—— di ——— Komprime a N , roman IHer nedense artık kimsede öy» le yüzlerce sayfalık romanlar oku- mağa tahammül kalmadı. Böyle teferrüatlı, günlerce süren uzun lâflardan sıkılıyoruz artık... Tez canlı olduk tez... Hayatımızın her| cephesinde aradığımız enstantane | sürati romanlarda da arıyoruz. İ- lâşlar gibi romanların da kompri- me olanlar; moda... Ben de bu mo- daya uyarak size bir komprimecik yo7man veriyorum,! 1 Eylâl salı Vapurumuz, saat onda Galata ribtamından kalktı. Annemden ay. rılrken biraz ağladım, amma, bu, sabuk geçti, Yemyeşil, masmavi sökyüzü, lik hava neş'emi çabuk getirdi. Bir çocuk gibi sevinç deli- siyim. Yarın İzmirde, öbür gün Piredeyiz, cumartesiye de İsken - deriyede... Zavallı teyzeciğim, be. ni görünce kimbilir ne kadar se- Yinecek... 2 Eylül çarşamba Seyahatimiz çok güzel, çok eğ- lenceli geçiyor. Vapurumuz hayli kalabalık... Gündüzleri güvertede | şezlonga uzanarak kitap okuyor, denizi seyretmekle vakit geçiriyo- rum. Kaptan,dün gece bir süvare verdi. Sabaha kadar dansettim. Kaptan benimle çok meşgul oldu; | ikide bir gelip beni dansa kaldır. dı. 3 Eylül perşembe Pireye geldik. Kaptan il madiyen peşimde dolaşıyor, Ba - kışlarını hiç beğenmiyorum. 4 Eylül cuma Kaptan, bu sabah erkenden ka). marama geldi. Yüzü sapsarı idi. Bir kenara ilişti. Önüne bakarak ilânı aşk etdi. Reddettim. Gözleri döndü. Yü- zü kıpkırmızı kesildi, Eğer aşkımı kabul etmezsem gemiyi yakacağı- nı söyliyerek çıkıp gitti. Bu tehdit beni çok korkutuyor. Adamcağız deli gibi idi. Aman yarabbi, ne yapayım bilmem ki... 5 Eylül cumartesi İki yüz yolcunun hayatını kur- tardım. Gökpmar Çıktığı gündenberi, en büyük gayesi, okuyucularına elinden gel len hizmeti yapabilmek olan (HA.' BER) (Bize sorunuz, size cevap elim) başlığı altında yeni bir tun açarak, muhterem okuyucu- larına yeni ve faydalı bir hizmet , ç daha görmeği düşündü. - (Bize sorunuz, size cevap vere- Tim) sütunu, tam manasile okuyu- cularımızın bir dert ortağı, bir a- kıl hocası olacaktır, Doktora gitmeğe lüzum kalma- dan akıl dan:şmak istediğiniz has. talıklarmızda, sıkıntıya düştüğü - nüz fakat bir müşavir için avukat. lara avuç dolusu para vermek iş- temediğiniz hukuki © işlerinizde, merak ettiğiniz tarihi hadiselerde, akıl erdiremediğiniz spor mesele- lerinde, vergiler, kanunlar, nizam nameler, vesaire hakkında bir der- diniz, bir sorgunuz mu var?!. Hemen bize yazmız, ve soru « nUZ... Suallerinize, her sahanın en sa- hibi salâhiyet yüksek bilgili şah- siyetlerine danışarak derhal ce - vap vereceğiz ve müşküllerinizi | halletmiye çalışacağız. ONUN İÇİN HİÇ GEÇ KAL - MAYINIZ... Bütün müşküllerinizi, 15-20 sa- | Esnaf ve işçi | Verginin ağırlığından şikâyet eden kahveci Ankara caddesinde Bizim Müge ve sahibi Ahmet diyor ki: “İşler ; bir senedir yarıdan! fazla azaldı. Zaten kahvemde oturacak yar yoktur, Ben dışarı veririm, Kirayı, elek. trik parasını zor (çıkarırken (S0) lira verği koymuşlar. Bu ka- dar çok para bana gok ağır geldi. ğinden vermeme imkân olamıyor, İtiraz ettim. Falat tam bir sena Kendi yağiyle kendi kavrulan bakkal Alenuar.a Şengül yokuşu da, bakkal Mehmet diyor ki: “İşlerim fena değildir, fakat az sermaye ile ve borçsuz iş Yap - makta olduğundan, fazla Pi sey Yapamıyorum... Kimseden veresiye iii ahdettiğim için sermayemi pek artıramıyorum. BARBAROSTAN İNTİKA © Tefrika numarası: 109 Geçen kısımların