YEPYENİ BiR MECMUA ÇIKIYOR in Fenne uygun olmıyan bir elektirik tesisatı “Tam Bir Hartta,, CEREYAN KAÇIRIR ökumeliğr a İ SARFİYATI ÇOGALTIR yorulupta Elektrik tesisatı elinizden a bıraksanız bile Bir deta yapılır iYİSİNİ © y yaptırmak menfaatiniz icabıdır. gözleriniz G5 A T i E bu en mükemmel tesisatı gazeteyi | 12 AY VADE iLE arıyacak | YAPAR Li SATiK Son hazırlıkları Şubelerine müracaat kâfidir. yapılıyor; tafsilât SE ÇOK. YAKINDA FAUSTA FAUSTA vet, bu muhakkak... Bu ağız da o- nun.. Ah, gözlerini bir kere göre - bilsem. Acaba bu o mu? Klod kızı sarsarak haykırdı: — Kızım, çocuğum, Viyoletta, Viyoletta! Viyoletta gözlerini açtı. Korku ve çekingenlikle cellâda baktı. Bu öyle bir saniye idi ki, akıllar du - rur, düşünceler işlemez, insanın bütün duyguları bir noktada top. lanır. Diz çöken Klodun derin solu - yuşlarından başka bir şey duyul - maz olmuştu. Çocuğun gözleri bir. denbire sulandı. Kollarını belirsiz bir hareketle — tıpkı vaktiyle dar- ağacının dibinde olduğu gibi — cellâda doğru uzattı. Büyük bir sevinçle: — Babacığım! Klod babacı . ğım! Diye mırıldandı. Cellât hemen doğruldu. Geri çekildi. Sevinç ve şüphe etrafını bir kasırğa gibi sarmıştı. Koca - man elleri ihtilâçla sarsılıyor, o na doğru uzanıyor, sonra şiddetle geri çekiliyordu. Hem ağlıyor, hem gülüyor, ona dokunmağa cesaret edemiyordu. — Nasıl?.. Nasıl?. Bu benim çocuğum ha! Delirmedim demek? Oh, sen misin, söylesen misin pare? — Benim babacığım, benim... Klod birdenbire yaklaştı. Şid - detle kızı kollarınm arasına aldı. Tüy gibi havaya kaldırdı. O uğur- suz delikten uzaklaşarak bir kö - şeye çekildi. Yere oturdu. Kızını dizlerinin üzerine aldı. Gözlerinden durmadan yaşlar akıyordu. Bu yaşlarım ıslattığı ve hafifçe titrek bulunan dudaklarım. dân bir takım anlaşılmaz kelime - ler dökülüyordu. İri yüzünde son derece sevinç ve hayret izi vardı. Viyoletta ise © gülümsiyerek şunları söyliyordu: — Babacığım. Benim Klod ba bacığım.. Sahiden sizsiniz ha! Klod onun söylediklerini güç- lükle anlıyabiliyordu. — Evet, işte böyle.. *Beni işte böyle çağır.. Her zaman böyle çağır. Sesini duyacağım. Ne ka - dar da güzelsin... Kollarmı böy - numa dola! Bilirsin ki bu çok ho- şuma gider. Ah, senne oldun? Hayır, hayir, sus! Bunların hep - sini bana sonra anlatırsın! Yalnız söyle! Benim kızımsın.. Benim ha- yatımsın.. Viloyettamsın (değil mi?, Söyle.. Söyle. Su kollarımın arasında sıktığım kızımdır değil mi? Adamcağız hıçkıra hıçkıra, bo- ğula boğula ağlıyor, omuzları sar- sılıyordu. O şimdi; bütün dünya - yı, bulunduğu yeri, oraya niçin geldiğini ve vazifesinin ne oldu »- ğunu unutmuştu. Sevinç ve san - detle gülerek: — Haydi evimize dönelim! — Kalbinizi bana açtığınız çok iyi oldu. Cellât, tecrübe sona erdi. Yarın Notrdama gidiniz Mes âyi- ninden sonra herkes günah çıkart. tığı zaman bir kilise Prensi, papa- lığın salâhiyetini taşıyan bir kar - dinal yalnız sizi dinliyecek ve gü- nahlarmızı affedecektir. Bu suretle günahlarmız Papa tarafından affolunmuş oluyor. Ö- bür insanlar gibi siz de rahatlrya- caksınız. Uykularınız geri döne - cek, Ruhunuzdeki korku ve deh - şet giderek yerini büyük bir rahat- lığa ve sakinliğe bırakacaktır. Fausta bir elini kaldırarak ka- pıyı gösterirken emredici bir ses - le: — Haydi cellât! Şimdi vazife- nin başıma!.. Bu hayatı da sön- dür. Bu itaatin karşılığı olarak ya- rın bütün cinayetlerin affoluna - cak, bütün seni yoran kâbuslar - dan kurtulacaksm! Klod bir hamlede ayağa kalktı. Gözleri korkunç bir şekilde parlı- yordu. Ruhunda müthiş bir deği - şiklik-olmuş, kati kararını ver - mişti, — Bütün günahlarımdan affo. lunacağımı söylediniz, değil mi? — Evet, affolunacaksın! — Bu kadın sonuncu olacak... Şu kadından başka hiç kimseyi öl. dürmiyeceğim, değil mi? — Evet, bu kadın son kurba - nm olacak! Metr Klod, idam odasına döne. rek; — Öyleyse, o da ölsün! Dedi. Demin Faustanın ayakları di- binde diz çökmüş duran bir insan- dr. Şimdi “kapıya doğru yürüyen mahlüksa bir cellâttı! Birdenbire içeriye girerek kapıyı kapadı. Fa- usta o zaman kapıya yaklaşarak, gözlerini gizli bir deliğe dayadı. idam yerinde olup bitecek şeyleri görmek istiyordu... Bu oda, evin ana duvarlarmın üzerine oturtulmuştu. Penceresi olmadığı gibi çok yüksek olan ta- vana asılan lâmbadan dağılan ışık bu karanlığa tuhaf gölgeler çize « rek onu büsbütün korkunçlaştırı - yordu. Odanın döşemesi rendelenme - miş, düzeltilmemiş tahtalardan yapılmıştı. Bu yüzden iğri büğrü idi. Döşemenin tam orta yerinde bir mahzen kapağı görünüyordu. Bir halat. Bu kapağa bağlı duru. yordu. Tavana doğru dümdüz çı- kan bu halat bir makara vasıtasiy- le aşağıya doğru acılıyor, duvara muıblı bir çiviye bir ilmek ile bağlı bulunuyordu. İlmik çözülünce ha- lat makaraları üzerinden kayarak mahzenin kapağını yalnız kendi - si tuttuğu icin kapak hemen aşa « ğıya düşüyordu. Bu kapağın üzerinde duran bir insan mutlaka aşağıya yuvarlanır. dı. Alt taraftan Sen nehri akıyor,