İS sene müddetle Abdü ,HABER — Aksam postası Ihamidin resimci başısı olduğu halde hayatında ancak bir kere “Kızıl Sultan, ın resmini çekebilen Türkiyenin en eski Totoğrafçısı “45 senede 150 bin kişinin fotoğrafını çektiğini söylüyor Bay Febüs anlatıyor : Eskiden müslüman kadınların fotoğraf çıkartmalari yasaktı. Meşrutiyette bu yasak kaldırılınca fotoğraflara olan hücumu an- latmak mümkün değildir. Eskiden müşterilere biz poz verirdik. Halbuki şimdi öyle mi ya? Bakıyorsunuz bir genç kız gelerek cebinden bir sinema artis- tinin fotoğrafını çıkararak ona göre poz alıyor ve bize: — Haydi, diyor, fotoğrafımı böyle alınız! .Febüs'ün hatıraları Neydi o eski zamanlar? Resi ektirmek büyük bir hâdise sayı- I 1. Bayanla bay atelyeye girdi- ** mi müthiş bir heyecana düşer- berdi, Artık bayan aynanın kar: Mumdan bir türlü ayrılamaz, bay bir karış kolalı yakasına taktığı keavatinı bir türlü düzeltemezdi kid birde de maşalatıp dimdik | urduğu biyıklarını okşardı Nihayet makinenin karşısmda “turlar, Arkalarında arzularını ör ya bir şato resmi Oo görünen lar, tepeler, yahut da (Kapisi “ühmiyen mermer basamaklı, mlu boyama bir muşamba for olduğu ha'de poz alırlardı. maya kıpkırmızı kesilen çiftler sıkmtıdan kurtularak rahat bir ne- fes alırlardı. Türkiyenin en eski fotoğrafçısı Febüs ile karşı karşıyayız. Kaç s nedir bu işle uğraştığını sorduğum zaman, gözlerini duvardaki - b'- resme doğru kaldırdı. Bu resim kendisinin otuz sene evvelki res- miydi. Siyâh sakaâllr, siyah bıyık- hı, göğsünde müteaddit nişanla taşıyan genç bir adam.. Hafif beyaz'sakallı yüzü kırış- tı. Ve cevap verdi: v — Tam kırk beş sene... Kırk beş senedir bu işle uğraşırım. » Şimdi Eskiden fotoğraf çıkarmak “iin merasime (tâbiydi.. Gerek bayan, ve gerek bay el. vin rini giymeği katiyen ihmal) zlerdi. Ellerine de bazan u;| uğ Yapma çiçekler alırlar, bayarı| kay Solun bayın omuzuna koya” | ;? da sol dirseğini mermer his- ti Vermek'için beyaza boyanmış ta Parmaklığa dayardı. ii Bundan sonra iş şişman gözlük- ““otoğrafçıya kalırdı: yg ten şu noktaya bakar mil > Lütfen hafif bir tebessüm! > Biraz daha, biraz daha! Mann neşeli, daha mesut gö-| Mi hi Aman, Çok iyi.. Şimdi kı- düz mayın! o Hop: Bir, iki, üç. t, » beş, altı, yedi, sekiz, dokuz .| pl Oldu... - Otoğrafçı otomobil kornasma lg, Yen fotoğraf entereptörüne altmış beş yaşındayım. Demek ki yirmi yaşında iken bu işe başlamı- şım. — Fotoğrafçılığı nasıl merax; ettiniz? — Küçüktenberi resme - karşı çok merakım vardı. Gözlerim bo- zuk olduğundan mektepte pek o: kuyamadım.. Ve genç yaşımda! mektebi terkederek fotoğrafçılığa! başladım. İlk zamanlar © Sultan Hamidin resimci : başısı olup, * o! zaman memleketin en büyük fo - toğraf atelyesini işleten Abdullah biraderlerin yanında (o çalışmağı başladım. Sonra Rus harbi oldu. Abdul lah « biraderler Rus: askerlörin.a fotoğraflarını almak için teşeb - büslere giriştiler. Sultan Hamit bunun üzerine kendilerine kıza rak'onları resimci başılıktan azlet. ar basar, Ve nefes almaya al.) ti. Bu sırada ben de kendilerin - 45 senelik fotoğrafçı Bay Febüs den ayrılmıştım. Sultan Hamit bel ni resimci başılığa tayin etti. Senelerce bu #azifede çalış tım. En mühim işim “Huzuru şa- hanede,, vükelânm resimlerini çek! mekti. Zavallı adamlar korkudan göz-| lerini yerden kaldıramazlardı. O.| nun için resimleri hep el pençe di- van durmuş, gözleri yere mıhlı bi: şekilde çıkmıştır. .Bu resimlerden daima üçer nüshasını Abdülhamit! alırdı. — Abdülhamit şahsan resmini! çıkartmaz mıydı? | — Katiyen.. Hayatında yalniz) bir defa resmini çıkartmağa mü saade etmiştir. Onu da ben çek - tim. İran hükümdarı Nasireddin Şah İstanbula geliyordu. Kendisine ve- rilmek üzere bir madalyon hazı». lanacaktı. Bunun için beni huzu- runa davet etti. Hiç unutmam, salonda benden| başka siyahi Cafer ağa ile Tahsin Paşa vardı. Makinemi kurdum ve resmi çektim. Banyo için atel- yeye dönecektim. - Birdenbire ko. luma yapıştılar: — Olmaz. Camı burada banyn edeceksin! Dediler. Ben de