Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
-. * İ BC ı — a "&ı, kallem etti, — hastahanede oldu. “duğum kız çocuğuyla, erkek kılı- ğ ) h“l- görmedim, ihtimal ki hayatım- -F!lııt artık büyümüş olan kızıma ; .eî—enlerde genç bir mimar talip 'rvlut_ A A a ea kızken... Bir genç kızken!.. Hayalâta dal- dığım sıralarda kendi kendime sık sık tekrar ettiğim bu sözler yaşını başını almış bir kadının ağzında size hiç de garip gelmez amma, be- nim, yani köy jandarma başçavu- şunun ağzından duyunca ancak iki şeye hükmedebilirsiniz: < — Adamcağız çıldırmış! Yahut bundan daha hafifi: — Herif zilzurna sarhoş! Yanılıyorsunuz, bunların ikisi de yerinde değil! Hakikat bunlar-| . den yavrumun saadeti bozulacak- tı. Sırf onun saadeti uğruna eıkı sevgilimi görmeğe karar verdim. Resmi elbisemi giyerek hemen onun yanına gittim, garip macera- vaziyetini mı ve kızımın müşkül kendisine anlattıktan sonra: — Bu vaziyette size ne yapmak düştüğünü biliyor musunuz. de - dim. Şaşırdı ve: — İyi amma, dedi, ben ne yapa- dan daha basit, büsbütün başka -| ; — dır, Bakın anlatayım. Gerçi ben bunu hayatımın so-' ( nuna kadar bir sır halinde saklıya caktım. Amma, meşhur Çek spor- , cusu kadınlıktan vazgeçtiği zaman bunun ayıp bir şey olmadığını an- ladım. Yirmi yıl evvel ben de bu Çek! sporcu gibi çiçeği burnunda kızcağızdım. Hayatta kimsem yok tu, bir terzi yanında çalışarak ge- çiniyordum., Derken efendim gü- $ nün birinde sevimli bir delikanlı i- l le tanıştım, seviştik. Delikanlı her akşam işten çıkın- ca beni buluyor, beraber gezmeğe çıkıyorduk. Mevsim yazdı, kırlara | gidiyor, saatlerce dolaşıyorduk. Meğer delikanlının niyeti bozuk- Muş, bir gün tenha bir yerde allem beni kandırdı. i jandarma kılığıma ve ko- taman bıyıklarıma bakarak bunun imkânsız bir şey olduğunu söyle- meyin. O zaman böyle değildim. Uzatmıyalım, aradan birkaç ay geçti, anne olmak üzere olduğumu anladım. Bunu hem endişe, hem de sevinçle sevgilime haber ver- dim. Somurttu, yüzünü ekşitti ve buluşmalarımızı seyrekleştirdi. Bir müddet sonra ise hiç gelmez ol- du. Ağladım, haykırdım, kendisine mektup yazarak yalvardım, hiç bi- risi para etmedi. Karnımda çocu- ğumla yüzüstü brrakılmıştım. Ölü- mü düşünürken bir gün ağrılarım tuttu, bakacak kimsem olmadığı için hastahaneye kaldırdılar. Ha- Yatırmmı değiştiren hâdise işte — bu Muayene eden doktorlar: — Oğlum, dediler, sen kız de- ğilsin, erkeksin! Çocuğunu doğur- duktan sonra sana ufak bir ameli- Yat yaparız, erkek olursun! Şaşırdım, fakat ilim adamları - hın sözlerine inanmamazlık ede - Mezdim. Hem genç kızlık, benim '&'ın, hiç de hayırlı olmamıştı, a - Meliyat olmağı kabul ettim. Bir ay sonra, kucağımda doğur- #ında hastahaneden çıkıyordum. | Zaman gazeteler şimdiki — gibi her şeyi hemen haber almadıkları İçin maceram etrafa — yayılmadı. 'andarma mesleğine girdim, aylı- la da küçük kızımı büyüttüm. Beni aldatan alçak- delikanlıyı | da artık hiç görmiyecektim de... du. İyi bir aileye mensuptu, iş Gltîkten sonra nüfus kâğıdın- Izımın babasız diye yazılmış ğu meydına çıkacak, bu yüz- K d k “ıu gazetelerde yazılanları okuyunca ı , üŞ — | | bır' | DA a  bilirim? Gerçi bekâr kaldım, evlen- meme mani yok amma, bir jandar- ma başçavuşuyla evlenememya ! Cevap verdim: —Tabit! Zaten siz razı olsanız bile, zevceniz olmak, şimdilik resmi vazıfemle kabili.telif değisdir. Kı-|) zımızı