Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
l | | Anli k sesi dikkatimi celbetti. “ BİLKKÂANUN — 1935 —a Aldatıldığını öğren Mek neye yarar? Birç kartlarını yeşil çuhal ma- Sanm üstüne attılar. Klübün mer- divenlerinden indiler. Sokağa çıktıkları vakit, Alişan ; ile Vehbi, yanyana idiler, Alişan, kırkını geçmiş, kısa ylu, şişman bir erkektir. Ken- dinden hayli genç olan Vehbiye | dedi ki: — — İsterseniz şöyle biraz yürü. “Yelim... Bu gece, cidden hariku- lâde... Vehbi: — Maalmemnuniye! - cevabı: ht verdi - Evinize mi dönüyorsu- huz? — Malüm ya, benim evim ik; tanedir... Biri hemşirenin evi, ö teki de metresimin... Bu akşam, şireye gidiyorum. Çünkü, bi- zim hanımın fena halde başı ağ- Tlyormuş... Sinirleri üstünde... Yal. hız kalmasını tercih etti! — Zalim erkeklerden kurtul - Mak için ne mükemmel vesile!... utlaka bu bahaneyi jigolosu ile irlikte düşünmüştür. — Amma da adamsınız!... Her k'du!ıdan bu derece kuşkulanmak in sebep var mi? — Sütten ağzı yanan yoğurdu lermiş! Son metresim beni ayni rzda aldattı da... — İhtimal... Fakat benim için Vaziyet bambaşkadır. Hem Rabia- _’?'İsırıı itimadım var, hem de bu 't_'luıclı iki katlı bir hale sokacak | bir anahtar cebimde bulunuyor... n“lltı'ı:ılıı, gündüz yahut gece, is- ediğim bir saatte evime gidebili- Vehbi, güldü: — Hah Hah... Anahtarımız var d"hek... Metresiniz, itimat kazar "ak için böyle bir tedbir mi aldı? (_)'leyıe büsbütün şüphelenmeni- ftavsiye ederim. Benim de anah- Tim vardı. Fakat tuvalet odasın da, Perdenin arkasında bir sporcu bula Um, — Nasıl oldu bu?... Hayret! ll—î Epeyce zamandanberi, Ley- K bir takım bahanelerle beni at- t'hrdu, kendisinden uzaklaştı- N Ordu. Leylâ metresimin adıdır. tîî “_il'ıne, ne nezih bir isim de- Mi? Ben de onun saflığına i- ':;:;"':'llm!) Bir akşam, umulma- d bir saatte, apartımına gir - ü':ı'..uürdivenleri hızla çıkmağa dım, u;:î'denbîre, evimin içinde bir - tan sonra, geriye döndü. dim ki, kapıcı, aşağıdan zile basmış... Yukarıya haber veriyor! Adetâ bir imdat işareti... Hülâsa, aleyhimde casus tertibatı var... “İçeri girdiğim vakit, büsbü - tün şüphelendim. Zira, Leylâ ile hizmetçisi, fevkalâde telâş için - deydiler. “Âdi bir bahaneyle, ortalığı a - radım. Hamamdaki perde arka - sında, sporcuyu keşfettim... Alişan: — Bütün kadınlar bu derece de- sisekâr değildir! - dedi. — Sizin Rabia hanımın benim sabık Leylâya benzememesini te- menri ederim ! » & Biraz Habeş harbinden, zecri tedbirlerden ve Galatasaray - Gü- neş futbolünden bahsettikten son- ra, ayrıldılar. Alişanın yüreğine fena halde bir kurt düştüğü için, hemşiresi- nin evine doğru birkaç adım attık- Rabianın apartımanına doğru hızlı hızlı yürümeğe başladı. Ne. fes nefese merdivenleri çıkarken, kulağma bir çıngırak sesi çalızır gibi oldu. Dehşetle arkasına doğ- ru baktı. Kapıcı, onu gözetliyordu. Aca- ba merdivenleri böyle hızlı hizlı çıkması mı onu hayrete düşürmüş- tü, yoksa yukarda, metresinin ya- nında biri mi vardı?... Anahtarı cebinden çıkardı. Ka: pıyı açtı... Yıldırım gibi içeri dal- dı. | Rabia ile hizmetçisi ona bakı- yorlar. Telâş içindeler... Acaba, telâşlarıma sebep neydi? Onun böyle koşarak gelmesi mi?.. Yoksa, Vehbinin metresi gibi, bi- rini mi sakladılar?... Eğer Alişan arasa, ve eğer bu evde biri varsa bulacak! Fakat, bulup da n2 olacak?... Evvelâ, bu genç k>dın tarafın- dan sevildiğine dair beyninde ya: şıyan hayal bozulacak... Sonra, e- ğer