* Ş îr"*“'*" Te TT Tainin A, ae l 19 “'IART — 1"’6 Köprünün üstünde, beş altı senedenberi yüzünü görmediğim, eski bir arkadaşla karşılaştık. — O.., Sen nerelerden çıktın böyle? Diyordu. Öpüştük, sarmaş dolaş olduk. — İşin var mı? Diye sordu. — Hayır, İstanbula biraz hava almağa geldim. Günlerimi öldür - mekle meşgulüm. — Oh, ne âlâ.. Ben de ayni va- ziyetteyim. Düş bakalım peşime. Bizim hovarda arkadaşın beni götüreceği eğlenceyi tahmin et - miştim: — Yalnız, dedim, herkesin ma- x kadınlar arasında ne kadar sı- kımtr duyduğumu bilirsin. — Bugün seni yepyeni bazı tip- lerin arasına karıştıracağım, Mu - hitinin iç yüzünü bir türlü kavrı - yamıyacaksın. Bu epeyce karanlık izahat, te - tessüsümü kamçıladı.. Yola düş - Bir apartımanın üçüncü katın- da, bize, güler yüzlü bir hizmetçi| bir kapı açtı. Şapkalarımızı iliştir- dik, Üzenilerek döşenmiş bir salo- na girdik. Çok beklemedik. Salo - Na yeşil, al, sarı bir yığın kumaşla | bir kucak tebessüm doldu. Gözle-| rim bütün yüzlerde birer birer do- laşırken arkadaşımın söyledikle - rini doğru buluyordum, Bu çeh - relerin her hangi birini bir aile meclisinde görmüş olsaydım, ben- de ağırbaşlı bir ev kadını intibar ““birakacakları muhakkaktı. | İatacaklarımı dinlerken, belki, “a- Salona girdiğimiz kapının kar- şısında, aralık duran, ikinci bir kapı vardı. Orada gözüme bir ka- dın — başı işilti. Benim dikkatli ığrmı görünce seslendiler: — Zerrin, yanımıza gelsene. İçerden hiç ses çıkmadı. Biraz sonra ayağa kalktım. Yavaş yavas kapıya yaklaştım: Solgun bir yüz. ' geceler, ayın böyle tılsımlı bir sararması vardır. İnsan bakar bakar. Sonra derin derin içini çe- ker. Baltişlarınıza ilk carpan uzun kirpikler ve iradenizin bileklerini sımsıkı tutan gözler. — İçeriye gelsenize, dedim. — Kusura bakmaym. Rahat - SIzım, Bütün kadınlar yanımıza top - landılar. Etrafını çevreledik. Saatler nasıl geçti, bilmiyorum. O gözler, o kirpikler, beni bir se- le yakalanmış saman çöpüne dön- Apartımanın kapısmdan çr - karken arkadaşlarına hastalığını sordum. — Tüberkül, dediler. ki... İki gün sonra apartımana, bu sefer yalnız başrma, gittim. — İzin verirseniz, dedim. İstan- bulda kaldığım müddetcçe size sık &ık uğfiyayım. Konuşur görüşü - rüz. — Ama iki kardeş gibi. — Siz nasıl isterseniz, Zaten bu kadının karşısında tinsiyetimi unutuyordum. Bakış - larındaki kudret, kanımın, etimin Ve maneviyatımın bütün ihtiyaç - İarını doyurmağa yetiyordu. Bugünkü hayata nasıl atıldığı- mr bana bir türlü anlatmadı. — Ne Kizum var? Diyordu, an- Bana kahve getiren kız caba doğru mu söylüyor?,, diye içinize bir şüphe gelecektir. Dost- luğumuz niçin boş yere gölgelen- sin? İstanbuldan dönme zamanı ge- linceye kadar günlerimi uzun bir sarhoşluk içinde geçirdim. Bu ka- dına, gönülden bir alâka ile bağ- lanmıştım. - 4 İ Onu her hafta muayeneye ge- len doktor: — Hastalığın en korkuuç dev- resinde, diyor ve bu hakikat beni harap ediyordu. Ayrılık çok acı oldu. Seneler- denberi biribirini arıyan iki dos - tun beş on günlük bir arkadaşlığa doyamadan ayrılmalarına benzi - yordu. O kadar istemediğim hal- de, istasyona geldi ve bakmağa kıyamadığım tılsımlı gözleri yaş - la dolu, beni uğurladı. Aradan dört beş ay geçti. Sık sık mektuplaşıyorduk. Yazılarının hiç birinde hastalığına temas et - miyordu. Bir gün bir telgrafını al- dım, “Bir iki gün için İstanbula /— gelemez misin?,, diyordu. Hemen yola çıktım. — Zerrin hastahanede, dedi - ler. Hastahaneye koştum; fakat geç kalmıştım. Bana uzun bir mektubunu ver- diler ve gömüldüğü yeri söyledi - ler. Mektubunda: “Seni tanıdıktan sonra, ancak, hayatı sevmeğe başlamıştım. Di- yebilirim ki, yirmi beş senelik öm- rümün içinde ancak altı ay yaşı - yabildim. Çok kısa