23 Şubat 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

R. & SUBAT — 1936 q .. .. E J n Çanbul radyo- Sunun hayırlı bir işi 5 .Geçenlerde İstanbul radyosu - © neden Türk muharrirlerinin | talealarını günü gününe bütün (Ş Tlekete neşretmediğini sor - t '—rl:adaumız (Vâ - Nü) nun da t bulduğu bu sual nihayet şöy- ir netice ortaya koydu: X “Anadolu Ajansı geceleri, mem- *tin her yanına dünya haber - hi verirken mühim bir kısmı mütalealarından ibaret o - * bu ecnebi haberlerinin arasın.- Türk gazetelerinin, Türk mu - Tirlerinin filân veya falan mü- İ Mesele hakkındaki yazısınım * k'likkate değer parçasını da bü- ,Mmemlekete okumalıdır. '»Bîtim gazetelerimizde çıkan î'll yazıların ecnebi gazetele- . *nebi ajanslar vasıtasiyle gü - / Sününe geçtiğini görüyoruz u İ '*den kendimize kulak vermi - ııı“— Yalnız ecnebinin dediği mi | , ir?. ( Yimdi haber alrvoruz bi, İstan a) 'Adyosunda hissesi bulunan h “olu Ajansı akşamları hava- J M $riyatı yaparken Ankara, İs- _'[ | '_"tl İzmir gibi büvük şehirle h, *de geniş kadrolarla cıkan elerimizin hususf mahalele - de en mühim yerlerinden o - BNF RCak,... e n'ıi_ bize tanıtmak, düşünce h Zmamızın islek ve uyanı!- u her fırsatla göstermel n itimadını elbette ki art a k, kulağımı daha keskin ede. #Rva a';".ıB“ münasebetle yabancı İy vak, * karsı diyeceğ'miz bir * Fakat çok bellidir ki 4 ç:;::”%]se.t_ ' w;çl_en 3'-nva.".’î'. ölün Di verim n menfz.ıatm- ! 'B!mhrm ni T ve teı'fmte V E 'de hasıl ettiği te - W iyetle dünya hâdiseleri - y wZĞ.e tl_vnndn—dığı akstilâmel. ' 'îvmıı' Işiğimiz altında her Tür- | .ıq;k.ı edekilmelidir... 5 nhul radyosunun, bn görü * ehemmivet vermetle biz. “ider Y Ve 4 hi '._N 4 " 1 SUU Soförlerin derdi Cemiyet umumi kâtibi bunları birer birer sayıp anlatıyor Soförlerin bitmez, tükenme: dertleri vardır. Bu dertler zaman, zaman tazelenir, günün mevzuu o- lur, sonra gene kapanır. Bu dertlerin başında birinci o- larak plâka resminin indirilmesi vardır. Belediyenin yeni bütçesi Şehir Meclisinin bütçe encümenin- de görüşüldüğü şu sıralarda bu me sele yeniden ortaya atılmıştır. Piâklalar ve vali Şoförlerin dertleri etrafında dün bir arkadaşımız şoförler cemi- yeti umumi kâtibi ve avukatı bay Hayri ile görüşmüştür. Bay Hayri diyor ki: — Şoförlerin başlıca dertler'n- den biri plâka resmidir. Vali Mu- hiddin Üstündağ, plâka resminin şoförlerin üstünde büyük bir yük olduğunu kabul etti. Geçen sene yaptığımız müracaatı bu sene tek- rar yaptık. Belediye bütçesinin çok dar olmasına ve plâka resmin- den yapılacak tenz'lâtın bütçeyi sıkıştırmasına rağmen Vali şoför- lere karşı hüsni teveccüh besledi- ğini söyledi ve bu işin bütçe encü- meninde müzakeresi kararlaştı. Parti başkanma da cemiyetin dilekleri arasında bu işi anlattık. Bay Hilmi de bu müracaatı hüsni telâkki etti. Plâka resminin indiri leceğine kaniiz. ; Garajlardaki otomabiller Şoförlerin dertlerinden biri de garajlardaki yüzlerce otomobildir. Taksi talimatnamesine ugun olma- dıkları için çalışmalarına müsaade edilmiyen bu otomobiller garaj- larda çürümektedir. Evvelce tak-| si talimatnamesi haricinde