3 İLKKÂNUN — 1933 HABER — Akşam postası Aldatıldığını öğren mek neye yarar? Birç kartlarını yeşil çuhal ma- #anın üstüne attılar. Klübün mer- divenlerinden indiler. ,, Sokağa çıktıkları vakit, Alişan ile Vehbi, yanyana idiler, Alişan, kırkını geçmiş, kısa Ylu, şişman bir erkektir. Ken dinden hayli genç olan Vehbiye dedi ki: | — İsterseniz şöyle biraz yürü. Yelim... Bu gece, cidden hariku iâde... Vehbi: — Maalmemnuniye! - cevabı. Mr verdi - Evinize mi dönüyorsu. muz? — Malöm ya, benim evim ik; tanedir... Biri hemşirenin evi, & teki de metresimin... Bu akşam, şireye gidiyorum. Çünkü, bi:| Zim hanımın fena halde başı ağ: Yiyozmuş... Sinirleri üstünde... Yal. hiz kalmağını tercih etti! — Zalim erkeklerden kurtul - mak için ne mükemmel vesile!... tlaka bu bahaneyi jigolosu ile İrlikte düşünmüştür. — Amma da adamsınız!... Her dmdan bu derece kuşkulanmak İçin sebep var mı? — Sütten ağzı yanan yoğurdu ermiş! Son metresim beni ayni zda aldattı da... — İhtimal... Fakat benim için Vaziyet bambaşkadır. Hem Rabia Ya'karşı itimadım var, hem de bu İtimadı iki katlı bir hale sokacak bir anahtar cebimde bulunuyor... munla, gündüz yahut gece, is *diğim bir saatte evime gidebili- Ti, Vehbi, güldü: >— Hah Hah... Anahtarımız var| demek, Metresiniz, itimat kazar için böyle bir tedbir mi aldı? “yleyse büsbütün şüphelenmeni tavsiye ederim. Benim de anah- *m vardı. Fakat tuvalet odasın » Perdenin arkasında bir sporcu Buldum, > Nasıl oldu bu?... Hayret! 5 Epeyce zamandanberi, Ley: la bir talerm bahanelerle beni at- tiyordu, kendisinden uzaklaştı. Ni. Leylâ metresimin adıdır. | ül Hiirane, ne nezih bir isim de- Mi? Ben de onun saflığına bj darda!) Bir akşam, umulma:| bir saatte, aparlımına gir - e ei hızla çıkmağa “Birdenbire, evimin içinde bir Aik tesi dikkatimi celbetti dım ki, kapıcı, aşağıdan zile İ meğe çabalamalı? basmış... Yukarıya haber veriyor! Adetâ bir imdat işareti... Hülâsa, aleyhimde casus tertibatı var... “İçeri girdiğim vakit, büsbü - | tün şüphelendim. Zira, Leylâ ile! inizi biliyorum! Ben kendisinin sı: ortağıyım. hizmetçisi, fevkalâde telâş için deydiler. “Adi bir bahaneyle, ortalığı a - radım. Hamamdaki perde arka - sında, sporcuyu keşfettim... Alişan: — Bütün kadınlar bu derece de- sisekâr değildir! . dedi. — Sizin Rabia hanımın benim sabık Leylâya benzememesini te- menri ederim! . » Biraz Habeş harbinden, zecri tedbirlerden ve Galatasaray - Gü. neş futbolünden bahsettikten son- ra, ayrıldılar. Alişanın yüreğine fena halde bir kurt düştüğü için, hemşiresi- nin evine doğru birkaç adım attık- tan sonra; geriye döndü. . Rabianın apartımanına doğru hızlı hızlı yürümeğe başladı. Ne. fes nefese merdivenleri çıkarken, kulağma bir çıngırak sesi çalışır gibi oldu. Dehşetle arkasına doğ- ru baktı. Kapıcı, onu gözetliyordu. Aca: ba merdivenleri böyle hızlı hızlı | çıkması mı onu hayrete düşürmüş» tü, yoksa yukarda, metresinin ya-| nında biri mi vardı?... Anahtarı cebinden çıkardı. Ka. pıyı açtı... Yıldırım gibi içeri dal- dı. â Rabia ile hizmetçisi ona bakı- yorlar. Telâş içindeler... Acaba, telâşlarına sebep neydi? Onun böyle koşarak gelmesi mi?.. Yoksa, Vehbinin metresi gibi, bi. rini mi sakladılar?... Eğer Alişan arasa, ve eğer bu &vde biri varsa bulacak! Fakat, bulup dan: olacak?.. Evvelâ, ku genç kıdın tarafın- dan sevildiğine dair beyninde ya: şıyan hayal bozulacak... Sonra, e