Rabia Alişanı aldatıyorsa bi- le, bir insan, hem aldatılır, hem Rab'anın kö- türüm annesine Alişanın ettiği i- yilikleri genç kadın unutmuş mu- dur? ; Koltuğuna oturdu. Alnından terler damlıyarak bunu düşünü - yor... Hiyaneti isbat için ne de - meğe çabalamalı? Bazan bilmemek daha iyi de- ğil midir... de sevilmez mi?... — Seni merak ett'm, içime bir korku geldi de onun için uğradım, cicim ! - dedi. Evi aramadı... Çıktır, gitti. Nakleden: (Hatice Süreyya) Tefrika numarası : 8141 Nü) Bu gece, onu Geçen kısmın hülasası Çember sukalla Düşes, Gazanfer reisin hazinesini ele — geçirmek üzere müştereken çalışmak için Aralarında anlaşıyorlar, — Yeşil kaplı kitabı, biz, an * cak birleşirsek elde edebiliriz.., Si- zin denizlerdeki tecrübeleriniz ve benim buradaki tecrübelerim ara- larmda izdivaç etmelidir... “Azizim, Marki zannetmeyiniz ki, eniştemin kütüphanesi mey * dandadır ve her istiyen girebilir. Büyük Marki Fernando, Venedik nın casuslar tarafından elde edil * memesi için, çok titizleşti. Bu sa* raya naklinden sonra, çalışma o - dasını karısile kendisinin dairele" ri arasına koydu. Buranm bir ka* pısı, kendi yatak odasından, diğer kapısı ise, ablamımkindendir. Fa- kat, her ikisinin de anahtarı on * bir meseledir. Çünkü kasaya may” muncuk uydurulur bu odaya uy- durulmaz, Tabiatile, bu takayyüt, yeşilkaplı kitab için değil, diğer ev rak için... Fakat, ne yapalım ki, bizim aradığımız kitab da bu oda- . LAĞ EUREA — Vay.-. Fena haber! - dedi. — Görüyorsunuz ki, müttefi - kiniz ben olmasam, odaya gire * miyeceksiniz... Halbuki ben, bu işi, kolayca başaracağım... Hem de bu gece... — Nasıl? — Orasını bana bırakın... — Ya amcam kitabın kaybol: duğunu farkederse?... Benim ni - yetim, bu eseri oradan aşırır aşır" mMmaz kaçmaktı. — İyi düşünmüşsünüz.., Fakat, Markinin kütüphanesinde binler * ce cilt vardır... Bir kitabın nok - san oluşu, evvelâ bu cihetten far" kolunmaz... Saniyen, bana kalırsa biz, cildi olduğu gibi aşırmamalı * yız. İçini söküp alırız. Çünkü es- rar, yeşil kapta değil, kâğıtlarda" dır., — Gayet muvafık..., Göz ağrısına ilâç... Ansızın sustular. İçeriye Marki ile Markiz ge * mişlerdi. Tanıştırma merasiminden son- ra, çenber sakal maceralarını an" latmağa başladı. Ötekiler, sükü * netle fakat merakla dinliyorlar, yalnız arada sırada Markiz: — Aman yarabbi! Ne müthiş şeyler... - diyordu, Çenber sakal, bir aralık: — İki hemşirenin (Yengemle Düşes di Pitinin) sesleri biribirine ne kadar benziyor! * dedi. Vali, gülerek: — Evet, öyledir.-. Tıpkı birbiri- nin aynidir.. Bunu ben bile ayır * dedememl! - dedi. | — Amca, bundan sonra, yeğenine bir takrm sualler daha sormağa başladı. : İki hemşire, bu sebeple, başba- | şa kaldılar. Cülyeto: valisi olduğu gündenberi, evrakı -| dadır: İçeri girmek, kabil olmıyan | Düşes, Hekimbaşıya dedi ki. “Ablamı sevdiği- nizi biliyorum! Ben kendisinin Si ortağıyım. sizin odanıza göndereceğimi!,, — Sen birazdan gözün ağrı - dığını ileri sürerek duktoru iste! - dedi. — Sebep? — Hani demin konuşmamış mıydık? Seni sevgilinle başbaşa bırakacaktım... Oyunumu oynıyc- — Peki, peki... Düşes, bunun üzerine, aileden ayrıldı. Sarayın içinde dolaşıp baş hekimi aradır — Odasındadır, * dediler. Kapıyı vurdu: — Kimsiniz? - diye içerden bir ses. — Benim;,..., — Ah, siz mi? İçerde bir koşma işitildi. Hekim elbisesi giymiş, genç bir erkek kapıyı tehalükle açtı. Fakat, Cülyetoyu karşısında gö