çalıştı- rılmasına müsaade edilen otomo- biller gibi bunlara da müsaade e- dilmesini istiyoruz. Garajlarda bekliyen böyle 250 otomobil var- dır. Bunları taksi talimatnamesi- nin istediği şartlara uygun bir ha - le getirmek icap etse binlerce İira ister. Buna da h'ç bir otomobil sahibinin kudreti yetmiyeceğin- den otomobiller durmaktadır. Mil- li bir sermaye haline gelmiş olan bu taksileri çürümekten kurtarmak için bir defaya mahsus olmak ü - zere müsaade verilmesini bekli - yoruz. “Husus! , fakae'ler Üçüncü bir derdimiz de ecnebi olan beş altı kişinin piyasaya hu - susi olarak çıkarttıkları otomobil - leriyle şoförlere rekabet etmele - ridir. Husust otomobil getirtmek, şe- hirde işletmek hiç bir kayıt ve şar- ta tâbi değildir. Bu birkaç kişi kendi namlarma getirttikleri ve hususi plâkayı yapıştırdığı otomo- bilini şehrin kibar ve zengin yerle- rinde bekletmekte, mütemadiyen müşteri taşıyarak para kazanmak- | tadırlar. Sonra böyle otomobiller müşte- vti de buluyorlar! “Çünkü- Hhususi- plâkalı bir otomobile binerek şe- hirde gezmek, taksi saatli otomo- bilden daha cakalıdır.. Gümüşsuyunda bekliyen böyle bir otomobil orada oturan zengin- leri aylığa bağlıyarak işlerine gö- türüp getirmektedir. Bu yüzden oradaki şoförlerin işleri azalmıştır. Bugün piyasada şoförlere rekabet eden böyle 30 — 40 otomobil var- dır. On kuruşa müşteri Şoförlerin on kuruşa müşteri taşımalarının lehindeyım. Esnaf halka ne kadar yakın gitmek siya- setini tak:p ederse o nisbette kaza- niır. Elindeki imtiyazı otobüsler hak- kında kullanan belediyenin şoför - lerin bu isteğini de reddetmiyece- ğini ümit ediyoruz. Mes'ekdaşlar arasında ikilik Bir kısım şoförlerin kendileri- ne mal sahibi süsü vererek arka- daşlarından ayrılmak, başka bir cemiyet kurarak onun başına geç- mek istediklerini haber alıyoruz. Şoförler elele vermiş bir halde ça- lışırlarken cemiyete bir hayat ve- remezlerken bu ayrılış neticesinde ikiye bölünen cemiyetler acaba ne yapabileceklerdir. Ben altı sene- dir cemiyetin başında bulunmama ve şahsi dostluklarımdan istifade ederek çalışmama rağmen cemiye- te istediğim kadar nafi olamadım. Esnal kanunu Her şeyden evvel şoförlerle ma! sahipleri arasındaki münasebeti “*temin ve takviye edecek - bir tali- matnamenin yapılması bu son hâ- dise üzerine zaruri olmuştur. Yeni yapılmakta olan esnaf kanununda bu hususta mühim maddeler konu- lacağını öğreniyor ve bu kanunun bir an evvel çıkmasını bekliyoruz. — —- hi ııdır-ıışı intiba büy*k oldu De ı,._']; heptî de el değiştirecek ol N© giderayak olsun bu âdet'| '| şmai memleket menfaati - N Hikme! Münir " |h Yİnde kenferans (k,, “nü Halkevinden: Evimiz A, Agâh Sırrı Levend tara - İ Ağaloğlu merkez salonun t i günü saat 17,30 da ve Salı günü saat 17,30 şl) konulu iki konferans ha, © Bu konferanslar bü - _ $lara açıktır. yolcuları için W.” kolaylık &chulmnm ve seyyah- merdivenlere ihtiyaç trhtımlara doğrudan rı için İiman ida- n rihtrm atelyelerin- | N seyyar merdivern bit- N ir. Bu merdiven yakmım- '[' 4 , & * v Tdtrmı üzerine konula- İN h) ki | ' l h* w ğ 0 |İy Mrüklerde ;; M.__'lyol eşyası 'l.