—— Bugünkü ben, dünkü beni... —— Yılbaşı gecesi; eş dost gezmeğ- çıktık. “Her yeri görelim,, dedik ve sabaha doğru eve döndük, Yat. tığım zaman seat altıydı. Baş u- cumda acı acı telefon çaldı. Derin bir kuyudan seri bir vinçle çıkarıl. mış ve sonra birdenbire, aydınlık. fakat katı birzemin üzerine tepesi taklak fırlatılmış gibi uyandım. Saat sekiz... Matbandan istiyor- lar... X Itfaiye neferi çabukluğuyla pa- las pandıras giyin.. Kalktıktan kırk dakika sonra matbaadayım.. Hem de sabah gazetelerini okumuş ve yazacağım Yazılara dair notla rms almış bir halde, Akşama kadar kesif şekilde ça- lıştım... Hattâ tatilde Vive arka- daşlarımın bile kısmen işini yap- bm. Şimdi artık memnunum: — Bravo bana... Demek ki ihti- yarlamamışım... Hiç bir yorgun- Tak duymuyorum... On altı yaşla yirmi yaş arasin- da, insanlara, mütemadiyen: — Maşallah... Ne büyümüş. Koskocaman adam olmuş... - deriz. Altı ay müddetle sizi görmemiş olanlar hep bu sözü tekrarlar Çünkü, çocukluktan gençliğe geçi" yorsumuzdur. Sonra, yirmi ile otuz beş ara dan duyuyorsunuz: — Şişmanlıyorsun, saçların dö- külüyor, ağırlaşıyorsun! Bu da, gençliğe tamamiyle elve- davdiyişinize ve orta yaşlılık mev- simine adamakıllı girişinize alâ- ettiğime mi alâmettir? Fakat, sonra, kendi kendime güldüm: Gençlik özentisi olmak kadar çirkin ne vardır?... En iyisi, bir insanın girdiği çağları ayner muhafaza etmesidir, Bu yeni sene, bana; — Hey gidi gençlik hey... - de- dirdi. Fakat, doğrusu, Nasraddm Ho- ca gibi, etrafıma bakarak “Ben se- nin gençliğini de bilirdim !,, deme- dim. ** Rekorlarım aklıma geldi: İnebolu ile Ankara arasında yü- rürken, bir günde altmış kilomet- re katetmiştim. On sekiz yaşındaydım; bir ge- ceyi eğlentiyle ve gözümüzü kırp- madan geçirdik. Ertesi gece bir düğün vardı, oraya gittik. Bir da kika uyumadım. Gene bankadaki işimde çalıştım. Akşam üzeri Av rupadan bir arkadaşımın geldiği. ni duydum. Ona uğradım; saba- ha kadar çene çaldık. Tamamiy. Te uykusuz geçirdiğim üçüncü ge esnin sabahı gene işimi boylamak üzere niyetlendim. ÖOrtaköyder' tramvaya bindim. Harp zams gıydı, kalabalıktı. Iskarça içinde giderken birden gözümü açtım ki, ü üzerindeyim. Meğer, yir- öprünü — dakika kadar ayakta uyumu Hayatımın en mühim mukave- meti de bir yazı rekorudur sanı- vak Yeşllbği çok eaverim: Sama “iniştim. Oradan Lübnana dö gil yüreğimde bir inşirah Mm Masanm başına otura: oiçü ve Haliç tartı aletleri Bugün yeniden muayene edilmeğe ve damgalanmıya başlanacak Bütün memleketteki ölçü ve tartı aletlerinin muayene edilerek ye bu hususta tertibat almış, ve damgalama yerlerini tesbit etmiş- tir. Bu damgalama ve ayarlama işi bir ay sürecek ve ondan sonra ayar müfettişlerinin iştirakiyle umumi ticeler almışlardır. Belediye teşki- lâtı damgasız ölçü ve tartı aleti kullananlar hakkmda zabıt tuta rak bunları doğrudan doğruya müddeiumumiliğe vermiştir. Bu gibiler geçen yıldan daha azdır. ve mühim bir kısmı Belediyenin za bıtlarma rağmen istintak dairesi tarafından kendilerine verilen üç günlük mühlet içinde ölçüve tartı âletlerinin ayarlanmış olduğunu ellerindeki vesikalarla isbat etmiş. lerdir. Bu meyanda Elektrik sosyete- sinin saatleri muayene ve ayarla- ma dairesi tesisatı çok eksik görül. düğünden bu daire muayene ve ayar işi yapmaktan menedilmiştir. Fakat şirket bu eksiklikleri tamam ladığmı tekrar ayar baş müfettişli- ğine bildirmiştir. a Otomobil çarptı Cumhuriyet caddesinde İnkılâp a- partımanında oturan LâMiyeye ait 1314 numaralı hususi otomobil Tarlabaşından ralı hastaneye kaldırılmış, otomobili ida» re eden Kâmil yakalanmıştır. a rak fasılasız on beş saat çalıştım On yedi tane yazı yazmışım. Va- sati birer buçuktan yirmi beş bu- çuk gazete sütunu tutar. Bunlar- dan bir tanesi de mektep kitapla- rma