Fariyaninin işareti üzerine iki serseri ve Jülyetto kılıçlarını $ı - yırmışlar, ellerinde tutuyorlardı.) Fariyaninin de elinde kısa saplı! bir hançer bulunuyordu. Kapıyı açan kısa boylu adam: — Yalnız çok yavaş! diye ten-| bih etti. Ve sonra hep birden bah çenin gölgehi bir yolundan ilerli- yerek asıl konağa vardılar. Bura- da da açık bir kapı gö: yordu.! Hiç durmadan içeriye daldılar, Fariyani yemek kokusundan bu ranm mutfak olduğunu anlamıştı. Fakat şüpheyi davet etmemek için hiç ışık yakmadıklarından etraf görülmüy ordu. Önlerine bir merdiven rasladı. Çıktılar, “MT Sonra geniş bir sofa katettiler. Ve yeniden bir merdivene rasla- dılar. Gİ Gene çıktılar. Artık yerler taş ve kuru tahta değil, keçe ile örtülüydü. Bir ta- kım koridorlardan daha geçtikten sonra kısa boylu satılmış adam bir denbire durdu. Öbürleri de durdu- lar. Ta karşıda hafif bir kandil ışı- ğı görünüyordu. İhtiyar fısladı: — İşte! Kardinal Borjiyanım yatak odası burasıdır. Ve kendisi de içeridedir. Oistikamette dikkatle baktıkla. | rı zaman kapının yanıbaşında v yuklar gibi bir nöbetçinin durmak- ta olduğunu da gördüler. Fariyani Ancelloya sordu: —Şuadamı, gık demedn öbür dünyaya gönderir, yahut ellerini ayaklarını bağlar, ağzımı tıkıyabi-! lir misin? Ancelo cevap vermedi. Sadece kılıcını Robertoya verdi. Ve du- varlardan sürünerek. ilerlemeğe başladı. Heyecan içinde beklediler. Kendilerine çok uzun gelen iki dakika sonra kandilin solgun ışr- ğında birkaç seri fakat gayri vazıh hareket göründü. Fakat hiçbir tı-| — kırtı bile duyulmadı, Ancello işin de muvaffak olmustu. Nöbetçi el-| leri, ayakları bağir, ağzı tıkalı bir şekilde yerde upuzun yatıyordu. Hep sevinçle koştular. Bir da- kika sonra kardinal Rodrik Bor. jiyanm kapısı önünde bulunuyor lardı. Borjiya, müstakbel papa ile al ralarında kilitli olmıyan bir kapı ye on adımlık bir mesafe ya var, ya yoktu. Julyetto kendilerine yol gösteren kısa boylu adama fısladı: -— Sen'burada kal gözcülük et! Bundan sonra yavaşça kapıyı açtılar. Ve dördü birden Borjiya- nın yatak odaşma girdiler. Borjiya kapının tam karşısın. da geniş bir karyolada uyuyordu. Karyolanın baş ucunda yanan hafif bir kandil odayı aydınlatı - yordu. | Hep birlikte içeri girdikten son râ Julyetto kapıyı kapattı. Odayı süratle bir muayeneden geçirdik. ten sonra Borjiyanın baş ucuna Hekimbaşı nuştu; — Hiç telâş etmeyiniz, kork. mayınız muhterem kardinal. Ha. yatınız hiç bir veçhile tehlikede değildir. Ve biz buraya sizi koru- mak maksadile gelmiş bulunuyo- ruz. — Fakat bir şey anlıyamiıyo - rum, muhterem dostum. Yatağın- dan çıkamıyacak derecede hasta bir adamı gece yarısı bu şekilde İ rahatsız etmek ne demektir? Ben- den ne istiyorsunuz? — Hâlâ yalan ve hâlâ dalave- re ile uğraşıyorsun.. Artık yüzün- deki şu sahtekârlık, şu yalancı. Irk maskesini çıkarman zamanı gelmiştir, Açık konuşalım Borjiya, açık konuşalım! — Ne demek istiyorsun? — Ne demek istediğimi pek