Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
' —lı, Kendim henüz temelli, payan- i nugmıız, depremsiz bir iş- 'ı « Elim ayağım tuttukça |. N oldukça ücretle şurada, bu- | ı Ml, günümü gün etmekle savaşı- | %Bö!!e olduğu halde aklına e- h ’»!h“ gün gelip benden iş isti- F İyi amma: “Kelin eli erse, ken- l"!Inı kaşır!,, diye meşhur bir h hı 'lrdır Biz kendi başımızı | Facak durumda değiliz; fakat "ı'P her gün bana: l Kaşı! ı b'?e kendi başını uzatıyor. | Bu gelenlerin içinde neler yok, %İîk_! Kendilerine memurluk, kâ- kavaslık, amelelik, odacı- " 55. vecilik, hamallık istiyenler n khhıogulhrına kızlarına, torun- mekteplerden, kültür yar- “5::“ yardım arıyanlar mı.. | larına, dostlarına her han- * |'ı iş$ için benden iltimas! bek ' q:er mi? Sonra, bunlardan | benden gündelik, haftalık umanlar mı? khvy. tanrının günü evde, yolda, ede, gazinoda, matbaada ge- benden böyle şeyler istiyen ! , baylar! "%.lfile, böylelikle hem baoşu bo- ,% kendinizi, hem de beni yoa- | “?-uyorıunuz' Sizin bütün © kı, Astediklerinizi yapacak sa- && bende olsaydı, şimdi ben | boyle çalakalem yazı yaza- Ve çalaçene beyin patlatarak “ e muhtaç olmadan hayatı- İemege çalışır mıydım? R'“den iş istiyorsunuz ve: K Ne iş olursa olsun ! ! N Orsunuz. Benim size değil ; “he bile şimdiden sonra te - I , payandalı, yangınsız, dep - | îl.%“ bir iş bulmam pek şüpheli "!ln böyle: | Ne iş olursa olsun! ):::: benden iş istemenize şaşı- Ne iş olursa olsun diyince xhl.::ı siz hep “Hezarı fen!,, M inız. Elinizden her iş ge- N:?—hek... O halde ne duruyor- r H.'“ı herifin biri bakkala: | 'ı! Yeğ dem ki sende şeker var, İ ümn * Yağ var, ne duruyorsun, d, Tek adam, helva yapıp yese- %b% gibi sizin de madem ki ı' Olursa olsun, elinizden geli- J ?? halde ne duruyorsunuz, siz lq.’un den iş istiyeceğinize ben D 'laş de siz bana, bu bildiğiniz | *n birini bulun! ı[i:;llr baylar! Orum siz, benden iş iste - teldiğiniz zaman adetâ be « Üİ &, * alay da ediyorsunuz, meselâ Ti z ki: Llıılhş"'ketlerıle, fabrikalarda, "'dh falan bildiğin vardır, Söyliyiversen ... :_;": e tramvay biletçileri, ve nihayet kontrolörle- dlı bir eve para almaya ' mgın::en j Benım şirketlerde bildik- | '““k | tahsildarı falan gibi .ı“hhı ki onlarla da ancak u- merhabam vardır. ”ta ve. bu yorgun argın'ha-i HABER Alqıım poıtm ; Iş ısteyenler?_ benden tavsiye! ı — Yazan: Osman Cemal Kaygısız Bankalardaki bildiklere. gelince: Oralarda da tanıdıklarım ancak bir iki kişidir ki bunların birisi Merkez Bankası odacılarından es- ki mektep arkadaşım Fethiyeli A- gâh, birisi de üç ayda bir iki yüz kırk kuruşluk malüliyet maaşımı alırken emlâk ve eytam bankası- nın kapısında gördüğüm oranın Üsküplü kapıcısıdır. Fabrikalarda sözüm geçecek ta- nıdıklarım da bunlardan 'pek baş- ka türlü kimseler değildir. Onun için siz bana: — Şirketlerde, — fabrikalarda, bankalarda falan bildiğin vardır, onlara söyleyiversen!... Derken sanıyorum ki benimle alay ediyorsunuz. Yahut ki siz, be- nim ne kadar münzevi bir adam olduğumu unutuyorsunuz. İşte gene diyorum size: — Ne olur, sizin benim şahsım- da aradığınız o hayır sahibi çıksa da size değil, önce bana, kendime temelli, payandalı ve yangınsız, depremsiz bir iş bulsa, hepsinden iyi olur. Her gün evde, sokakta, kahve- de, matbaada gelip benden: — Ne iş olursa olsun! Diye iş istiyenler, ben iyiliği çok sever bir insanımdır. iLâkin, içiniz- den bazılarına istediğiniz bir işi bulmak için ne kadar çalışıp yo- rulduğum, amek, vakit harcadı- ğıma halde, ;ıuıdıye kadar ha.ngını- ze bir ufak iş bulabildim ki? Yok işte, elimde bir şey yok, elimden bir $şey gelmiyor; yeter artık, beni fazla üzmeyin, bana da yazık! Ben kendi işimle, kendi derdimle mi uğraşacağım, yoksa size meram arnlatmakla mt? İşsiz- liğin ne güç şey