28 SONTEŞRİN — 1985 y Muhteşem bir yazıhane... Ha- ani çalışılıyor... Müdür Maci- İN gözü, azıcık pencere tarafına İm Ne güzel hava... Fakat, o iy, ba güzellikle ne alâkası ola- y ? Tabiatle uğraşmasına imkân “Xİ... Zira zavallıcık bütün öm- & İŞ güçle geçiren bir adam ne gözlerini geniş masasi ü- Revirdi. Izın, takvimini gördü: Na, t on birde Sacide gitmeli- Brvelce yazmış olduğu böyle İşareti okudu. 1k yüz buruştürdu. Angar Velev bir aile vazifesi bile ol- Bene angaryadır. Hoşa gitmez. Knunla beraber, hoşuna gitmi- Sitmiye Macit, ikiz kardeş Sa idi & İtmarhanede ziyarete mecbur- Kez İİ Kitibine birçok emirler verdik-| Sonra, otomobiline atladı. * * * ai kardeş arasındaki benzer İğ ene şaşırtacak derecedeydi. | Mı geçmiş olmalarına rağ - » Hpatıp aynıydılar... e cİt, en az zarar veren cins - bir akıl hastasıydı.. Sakindi, iye liydi, Hiçbir tehlikeli teşeb- “yg, Prtardır Meselâ; bulutları Moya için bir makine icadı için Yyülüta girişirdi. inde k kardeşine ayrılan paviyo - en geçirdikten sonra: Üy Yetin vok, değil mi Sacit?... * rm ty a sırada buhrana yakala- Şi vakit. geçiriyo» entes ile bunalryoruz. ir mel iy t, düşünceliydi. Beş aşağı, N* iler tepelerine baktı. kaygı kardeşinin kendisi» a bulunmamıştı. Zaman za - A €rek yağmurun önüne geç - it tumarhanenin güzel bah- Burası hoş bir yer... Hiç bir iy Yok... Yalnız bazı arkadaş kalan zamanlar ekseri- FI yürümeğe başladı. Sa- dikkatli süzdüğünü Yordu. Sabire deli dedi ki: N Kardeşim... Senden bir ri - Sea Söyle ; ; yapacağımı vade. > Eğer eli elen gelirse niçin KE Özey dinle: Biliyorsun katiyen deli falan değilim. "cit ha fifçe başını salladı. Timarhaneden | &mnun kalan adam İ son derece benzeyşimizden istifa» i de ederek sen benim yerime gel, | döneceğini kim temin eder?... De-| HABER — Aksam postasr — — Ahmaklık etme... Bunu be - nim gibi senin de bilmen lâzım... Ben, buraya kapatılmadan önce, yalnızlık ve sükün ihtiyacı hissedi- yordum. Onun içni mahsustan bu- yordum. bumun için mahsustan bu- lut süpürgesi diye saçmaladım... Hapse girmek için bir cürüm işle- mek iktidarımın haricindeydi. Tı- marhaneye girmeği en iyi usul bul» dum. Macit hâlâ başmı sallıyordu De. lilerin bu çeşit nutuklar söylediği- ni bilirdi. — Şimdi artık yalnızlıktan bık- tım. Birkaç hafta ortalıkta dolar) Tamam şarak buraya tekrar dönsem pek hoşuma gidecek... Ebediyen tımar haneden. çıkmağı.. .. istemiyorum. Çünkü dışarısı buradan daha ber- bat... Asıl yerim burası olmalı... Lâkin azıcık kurtlarımı dökmeli - yim. Onun için bir ay kadar rolle - rimizi değiştirelim... Birbirimiz: otur, ben senin yerine dolaşayım. Macit, kaşlarını çattı: — Sen hakikaten delisin... — Düşün... Senin de istirahate ihtiyacın var!... Dostlarını tanırım, işlerini bilirim... Hiç bir pot kır- mam... — Saçmalıyorsun... Evvelâ şu mahzur var: Bir ay sonra buraya liler ortasmda ömrümü geçirmek? Mersi!... Hem sonra, karım ne ©- lacak? Sacit bir kahkaha attı: — Haydi, haydi... Masal oku * ma... Yengemin de bir şey çakme! yacağını pek âlâ biliyorsun. Sen! | kendisine ne derece para veriyor - san benim de vermem kâfidir. Za-| ten, karılık kocalık namma aranız») daki münasebet bundan ibaret de-! ğil midir?... Bir ay sonra dönme- me gelince, namusum üzerine söz veriyorum... Şimdiye kadar na mussuzluk ettiğimi gördün mü?.. Verdiğim bütün sözleri tutmuşum” dur! Macit, Sacidin bu derece ma - kul olan sözleriyle mücadele ede - miyordu. — Bir ay sonra, buradan o de-! rece sakin ve istirahat etmiş bir şekilde çıkacaksm ki, tarif edemem Hem arkadaşlarımın ne kadar mü kemmel insanlar olduklarını göre ceksin... Yengeme gelince, vallahi ona hemşire muamelesi ederim... Macit, omuz silkti... Şakryan bir kuşu dinlemeğe başlamıştı... Ni - | yorsun ki seni kurtarmağa Batan med eniyet | Orta Amerikada 250 asır önce bir medeniyet mahvolmuş Ingiltere müzesinin mütehassısları “25000 senelik olan bu harabeler medeniyet tarihini ayc alatacaktır., iye Meşhur İngiliz kâşifi F. A. & ehell . Hedges, medeniyetin beşi ğini bulduğunu iddia etmektedir. Bu beşik , Orta merikadadır. tere müzesinde incelenmektedir. Köşifin “The Sunday Chranic | le,, gazetesine yazdığı makaleyi türkçeye çeviriyoruz: “Tufan denilen hâdisenin ger- çekten olduğunu gösteren eserleri bulduğum bir mıntakadan döm düm. Lâkinbutufan din kitapla- © rmın yazmakta oldukları Xa değildir; bu daha büyük ve daha felâketli bir hâdisedir. Yaptığım keşiflerde şu netice- lere varmaktayım: 1 — Çok uzak bir zamanda Or- ta Amerikadan Doğuya doğru w zanmakta olan büyük bir toprak! parçası denize gömülmüştür. 2 — Bir eşi daha olmıyan bu müthiş felâkette büyük bir kültür- lü bir ırk mahvolmuştur. Tufan hâdisesinden evvel bü- yük ihtişam içinde yaşamakta olan bu zengin medeniyetin izleri Hon-! hayet teklife razr oldu. ... Bir hafta sonra, bahçıvanın ça- lıştığını seyrediyörwe: « ç — Ahmet ağa, seni inandıra - madım bir türlü... » diyordu - U- mumi harp neden çıktı, biliyor musun? Çar, bir gün sokakta aya- ğıma basmıştı. Kızdım, üzerine asker sevkettim ! - diyordu. Bu sırada, hasta bakıcı kadın 0- radan geçiyordu. Macit, usulla gir derek onu gıdıkladı. Kız, sakin: — Yapma, Sacit... Gene azma...! « dedikten'sonra birdenbire - Ha... Az daha unutuyordum.. Biri, seni görmeğe geldi. Macit, kaşlarını çattı. o “Buda kim olsa gerek?,, diye düşündü. Yürüdü. Kardeşinin (geldiğini gördü. Elinde bir paket vardı. — Mersi... Bana hediye mi ge- tirdin? — Hayır kardeşim... Kendime getirdim... Çünkü dışarda bir ay kalmak fazla geldi. Haftanın s0"|* Yazıha- evin, nunda dönüyorum işte... nen, ticaretin, ahbaplarm, karın, hepsi senin olsun... gel- dim. | Odaya girdiği zaman zekâ ile ışıldıyan gözleri söndü. Anlamı » yormuş gibi bi: hal takındı. — Ne diyorsun, Macit?... - de- di. - Nasıl beni kurtarmak?... Ben de senin, ısmarladığın bulut sü-| $ sanıyor-| & pürgelerini getirdiğini dum... — Lâkin, Macit... — Ben Macit değilim, Sacidim. Ben, meşhur kâşifim... Bulut sü -| ği pürgecisiyim... Adamcağız şaşırdı. Kardeşini iknaa imkân olmadığını görünce, onu tımarhanede bıraktı. Kendisi,! kayatın dağdagasma döndü: — Vah zavallı kerdeşim... Haki-| katen delirdi... » diye inandı. Nakleden: (Hatice Süreyya) Or radan alıp getirdiği parçalar, İngil- ALİN ykm ime Görü-! > hak Le # İLİN, SA Batan medeni. yeti bulduğuna 7 iddiaedenMiçel > Hedçyerli kla, ouzlariyle bir likte... Üstte harabelerde bulunan © putlardan biri. duras kıyıları karşısmdaki Bay a) ren toprak kap kacak, fen âlemk dalarında bulunmaktadır. Beş ada üstünde ayrı ayrı yir- mi bir yerde yapılan hafriyat bu- ralarda ilk medeni insanların yaş şamış olduklarını meydana çıkar: mıştır. Medeniyet beşiğinin bu- rada bulunduğuna inanmaktayım Jeolojik isbat münakaşa kabul elmiyecek derecede bir vuzuhla kendini göstermektedir. Deniz kıyısından 800 kilomet- re içeride, ana toprakta bir tatlı su gölünde köpek balrklariyle baş- ka birkaç cins tuzlu su balıkları ; yaşamaktadır. Uzak felâket günün de köpek balıkları iç topraklarda mahpus kalmış ve müteakip çağ larda göl tuzluluk mahiyetini kay- ettikçe kendilerini muhite alıştır- mışlardır. Bonaka adası üstünde bir va- kitler dini merkez olan bir şehrin harabelerini bulduk. Helen adasının kayalıklarında ise insan eli tarafından açılmış bü: yükçe bir tünelle karşılaştık. Bu- rasının taş çağı insanları tarafın- dan açılmış olduğuna dair kuvvet- li eserler yardır. Çok eski bir medeniyeti göste ren bir çok izleri İngiltere müzesi: ne verdim. Bu eserler kaba saba, cahil ve yabani bir ırkın yapacağı işler değildir. Bunlar gayet güzel nakışlı vazolar, ince sanat göste- nin tanımadığı iş oymalar gibi e- serlerdir. Helen adasının en yüksek ve yuvarlak tepesini kazmca bunun altında bir şehir harabesi bulduk. Burada kap kacakların en acaip nümuneleri elime geçti. Bunlar - dan birisi dokuz santim boyunda bir hayvan şeklinde idi ve gövde - sinde dört tane yuvarlak delikle tepesinde de bir delik vardı. Tec» rübe için tepedeki deliğe üfledim, pürüzsüz ve tatlı bir musiki sesi çıktı. Parmaklarımı deliklere uy- durarak gene üfledim, ayrıayrı sesler çıktı. Bunlardan tam on bir tane bulduk. Cahil insanlar ahenkli sesler çı- karan musiki âletleri yapamazlar. Bunları bırakan eski bir ırk her halde musiki kültürü sahibiydi.,, ... Diğe r taraftan Britiş müzesi- nin Doğu antikaları ve Etnografi kısmı mütehassısı T. A. Joyce di- yor ki: / '— Eserlerin ilk kültür tipini temsil ettiğini ve burasının muhte lif kültürlerin ayrı ayrı şekillerde çıkıp yayılan kültür için bir mer- kez olduğunu sanıyorum. Yapılacak incelemeler netice sinde medeniyetin menşe ve tekâ- mülü hakkında değerli bilgiler a» labileceğimizi zannetmekteyim.,, Parisin tam göbeğinde zafer takının biraz ötesinde bir buğday tarlası! Hayır! Parisin “Şan dö Mars,, denilen meydanında piyade kalde rımı olduğu gibi süvariler için de bir yol vardır. Bu yol soğuklar. la sertleştiği için Paris belediyesi burayı sapanla yumuşatmaktadır.