hülâsası man olarak yetiştirilmiştir. Tel, kin neticesinde, babastnı zehirle, mek için, kilerde şerbet hazırla. makla meşguldür. Emine, onu gözetliyor. Genç kız, yüzüğünün taşı al- tındaki mahfazayı açtı. Buradan bir madde çıkardı. Tekrar, kapıya doğru, korka - rak baktıktan sonra, zehiri şerbe- tin içine boşalttı Bu sırada, pencereden Emine- nin eli uzandr.. Hayrette kalan Lidyanın gözleri önünde, kupayı kaparak, aldı, delikten dışarı gö - türdü. Gençkız, kısık bir sesle: — Kim 0?... . dedi. bu?... Bırak ım... Bir saniye sonra, Emine kapı- da belirmişti — Yaptığını gördüm... — Ben, bir şey yapmadım ki... Nedir gördüğünüz? — Şerbete zehir koydun... — Bende zehir ne gezer?.. Ne zehiri?.. — Sizde, elbette zehir bulu - nur.. “Ben, sizi tanıyorum... Pren « ses Lidyasınız... Bu zehirde, Yı - lanlı manastır mamulâtındandır. — Eyvah... Mahvoldum... — Görüyorsunuz ya... Genç kız, son bir kurtuluş te - şebbüsünü hücumda buldu. Emi - nenin üzerine saldırdı. Fakat, E- mine, ondan daha atik davrandı. Şerbeti, dökülmemesini temin i - Nedir trlık kısa ve düzgün bir yazı ilel çin, aceleyle, bir yana bıraktı. yazarak: Taarruza karşı koydu. (BİZE SORUNUZ CEVAP VE-| . İki kadın, şimdi, saç saça, baş RELİM) başa döğüşüyorlardı... Gürültü üzerine, ilk yetişen Zübeyde oldu. — A... Nedir bu?... Ne yapı - yorsunuz burada?,, Emine, haykırdı: dir uğraşıyorum, bir türlü işimi çı- karamadım. Vaziyetimden çok $ı- kılıyorum. Bu gidişimiz ne olacak bilmem. Günde ancak bir, bir buçuk li- ra çıkaran fakir bir kahvecinin kendisine ağır gelen bir vergi için yaptığı itirazın böyle bir sene sü- rüncemede kalmasına hayret et- tik, Alâkadarların bu işin daha fa:- e uzamasına Male vermiyecek- Bu yezden kay.c.uğim işlere de, (İnsan veresiye alınca iki ke- re sarhoş olurmuş) diye düşüne - rek ve en doğru bunun kendi ya: ğile kendisi kavrulmak olduğunu hesaplıyarak üzülmiyorum. Beni en çok sıkan geçen sene- nin vergisidir. Bu sene münasip bir miktar ol — Zübeyde... Şu şerbeti kal - dır.. Çarpıp dökmiyelim.. Senin ve kocanın kurtuluşu ondadır! — Ne münasebet? — Söylediğimi yap... Zübeyde, itaat etti. Fakat, sor- du: — Niçin döğüşüyorsunuz? Bu kız kimdir? — Anitanın kızı! Bu söz üzerine, Tunuslu sabık cariye çıldıracak gibi oldu: — Anitanın kızı!... Ve, böylece, bağırarak, Hızı - rin bulunduğu kasara altına ade - ta hücum etti: mıı ymm. duğu halde, geçen sene bize tayin edilen vergi çok ağırdı. İtiraz et- tim fakat hâlâ bir şey çıkmadı. Aylardan beri cevap bekliyo- Tum.,, Hiç kredisiz, kendi yağile ken- di kavrulmak preğsibi herkesin kendi düşüncesine göre o değişe - ceğinden Mehmedin, sözlerine bir şey ilâvesini fazla görüyoruz. Barbarosun kızı olan Liduu, len, Anitanın kızı imiş, reis... Onu kadar bir gezinti teklif etti, Müte- babasından bihaberdi. Ona düş- — Anitanın kızı... Buraya ge- yanına sokma sakm... O,yılandır... Kimbilir sar» we yapacak!... Ve: — Imdat!... İmdat!... - dedi. Emineyi öldürüyor... Yetiş, reis! ! Hızır, hayretle ileri doğru a « tıldı. Kapının eşiğine gelince, iki ka- dının hakikaten o döğüştüklerini, boğuştuklarını gördü. — Ne oluyorsunuz? Nedir bu?. Emine, çok kuvvetliydi. Hattâ erkeklerle bile başa çikabileceği- ni müteaddit tecrübelerle isbat et- mişti. Epeyce iri yapılıydı. Buna rağmen, filiz gibi ince bir kız olan Lidya onunla başediyordu. Bir çe- lik baltanın bir çınarı harab edişi