ı K, h::ı:lnyol ticaret anlaş- Kot AA € gümrükte bulunan - İi e ”ösinın önümüzdeki ':/_;. İ &ünü öğleye kadar güm- 4 yömen çekilmesi lâ- ir, Bunun için tica. adarlara — tebligat lesi yakınlarda rıî""ayetfi M Beyazıt, Soğanağa mahal'lesin. de oturan Âli sabıkalılardan Ce . malin bir ay evvel altın suyun? batırılmış bir gümüş mecidiyeyi altın diye kırk liraya satmış oldu. ğunu iddia etmiş, Cemal de yaka lanara'r tahtöikata baslanmıştır. Kolu kırıldı Sirkecide Hikmet ile Hüsamet tin adında iki çocuk oynarlarker Hüsamettin düşmüş ve sağ kolv kırıldığından hastahaneye kaldı - rılmıştır. ŞUBAT — 1936 Hicri: 1354 - Zilkade: 29 ;ı'mııv'fwu -)—) -İ-İ-İ— “Süe 522 12,28 1520 17,52 19.20 5,08 «i 1182 6,80 9,87 12,00 181 1L14 D GEÇEN SENE BUGÜN NE OLDÜU? Amerika zencileri Habeşlere — yardıma karar vermişlerdir. Anad_olu Sigorla Şirketi Anadolu Sigorta Şirketi, teşki- lâtını genişleterek bürolarını en asri bir şekilde İstanbulda Yeni - postahane karşısında Büyük Kı - nacıyan hanına nakletmiştir. Sigortacılığın bilâmum eşkâli hakkında malümat ve izahat al - mak ve en müsait ve yeni şerait dahilinde sigorta akdetmek ve bu vadide bütün müşküllerini hallet. tirmek istiyen sayım halkrmıza gi- şelerini daima açık ve memurla - rinr emirlerine amade bulundur - maktadır. ! | " 'Telefon: 24293 Bize müracaat eden garsön Sabri diyor ki: “Biz garsonların derdi çok büyüktür. Çalıştığımız müesseselerin, hemen hepsi müşterilerden ©b0l10 garson hakkı diye bir para alırlar. Fakat bu para hiç bir zaman tam olarak garsonların eline geçmez, Eğer bu parayı tam olarak bizlere verseler, hiç bir garsonun sırtı yere gelmi. yecektir. Müesseseler müşteriden aldıklarınım en fazla yüzde 5 ini yahut yarısından daha aşağı mıktarını bize verir. Hat. tâ bazı müesseseler bunu da yapmıvorlar. Bütün bu yüz. de onları kendileri alrp, garsonlara 15 . 20 1lira gib cüz'i bir maaş veriyorlar, Böylece bir de vergi kaçakçılığı yapılmış oluyor. Bizim cemiyet te aytı bir derttir. Hepimiz temiyvete bu kadar para veriyoruz.Fakat başımızdaki bu müşküller. j Garsonların Gertieri de ondan hiçbir faide gördüğümüz yoktur. Ne işsiz kaldığımız zaman, ne de başka muztar vazi. yetlerde cemiyetimizden en ufak bir yardım göremiyo. YuzZ tedir. Acaba, biz garsonların, bu dertlerile alâkadar olacak bir makam yok mudur? HABER: Garson Sabrinin hakkı vardır. (Garson hak. kı diye) hakikaten bazı müesseselerin, müşterilerden al. dıkları yüzde 10 lar, bu zavallılara katiyyen verilmemek. Garsonlar Cemiyetinin bu işlerle bir türlü alâkadar ol. madığı ve azalarına da hiç bir yardımda bulunmadığı id. dia edildiğine göre beleciye iktisat müdürlüğünün bu işle alâkadar olması lâzım gelir sanırız, Küfeyle hasta nakli Suat Derviş şöyle bir şayanı hayrel hasta nakli manzarası tasvir ediyor: İhtiyar bir adam önden ilerliyor. ElL lerini arkasında birleştirmiş, hem tes. bihini çekiyor, hem de birşeyler mırıl. danıyor. Onun arkasında bir hamal, hamalmım arkasında bir küfe, küfenin içinde bir yemenile sarılmış başı küfeden çıkan ve on beş yaşlarında kadar bir genç çocuk. Hummadan kızarmış yarı