güzel anladığına eminim., — Emin ol ki, aldanıyorsun. Benim hiç bir şeyden haberim yok tur, Ve hiç bir işe de karışmış de. gili yavaş bir sesle ko- — Ya, öylemi Sen hâlâ bu sahte harekâtınla kurtulacağını um. Cinayetlerinin belli olmıyaca- ğını zannet, rum, Cinayet mi dediniz? — Evet, cinayet! Aman yarabbi, ne müthiş ke- lime. Ve bu korkunç suç bana is. nad ediliyor. Benim hasta, zaif, bütün ümidi, bütün isteği al İ lahma yalvarmaktan ibaret bir kimseye. Acaba ne günâh.-işledim ki, allah beni böyle bir iftiraya uğratıyor. — Hâlâ mı tecahül? Pek âlâ, cevap ver öyle ise? Neden gizleni- yor ve meydana çıkmıyordun? — Affedersiniz amma, zenne- caba bana bu sualleri sormak hak- kını haiz misin? Ne hakla bana bunları soruyorsun? (Devamı var) | — Aman yarabbi ne duyuyo -| dersem muhakeme olmuyorum. A-! HABER — Akşam postası YAZAN: Bu “sefil şüphe yok ki, Aradan iki saat bile geçme - mişti, Tevkifhanenin içinde hizmet €- den maznun çocuklardan biri er: | keklerin koğuşundan gelerek: . | — Leylâ hanım kim..? | Diye bağırdı. Leylâ yattığı yer: den başinı kaldırdı: — Benim... Ne iştiyorsun? Çocuk elindeki puslayı uzattı: — Bunu ikinci koğuştan Şakir bey gönderdi. Leylânın yüreği o hoplamıştı.. Çocuğun uzattığı puslayı tered - dütle aldı.. Kaşlarını çatarak göz. den geçirmeğe başladı. Çocuk koğuştan çıkarken ,sa- rıyerli Benli Fatma: | — Şaban! Kim gönderdi o pus- Jayı? Diye sormuştu, Benli Fatma koğuşun en belâlr kadınlarından biri idi. Şaban, kadının kulağına iğildi: — Hani şu bizim şoför Şakir yok mu, Fatma abla? —Ey,ne olmuş?! Şaban gülerek fısıldadı: — Bu kadın, eskiden onun dos. tu İmiş... Leylâ, Şabanın sözlerini işitti... Başını arkaya çevirdi. Ağzının pa- “yin: vermek istedi. . Fakat: çocuk | rüzgâr gibi uçup gitmişti. i l Leylâ hiddetinden mütemadi l yen Judaklarını ısırıyordü. Bir taraftan Şabanm bosbo - ğaz'ığıma, diğer taraftan da Şa- | kirin soğuk ve manasız istihzala İ rına kızan Leylâ, şimdi eli ayağı bağlı bir pehlivan gibi homurda- nıyor, fakat kimseye bir şey söyle: yemiyordu, — Talih benden intikam alı. yor.. Meğer ben yıllardan beri ta. noktalarına kadar buz gibi üşi BKOCMLIK İSHAK FERDİ 75 liimle taban tabana zıd olarak ya- şamışım, Bu sefil mahlükların hepsi de şüphe yok ki, içlerinden benimle istiliza:ediyotlar. Ve, on: lar şüphesiz ki, bende az gü. nahkâr ve benden çok temiz in- sanlardır. Sonra birden gözlerini kapıya: rak başını iki ellerinin içine aldı; — Bütün ızdıraplara taham - mül edeceğim. İşkence.. dayak.. kamçı... açlık. hakaret, Hasılı iz. zeti nefsimi kıracak bütün uygun suzluklara göz yumacağım. Fakat, Nesrinle karşılaşmağa tahammü - lüm yok. Oh.. İşte onun yüzünü görmek istemiyorum. Çünkü, Nes. rinin yüzüne bakacak yüzüm yok. *».. Akşam üstü Leylâ, Şakirin gön. derdiği puslayı bir daha gözden geçirdi: < “Leylâ! Hoş geldin... nasılsın? Bugün gazetelerde, şimdiye ka - dar yaptıklarınızı okudum..! Ade- ta tüylerim ürperdi. Kendi