ğer Rabia Alişanı aldatıyorsa bi- le, bir insan, hem aldatılır, hem Rab'anın kö| türüm annesine Alişanın ettiği &| yilikleri genç kadın unutmuş mu. dur? Koltuğuna oturdu. Alnından terler damlıyarak bunu düşünü - yor... Hiyaneti isbat için ne de - de sevilmez mi?... Bâzan bilmemek daha iyi de. gil midir... — Seni merak ett'm, içime bir korku geldi de onün için uğradım, cicim! - dedi. Evi aramadı... Çıktı, gitti, Nakleden: (Hatice Süreyya) BARBAROS TA Tefrika numarası : 84 Yazan : (Vâ - NO) Düşes, Hekimbaşıya dedi ki. “Ablamı sevdiği- Bu gece, onu sizin odanıza göndereceğim!,, Geçen kısmın hülasası Çember sakalla Düşes, Gazanfer reisin hazinesini ele yeşirmek| üzere müştereken çalışmak için Aralarında anlaşıyorlar. — Yeşil kaplı kitabı, biz, an * cak birleşirsek elde edebiliriz. Si- zin denizlerdeki tecrübeleriniz ve benim buradaki tecrübelerim ara- larmda izdivaç etmelidir... “Azizim, Marki zannetmeyiniz ki, eniştemin kütüphanesi mey * dandadır ve her istiyen girebilir. Büyük Marki Fernando, Venedik valisi olduğu gündenberi, evrakı < İ nın casuslar tarafından elde edil * memesi için, çok titizleşti. Bu sa” raya naklinden sonra, çalışma o - dasını karısile kendisinin dairele- ri arasına koydu. Buranm bir ka” pısı, kendi yatak odasından, diğer kapısı ise, ablanimkindendir. Fa- kat, her ikisinin de anahtarı on - dadır. İçeri girmek, kabil olmıyan bir meseledir. Çünkü kasaya may" muncuk uydurulur bu odaya uy- durulmaz, Tabiatile, bu takayyüt, yeşilkaplı kitab için değil, diğer ev rak için.. Fakat, ne yapalım ki, bizim aradığımız kitab da bu oda- dadık. : “© Çenber sükal: yy — Vay... Fena haber! “dedi. — Görüyorsunuz ki, müttefi - kiniz ben olmasam, odaya gire * miyeceksiniz... Halbuki ben, bu işi, kolayca başaracağım... Hem de bu gece... — Nasıl? — Orasını bana bırakın... — Ya amcam kitabın kaybol duğunu farkederse?... Benim ni - yetim, bu eseri oradan aşırır aşır” maz kaçmaktı. — İyi düşünmüşsünüz... Fakat, Markinin kütüphanesinde binler * ce cilt vardır... Bir kitabın nok - san oluşu, evvelâ bu cihetten far" kolunmaz... Saniyen, bana kalırsa biz, cildi olduğu gibi aşırmamalı * yız.e İçini söküp alırız. Çünkü es- rar, yeşil kapta değil, kâğıtlarda” dır. , — Gayet muvafık... Göz ağrısına ilâç... Ansızın sustular. İçeriye Marki ile Markiz gir * mişlerdi. Tanıştırma merasiminden son- ra, çenber sakal maceralarını an* latmağa başladı. Ötekiler, sükü * netle fakat merakla dinliyorlar, yalnız arada sırada Markiz; — Aman yarabbi! Ne müthiş şeyler... - diyordu, Çenber sakal, bir aralrk: — Iki hemşirenin (Yengemle Düşes di Pitinin) sesleri biribirine ne kadar benziyor! * dedi. Vali, gülerek: — Evet, öyledir... Tıpkı birbiri- nin aynidir.. Bunu ben bile ayır * dedemem! * dedi. Amca, bundan sonra, yeğenine bir taken süaller daha sormağa başladı. İki hemşire, bu sebeple, başba. | şa kaldılar, ( Cülyeto: i — Sen birazdan gözün ağrı dığını ileti sürerek doktoru iste - dedi. — Sebep? — Hani demin konuşmamış mıydık? Seni sevgilinle başbaşa bırakacaktım... Oyunumu oynuy rum... — Peki, peki... Düşes, bunun üzerine, aileden ayrıldı, Sarayın içinde dolaşıp baş hekimi aradı. İ — Odasındadır, efendimiz! * dediler, Kapıyı yurdu: — Kimsiniz? * diye içerden bir ses, İ — Benim,.... — Ah, siz mi? içerde bir koşma işitildi. Hekim elbisesi giymiş, genç bir erkek kapıyı tehalükle açtı. Fakat, Cülyetoyu