evlât olarak resmen tanıyı- nız, bu kâfi... Eskiden olsaydı ve ben eski ha- limde kalsaydım, sevgilim — belki bunu kabul etmezdi. Lâkin ben ar- tık o eski müdafaasız genç kız de gildim, güçlü kuvvetli bir erkek - tim, üstelik jandarma başçavuşu sıfatile kanun kuvvetini temsil et- mekteydim. Bunun için sevgilim | teklifimi derhal kabul etti: — Hakkın var sevgilim!... Par- don, başçavuş, hakkınız var. De- diğinizi yapacağım. Resmi muameleyi beraberce yap tırdık. Gençlik günahımızın mah- sulü evvelki gün evlendi. Cami'den çeviren: Fahire Muallâ Ev sahibi (miyop misafire) — Mer- diven orası değil efendim! — e HABER AKSAM POSTASİ İDARE EVi k İstanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : Istanbul 214 Telgraf adresi : İstanbul HABER Yazı işleri telofonu : 23872 idare ve ilân : 24370 ABONE ŞARTLARI . Türkiye Ecnebi Senelik 1400 Kr. 2700 Kr. 86 aylık Y20 . » 1450 , 3 aylık 800 », B00 « 1 aylık 50 « 300 İLÂN TARIFESİ Ticaret ilânlarinın satırı 12,50 | Resmi ilânların 10 kuruştur. Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası * idi. — A/ betçı zabiti halimden ürkmüş Bu emre mutavaatkârane bao - yun eğdim. Ve bana bir yük olma- ğa başlıyan ayaklarımı âdeta sü- rükler gibi bezgin bir halde nö- betci kamarasına -girdim. Divanıharp önünde Mektep inzibatı nam ve hesa - bına büyük bir cürüm sayılan bu : | vakayı örtbas edemezlerdi. Vatanının gözle görünen bü- yük ve milli felâketi karşısında heyecana düşen bu Türk çocuğu, eline bir gazete aldığı için mües - sir bir surette - cezalandırılmalı Ve divanıharp kuruldu. Evet, şaşmayınız! Gazete oku- “duğum için beni muhakeme et- mek üzere, Bahriye nezaretinden gelen yüksek hbir kaç zabitin de iştirakiyle mektep talim ve tedris heyetinden terekküp eden önemli bir heyet derhal işe başladı. Divanıharp, mektep tedrisat müdürünün odasında çalışıyordu. Mektepte bilâ kaydü şart herkes bu muhakeme ile alâkadardı. Ba- na gelince, bu ummadığım hâdi - selerin rühumda yaptığı şiddetli aksülânrellerin tesiri altında idim. İlış ve gülünç şeyler geliyordu. Hiç bir şeyle alâkadar olmıyordum. Benim bağlı olduğum en büyük varlığın cökmesi, benim inandı - ğım en büyük kuvvetin göçmesi karşısımda şahsi ıztırabımı hisse - decek halde değildim. Divanıharp heyeti azalariyle mektep zabit ve muallimleri beni kurtarmak kararmda birleşmiş - lerdi. Çünkü, şimdiye kadar mek- tep nizamını bozacak en ufak bir hareketim görülmemişti. Ve bu gazeteyi benim aldırdığıma inan- mıyorlardı. Sınıf arkadaşım Adnan (şim- di Deniz yolları idaresi süvarile - rindendir) mektep talim heyetini kendinden hiç memnun bırakma- mıştı. O kadar ki, kendisini mek- tepten çikarmak için bir notunu daha kıracak bahaneler aranıyor- du. Adnanla aramda cok derin ve samimi bir arkadaşlık vardı. Heyet bu durumu göz önüne alarak, gazeteyi mutlaka Adna - nın aldırdığını, fakat, benim onu kurtarmak için sucu üzerime al - makta ısrar gösterdiğimi, bunun için hakikati itiraf etmem icap et- tiğini söylüyorlar ve bu noktada — kuüvvetle israr ediyorlardı. Eğer dediklerini yapsaydım, ben, kurtulacaktım, Fakat Adnan mektepten çıkarılacaktı. Ben, bu yaptığımı — mektep nizamına mugavir olsun olma- smm — suç telâkki etmiyordum. İçimde doğan acı hayret ve inki - sar duyguları buradan geliyordu. Eğer, o acı hakikat karşısında benliğimden o derin heyecanı, o | müthiş