Ni 3 İLKKANUN — 1985 i Iş isteyenlere benden tavsiye! Yazan: Osman Cemal Kaygısız i dim henüz temelli, payan- k Yangmsız, depremsiz bir iş- e ilim... Elim ayağım tuttukça ie oldukça ücretle şurada, bu- günümü gün etmekle savaşı- | orum, Böyle olduğu halde aklına e- lan gün gelip bender iş isti. â İyi amma: “Kelin eli erse, ken-| int kaşır!,, diye meşhur bir k Yardır. Biz kendi başımızı "Yacak durumda değiliz; fakat #elip her gün bana: > Kaşı! Diye kendi başını uzatıyor. Bu gelenlerin içinde neler yok,! ei Kendilerine memurluk, kâ-! 2 kavaslık, amelelik, odacı-| X kahvecilik, hamallık istiyenler İğ önllarına, kızlarına, torun-| en kültür yar- | m yardım arıyanlar mı. İL larına, dostlarına her han- ri için benden iltimas! bek | a mi? Sonra, bunlardan benden gündelik, haftalık im umanlar mı? Y, tanrım günü evde, yolda, & Yede, gazinoda, matbaada ge- de benden böyle şeyler istiyen , baylar! ha, Sile, böylelikle hem boşu be. ! endinizi, hem de beni yo; üzüyorsunuz! Sizin bütün © ibiy istediklerinizi yapacak sa-. St bende olsaydı, şimdi ben iy ve. bu yorgun argın ha- böyle çalakalem yazı yaza- Ve çalaçene beyin patlatarak © muhtaç olmadan hayatı- Sürüklemeğe çalışır mıydım? Benden iş istiyorsunuz ve: y iş olursa olsun! yg orsumuz Benim size değil “me bile şimdiden sonra te - © bayandalı, yangımsız, dep - taş: bir iş bulmam pek şüpheli "izin böyle: 0, iş olursa olsun! am ty benden iş istemenize şaşı- da, Ne iş olursa olsun diyince a ki siz hep “Hezarı fen! yy âramız. Elinizden her iş ge: Mage. O halde ne duruyor- Nİ; herifin biri bakkala: N yağ dem ki sende şeker var e var, ne duruyorsun. teş adam, helva yapıp yese- vi gibi sizin de madem k! olsun, elinizden geli- My ynlde ne duruyorsunuz, siz| leyin, den iş istiyeceğinize ben eş, de siz bana, bu bildiğiniz den birini bulun! Yanlar, baylar! e siz, benden iş iste - öy, Sİdiğiniz zaman adetâ be -| ty, alay da ediyorsunuz, meselâ l “ez ki: ki Sirketlerde, fabrikalarda, Naya arda falan bildiğin vardır, İş, liyiversen!... mı en çok buna tutuluyo- Ka Benim şirketlerde bildik. Ancak Ni tramvay biletçileri, Hiçiki ayda ve nihayet kontrolörle- bir eve para almaya a bi; N tahsildarı falan gibi ki onlarla da ancak w Ter merhabam vardır. Bankalardaki bildiklere gelince: Oralarda da tanıdıklarım ancak bir iki kişidir ki bunların birisi Merkez Bankası odacılarından €s- ki mektep arkadaşım Fethiyeli A- gâh, birisi de üç ayda bir iki yüz kırk kuruşluk malüliyet maaşımı alırken emlâk ve eytam bankası- nın kapısında gördüğüm oranın Üsküplü kapıcısıdır. Fabrikalarda sözüm geçecek ta- nıdıklarım da bunlardan'pek baş ka türlü kimseler değildir. Onun için siz bana: — Şirketlerde, (fabrikalarda, bankalarda falan bildiğin vardır, onlara söyleyiversen!... Derken sanıyorum ki benimle alay ediyorsunuz. Yahut ki siz, be- nim ne kadar münzevi bir adam olduğumu unutuyorsunuz. İşte gene diyorum size: — Ne olur, sizin benim şahsım- da aradığınız o hayır sahibi çıksa da size değil, önce bana, kendime temelli, payandalı ve yangınsız, depremsiz bir iş bulsa, hepsinden iyi olur. Her gün evde, sokakta, kahve- de, matbaada gelip benden; — Ne iş olursa olsun! Diye iş istiyenler, ben iyiliği çok sever bir insanımdır. İ.âkin, içiniz- den bazılarma istediğiniz bir işi bulmak için ne kadar çalışıp yo- rulduğum, emek, vakit harcadı. Zım halde, şimdiye kadar hangini- ze bir ufak iş bulabildim ki?” Yok işte, elimde bir şey yok, elimden bir şey gelmiyor; yeter artık, beni fazla üzmeyin, bana da yazık! Ben kendi işimle, kendi derdimle mi uğraşacağım, yoksa size meram anlatmakla mi?'İşsiz- liğin ne güç şey olduğunu bilmez değilim. Ancak ben: “Kendisi muhtacı himmet bir dede,, “Nerde kaldı gayriye himmet ede?,, Vaziyetinde bir insanım... İşte size en kestirme ve toptan cevap! Hani bazı zaman gazetelerde: “Mektup gönderenlerin hepsine ayrı ayrı cevap yazamıyacağım- i dan gazeteniz vasıtasiyle hepsine birden teşekkür!,, diye bir şeyler vardır. Benim bu cevabım da, tıp- kı onun gibi bu gazete vasıtasiyle hepinize birden cevaptır. Gelgelelim, benim bu yazım gazetede çıktığının ertesi günü gene: — Bize, yahut bizim oğlana ve- ya bizim kıza bir iş! Diye karşıma dikilen olursa o- zaman artık: — Mallah! Diye feryadı basarım ha! Osman Cemal Kaygwuz Aleni teşekkür Galatasaray lisesi talebesinden oğ- lumuz Muhiddin Erol'ün müzminleş. miş olan bademciklerini (büyük bir muvaffakıyetle tedavi eden Cerrahpa. şa hastanesi hazik doktorlarından ku Tak ve boğaz mütehassısı Bahri İsmet Teniyer, yardımcısı Etem, ve Rontgen enstitüsü şefi Orhan Remzi Kazanci baylara ailece teşekkür ederiz, Babası: Hayreddin Erol, | rikan bahriyelilerile hiç durmaz l | HABER -— Âlişam postası lingilterenin en sevilen boksörle- rinden biri iken macera hayatına atılara! Minrace muhafızı iolan ve sırasile dans hocası, boks şampiyonu olan Kovington garip maceralarını anlatıyor İngilterenin bir vakitler çok sev) dikleri boksör Ginger Jesse Co” vington Uzak Şarktan dönmüş ve başımdan geçen harikulâde sergü' zeştleri The People gazetesine yaz mağa başlamıştır. Şark zenginlerinden birinin harem dairesini gözetlerken ya - kalanan, tüfek ata ata bir Çinli pususunu yarıp sıvışan, sırasile böks şampiyonu, dans üstadı, li racanın şahsi muhafızı olan bu bin bir sergüzeştin adamı gerçek” ten enteresan bir tiptir. Bu adamım yapamıyacağı iş yok tur. On iki yaşımda iken İngiltere nin Tvinkham şehrindeki evinden kaçmış önce sadece bir serseri, sonra kamyon şoförü, yaşı müsaa de edince asker olmuş ve daha ni ce kılıklara girmiştir. Hatıralarır neşretmekte olan gazetenin ayta rile yaptığı mülâkatta bakın nele anlatıyor: “— Hiç uslanmak bilmiyen ru hum başıma ne belâlar getirdi bi! seniz! Hele arkadaşım Mik Rya: sahibi yarı uzanmış gibi oturuyor” | du. Karşısında çıplak denecek de” | recede açık bir kız çifte telli oy| nıyordu. Mik bana: “Dikkat et,, diye ba” ğırdığı zaman çekilmeğe ( vakit| bulmadan enseme yediğim müthiş | bir yumrukla yere yuvarlandım ve düşerken de başrm şivri bir taşa çarptı. Şimdilik na'avt olmuş! KAR 73 la birlikte Kahiredeki üçüncü Hü' Eski noxsor novingıon asxerren| sar alayında hizmet ederken yedi" ğimiz halt kalmamıştı. Yerlilerin küçücük ve türlü renklere boyan' mış kahvehaneleri bile ben ve Mik girince sanki büsbütün kan kırmr” zı oluverirletdi. İşimiz gücümüz serbest döğüşler yapmaktı. Ame serbest döğüşlere girişirdik. Bir gün Kahirede * zenginlerin | oturdukları mahallelerden birin *| den geçerken, cami gibi bir bina” | nın önünde nöbet beklemekte olan Mısırlı askerlerin üniforması çok tuhafma gitti. Başlarmda küçük bir minare uzunluğundaki kırmr zı fesler, mor kadifeden ctetler, ve daracık beyaz pantalonlarile elde yalm kilrç aşağı yukarı dola” | $an bu askerlerin kılığı acâyipti doğrusu! Şeytan birdenbire Mikin dü . $üncesini çeldi ve: — Haydi bakalım bu adamlar neyi bekliyorlarmış bir görelim! Diye fısıldadı Iki dakika için de aşağı yukarı dört metre yük * sekliğindeki duvarı aşmış, kendi mizi çok güzel bir bahçenin için - de bulmuştuk. İ Hiçbir belâya çatmadan saray gibi duran konağa yaklaştık. Bel | li ki burası çok nüfuzlu bir Mısır| paşasmın, belki de prensinin kona ğı idi. Mik bana işaret etti. Kalın| perdeli bir pencerenin aralık ye rinden bakıyordu; ben de bura - dan içerisini görebilmek için az kalsın boynumu kiracâktım. Gözlerimin önüne serilen man- zarayı nasıl anlatabileyim? Mer mer ve mozayiklerdan yapılmış kocaman bir salonun ortasında kristal bir havuz vardı. Bu