olduğunu bilmez değilim. Ancak ben: “Kendisi muhtacı himmet bir dede,, “Nerde kaldı gayriye himmet ede?,, Vaziyetinde bir insanım... İşte size en kestirme ve toptan cevap! Hani bazı zaman gazetelerde: “Mektup gönderenlerin hepsine ayrı ayrı cevap yazamıyacağım- dan gazeteniz vasıtasiyle hepsine birden teşekkür!,, diye bir şeyler vardır. Benim bu cevabım da, tıp- kı onun gibi bu gazete vasıtasiyle hepinize birden cevaptır. — Gelgelelim, benim bu yazım gazetede çıktığının ertesi günü gene: b — Bize, yahut bizim oğlana ve- ya bizim kıza bir iş! Diye karşıma dikilen olursa o- zaman artık: — İllallah! Diye feryadı basarım ha! Osman Cemal Kaygısuz en çok buna tutuluyao-| Aleni teşekkür Galatasaray lisesi talebesinden oğ- lumuz Muhiddin Erol'ün müzminleş. miş olan bademciklerini — büyük bir muvaffakıyetle tedavi eden Cerrahpâ- şa hasfanesi hazik doktorlarından ku lak ve boğaz mütehassısı Bahri İsmet Teniyer, yardımcısı Eteni, ve Rontgen enstitüsü şefi Orhan Remzi Kazanci baylara ailece teşekkür ederiz. Babası: Hayreddin Erol. - | ğı idi. Mik bana işaret etti. Kalın | kocaman bir salonun ortasında ' kristal bir havuz vardı. Bu havu * -——-—ı= Ingilterenın en sevilen boksörle- rinden biri iken macera hayatına atılara! Mihrace muhafızı olan ve sırasile dans hocası boks şampiyonu olan Kovington garip maceralarını anlatıyor İngilterenin bir vakitler çok sev” dikleri boksör Ginger Jesse Co - vington Uzak Şarktan dönmüş ve başından geçen harikulâde sergü' zeştleri The People gazetesine yaz mağa başlamıştır. Şark zenginlerinden birinin harem dairesini gözetlerken ya * kalanan, tüfek ata ata bir Çinli pususunu yarıp sıvışan, sırasile böoks şampiyonu, dans üstadı, bir racanın şahst muhafızı olan bu bin bir sergüzeştin adamı gerçek” ten enteresan bir tiptir. | Bu adamım yapamıyacağı iş yoL tur. On iki yaşında iken İngiltere- nin Tvinkham şehrindeki evinden | kaçmış önce sadece bir serseri, sonra kamyon şoförü, yaşı müsaa de edince asker olmuş ve daha ni ce kılıklara girmiştir. Hatraların: neşretmekte olan gazetenin ayta rile yaptığı mülâkatta bakın nele: anlatıyor: *” Hiç uslanmak bilmiyen rır | hum başrma ne belâlar getirdi bil seniz! Hele arkadaşrm Mik Ryai la birlikte Kahiredeki üçüncü Hü" | sar alayında hizmet ederken yedir ğimiz halt kalmamıştı. Yerlilerin küçücük ve türlü renklere boyan" mış kahvehaneleri bileben ve Mik zi oluverirlerdi. İşimiz gücümüz serbest döğüşler yapmaktrı. Âme- rikan bahriyelilerile hiç durmaz serbest döğüşlere gî İ îrdık. oturdukları mahıllelerden birin * den geçerken, cami gibi bir bina- nın önünde nöbet beklemekte olan Mısırlı askerlerin üniforması çok tuhafına gitti. Başlarında küçük bir minare uzunluğundaki kirmr zı fesler, mor kadifeden ceetler, ve daracık beyaz pantalonlarile elde yalm kılıç aşağı yukarı dola” şan bu askerlerin kılığı acayipti doğrusu! Şeytan birdenbire Mıkın dü - $üncesini çeldi ve: — Haydi bakalım bu adamlar neyi bekliyorlarmış bir görelim! Diye fısıldadı İki dakika için” de aşağı yukarı dört metre yük * sekliğindeki duvarı aşmış, kendi” mizi çok güzel bir bıl'ıçenın için * de bulmuştuk. Hiçbir belâya çatmadan saray gibi duran konağa yaklaştık. Bel- li ki burası çok nüfuzlu bir Mısır paşasmın, belki de prensinin kona perdeli bir pencerenin aralık ye" rinden bakiyordu; ben de bura - dan içerisini görebilmek için az kalsın boynumu kiracaktım, Gözlerimin önünte serilen man- zarayı nasıl anlatabileyim? Mer" mer ve mozayiklerdan — yapılmış | zun etrafmna şilteler ve yastıklar üstüne uzanmış ipek blüz ve şal - varlı bir düzine kalar hayretlere şayan mahlük bulunuyordu. Bumr lar ömrümde görmediğim derece de güzel kızlardı. Salonun dip tarafında her tarafı ipek halı ve lâhür şallarile örtülü Eski ooksür aovingion asxkerken yüksekçe