bir hayat de - ğil mi? Fakat sen karşıma çıkma - saydın, bu kadarcık bile ömür sü- remiyecektim.,, Diyor ve Erenköyünde, halası- nın yanında, on yaşında bir kızı olduğunu, onu himaye etmemi yalvarıyordu. İşte, azizim, sana kahve geti- ren şirin kız, bu acrklı hikâyeden kalan canlı bir hatıradır. Bir karında 5 çocuk Geçen sene Kanadada bir ka - dın bir batında beş çocuk doğur- muştu. Şimdiye kadar bu çocukla- rı. 200.000 kişi ziyaret etmiş, ço - cukların babası küçüklerin fotoğ- raflarını satmak ve çocuk maması fabrikalarm reklâmlarını kabul etmek suretiyle 15 bin lira kazan- mıştır. Ayrıca bir sinema şirketin- den de 50 bin dolar almıştır. İçimde öyle bir sancı duydum | —1 F HABER AKSAM POITA.I IDARE EVİ Istanbul - Ankara Caddesi " Posta kütüsü: İstanbul 214 Telgrat adresi : İstanbul HABER. Yazı İşleri telofonu : 23872 ldareveııen * 124870 * ABONE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi ıonııııı 1400 Kr. 2700 Kr. 6 aylık 730 , 1450 « 3 aylık 400 » 800 N 1 aylık 150 » 300 « İLÂN TARIFESİ Ticaret iİlâniarının satırı 12,$Ö Rasmi ilânların 10 kuruğştur. Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Hatıralarını anlatan : EFDAL TALÂT Yazan: İHSAN ARİF — , Basıldığı yer (VAKIT) malbaası | İngiliz zabitile içtiğimiz su ayrı . gitmiyor ve o benden hiç bir şey gızlemıqorda O zaman, İstanbulda milli hü- kümet hesabına çalışmak üzere kurulmuş olan gizli teşkilâtın ele- manları olan Mustafa Razi, Feri - dun ve daha bir sürü isimlerini hatırlıyamadığım arkadaşlar mu - hitimi çok sıkı bir şekilde sarmış bulunuyorlardı. Esat (Paşa) nın tavsiyesinden sonra teması sıklaş- tırdığım bu arkadaşlar da Kapi - ten Rikatson Hatla ahbaplığı iler- dı. ei ie Artık her gün Kırmızı konak- ta Kapiten Rikatson Hatla bera - berdik. Tabir caizse içtiğimiz su ayrı gitmiyordu. Ve bu kibar ta - biatli, biraz da safça çocuk ben - den hiç bir şey saklamıyordu. O- nun beni bu kadar mahremiyetine almasında benim kendisinde hasıl ettiğim büyük itimat ve emniyetin :lüpheıiz ki, büyük bir hissesi var- L Kapiten Rikatson Hattan öğ - rendiklerim Kırmızı konağın di - ğer sakinlerinden duyduklarım şeylerden bir çoğu alelâde hayat - ta iken belki bir kiymeti olmıyan haberlerdi. Fakat o zaman bizim ümit edilmiyecek kadar çok işimi- ze yarıyordu. Ben, bazan vaktinde alınmış küçük ve zahiren kıymet - siz görülen bir haberin, ne kadar büyük ve havsala almaz felâketle- ri önlediğini burada gördüm. GİZLİ TEŞKİLÂTA AJANLIK Razi, etrafın şüphesini celbet- meden her akşam evimde beni zi- yaret ederdi, Gece, — perdeleri — kapan- mış ve ışığı kısılmış odama kapa- nır, duvarların kulağı olduğunu bize her an hatırlatan bir ihtiyat- kârlık içinde o günün işlerini ko - nuşurduk, Ben ona o gün İngiliz kumandandan öğrenebildiklerimi ve sair çalabildiğim haberleri ve - rirdim, Razi hemen benden aldığı ha - berlerin ehemmiyet ve faydaları - na işaret ederdi. Ertesi günü gene ayni saatte buluşmak üzere biri - birimize veda eder, ayrılırdık. Kumandan Rikatson Hat, İn - gilterenin Paris sefirliğini yapmış olan Lord (Derbi) nin kuzeni ve ölen kralım Goldstron tabir olunan alayına mensup bir zabitti. Ayni zamanda, Düveli İtilâfi. ye İstanbul umum işgal kuvvetle- ri zabıtai askeriye kumandanı ko- lonel (Balar) in yaveri idi, Bina - enaleyh, bütün bu vaziyetleriyle kuvvetli bir mevki ve şahsiyet sa- hibi bulunuyordu. Memleket hakkında alınacak şöyle veya böyle, büyük veya kü - çük, ehemmiyetli veya ehemmi. yetsiz her karar ve tedbirden ev - velâ o haberdar oluyor ve bütün bunları emin ve mahrem bir arka- daşr sıfatiyle bana söylemekte hiç tereddüde düşmiyordu. Meszelâ, Yunanlılara şu şekilde M ddi (B t Cd -eee düb Lişi'y letmemde ayrıca ısrar ediyorlar - yardım edilecek, şurada Anadolu- ya kaçırılmak istenen bir cepha - ne yakalanacak, bu adamın evi basrlacak, şunlar sürülecek, bun - lar hapsedilecek, kabine düşürü - lecek, Anadoluya karşı yeni bir satla bir irade imzalatılacak... Bü- tün bunları, vukularından en aşa- ğr yirmi dört saat evvel, samimi dostum ! Rikatson Hattan öğreni - yor ve bittabi vakit geçirmeden Milli teşkilâtı haberdar ediyor - dum. Rikatson Hat bu sırada Harbi- yedeki karargâhta General Ha - ringtonla diğer müttefikin işgal kuvvetleri arasında cereyan eden bir takım mühim siyasi ve askeri müzakerelerden de beni günü gü- nüne haberdar ediyordu. Ben de bunların raporlarını birer birer Razinin eline sıkıştırıyordum. İNGİLİZLERİN HUSUSİ KÂTIPLIİĞI Bu sıralarda, hükümet kara ve deniz ordusuna ait kuvvetlerin miktarca azaltılması hakkında bazı karar ve tedbirler alıyordu. Bu arada bizim sınıfa mensup su- bay namzetlerinden istiyenlerin — kendi arzulariyle ve hiç bir ta- viz mukabili olmaksızın — mes - leklerini bırakabilecekleri hak - kında bir kararname neşredil - mişti,. Evvelce, askerliği bırakarak ta- mamen istihbarat hizmetinde ca - İrşmam için ısrarla yapılan teklif- leri reddediyordum. Fakat Os - manlı hükümetinin bu kararname. si çıktıktan sonra, merhum Esat (Paşa) ile her gün temasta bulun- duğum istihbarat memuru Razi bu teklifleri tazelemeğe, bu ka - rardan istifade ederek bahriye ile alâkamı büsbütün katetmemi ve kendi nam ve hesaplarına İngiliz- lerin bir memuru sıfatiyle gizli iş- lerde calısmamı ısrarla tavsiye et- meğe başladılar. Bir gün Esat (Paşa) beni mer- kez kumandanlığma çağırdı. Da - A 1 — Hasköylü Bahar, 2 — Antipas Leonida, 3 — Varjabetyan, 4 — Kuyumcu | yan, 5 — Mısır patriği Turyanın karde şinin kızt Arşelus Tusyan. 6 — Benliyan, sonradan ihtida ederek Necati adını almış, 7 — Başçavuş Âyveri, 8 — Ruı, 9 — Kıbrıislı Çorç, 10 — Efdâl. tedbir alınacak, padişaha şu mak-| vetine derhal icabet ettim. İçerî Ö kimseyi sokmamalarını emrettik - ten sonra kapıyı kapadı ve ben.f bir kenara çekti: _* — Oğlum, dedi. Bizim senden ötedenberi rica ettiğimiz vazife- — yi almaktan ne için çekiniyorsun? — Askerlikle alâkanrı kesmek için mevcut mahzurlar ortadan kalktı. — Maksat vatana hizmet ise bundan _" daha âlâ bir fırsat bulamazsın. Se- nin burada yapacağım işlerin bir- çok noktalardan büyük ehemmi - | yeti vardır. Belki bir zabit olarak — böyle mühim ve memleket için — faydalı işler görmeğe fırsat bula- — mıyamıyacaktın. Vatanım — hali mıyacaktın. Vatanın hali malüm. — Şimdi böyle calışmak icap ediyor. Yarın icap ederse silâha sarılırız.,, Merhum çok samimi ve biraz da H heyecanlı konuşuyordu. Başım ö. nümde, gözlerim ıslak, onu kıpır- — damadan dinliyordum. Daha bir sürü şeyden bahsetti. Bana İstan - buldaki gizli vaziyet ve teşkilâtı — anlattı. Hiç bir şey söylemedim, hiçbir. cevap vermedim. Daha doğrusu veremedim. Dediğim gi « bi, gözlerim yaşarmıştı ve boğa « zıma bir yumruk trkanmıştı. De - diğim gibi, gözlerim yaşarmıştı ıroı_1 boğazıma bir yumruk tıkanmıştı. — Her nedense, hayatrmı bu dönüm — noktasından büsbütün başka bır İ istikamete çevirdiğim ©o dakıkado. asabıma hâkim olamamıştım, - Esat Paşanın teklifini kabul et.- — tim, İşin garip tarafı, arkadaşım Rikatson Hat da benim askerlik - ç ten ayrılarak kendi yanlarında bir vazife almam için didinip duru - — yaordu. O, benim şahsımda kendi - — ne en emin ve dürüst bir dost hul- duğuna emindi. Ne yalan söyliyeyim, şahsi vç hususi arkadaşlıkta bu —temiz kalpli İngiliz çocuğuna karşı açık yürekli bir dost olmaktan bir an uzaklaşmadım. Fakat aldığım gizli vazife icabı onu ve vaziyeti- — ni hissettirmeden mümkün olduğu kadar fazla istismar ettim. li (Devamı var)