hayu - zun etrafma şilteler ve yastıklar üstüne uzanmış ipek blüz ve şal -! varlı bir düzine kalar hayretlere | şayan mahlük bulunuyordu. Bum lar ömrümde görmediğim derece de güzel kızlardı. Salonun dip tarafında her tarafı ipek halı ve lâhür şallarile örtülü yüksekçe bir sedirin üstünde evin İ tık tanriyi düşünmek zamanmın yerlere baygm bir halde serilmiş. tim. Kendime geldiğim zaman, dünyada gördüğüm insanların en irisi tarafından şürüklenmekte ok duğumu gördüm. Bu adam iki met re on santim boyunda ve müthiş İ ! kuvvette bir Siyamlı idi. Üstünde yalnız beyaz bir entari vardı. Ar- sör oldum. Kendisiyle birlikte bir fokstrot şampiyonluğu kazandı * ğrm kadm, Bhopal racasının ma * iyetinde yüksek memuriyeti olan bir adamın kızı idi. * Racanm beni görmek istediğini * İ işte bu kız söylemişti. Ertesi günü Luknovdaki Diküşa sarayına git “ tim. Burası eski İngiliz mimari tarzında yapılmış muhteşem bir yerdi. Kısaboylu esmer bir adam beni merdiven başmda karşıladı. Arka sında çok korkunç ve kocaman bir köpek vardı. Bana konağını ve x hırlarmı gezdirdi. Hayatta bir im sanm istiyebileceği ve hayalinden geçireceği herşeye malikti. Ahır larmda on beş yarış atı, garajla “ rında sekiz tane “Bentley,, ve iki tane “Rolls * Royce, otomobili vardı. Buna rağmen yüreğini bir ü * züntü kemiriyordu. Hayatını gizli bir Hint cemiyeti tehdit etmekte idi Karşı karşıya oturduğumuz za” man bana dedi ki: — Şimdi sizi buraya niçin da” vet etmiş olduğumu anlatayım. Sizin hakkınızda birçok şeyler işittim. Benim şahsi muhafızım olmak işter misiniz? Size ayda bin Rupi maaş, yiyecek içecek, bir de daire vereceğim. Bu teklif beni yerimden sıçrat tı ve o günden itibaren ayrıldığı * mız güne kadar prensler gibi ya * şadım, Onun yanında iken vazifemiz çok büyük bir ciddiyetle sarılmış tım, Her sabah erkenden kalkar, karşıma boş bir gaz tenekesi diker ve otomatik tabancamla nişan ta imleri yapmak için yüzlerce fişek i yakardım. Müthiş bir nisancı ol - muştum. Racanın sürü sürü uşakları ve otomobilleri olduğu halde akla gelmedik işler yapardı. Bir gün Ci. i vanpordaki yarışlara yetişmesi i çin ancak bir saati kalmıştı. Bir ! motosiklet satın alarak oraya koş- opal Mıhracesi gelmiş olduğuna aklım ermişti; çimden boyuna dua ediyordum. Beni içeriye sokmadan evvel kapı hızlı hızlı vuruldu. Süel po” lis bahçeye girerek ellerime kelep çeleri taktı. Arkadaşım Mik nasılsa kaça -. bilmiş ve polisimize haber vermiş” | ti. Böyle yapmasaydı kimbilir ba-! şıma neler gelirdi. | Luknovda askerlik müddetimi| bitirdim; fakat İngiltereye dön - meme müsaade edilmedi. Boksta olan istidad ve kabili - yetlerim Matinierre kolleji direk -| törünün kulağma gitmişti. Bana iyi bir maaş ve kollejde racalarla! zengin prenslerin çocuklarına jim nastik muallimliğini teklif etti, Hindistanın sosyal hayatı ya *| vaş yavaş bana de kapılarını açtı, Az zamanda mütehhassıs bir dan) tu. Benden habersiz gitmiş olduğu için onü aradım aradım bulama" i dım. Zavallının bir suikaste uğra” ş İ mış olması ihtimali beni titretti, Nereye gitmiş olduğunu soruştur- mağa başladım. İşi öğrenince şaş tım kaldım. Onun motosiklete binmesini bil mediğini biliyordum. Hemen bir otomobile atlıyarak arkasmdan koştum. Onu yolun kenarındaki hendekte baygm bir i halde ve kafasından çirkin bir yara ile buldum. Motosiklet de or” tasımdan bölünmüştü. Racayı kaldırarak bir hastaha- neye götürdüm çabuk şifa buldu. Fakat Bhopala dönünce artık ba” na lüzum kalmamış olduğu söyle nerek yol gösterildi. Dünyanın en iyi memuriyetini böylece kaybet miş oldum. İşte gördüğünüz gibi beş para” sız ve cebi delik olarak İpgiltereye | döndüm. Kendime bir iş arıyorum. İşin tehlikeli olmasına hiç ehem * miyet vermem; yeter ki para ge » tirsin!.,