bir sedirin üstünde evin sahibi yarı uzanmış gibi oturuyor” du: Karşısında çıplak denecek de“ recede açık bir kız çifte telli oy nıyordu. Mik bana: “Dikkat et,, diye bar ğırdığı zaman çekilmeğe vakit bulmadan enseme yediğim müthiş bir yumrukla yere yuvarlandım ve düşerken de başrm sivri bir taşa | çarptı. Şimdilik natavt olmuş| yerlere baygm bir halde serilmiş- tim. Kendime geldiğim zaman, dünyada gördüğüm insanların en irisi tarafından sürüklenmekte ol- dugumu gördüm. Bu adam iki met re on santim boyunda ve müthiş kuvvette bir Siyamlı idi. Üstünde yalnız beyaz bir entari vardı. Ar- Bopal Mınracesi tık tanriyi düşünmek zamanmın gelmiş olduğuna aklım ermişti; i* çimden boyuna dua ediyordum. Beni içeriye sokmadan evvel kapı hızlı hızlı vuruldüu. Süel po: lis bahçeye girerek ellerime kelep çeleri taktı- Arkadaşım Mik nasılsa kaça * bilmiş ve polisimize haber vermiş- ti. Böyle yapmasaydı kimbilir ba- şıma neler gelirdi. Luknovda askerlik müddetimi bitirdim; fakat İngiltereye dön - meme müsaade edilmedi. Boksta olan istidad ve kabili - yetlerim Matinierre kolleji direk -| törünün kulağına gitmişti. Bana iyi bir maaş ve kollejde racalarla zengin prenslerin çocuklarına jim nastik muallimliğini teklif etti. Hindistanın sosyal hayatı ya *| vaş yavaş bana da kapılarını açtı. Az zamanda mütehhassıs bir dan sör oldum. Kendisiyle birlikte bir fokstrot şampiyonluğu kazandı * ğım kadım, Bhopal racasının ma * iyetinde yüksek memuriyeti olan bir adamın kızı idi. * Racanım beni görmek istediğini işte bu kız söylemişti- Ertesi günü Luknovdaki Diküşa sarayma git * tim, Burası eski İngiliz mimari tarzında yapılmış muhteşem bir yerdi. Kısaboylu esmer bir adam beni ' merdiven başmda karşıladı. Arka sında çok korkunç ve kocaman bir köpek vardı. Bana konağını ve a" w hırlarını gezdirdi. Hayatta bir im — sanm istiyebileceği ve hayalinden geçireceği herşeye malikti. Ahır" larmda on beş yarış atı, garajla * rında sekiz tane “Bentley,, ve iki tane “Rolls * Royce,, otomobili vardı. Buna rağmen yüreğini bir ü * züntü kemiriyordu. Hayatını gizli bir Hint cemiyeti tehdit etmekte idi- Karşı karşrya oturduğumuz za" man bana dedi ki: — Şimdi sizi buraya niçin da* vet etmiş olduğumu anlatayım. Sizin hakkınızda birçok şeyler işittim. Benim şahsi muhafızım olmak ister misiniz? Size ayda bin Rupi maaş, yiyecek içecek, bir de daire vereceğim. Bu teklif beni yerimden sıçrat” tı ve o günden itibaren ayrıldığı * mız güne kadar prenıler gibi ya * şadım. Onun yanında iken vazifemiz İ çok büyük bir ciddiyetle şarılmış tım, Her sabah erkenden kalkar, karşıma boş bir gaz tenekesi diker ve otomatik tabancamla nişan ta limleri yapmak için yüzlerce fişek * * yakardım. Müthiş bir nişancı ol - | muştum. Racanm sürü sürü uşakları ve | otomobilleri olduğu halde akla gelmedik işler yapardı- Bir gün Ci- vanpordaki yarışlara yetişmesi i" | çin ancak bir saati kalmıştı. Bir | motosiklet satım alarak oraya koş- Benden habersiz gitmiş olduğu için onu aradım aradım bulama" ) dım, Zavallının bir suikaste uğra" mış olması ihtimali beni titretti. Nereye gitmiş olduğunu soruştur- mağa başladım. İşi öğrenince şaş" trm kaldım. Onun motosiklete binmesini bil mediğini biliyordum. Hemen bir otomobile atlıyarak arkasımdan koştum. Onu yolun kenarındaki hendekte baygm bir halde ve kafasından çirkin bir yara ile buldum: Motosiklet de or” tasından bölünmüştü. Racayı kaldırarak bir hastaha- neye götürdüm çabuk şifa buldu. Fakat Bhop_a.ln dönünce artık ba* na lüzum kalmamış olduğu söyler nerek yol gösterildi. Dünyanın en iyi memuriyetini böylece kaybete miş oldum, İşte gördüğünüz gibi beş para' sız ve cebi delik olarak İngiltereye döndüm. Kendime bir iş arryorum. İşin tehlikeli olmasma hiç 'ehem * miyet vermem; yeter ki para ge »