kendi. me: (Böyle canavar ruhlu bir ka- dının koynunda üç ay nasıl yaşa- mışım?) diye düşündüm. Meğer sen ne haşarı, ne gaddar, ne müt- hiş bir kadınmışan, Leylâ! Misir. da iki kişi öldürdükten sonra, bu- raya nasıl geldiğine şaşıyorum! Nasıl, tevkifhaneye alışabildin mi? Yarın mahküm olduktan son. ra hapishaneye gidersen, belki seni orada ziyarete gelirim. Alış Leylâ, bu hayata alış! Çünkü bun- dan sonra ölünciye kadar hapis. | hane köşelerinde sürünmeğe ve bu kulaksız, dıvarlarm arasında can vermeğe mahkümsun | Kâğıt parçasını avucunun için- de buruşturdu ve yumruklarını st- karak kendi kendine söylendi: 18 MART — 191n KADIN. mahlükların hepsi de içlerinden benimle , istihza ediyorlar. Ve onlar şüphesiz ki, benden çok temiz insanlardır . — Alçak köpek! Sen benimle nlay edecek kadar adam oldun mu? Ben bütün ömrümü hapisha” ne köşelerinde geçirecek kadar budala bir kadın mıyım? Yılmaz , beni polis müdüriyetine götürdü * ğü zaman, zorla burnuma kokain çektirdi... Gevşedim... sersemle * dim., âşabım bozulunca sorguy# başladılar... Gözlerimi açamıyor * dum Doktor Şahabı Büyükder? yolunda nasıl öldürdüğümü şor” muşlar, Ben de bülbül gibi anla! vermişim. Ah bu Yılmaz.. ne kur naz, ne zeki bir memurmuş! Me yaur değil hir sihirbaz... Gözü küf olasıca herif beni nasıl da söylet ti! Bunları anlatırken müddei © mumi de baş ucumda duruyor * muş.. hepsini dinlemiş;, Bir buçuk saat sonra aklım başıma geldi. rü" yâdan uyanır gibi, gözlerimi 26“ tığım zaman, müddei umumi b# na bir kalem uzatarak: (ifadenizi : imza: ediniz, b#* nım!) dedi. Gözlerimi uğuşturâ.* rak, zabıt varakasına şöyle bif göz attım.. Aman allahım, nel söylemişim.. Neler yumurtlam!* şım neler! (Devamı var) iYi BIR Terzi mi arıyorsunuz işte size bir adres * iHSAN YAVUZ Kadın ve Erkek Terzisi l Istanbul - Yenipostane karşısınd? | Foto Nur yasında Letafet hanımda '» Mı, AA 4 ULA TA İY) Tetrrika No. 75 Ben böyle düşünmekle beraber acaba onun için de böyle miydi? Onun başka türlü düşünebileceğini kabul edememekle beraber bazı sözleri hatırıma ge liyordu. Bana demişti ki: “Birkaç hafta evvel ben de sizin gibi sizl arrüm olmaksızm bana bağlanmış bir kadın olarak görüyor dum.,, Fikrime saplanan bu sözler beni vicdan aza bile kevrandırıyor ve utandırıyordu. Acaba bana karşı böyle değiştiğini söylerken sa» mimiy midi? Bu düşünce yüreğimi tırnaklamağa başladı. Ben © kadar yüksekten sözlerimle çok fena harcket et miştim, Bana şöyle bağırmıştı: “— Çok zalimsiniz! Samiye Arif Harım!,, Demek ki benim hakaretim, benim istibiafımı ger çekten ona dokunmuştu Hergünkü en Küçük hareketlerini le incelemeğe başladım. rt yalnız bana değil herkese karşı düşünceli ve dalgındı. daha büyük yaklaştılar. Fariyani ve Juliyetto kukulatalarını çıkardılar. Bundan sonra Fariyani Burji-! yayı dürterek uyandırdı. İ Borjiya birdenbire gözlerini aç | k tr. Papanın hekimbaşısını berabe rinde üç adamla karşısında görün| ce