rünce, şaşırdı. efendimiz ! Genç kız, gülümsedi. — Benim olduğumu ummayor dunuz, değil mi? t — Ne yalan söyleyim, Düşes, hayır... j — Hemşirem sanmıştmız?.. — — Evet.. Sesleriniz öyle benzi yor ki... 4 — Ö halde, büyü": bir inkisara uğradımız... Çünkü karşınızda sev gilinizi görmek istiyordunuz... Genç doktor, sıkıldı; önüne baktı. — Mahçup olmayın... Ben, si: zin sırdaşınızım... Sizin sevişme * nize yardım etmek istiyorum... Odanın içine girmişlerdi. Hekim, Düşesin ellerine sarıldı. — Size nasıl teşekkür edeceği" mi bilemiyorum, — Estağfurullah... — Öyleyse, beni dinleyin.. Bu gece, Markiz, $ sizin odanıza gelebilecektir. — Buna imkân var mı?.. — İmkân olması sizin eliniz - dedir. — Yarabbi! Yarabbi! — Heyecana düşmeyin... Dik katle dinleyin... Birazdan sizi yu” karıdan çağıracaklardır.. Hem * şirem, gözlerinin ağrıdığından şi" kâyet etmektedir... Siz, onu mua' yene edeceksiniz ve: “Bu gece hiç bir mum ışığı yahut kandil ışığı görmesin! Buna yarasa hastalığı derler... Korkulacak bir şey de * gildir, geçer. Fakat, gündüz ışığı | bu hastalığa her ne kadar menfi tesir etmezse de, geceleyin yakı * lan sun'i ışıklar fena gelir... He - nüz başlangıcıdır. Bir geceyi ta - mamile karanlıkta geçirsin... Baka lrm netice ne olacak? dersiniz... — Peki, bu yalanı uydurmak - tan ne çıkacak? — Sevgiliniz, bu sayede bütün | geceyi odanızda geçirecek... — Garib şey... — Bana itimad ediniz.. — Yarasa hastalığı diye bir hastalık yoktur ki... — Siz, bunu eski bir kitapta sözde okumuş olursunuz... Eğer / başka türlü bir illeti bahane eder en katiyen muvaffak olamı 4 Çünkü, eniştemin behemehal her gecte Markizi ziyarete geldiğini bilirsiniz... Son derete ağır htsta” dır desen bile, yine yanına gire * cektir... Halbuki, aydınlıkta bulum masının mahzurlu olduğunu söy « lersen, odaya girse bile, yat-kta ben bulunurum. Soracağı suallere cevap veririm, Sesimiz benzediği için karısını benden ayırdedemer.. — Ah, Düşes! ... Bize yardım için bu derece fedakârlığı göze a- lryor musunuz?... - diye genç kızın ellerine sarıldı. Size karşı minnet tarım, — Bütün bunlara karşılık, siz> den kuvvetli bir uyku ilâcı istiyer ceğim... — Ne yapacaksınız? — Orasını sormayın... Yalnız ilâcı bana verin,... Âşık doktor, fazla ısrar ede* medi. Bir takrm dolaplar açtı. İçin den beyaz bir töz çıkardı. Mini mini bir kutunun içine koydu: — İşte efendimiz bundan mini mini bir kaşıkla alır ve bir bardak şerbetin içine boşaltırsanız, şerbe" ti içen, asgari dört-beş saat derin bir uykuya dalar... —— - - — Derhal mi? İ — İçer içmez, başı yastığa dü. şer, — Öyleyse çok teşekkür ede * rim, * | Kapı tekrar vuruldu.: Hekim: — Kim 0? - diye seslendi. — Yâver Kimilo!... Efendimiz derhal seni istiyor... Markizin göz leri şiddetle ağrıyormuş.. (Devamı var) ELESTETEEAAEĞETİNEMETMESLEĞÜNCANEÜTTEREENİTTLETUUÜNRNN z Diş hekimi f Ratip Türkoğlu ğğ Ankara caddesi Meserret gğ öteli Karşısı numrara (88) HABER AKSAM POSTAĞSI IDARE EVi Mi Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : İstanbul 214 Telğraf aöresi : istanbul HÂBER Yaziı işleri telofonu : 22872 idare ve ilân 1248370 ABONE ŞARTLARI Türkiye Eenebi Söenölik YTâĞOKr. 2700 Kr, 6 avlık 720 , 1450 3 âaylık 400 4 &0 » * aâaylık 150 3200 ; İLÂN TARİFESİ Tıcaret ilâniârının satıri 12,80 Resmi ilânların 40 kuruştur. Sahibi ve Weşriyal Müdürü: | Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası — İKUPON 324 3 12-835