MART — 1838 bi HABER — Alişam postan KG ANLA ADAPAZARI 2 Türk Ticaret Bankası Tamamı ödenmiş sermayesi: 2.200.000 T.L. EN MÜSAiT ŞARTLARLA Ticari krediler | Kumbara hesabı Senet iskontosu ! Cari hesaplar Senet tahsilâtı | Tediye emirieri Teminat mektupları İ Vadeli mevduat Fenne uygun olmıyan bir elektrik tesisatı CEREYAN KACIRIR SARFIYATI ÇOĞALTIR Elektrik tesisatı Bir defa yapılır iYiSiNİi yaplırmak menfaatiniz icabıdır. SATIKL en mükemmel tesisatı 12 AY VADE iLE YAPAR SATIKE Şubelerine müracaat kâfidir. AK VE Faizleri her ayın birinde ödenen Kuponu Vadeli Mevduat | Izahat için Banka gişelerine müracaat ediniz. Merkezi : istanbul Şubesi: ANKARA Dördüncü Vakıf Han Şubeleri: Ankara, Adapazarı, Bandırma, Bartın, Biga, Bolu, Bozüyük, Bursa, Düzce, Eskişehir, Gemlik, Izmit, Kütahya, Safranbolu, Tekirdağ. A Satılık ser Çok kıymeltar ve mühim bir arsa İstanbulda Mahmutpaşada Şeri 26okağında melsuh İttihat ve Derek merkedi umumisi olan merhum Arifiği ASKERİ FABRİKALAR UMUM MÜDÜRLÜĞÜ Satınalma Komisyonu İlânları Muhtelif Elektrik Malzemelri Evvelce de ilân edilip şartoamelerinde değişiklik yapılan ve tah Paşa konağının arsası temel | tâşları | MİN edilen bedeli (30.000) lira olan yukarıda mıktarı, cinsi yazılı mal. ve derunundaki mahzen ile birlikteği zeme Askeri Fabrikalar Umum müdürlüğü satınalma komisyonunca Satılacaktır. # 4 Mayıs 936 tarihinde pazartesi günü saat 15 de kapalı zarf ile iha Talip olanların o Beşiktaş ieinci fi le edilecektir. Şartname (bir) lira (50) kuruş mukabilinde (o komis- sulh hukuk mahkemesine 20 mart mi 1 ili Talipl akkat t t olan (2250) Hi a NE 5 . wat 14 de müracaat eylemeleri ilâ yondan verilir. Taliplerin muv. eminat olan ( ) lirayı Nümune ve evsafrma uygunsuzluğundan dolayı reddedilen 5000 “| olunur, vi teklif mektuplarmı mezkür günde saat 14 e kadar komisyona ver:| kilo zeytin İzmitte Tersane dahilindeki Ussübahri satınalma komisyo- meleri ve kendilerinin de 2490 numaralı kanunun 2. ve 3. maddele-| nunda 23 Mart 936 pazartesi günü saat 15 de açık arttırma suretiyle rindeki yesaikle mezkür gün ve saatte komisyona, müracaatları. satım alınacağından isteklilerin her gün İzmitte düne beki levazım ear İle 0 veli 18) anbarma müracaat ile zeytinleri görmel i ; İstanbul Deniz Levâzımı Satınalma Ş AKDİ İC iz Marmara Üssübahri Satınalma leme 52 FAUSTA FAUSTA 49, lettanın elini sıktı, Ve daha hızlı yürümeğe başladı, Bir köprünün iki tarafı boyunca uzanan evle : rin arasından geçerek rehrin öl: sahiline atladı ve sola döndü. Bu: rası çok tenha idi. Site deniler yerde, Ürsen, Danfer ve Kluvat gibi bir takım karanlık ve karışıl yolların başlangıcında bulunuyor. lardı. Site yahut İl dö Pale dedikler' bu yer iki burunla nihayetlenmel teydi. Bunlardan biri batıda, ver başlanmış bir köprünün ayağını teşkil etmek üzere hususi olarak doldurulmuş bir yerdi. Bu noktaya yirmi altı sene sonra Dördüncü Hanrinin yapıl . mış at üzerinde bir heykeli dikil mişti. Zamanımızda bile bu yerr sırf sürüp gelen bir alışkanlıktan dolayı Ponnöf, yeni köprü denil . | mektedir. Doğuda, Notrdamın ve ba; peskoposluk dairesinin arkasında | dil gibi bir arazi bulunmaktaydı. Buraya âdeta el ele tutuşmuş iki kız kardeş gibi yanyana iki bina yapılmıştı. Birincisi ufak tefek, ince ve şık, görünüşü gayet güzeldi. Pen- cerelerine