baygın gözle, ri yalnız hastalarda bulunan bir lâkayd! ile etrafına bakıyor. Burnu uzamış gibi ve derisini delecek kadar sivrilmiş gö. rünen elmacık kemikleri ateşten kızar. mış.. Kaldırımda önümden giden bir meraklı, ihtiyarın öomuzuna vuruyor? — Hey baba... Küfedeki gencin nesl var?.. — Bilmem, diye cevap veriyor; on beş gündür ateşler içinde yatıyor, hasta, neye götürüyorum. Medeni bir insan olan İstanbul hem. şerisinin böyle manzaralarla karşılaş . maması ve hassasiyetine, insanlığına hürmet edilmesi lâzımdır. Belediye me. murları, bu vaziyette hasta gördükleri zaman müdahale etmeli ve onları nakle, «decek medeni bir vasıta bulmalı, halkr böyle feci manzaralarla karşılaşmaktan kurtarmalıdırlar, İ * 1358 . Sadri Ertem, 136 Halkevi açıldığımı, ve bunların 136 mektep, 136 kışla ol. duğunu yazıyor: Bu mektep maarif kadrolarından da. ha geniş, daha şümullü bir vazifenin kahramanıdır. Maarif mektebi muayyen yaşda insanlara hitap ediyor. Halbuki Halkevi, her yaşdaki, her zihniyetteki insan ruhlarmı yepyeni bir kalıba göre dökmekte, yeniden yaratmaktadır. * Vah, vah,vahi Cumuriyet refikrmızda okunmuştur: Matbuat Müdiriyetinin çıkardığır fransızca Antolojiyi tahrip için gayret. ler devam ediyor. Bir kısım ölçülü dü. şünen edib ve muharrirlerin mütalcala. rına hak vermek lâzım. Fakat bakiyye mücahidlerin elinde, şu ve bu kitaba a. İmmış olmaktan müstağni, hakiki bü « yüklerimiz birer kalkan olmuş. Gazan. ferlerin gürleyişi hep bir tonda ortalığı sarsıyor? Efendim, bu ne cinayettir? Anto. lojide Abdülhak Hamid yok, Halid Zi. ya yok, Hüseyin Cahid yok, ve işin ga. ribi ben de yokum! Medeni âlemde hak'ki şöhretler, esa. mi listeleri sayesinde değil, kendi eser, lerinin kudretile tanınmışlardır. Matbu, at Müdiriyetinin Antolojisini müdafaa etmek bize düşmez. Ancak Vedad Ne. dimin ded'gi gibi; mabadi de çıkacak olsa, eserin tasnifinde hatalar bulundu. ğu, nesil sırasına göre seçimde birçok liyakatlerin unutulduğu muhakkaktır. Fakat şurası da unutulmamalıdır ki, “Ben Antolojiye nasıl alınmam?,, diye ortalığı velveleye verenler yalnız şu ha. reketlerile Antoölojiye girebilirler: Ko. mik Hazımın sahnede “Ulan ben ney . mişim, de haberim yokmuş be!,, espri. sinin ciddt bir taklidi olan yaygarala. rilel.... Taş, Ercümend Ekrem Talu üstadı. mızadır. Cünkü beyhude b'r tevazua lü. zum görmeden Ânto'otiye kendisinin de alımması lâzım geldiğini yazmıştı. Öyleyse, biz de okuyuculara şunu haber vererek yukarrki fıkrayı yazan mücahide bir muzip'ik yapalrm: Cumuriyet kend'sinden ayrılan bu eski mesaj Arkadaşile son zamanlarda ihtilâf halindedir. Artık. varm bizde fikir ve edebiyeat meselelerinde verilen hükümlerin ne gibi dostluklar ve düşmenlIrklar esasına dayandığını siz kıyas edin! Diğer taraftan, bir şehir tyatrosü artistine, yani cidden yüksek san'at mevkii olan bir münevverimize “komik Hazım,, demek de ömürdür, ve bu, bel. H başma bir zihnivetin aynasıdır. Z | 'N , Y Am K AD '1._..._;.1._._'._ " D İ —i K Ati eatf li di vizhlk & Vah, vah, vah!... —— K 5 AF Bi d li ha GNT Ce S J ada a a Ka c a AF 5e F DA

Bu sayıdan diğer sayfalar: