Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
—E Ğ M Ş X SYA AM MN S |S e e Ç 307 — Askerlerle ihtilâlciler arasında müthis bir çarpışma başladı. darmadağın oldular. 310 — Bomba müthiş tesir yaptı. Askerler 308 — İhtilâlciler ilk askerleri meclise doğru yaklaşıyorlar. 311 — Büyük bina tamamile ihtilâlcilerin tahtı 'muhasarasındaydı. püskürterek attı. 312 — İvanaoviç ikinci bomba ile binanın kapı- sını berhava ediyor. 290 ; PARDAYANIN VA a ÖLÜMÜ Önlerinde adım adım ilerliyen ka- tiller, arkalarında gittikçe yaklaşan kuduz bir halk sürüsü vardı. Parda- yanlar tam manasile kendilerini eze- cek bir mengenenin içinde bulunuyor- lardı. Birdenbire düşündükleri oldu. İki taraf biribirine karıştı. Baba - oğul, kuvvetli bir sademe ile ileriye atıldı- lar. Ve demin patlayışım olduğu tara. fa doğru sıçradılar. Kendilerine en- gel olmak istiyenleri tekme ile, yum- rukla, hançerle boğuyor, vuruyor, öl- dürüyorlardı. Gözlerini kan bürümüş etrafı görmez olmuşlardı. Birer yara- İr kaplan gibi saldırıyorlar. Kırıp par- çalryorlardı. | Bu müthiş halin önünde halk bir ân kadar tereddüt ederek geriledi. Bu bir saniyelik fırsat onlara kâfi gelmiş ti, Son bir saldırışla ileri — atıldılar. Ve muhasara edilen binanın vardılar. Sokak, toz, duman, fek sesleri içindeydi. Piyade ve süvariler karıştılar. Bu kargaşalık arasında iti. lip kakılan Pardayanlar karşılarında açık bir delik gördüler. Yıkık bir mer- divenin yanında buraya kadar nasıl gelmişlerdi. Kim- yanına haykırış tü- bilir?! Fazla düşünmeğe lüzum gör-| meden bü yıkık merdiveni sıçraya sıç-| râaya çıktılar. Nereye gittiklerini bil- miyerek çıkıyorlardı. Duman bulutla. rı arasında sallanan bu tehlikeli mer- divende timse kendilerini takip etme- ğe cesaret edemedi. biribirlerine | bulundular. Ac:ıbzıı Her basamakta merdiven çatırdı. | Oyarak sallantyor her ân yıkılması bek- leniyordu. Merdivenin en üstüne çıktılar, Bu- rası son bir direk üzerinde duran bir koridorun nihayetiydi.Burada bir şey yoktu. Yalnız merdivenin dayandığı henüz yıkılmayan sipsivri bir duvar kalmıştı. İki Pardayan bir sıçrayışta geniş olan bu duvarın üzerine çıktılar. Arkalarından müthiş bir patırdı daha oldu. Etrafi bir toz ve kireç bulutu kapladı. Merdiven de yıkılmış- tr. ' Onlar, yüksek duvarın üzerinde, çan seslerile duman bulutlarının kap- ladığı gök ile katillerin — kıyametleri kopardıkları yer arasında ortada kal- mışlardı. O vakit Şövalye duvarın öbür ta- rafına baktı. Altında — geçen şeyleri görebilmek için dumâanın arasından dikkat etti. Bütün vücudu titredi. Kal- bi durdu. Dudakları bembeyaz kesil- di. Gözlerinden bir ümitsizlik ateşi fır- ladı. Acaba ne görmüştü? Ne mi görmüştü?.. Sokak — tarafın- dan muhasara edilmiş olan bir soka- ğın avlısını.. Bu avlı ceset ve yığıntı i- le doluydu. Bu ceset ve yığıntılar ara- sında bir sürü silâhlı adam . kırılan büyük bir kapıdan hücum