eczalarımı ge tirttim. Yıldız sarayının karanlık bir odasında camı banyo et. tim. Üç kopya; çıkarttım. Camla birlikte resimleri benden aldı'ar... Ancak o zaman saraydan çıkma ma müsaade ettiler. Ondan sonra memleketimizi zi yarete gelen Alman imparatoriy le de Kudüse kadar giderek bi çok resimlerini çektim. Bunla” bir albüm halinde Sultan Hamid: verdiğim zaman bana 600 altınla üçüncü Osmani ve üçüncü Mecid! nişanlarını verdi. Alman impara- toru da ayrıca 300 lira hediye et | ti. — Şimdiye kadar resmini çektiniz? İ ; | kaç kişinin! İ sat çok aptal bir adamdı. Vahidet Şimdi fotoğraf çıkarmak, herkesin becerebildiği nisbeten basit bir iştir... — İki yüz elli bin kadar, — Eskiden müslüman kadınla” resim çektirirler miydi? — Katiyen.. Bu kati surette ya saktı! Fevkalâde bir zaruret kar- şısımda resim çektirmek istiyenler 7öptiye nezaretine başvururlar, o- radan resmi müsaade © alırlardı. Bunu bize gösterdikten sonra res- mini çekebilirdik. | Bu hal Meşrutiyete kadar böy: | le devâm etti. Meşrutiyette kadım- | iarm resim çektirmelerine müsaa de edildi. Bunun üzerine ferace- ii, yaşmaklı. kadınlar fotoğrafha- nelere bir hücum ettiler," bir hü- cum ettiler ki, resim çekmek için vakit bulamazdık ! — Enver paşayı, Talât paşayı tanır mısınız? | — Gayet iyi tanırım. Pek az ki. şiys itimatları olduğundan kopya-| larını çektirmek istedikleri evrak: hep bana getirirlerdi. i — Sultan Reşat? Vahidettin? — Onları da tanırım. Sultan Re-| tin.de o nisbette azametli. Eski fotoğraf makineleriy'e yenileri arasında çok fa-k var mı? — Pek çok! Bilhassa objektif- lerle kâğıtlar çok terakki etmiştir. Amatör makineleri de çok ileris- miştir. Şimdi meselâ akşam üstü| yarı karanlık bir havada müken. mel resimler alınabiliyor — Fotoğrafçılık sanatı nası! bir inkılâp geçirdi? — Eskiden doğrusu fotoğrafçı- lık büyük bir sanat işiydi. Herkes öyle kolay kolay fotoğ efçı ola mazdı. Şimdi bu işin piyasasını! çok düşürdüler. Gelen peçen bi: fotoğraf makinesini omuzlayıp fo. toğrafçılık yapmağa başlıyor. Ço <! ucuz fiyatlarla resim çekerek bu işin sanat tarafını berbat ediyor. — Resim çektirenler arasında! bir fark var mı? — Tabii var. Eskiden müşteri-| İ düşündü. lerimize (o biz verdirirdik., Yüzüne, bakarak ruhunu anlama- yakışır bir pos ğa çalışır ve bu halin vaziyet aldırırdık: Şimdi ise genç kızlar gelip çantalarından bir ta- kım artist kartları çıkarıp gösteri- yorlar ve bu vaziyette resim çek- tirmek, bunlara benzemek istedik- lerini söylüyorlar, İşte fark budur. — “Fotojeni,, hakkında ne dü- şünüyorsunuz? —Fotojeni bence fotoğrafçınin ustalığına bağlı bir iştir Meselâ ben hakikatte çirkin olan bir kim- senin resmini pek âlâ onu güzel gösterecek şekilde çekebilirim" — Başınızdan geçen en garip | hâdise nedir? Febüs bu sualim üzerine biras Sonra birdenbire Katır- ladı- -- Tamam !.. Hiç unutmam, bir gün atelyeme gayet şaş: bir kadın gelmişti. Resmini çektirdi. Birkaç gün sonra resimlerini almak için geldi. Fakat resimlerini görür gör“ mez: — Bu ne biçim resim?..Ben,gas, . şi miyim ki? Diye bağırdı. Ve ben şaşkınlık tan kurtulamadan resimleri atıp çıktı, gitti. İşte başıma gelen en garip hâdise budur. Bay Febüsü daha fazla rahat- sız etmek istemiyerek müsaadesiri istedim. Bana salonlarını gezdir- di. Çok kıymetli resimleri arasm- da bir de Atatürkün güzel bir çer- çeve içinde kendisine gönderdiği bir takdir mektubu gözüme ilişti Febüs bunu işaret edetek: — Ben doğdum doğalı Türkler ve Müslümanlar arasında yaşıdi- ğımdan kendimi hakiki bir Tür, bir Müslüman sayıyorum: Ve ha» yatımda beni en çok sevindiren sey. bu mektuptur.. Allah ona u- zun, çok uzun ömürler versin! de- di. Murad SERTOĞLU 2 ii Hi Bir müddet evvel Fransanın en bü yük gazetelerinden biri Adisababaya bir muhabir göndererek Habeş İmparatoru ile radyo başında bir mülâkat yap. tormış, bu mülâkat Adisebaba radyosu ndan nakil süretiyle bütün dünyaya dinletilmişti. Resimde Habeş Imparatorunu, Fransız gazeteci ile birlikte, mik. rolon önünde görüyorsunuz,