acıyı duymamış olsaydım, kendimi soysuz, vicdansız. yediği ekmeğe hiyanet etmiş bir adam tanıyacaktım. * 5 Pui ŞA Şi yu Çd h ÇA b ç a Y K Ag b a Mektebe atııan kurşunlar Divan:harbin bir celsesinde ge- | ne uzunboylu isticvabım yapılı - yordu. Şimdi Deniz lisesi mual- limlerinden olan o zamanki fizik hocamız Seyfettin Beye, bana so- rulan bir suale cevap olarak, ay - nen şunları söyledim: — Eğer memleketle alâkadar olmak ve memleketin halini öğ- renmek günah ve kabahat ise beni neden okuttunuz? Neden benim beynimi düşünmeğe alıştırdınız? Neden bana bir çok vesilelerle memleket sevmek duygusunu aşı- ladınız? si Ve şimdi neden vatanımı sev - diğim, onun felâketdide halinden acı duyduğum için beni sorguya çekiyorsunuz? Size tekrar söylüyorum: Gaze- teyi ben aldım. Bu hareketimde de bir suc bulmıyorum. Eğer bu hareketimden dolayı bir ceza görmem sizce mutlaka lâzımsa bunu derhal veriniz. Çok kederliyim. Beni bu işle fazla yor- mayınız.,, Bu sözlerimden katıyyen geri dönmedim. Bu srralarda, benim mektep ha- yatımı da karmakarışık eden Yu- nan zırhlısı Ada önündeki mevki- ini muhafaza ediyordu. Bu gemidekiler, mevcudiyetle- rinin bize verdiği acıyı yavaş ya - vaş hazmettirmek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Ara sıra, ta - lim bahanesiyle, teneffüs zaman- larında rıhtıma çıkan talebeye mavzer kurşunları atılıyordu. Bu kurşunlardan bazıları çok yakını- mızdan geçmişti. Hattâ bir arka- daşımız, iki bacağı arasından ge- çen bir kurşunla yaralanmaktan mucize kabilinden kurtulmuştu. Bundan dolyyı mektep idaresi talebenin rıhtıma çıkmasını yasak etmişti. Hatıralarını anlatan Efdal Talât No: 3 ü. Onun da yüzüteessürden ._ | karmakarışıktı Ben, her gün, divanıharp du- ruşmasını beklerken, temiz sula - — | rımıza bir kâbus gibi çökmüş olan — bu yabancı varlığı, çok acı düşün- — celer içinde seyrediyordum. Mahkümiyet kara- — rının tebliği Divanıharp üç hafta kadar sür- Mektep nizamatı mucibince bu — gibi kararlar, ancak cezanın tat - — biki sırasında tebliğ edilirdi. Ben de ogünü bekliyordum. Karar — hakkında hiç bir endişem yoktu. Benim derdim bu gibi teferrü- atın çok fevkinde ve çok daha ö - nemli idi. | Onlar ise gazete okuyan bir ta- — lebenin suçunu tesbit için, hıftı- larca uğraşıyorlardı. Mektepte çok itimat kammı; ve çok iyi tanımmış bir talebenin — böyle bir günde gazete aldırmak suçunu acaba hangi bir hisle işle- diğini düşünen yoktu. Ben onlara âciz lisanrmla duygularımı anlat. mak için didindikce onlardan hiçbir yakınlık ve samimiyet gö « remiyordum, 3 Divanıharp heyetiyle benim aramda düşünce farklarımız iti - bariyle Büyük bir uçürum vardı. — Bu boşluk dolamadıktan sonra bana verecekleri cezanm ne kıy « — meti vardı? Babamı ve kardeşimi genel sa- vaşta kaybeden annem, bana, çok düşkündü. Bana bu düşkünlüğünü — —— o kadar ileri götürmüştü ki, izin zamanımızdan bir gün evvel Ada- ya gelir, geceyi ailece tanıştığımız sınıf zabitim Yüzbaşı — Saimin hemşiresinde geçirir, ertesi günü gelir beni mektepten alırdı. Böy - lece küçük bir lise çocuğu gibi an- nemle birlikte İstanbula inerdim. Divanrharpten sonra devre tatis — ] li de geldi. ' "(Devamı var) Dikiş - Nakıs ve Sanayı H “'”"““““m!u“.”““-'*- W X Anadoluda & Acante araniyor. ÜMÜM DEPOSU İSTANBUL TAHTAKALE TELE- FON SOKAK N 62 TELEFON.22B13 ISTİKLAL.CAD- BAKER 'NO306 — 307 YELEBON: 64922