ediyorlardı. Konağın kapısına çıkan merdivenler üzerinde ellerinde kılıç bulunan üç ki- si hâlâ müdafaada bulunuyorlardı. Hücum edenlerin başında hepsin- den daha hiddetli olan bir adam oldü- ğu gibi hücum edilenler arasında da uzun boylu, göğe son ve ümitsiz hir bakış fırlafan birisi vardı. #ARDAYANIN ÜLUMÜ 2091 Pardayan onları tanıdı. | Hücum eden Hanri dö Damvil, ar- tık kuvveti kesilmiş olan Fransuva dö Monmoransiydi. Damvil düşünceliydi. Obur katli- âamecrlar gibi vahşi bir sevinç göstermi- yordu. Ne bağırıyor ne tüfek — sesle- vine, ne katolik cellâlların patırdısı- Nihayet iki kardeş — yüzyüze gel-| na, ne ölenlerin inlemelerine, ne de facianın son perdesiydi. Bu avlı, Monmoransi avlısıydı. Şövalye dö Pardayan müthiş bir konağının : hıckırıkla: — Allah kahretsin! diye haykırdı. İhtiyar Pardayan saçları perişan bir halde babasının arkasında duran Luizi gördü. Büzülen dudaklarının a- rasından kin, nefret ve merhamet dolu hir sesle: — Lânet! diye bağırdı. —ÜĞ TROANDA OLDUÜĞÜ GİBİ Marşal dö Damvil Hanri dö Mon- moransi Sen Jermen Lokserruvadan verilen ilk işaret üzerine yola çıkmış- tı. Ordüsu ağır ağır ilerliyordu. Ordu- su dedik.. Çünkü Damvil! büyük bir mukavemetle karşılaşacağını — kestir- mişti, Monmoransinin — konağına hü- cum etmek için bir kale zaptedecekmiş gibi hazırlanmıştı. Yirmi beş kadar kendi jantiyomu, üç yüz süvari, iki yüz tüfekli piyade ve hepsinin arkasından gelen — barut vüklü üç araba.. İşte Damvilin ordusu buydu. Bu ordu geceden Fose Monmarter deki evinin etrafında toplanmıştı. Yola çıkar çıkmaz bunüun idaresi- hi jantiyomlarındatı İnrisine bıraka- rak Marşal otuz süivari i'e ayrıldı. Ge- ce vakti sokakta dörtnala — gidiyor- lardı. mişlerdi. Bu da Marjanside Iı:ışlı_vanl gürleyen çanlara aldırış ediyordu. Etrafını görmüyordu bile. Yalnız, atmın önüne kım rastlarsa yere deviriyor, çiğneyip geçiyordu. Bü tün bu dehşet arasında beyaz bir ka- dın hayali dikilmişti. O — ilerledikçe hayal geriliyordu. : Otuz süvari otel Dömemeye vardı- lar, Damvil atınuan ixerek — konağın 'büyük kapısına yaklaştı. — Fransuva dö Monmoransi! Bu eldiveni buraya mıhlayan sen miydin? diye bağırdı. Ayni zaman kılıcıyla el- divene vuruyordu. , Etrafda toplanan kalabalık gitgi- de artıyor, meşaleler geciyor, çığlıklar ortalığı çınlatıyordu. Heykel gibi kiımıldanmadan duran otuz süvari bakışlarını Hanriden ayır- mıyorlardı. Danıvil eldivene bir kere daha vüu- rarak: — Fransuva dö Monmoransi: Nes redesin? Eldivenini kaldırdığım sıra- da niçin burada bulunmıyorsun? diy€ hağırdı. Sonra eldiveni kopararak eğerine astı. Sonra kollarını kavuşturup bir dakika kadar kımıldanmadan bekledi: Nihayet üçüncü kere olarak bağırdı? — Alçak, mademki cevap yermek için burada değilsin, o halde seni bef arayıp bulacağım! Bunun üzerine tekrar atma HİNE — b TPINA HIŞEA -nur ecen Lleundel dit tundie 1kva / u- y a î!înnnnnn:'ıcînl:'lî n | ; N i