alınmıştı. .. Bu rekorlarla son yılbaşı gece- mi mukayese ederek, kendi kend: me üzüldüm. Hayır, gençliğimi kaybettiği me değil... Eski halimle artık re- kabet edemiyeceğime... Çünkü, şimdiye kadar yegâne rekabet mikyasım eski senelerdeki ken dimdim... Bugünkü ben, dünkü beni kıs kandım; ne yalan söyliyeyim... (vana) HABER — Aksam postası YERİ Dd m la e Nal mn eN sahillerindeki çöküntüler çoğalıyor Muhtelif yerlerde bazı binalar tehlikeli bir şekilde kayıyor Haliç sahillerinin iki köprü ara- sında bulunan kısını, bilhassa Ye- miş ciheti ötedenberi mütemadi - yen çökmekte ve buradaki binalar denize doğru kaymaktadır. Fakat bu hal son zamanlarda Halicin di. ğer kısımlarına da sirayet etmiş - tir. Bilhassa Cibaliden Fener va- pur iskelesine kadar olan kısım bu yıl içinde fazla bir çöküntü göster. diğinden bu kısımdaki binalardan bir kısmının bodurum katlarını su basmıştır. Bunun için Ayazma ka. pıda üç binayı sahipleri bıralanış- lardır. Bu binalar yıkıcıya satıl - muştır. Gene bu kısımdaki iki fabri kanın deniz kıyısı kısmı denizden aşağı seviyeye düşmeğe başlamış- tır. Karşı sahilde de Azapkapı ci» varındaki toprak kısmının denize doğru kaydığı görülmektedir. Unkapanı köprüsü yanındaki Levazım anbarı, evvelce alt kat pencereleri ve kapu altı örülerek su basmasımdan korunduğu halde bina daha fazla çökerek iyice de- nize batmıştır. Bu binanın bir müddet sonra kullanılmıyacak bir hale geleceği anlaşılmaktadır. Bu Bu bina mütarekeden sonra eski “Seyrisefain idaresi,, tarafından yaptırılmıştı. “Istanbul radyosunu beğenmediğimiz için dinlemiyoruz!,, Radyo sosyetesinin kaçak radyo kullanan- ları mahkemeye vermesi para etmedi Bundan bir müddet evvel İs -| ya İstanbul radyosu neşriyatı tanbul radyosunun, para yermi » yen abonelerini veya gizli radyo kullananları, (yapılan ihtarlara rağmen sosyeteye para verme - mekte ısrar ederlerse, mahkemeye vermeği kararlaştırdığnı yazmış- tık. Sosyete, radyo kullananlar - dan büyük bir kısmına yaptığı müracaatların gene sükünetle kar. sılandığını gördüğünden bunlar - dan bazılarını mahkemeye ver - Öğrendiğimize göre bu teşeb - büslerden de müsbet bir netice alınamamıştır, Çünkü Mahkeme- ye verilenler duruşmada radyo makinelerini kullanmadıklarını ve beğenmedikleri için dinlemedik - İerini söylemişlerbir. Esasen radyo sosyetesi bu ha- reketi umumi harpten evvel ve radyonun mevcut bulunduğu bir zamanda yapılmış olan telsiz ka- nununa istinaden (yapmaktadır. Bu kanun, kaçak telsiz cihazı kul lanmayı yasak etmektedir. Her ne kadar bundan dört yıl kadar önce posta, telgraf ve telefon ka- nun projesile beraber radyo ka - nun projesi yapılmış ise de bu pro- je henüz Kamutaydan geçmediği için İstanbul radyosunun kaçak radyolara karşı kat'i bir mücade- le silâhı bulunmamaktadır, Sultanahmette yapılan hafriyat Geçen yaz şehrimize gelerek! Nevyork Üniversitesi namma Sul- tanahmet camii yanında hafriyat yapan profesör Baxter bir ilim he. | yetile beraber ilkbaharda şehri i mize geleceğini alâkadarlara bil dirmiştir. Şehrimizde bulunan ve bu hafriyat işlerini takib eden zat bu hüsusta temaslarda bulunmuş ve hazırlıklara başlamıştır. Bu sene uzun zaman kazana- bilmek için ilkbaharın gelmesile derhal başlanacak olan hafriyat - ta imparator ve imparatoriçe dairesinin meydana çıkarılması - na çalışılacaktır. Ayni zamanda gelecek mozayik omütehassısları da bu devrin meçhul bulunan mo- zayikleri üzerinde tetkikler yapa caklardır. Şimdiki mozayiklerin bulun - duğu sahanın etrafı bir takım hu- susi şahıslara ait olduğundan lü - zum görülürse belediye ve müze - lerin yardrmile bunlar da istim - lâk edilecektir. “ ŞEHRİN DERDLERİ | Fenerlilerin şikâyeti Fener çarşısında manavlık yapan Tevfik anlatıyor; — Gazetelerde Şişlide, Beyoğlunda, falan