gibi, keskin hücumlarile, Emineyi sarsıyor, sendeletiyordu. Hattâ yere devirdi. Üzerine çıktı. Bo - ğazma yapıştı. Emine, kısık bir sesle haykır - dı: — Reis!... Reis... Sizi öldüre - cekti, beni öldürüyor... — Ne oluyor, canım?.. var?.. Hızır, çiçek koparır gibi, ko - laylıkla, Lidyayı Eminenin üze - Ne Yazan: (Vâ-NĞ) ğ Filiz gibi vücutlu olan ve çelimsiz zannedilen | Lidya, kendisinden pek daha iri olan Emineyi inler almış dövüyordu... Boğacaktı, öldürecekti”. rinden çekti, aldı! Kadım, o zaman, soluk soluğa: — Sizi zehirliyecekti.. Şerbe - tinize zehir koydu... İşte yüzük o- rada duruyor... İçinden çıkardı... Gözlerimle gördüm... Hem bu ze- hir, Yılanlı manastırın en müthiş bir zehiri ve panzehiridir. Kİ rai Hızır: i — Hiç bir şey anlamıyorum! - dedi, — Anitanın kızıdır bu!... ye tekrarladı. - Gene buraya cinayet için gönderildi... Seni dürecekti, reis, fakat, Allah imd dımıza yetişti. Hızır, dehşetle bakıyordu. — Anitanm kızı!... diye yük sek sesle söylendikten sonra dü şündü: “— Benim kızım...,, Yüksek sesle sordu: — Sen Anitanın, kızı mısın? Lidya, başını önüne iğdi: Ses yok... Emine, bu sırada, kilere gi orada, şaşkınlık esnasında, Lid « yanın unuttuğu yüzüğü getirmişti, — İşte, zehir bunun içindeydi., Bakınız, taş yeri nasıl açılıyor... Hızır, hâlâ: — Anitanım kızı... Evet, o... B X Hiç bir vak'a karşısında sar sılmıyan soğukkanlılığı bu ma batlı macera önünde gene kaybol. * muştu, “.- Tevekkeli değil... Onu des min o kadar benimsedim... Gö: görmez kanım kaynadı... Ben: kızım... Evlâdım...,, ii Fakat, feci cihet aklına gel yordu: '— En gayri meşru bir aşkın | mahsulü... Kız kardeşimle benim müşterek evlâdımız...,, (Devamt var) Rozet i sahtekârlığı Yapılmadığı anlaşılıyor Üzeri yazısız rozellerde Esirğeme derneğine aitmiş Bayramın üçüncü günü iki çe- şit rozet dağıtıldığını, bunlardan biri üzerinde kadınları. Esirgeme derneği adı bulunduğu halde di - ğerinde hiç bir Kayıt olmadığını yazmıştık. Bunun da bir sahtekâr- İrk olması ihtimalini ilâve etmiş- tik. Aşağıki mektuptan öğre - nildiğine göre, ortada bir sahte - kârlık yokmuş, ikinci ve yazısız! rozet de Kadınları Esirgeme der- | neğine aitmiş, “Efendim Muhterem gazetenizin 30 bi -| rinci kânun pazartesi nüshasında, | cemiyetimizi siyaneten rozet sah- tekârlığı hakkındaki yazmıza te- şekkürler ederiz. Her iki rozet ö? cemiyetimize | gittir. Resimli rozet cemiyetimi - n sembolü olup, diğer rozet del tevzi edilmeğe tahsis edilen rozet olduğunu ilâveten bildirir, teshihan dercini tekrar rica ve bilvesile hürmetlerimizi teyit eyleriz efen-. dim. Âcele satılık kâgir ev İ, Mühendis mektebin- deki tahkikat Mühendis mektebinde açlık grevi yapan talebe hakkında tah- kikat yapan heyet Ankaraya dön- müştü. Öğrendiğimize göre heyet İ,, mektepten yeniden bazı malümat | İş sormuştur. Bakanlığın bu hususta- | ki kararımı henüz vermediği anla» şilmaktadır. il Aksarayda Çakırağa mahallesi Ab- dullah çavuş sokağında 32 numaralı 5 müceddet altı oda bahçe elektrik ve banyoları havi içindekilere müraraat, * HABER AKSAM POSTASI | DARE Evi Posta kutusu: İstani Telgraf âdresi : istanbul Yazı işleri telotonu : 24978 'darevelân , 24310 ABONE ŞARTLARI Türkiye 1400 Kr. 2700 Ke, 730 . wo 309 *ayık 156 İLÂN TARİFESİ Ticaret ilanlarının satırı 12,80 Resmi ilânisrn 10 kuruşl Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası Senelik