sapsarı kesildi. Gözleri gözlerimden kaçıyor, beni görmek iste | mediği, sanki beni yokmuş sayarak benimle yaşamak arzusunu bütün duruşları iyice anlatıyordu, Bana karşı gösterdiği bu ağır ve boğucu (Osüküt içerisi inde kalbimi sızlatan ne çok manalar Vardı ya nuk, bu karanlık tavırlarda nasıl bir infial, ne acı bir elem vardı? Hatel ona söz söyledi. im, bana cevap vermeğe mecbür olduğu dakikalar da bile bu çehredeki ıstrap beni o ruhumun en derin Acı bir ıstırabın tırnakladığı görülen bu genç erkek çehresi uykularıma 'kadar giriyor beni rahatsız ediyordu. O'zâman kocalık haklarını iddia eden bu erkek için içerimde küçük bir merhamet uyandı. Yüreğim de bir tarziyede bulunmak ihtiyacı doğdu. Bu ihtiyâç iyi olmak.. Fedakâr olmak. Daha doğrusu kr saca kadın oOolmaktı! İhtiyar (OAtmetağı ile kw nuşmak istiyordum. Efendisinin acaba bir kara sew da illetine mi tutulduğunu soracaktım Fakat Bizmetçim dahi efendi; görünüyordu. Bütün emirl, yaptığı halde o da büz kınmıştı. o Gözleri efendisinin kederinden riyordu. Bunun ü ini kopye etmiş gibi erimi saygı ile, dikkatle bi döndürücü bir tavır te uğum infial genç enim suçlu olduğumu göste“ rine beni saran bu eziyetli çevreyi par çalamak istedim. Kabahatim bu kadar büyük mü idi? Böyle işkenceli bir hava içerisinde yaşamak için bir cinayet mi İşlemiştim? Üzerime çöken bi hava sarki bir hapitbanenin duvatları arasında imişim gibi beni boğuyordu. Ke mak istiyordum. Gidecektim.. Daha doğrusu buradan uzaklaşmak için kaçacaktım! Bu fikir beni sardığı girerken takip etti ti kabineşine im. Masası başma © en beni birdenbire gördü. Ne şaşırdı ve ne'de arşılamak için harekette. bülundu. “Yalnız leri sessiz bir sorgu ile geri di Kelimeler Stiyer dudaklârmdân “çok acemice” sine dökülüyordu. Şüphesizki ona gideceğimi birdenbire söylemek fikrile gelmemiştim.Maket telâşla ağzımdan bu sss çıkmıştı. Yüzü sanki işitmemiş gi lik rengindeki gözleri düşük güz kapakları bulandı. Sonra ciddiyetle cevap verdi: — Samiye Arif Nedretin. yeri yalnız Evimden başka yerde oturamaz. İsyan etmeğe hazır birdenbire cevap veri — Arzularmızı her zaman bana zorla yaptıra” nızı mı sanıyorsunuz? Ni Yavaşça başını sallıyarakı — Hayır! dedi. Bunu size zorla kabul ettir! Yalnız fikrim yerinizin burası, benim evim dur. Birinci dileğim de sizin de benim gibi düşün” burada kalmanızdır. İadenin tarzı âni hiddetimi yatıştırdr: — Evinizde kaldığırm mir — Evet. — Daima mı? ibi sakit kald. N altı” burasi asi, a iy — Evet, — Beni gerçekten karmız olarak mr görme yorsunuz. iyorsunuz ki ben sizin 1 ürerinde oynuyors”” — Kelimeler üzerinde oynamiyorum. Ban # kârımamız, Tamamile benim karım olmak bakıyo: imü erguvant bir kırmızılık kapladı. — Asal igüri onunla anlaşmak arzusile kabinesi * diğim balâe bu kelime ağsımdan şiddetle fır! — “Asla,, diyorsunuz. Bana karşı meydan 9 uğraşmayınz. Benim arzu çttiğim gey her zam” kikat olur, Bunun için de “yakında,, diyorum,