Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
, 1 â HABER -—-V Akgam postası oldugu halde hayatında ancak bır kere “Kızıl Sultan,,in resmini çekebilen Turkıvenın en ovo ) 'gını latmak mümkün değildir. Eskiden müşterilere biz poz verirdik. Halbuki şimdi öyle mi yYa? Bakıyorsunuz bir genç kız gelerek cebinden bir sinema artis- tinin fotoğrafını çıkararak ona göre poz alıyor ve bize: — Haydi, diyor, fotoğrafımı böyle alınız! w" ayarar TP -Febüs'ün hatıraları — Neydi o eski zamanlar? Resir Sektirmek büyük bir hâdise sayı- h.'dl- Bayanla bay atelyeye girdi- mi müthiş bir heyecana düşer- l"' Artık bayan aynanın kar- dın bir türlü ayrılamaz, bay karış kolalı yakasına - taktiği| E'İ Vatinı bir türlü düzeltemezdi. rhd birde de maşalatıp dimdik uhrlİl:rduğ*u bıyıklarını okşardı. lhayet makinenin karşısında ıı"“"h'la,r Arkalarında arzularını * ya bir şato resmi — görünen Ğ'ğıir tepeler, yahut da kapısı â“, ünmiyen mermer basamakl:, tnlu boyama bir muşamba fon M“Öu halde poz alırlardı. maya kıpkırmızı kesilen çiftler sıkmtıdan kurtularak rahat bir ne: fes alırlardı. & We ak k Türkiyenin en eski fotoğrafçısı Febüs ile karşı karşıyayız. Kaç 52- nedir bu işle uğraştığını sorduğum zaman, gözlerini duvardaki — b'- resme doğru kaldırdı. Bu resim kendisinin otuz sene evvelki res- miydi. Siyah sakallı, siyah bıyık- lr, » göğsünde müteaddit nişanla:; taşıyan genç bir adam.. Hafif beyaz'sakallı yüzü kırış- tı. Ve tevap verdi: : A — Tam kırk beş sene.. Kırk beş senedir bu işle uğraşırım. * Şimdi Eskiden fotoğraf çıkarmak uzun merasime 5 Gerek bayan, ve gerek bay el- %:lerını giymeği katiyen ihmal >in zlerdi. Ellerine de bazan u- tağ Yapma çiçekler alırlar, bayası Olunu bayın omuzuna koya- s” da sol dirseğini mermer his- ül“:*rmek' için beyaza boyanmış Parmaklığa dayardı. 'Hi',"nunfhn sonra iş şişman gözlük- — *toğrafçıya kalırdı: -.ğ?l—ütfen şu noktaya bakar mı- — Lütfen hafif bir tebessüm! Blrız aha, biraz daha! aha neşeli, daha mesut gö- mh““uz' lm'?m' Hop Bır, iki, üç, ;îu' beş, | altı, yedi, sekiz, dokuz. p ! Oldu... hwhirlfçı otomobil kornasına m fotoğraf entereptörüne ar. Ve nefes almaya al tâbiydi... altmış beş yaşındayım. Demek - ki yirmi yaşında iken bu işe başlamı- şım, — Fotoğrafçılığa nasıl merak ettiniz? — Küçüktenberi resme — karşı çok merakım vardı. Gözlerim bo- zuk olduğundan mektepte pek o- kuyamadım.. Ve genç yaşımda mektebi terkederek fotoğrafçılığa başladım. İlk zamanlar — Sultan Hamidin resimci - başısı olup, - » zaman memleketin en büyük fo - toğraf atelyesini işleten Abdullah biraderlerin yanında — çalışmağa başladım. Sonra Rus harbi oldu. Abdul lah - biraderler 'Rus- askerlerin'a fotoğraflarınr almak için teşeb - büslere giriştiler. —Sultan Hamit bunun üzerine kendilerine kıza - rak onları resimci başılıktan azlet- ti. Bu sırada ben de kendilerin - eski fotoğrafçısı 45 senede 150 bin kişinin " fotoğrafını çekti Bay Febüs anlatıyor: Eskiden müslüman kadınların fotoğraf çıkartmaları yasaktı. - Meşrutiyette bu yasak kaldırılınca fotoğraflara olan hücumu an- söylüyor 45 senelik fotoğrafğı Bay Febüs den ayrılmıştım. Sultan Hamit be- ni resimci başılığa tayin etti. Senelerce bü yazifede çalış - tım. En mühim işim “Huzuru şa -| * hanede,, vükelânın resimlerini çek mekti. Zavallı adamlar korkudan göz- lerini yerden kaldıramazlardı. O. nun için resimleri hep el pençe di- van durmuş, gözleri yere mıhlı biz| şekilde çıkmıştır. Bu resimlerden daima üçer nüshasını Abdülhamit alırdı. — Abdülhamit şahsan resmini çıkartmaz mıydı? — Katiyen.. Hayatında yalnız bir defa resmini çıkartmağa mü - saade etmiştir. Onu da ben çek - tim. İran hükümdarı Nasireddin Şah İstanbula geliyordu. Kendisine ve- rilmek üzere bir madalyon hazı:- lanacaktı. Bunun için beni huzu- runa davet etti. Hiç unutmam, salonda benden başka siyahi Cafer ağa ile Tahsin paşa vardı. Makinemi kurdum ve resmi çektim. Banyo için atel- yeye dönecektim. Birdenbire ko- luma yapıştılar: — Olmaz.. Camı burada banyn edeceksin! Dediler. Ben de eczalarımı ge | tirttim. Yıldız sarayının karanlık bir odasında camı banyo et- tim. Üç kopya çıkarttım. Camla birlikte resimleri benden aldılar... ! Ancak o zaman saraydan çıkma ma müsaade ettiler. Ondan sonra memleketimizi zi- | * yarete gelen Alman imparatoriy ile de Kudüse kadar giderek bi- çok resimlerini çektim. Bunla-: bir albüm halinde Sultan Hamid: — verdiğim zaman bana 600 altınla üçüncü Osmani ve üçüncü Mecid! nişanlarını verdi. Alman impara- toru da ayrıca 300 lira hediye et- ti. — Şimdiye kadar resmini çektiniz? kaç kişinin Şimdi fotoğraf çıkarmak, herkesin becerebildiği nisbeten basit bir iştir... — İki yüz elli bin kadar. — Eskiden müslüman kadınla- vesim çektirirler miydi? — Katiyen.. Bu kati surette ya- saktı! Fevkalâde bir zaruret kar- şısında resim çektirmek istiyenler zaptiye nezaretine başvururlar, o radan resmi müsaade alırlardı. Bunu bize gösterdikten sonra res- mini çekebilirdik. Bu hal Meşrutiyete kadar böy- le devam etti. Meşrutiyette kadın - İarm resim çektirmelerine müsaa - de edildi. Bunun üzerine ferace- ii, yaşmaklı kadınlar fotoğrafha- nelere bir hücum ettiler,' bir hü- cum ettiler ki, resim çekmek için vakit bulamazdık! ' — Enver paşayı, Talât paşayı tanır mısınız? — Gayet iyi tanırım. Pek az ki- şiy> itimatları olduğundan kopya- larınt çektirmek istedikleri evrak hep bana getirirlerdi. — Sultan Reşat? Vahidettin? — Onları da tanırım. Sultan Re- şat çok aptal bir adamdı. Vahide! tin de onisbette azameili:. — Eıkı fotoğraf mııkınelerıy'e yenileri arasında çok fa:k var mı? — Pek çok! Bilhassa oabjektif- lerle kâğıtlar çok terakki etmiştir. Amatör makineleri de çok ilerl2- miştir. Şimdi meselâ akşam üstü yarı karanlık bir havada mükenı mel resimler alınabiliyor — Fotoğrafçılık sanatı nasıl bir inkılâp geçirdi? i — Eskiden doğrusu fatoğrafçı- lık büyük bir sanat işiydi. Herke;s öyle kolay kolay fotoğ afçr ola mazdı. Şimdi bu işin piyasasını çok düşürdüler. Gelen geçen bi: fotoğraf makinesini omuzlayıp fo- toğrafçılık yapmağa başlıyor. Ço: ucuz fiyatlarla resim çekerek baı işin sanat tarafını berbat ediyor. — Resim çektirenler arasında bir fark var mı? — Tabit var. Eskiden müşteri- lerimize biz pos verdirirdik.. Yüzüne, bakarak ruhunu anlama- ğa çalışır ve bu haline yakışır bir vaziyet aldırırdık. Şimdi ise yencç kızlar gelip şantalarından bir ta- kım artist kartları çıkarıp gösteri- yorlar ve bu vaziyette resim çek- tirmek, bunlara benzemek istedik- lerini söylüyorlar. İşte fark budur. — “Fotojeni,, hakkında ne dü- şünüyorsunuz ? — Fotojeni bence fotoğrafçının ustalığına bağlı bir iştir. Meselâ ben hakikatte çirkin olan bir kim- senin resmini pek âlâ onu güzel gösterecek şekilde çekebilirim! * — Başınızdan ğgeçen en garip hâdise nedir? Febüs bu sualim üzerine bira: düşündü. - Sonra birdenbire hatır- ladı: — Tamam!. Hiç unutmam, bir gün atelyeme gayet şaşı bir kadın gelmişti. Resmini çektirdi. Birka; gün sonra resimlerini almak için geldi. Fakat resimlerini görür gör- mez: — Bu ne biçim resim?. -Ben Şavı <u şi mıyım ki? Diye bağırdı. Ve ben şaşkınlı'ı tan kurtulamadan resimleri atıp çıktı, gitti. İşte başrıma gelen en garip hâdise budur. Bay -Febüsü daha fazla rahat— sız etmek istemiyerek müsaadesini istedim. Bana salonlarını gezdir- di. Çok kıymetli resimleri arasın- da bir de Atatürkün güzel bir çer- çeve içinde kendisine gönderdiği bir takdir mektubu gözüme ilişti. Fetüs bunu işaret edetrek: — Ben doğdum doğalı Türkler ve Müslümanlar arasında yaşadi- ğımdan kendimi hakikt bir Türl:, bir Müslüman sayıyorum. Ve ha: yatımda beni en çok - sevindiren şey, bu mektuptur. - Allah ona u- zun çok uzun ömürler versin! de“ di. ' Murad SERTOĞLU Bir müddet evvel Fransanın en büyük gazetelerinden biri Adisababaya bir muhabir göndererek Habeş İmpara toru ile radyo başında bir mülâkat yap. tırmış, bu mülâkat Adisababa radyosundan nakil suretiyle bütün dünyaya dinletilmişti. Resimde Habeş İmparatorunu, Fransız gazeteci ile bırlılıte mik. rofon önünde görüyorsunuz, a » ee 'ei z &el aladüner 't gd e