karşısında gö rünce, şaşırdı. İ Genç kız, gülümsedi. — Benim olduğumu ummayor | dunuz, değil mi? | — Ne yalan söyleyim, Düşes, hayır... — Hemşirem sanmıştınız?., — Evet. Sesleriniz öyle benzi | yor ki... | — O halde, büyü” bir inkisara uğradınız... Çünkü karşınızda sev gilinizi görmek istiyordunuz.., Genç doktor, sıkıldı; baktı, | — Mahçup olmayın... Ben, si” zin sırdaşınızım... Sizin sevişme * nize yardım etmek istiyorum... Odanm içine girmişlerdi. Hekim, Düşesin ellerine sarıldı. — Size nasıl teşekkür edeceği"! mi bilemiyorum. — Estağfurullah... o Öyleyse, beni dinleyin... Bu gece, Markiz, sizin odanıza gelebilecektir. — Buna imkân var mı?. — İmkân olması sizin eliniz - dedir. — Yarabbi! Yarabbi! — Heyecana düşmeyin... Dik katle dinleyin... Birazdan sizi yu karıdan çağıracaklardır... Hem * şirem, gözlerinin ağrıdığından şi" kâyet etmektedir... Siz, onu mua yene edeceksiniz ve: “Bu gece hiç bir mum ışığı yahut kandil ışığı görmesin! Buna yarasa hastalığı derler... Korkulacak bir şey de ğildir, geçer. Fakat, gündüz ışığı bu hastalığa her ne kadar menfi tesir etmezse de, geceleyin yakı * lan sun'i ışıklar fena gelir... He * nüz başlangıcıdır. Bir geceyi ta * mamile karanlıkta geçirsin... Baka lım netice ne olacak? dersiniz... — Peki, bu yalanı uydurmak -| tan ne çikacak? | — Sevgiliniz, bu sayede bütün| geceyi odanızda geçirecek... — Garib şey. — Bana itimad ediniz. — Yarasa hastalığı diye bir hastalık yoktur ki... — Siz, bunu eski bir kitapta! sözde okumuş olursunuz. Eğer| başka türlü bir illeti bahane eder! l önüne satnetresataN0EREMESAE20N08 i lersen, odaya girse bile, İ ben bulunurum. Soracağı suallere »n katiyen muvaffak elem Çünkü, eniştemin behemehal her gece Markizi ziyarete geldiğini bilirsiniz... Son derece ağır hista” dır desen bile, yine yanıma gire * cektir... Halbuki, aydınlıkta bulum masınm mahzurlu olduğunu söy « yatrkin cevap veririm. Sesimiz benzediği için karısını benden ayırdedemez.. -— Ah, Düşes! ... Bize yardım için bu derece fedakârlığı göze liyor musunuz?... - diye genç kızım ellerine sarıldı. Size karşı minnet tarım, -- Bütün bunlara karşılık, siz” den kuvvetli bir uyku ilâcı istiyer teğim... — Ne yapacaksınız? — Orasını sormaym... Yalnız ilâcı bana verin,... Âsrk doktor, fazla ısrar ede” medi. Bir takım dolaplar açtı. İçin den beyaz bir toz çıkardı. Mini mini bir kutunun içine koydu: — İşte efendimiz bundar mini mini bir kaşıkla alır ve bir bardak şerbetin içine boşaltırsanız, şerbe” ti içen, asgari dört-beş saat derin bir uykuya dalar... < — Derhal mi? — İçer içmez, başı yastığa dü şer. — Öyleyse çok teşekkür ede * rim, ” Kapı tekrar vuruldu. Hekim: — Kim o? - diye seslendi. — Yöver Kimilo!... Efendimiz derhal seni istiyor... Markizin göz leri şiddetle ağrıyormuşu, (Devamı var) ARAZİ BATAR RAE Diş hekimi Ratip Türkoğlu Ankara caddesi Mesarrei oteli Karşısı nNumrara (88) SERER SASASERSIEEZAN HABER AKŞAM POSTASI 'DARE EV 5 Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : İstanbul 214 Telgra! süresi; istanbul HABER Yazı isleri telotonu : 24872 idare ve ân 4 24970 ABONE ŞARTLARI Türkiye Eenebi 1400 &r. 2100 Kr, 730 » 1450 ,. 3 oyuk 405 4 896 * ayık O!89 . 305 İLAN TARİFESİ Tıcaret iânarının satir 12,50 fesmi ilanların «0 kuruştur. Senol 6 oyuk Sahibi ve Nesriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKİT) matbaat KUPON 324 3 12-935