göz alıcı çerçeveler ko nulmuştu. Kapısının önündeki taş merdivenlerin üzerinde süslüce bir levha duruyor?u. Bu levhanın üzerinde belki şarap yapılan bir yer yahut bazı hatıralara delâlet eden şu kelimeler yazılmıştı: PRESUVAR DÖ FER OTELİ Ruset ve Paget Öbür ev pek büyüktü, Cephesi sessiz ve korkunç, duvarları yo - sunlu, bazı yerlerinin sıvaları dö - külmüş ve çatlamıştı, Birkaç kı - pışık pencere buranın yıkılmak ü- zere bulunan bir harabe olduğunu gösteriyordu. Görenlere kasvet, seyredenlere korku veriyordü. Demir kapişı, kocaman tunç halkası, eve bir istihkâm manza - rası veriyordu. Belki de bu bazı sırların gömüldüğü hortlaklar ta » rafından beklenen gizli bir kale idi, Bu burun şimdi yavaş yavaş suların tesiriyle aşınmış, yenmiş ve bu korkunç ev de ortadan kalk- mıştır, Bugün bu evin yerinde alçak bir bina vardır. Nehrin dalgaları onun temeline çarparak Parisin bu noktasındaki eski korkuyu ya - şatıyor sanılır. Bu bina zamanı- mızda Morg olarak kullanılıyor. Belgoder Viyolettanın elini bı- rakmıyarak bir an kadar Presuvar dö Fer otelinin önünde durdu. Fa- kat başını sallayarak yanmdaki bi. nanın demir kapısma doğru dön - dü. Kızcağız etrafına şaşkın şaş - kın bakınıp: — Gerek bana ve gerekse beni gönderene göre siz sanatınızdan çekilmiş birisi değilsiniz. Ben ve körü körüne itaate borçlu oldu - ğunuz kimse sizi hâlâ cellât ola- rak tanıyoruz. Bak! * Mantosunun altından sağ elini çıkardı ve uzattı. Bu elin orta par- mağımda geniş bir halka, onun ü - zerinde demirden yapılmış bir levha vardı. Levhanm üzerinde bir takım esrarengiz çizgiler çizi- liydi. Klod, halkayı görünce titredi Büyük bir hürmet ve korkuyla eğildi. Yabancı: — İtaat ediyor musunuz? Diye , sordu. Klod boğuk bir sesle: — Maat ediyorum Monsenyör! Çevabmı verdi. — Pekâlâ! Netrdamın arkasın da, Sitedeki eve geleceksin. İdam saat onda olacaktır... Gelecek mi- sin? Klod hırıltıya benzer bir sesle: — Geleceğim Monsenyör. Fa. kat sizi göndermiş olan muhterem kimseye lütfen söyleyiniz ki, yor gun, hem de pek yorgunum. Kor ku, gecelerimi dayanılmaz bir iş - kenee haline sokuyor. Vicdanımı eziyor... Öleceğimi bilmiş oisam bundan sonra adam öldürmiyece- ğim... Yarın aramızdaki mukave- leyi feshedeceğim, dedi. Sunra a yağa kalkarak ilâve etti: — Bundan sonra Mopsenyör, artık bana hiç baş vurmayınız. Ve hiç gücenmeyiniz! Bu akşamki idam, son kötülüğüm olacaktır. Yabancı: — Sonuncu iu Peki!.. Klod, şimdi artık demindenberi senden gizlemiş olduğum yüzümü açabi « lirim... Dedi. — Elinizi gördükten sonra, yü- zünüzü görüp görmemiş olmak | bence birdir. O uğursuz demir yü- zük beni size kati olarak itaat et- tirmiyor mu? Haydi gidiniz Mon « senyör! Yabancı neredeyse hıçkırıklar. la boğulacak olan bir sesle: — Fakat yüzümü görmeniz her halde lâzımdır, dedi. Çünkü artık bir cellâdın karşısında bulunma - dığımı bissediyorum. Sen de artık Faustanın bir elçisiyle konuşmu « yorsun. Çabucak bir hareketle başın « dan başlığını çıkardı. Yüzü görün. dü. Bu yüz bir ölününki kadar sa» rıydı. Klod geri geri çekildi. Solu- yordu. Korkuyla, vicdan azabiyle karışık bir sesle ve âdeta meydan okur gibi! — Peskopos!... Prens Farnez!.. Çocuğun babası! — Evet, benden çaldığın çocu- ğun! İşte o ben im; sana o zaman lânet eden de benim! Çektiğim acılara hiç merhamet etmediğin