oturdukları halde semtlerinden şikâyet edenleri oku- yorum da hayret ediyorum. Ya bunlar acaba bir hafta on gün müddetle bizim semtte otursalar ne yaparlar? en iyi caddemiz sayılan Unkapanı — Eyüp caddesinin ber- batlığı gözönüne alınsa, yan sokaklarm ne şekilde olduk- ları daha kolay anlaşılır. Uzun söze ne olan Sultarı Selim ierle yapılır. Sultanahmette Bizin, edemiyecektir. hacet? Meselâ Fenerle burnunun dibinde arasmda araba işliyemez, Nakliyat eşek- Belediyenin biraz da bu semte ehemmiyet vermesini çok! temenni. ederiz, Fakat gene biliyoruz ki bu sözlerimiz ga- zetenin sütunlarına geçmekten başka hiç bir fayda (temin Ne yapalım talimiz.. Peyaminin falcılığı —————— Her yılbaşında bir takım falcılıklar yaparlar. Peyami Safa da önümüz'eki sene için şunları söylüyor: Yeni Camiin etrafmdaki omolo'lar kalkmıyacak; Verem hastanesi açımı yacak; dilenciler toplanmıyacak; tram- vaylar bol ve rahat olm:yacak; saf süt, yağ, su bulunmıyacak; yollar temiz tu» tulmıyacak; şehrin plânı yapılmıyacakı Kehanet zaviyesini biraz daha ge nişletince şunları okuyorum: Devairde kırtasiyecilik nihayet bulmıyacak; ha yat ucuzlamıyacak; Edebiyat ve kültür spor kadar el üstünde ( tutulmıyacak; resim (galerisi oaçılmıyacak; Türk operası doğmuyacak; bütün Türk çocuk- ları bedava okumıyacak; sokak köpekle ri azalmıyacak; ilâçlar pahal'lıktan kur. tulmıyacak; yerlisi olmıyan bar: Avru pa müstahzarları bulunmıyacak. Temenni ederiz ki — ve elbette kendi de eder ki — “bütüm kâhir''rin yalancı olduğu,, Peyamiye ispat edilsin Heyhat!.. Ummayoruz! * Balayı seyahatinde... Ebediyyen bekâr kalacağını söyl yen ve bizide vaktile buna ikna © den Burhan Felek (dostumuz evlendi, Şimdi, Atinadan mektuplar göndererek sütununda neşrettiğine göre balayı se yahatine çıktığı anlaşılıyor. Felek diyor ki; Şehirde krallığın geldiğine de'âlet eden yegâne şey tesmi kapılarla bevlik bayraktaki armadır. Bunlardan başka herşey, olduğu gibi, Atina gene asfalt caddelerile mavi göğünün arasında. Bir az dikkatli yürüyen bir adam Atinanm politika ile, coğrafya (bağlarile, hayat Mmenfaatlerile bağlanmış ve itiyatları, yis yiş içişleri, tartıları ve heveslerile biris birinden ayırt etmek çok güçleşmiş olan bu iki memleket arasında iki tek vasta vardı: Bir İtalyan vapuru,bir de Romen, Ne Yunanlılar, ne de biz İstanbul'la Pire arasmda vapur izletmek istemiyo ruz. Neden bilmem. - * Sinci Kulan Hikmet Feridun yazıyor: Bilmem yalan bilmem doğru, bu as damcağız bir külâh icat etmiş. Lunu başınıza giydiniz mi?. Bir hayal olup kimse tarafından görünmüyormuşsunuz. Bu efsanevi külâh gece geç (vakit evlerine dönenlerin kim bilir ne kadar işlerine yarar. Meselâ bayan içeriye als mıyacak.. Kapıyı çalarım:z.. Kapı açıl madan biraz evvel külâhı başınıza giyip, haydi içeri.. Yatağa, Böyle külâhlar bize geldikten sonra artık bütün nakil vasıtaları, tramvaylar, vapurlar bomboş gidip geliyor.. Herkes biletçiden gizlenmek için külâhmi bas şıma giymiş. Biletçi kimseyi görmediği için ne yapacağını şaşırmış kalmış. Or« talıkta kimse olmadığı halde bos'kta tüten sigaralar var, Yerlere (portakal kabuğu, öteberi atrlryor.. Biz de ilâve edelim: yip Al inin idarahanesindi içeri girersin. Eniş Tahsin! “Nerede dı bu Hikmet Feridur?,, diye söylenir. ken usulla masanm bşma oturursun. Ve: — A... Beni mi aradınız? Buraday» dım. Fakat şapkamı basımdan çıkarma» © mıştım da beni görmem'şeiniz! Dersin. Oh.. Keki, . (Hat — Sür) Haliç sosyetesi memurlarının 63 bin lirası Ekonomi Bakan'ığı Haliç s0#- yetesi memurları tekaüt sandığının sandık nizamnamesi mucibince tasfiye edilerek tutarının sosyete- nin eski memurlarına tevziini alâ» kadarlara bildirmiştir. Eski şir » ketten aldığımız malümata göre bu sandıkta 63 binlira bir para mevcuttur.