gin Fey Dakkal (Nakil, tercüme ve iktibos hakkı mahfuzdur.; 49 m. Bundan dolayı Vehbi De deye çok merbuttu... Bundan io layı fransızca ilim kütüphanesinin bir tarafında eski Türk, Ace.n. Arap sırrilerinin eserlerinin zen. gin bir koleksiyonu vardı. Fakat İstanbulun o en zengin kütüpba.| nesinde kendi zamanına ait bir tek kitap yoktu. Bu çeşit bir adamın ikinci ma. beyinci olması, hem de padişahm tevecciih ve emniyetini haiz olma. sı, göründüğü kadar izahı müşkül bir mesele değildi. O, içtima ni- Zamı, tıpkı tabiatin nizamı gbi değişmez ve mutlak telâkki eder.! di. Padişah, ona göre, içtimai ve siyasi nizamın bir mümessiliydi. Padişah terbiyeli bir adamdı. Se. sini yükseltmez, kimseye dürüşt muamele etmez hattâ en muzlim | cinayetleri bile mütebessim ve ter. biyeli bir havada hazırlardı. Ter. biye eksikliğini günahlarm en af. fedilmezi addeden ikinci mabe. yinci, efendisinin bu çirkin ve fe ci tarafını görmemezliğe gelirdi. İktidar sahiplerinin rekabet en. trikaları, haddi aşan hırsızlıkları, memleketi soyup soğana çeviren, apaşikâr alman ve satılan imti- yaz rezaletleri, rüşvetler, pazar. lıklar, Bunların hepsine o mev: simlerin muayyen fırtmaları gibi bakardı. Nasıl o, şimşek çakıp, gök gürlediği zaman perdeleri indirir, ince parmaklarmı kulak. larına tıkarsa, bu manevi kasırga. lar ve musibetler etrafında eser. ken, dimağında inen kalın bir perde, dimağınm kulaklarımı tıka. yan iki manevi parmağı vardı. İkinci mabeyinci, esasen sara. yın ve çirkin (safhasiyle Odoğ. rudan doğruya alâkadar değildi. Padişah zarif adamların sohbetin- den hazettiği için onunla ekseri münakaşa eder ve onu umumiyet le nişan, ihsan, mahzuziyet ve se- lâmr şahane tebliğine memür eder di. Bu mükâfatlarm ne gibi ke- pazelik, fazahat mukabili oldu ğunu ikinci mabeyinci düşünmeğe mecbur değildi. Hem o, hiçbir za- man, dünyayı düzeltmek, değiş tirmek istememişti, böyle bir lü. zuma da inanmamıştı. Değişiklik onca intizamsızlık, anarşi demek. ti. Bunun için ve şöhret, itibar, nam ve şan hırsını tatmamış olan bu adamın, o dönek havali saray: da mevkii herkesten sağlamdı. Padişah ancak böyle ihtirassız bir adamın yanında kendini emniyet. te, suikastten masun bissediyordu. ! O gün tebliğe memur olduğu sey onun pek içini rahatsız ediyor- du. Bu defa iltifat değil tekdir tebliğ edecekti, hem de hoşlandı. ğı Selim paşaya, hem de hiç hoş- lanmadığı Zati bey huzurunda. Masasınm başında ayakta, dar set- resinin içinde ipince, dimdik, renklerini tayin etmek müşkül ekli olan gözleri uzaklarda, ince par makları bir kalemtraşla oynuyor. du. Koltukta kolunu bacağını sal yarak konuşan, bir sokak satıcısı kadar şamata yapan adamı ir çekildi. Biçakta bir damla kan yoktu.. dinlemiyor gibiydi. Selim paşa, omuzları biraz çö- kük, kaşları çatık içeri girdi. Kol: tuktaki adama soğuk bir selâm verdi. Mabeyinci ona masasının yanındaki koltuğu gösterdikten sonra kendisi oturmadan lâkırdı- ya başladı. “Son zamanlarda memlekete mutattan ziyade teşviş ve tedhişi ezhanı mucip gazete ve risale gir- diğini padişaha arzediyorlar.,, Selip paşa Zati beyi manidar ve müstehzi gözlerle süzdü. Ve mabeyincinin sesindeki gizli istif. hamdan istifade ederek hemen dedi ki: “Ecnebi postaları vasıtasiyle giriyorlar. Ecnebi müesseseleriy- le, genç ve icabatı zamana mutta- li olan dahiliye nazırı biraderimiz meşguldürler. (Sakalını tuttu) Yaşım, eski kafam, beni padişa- hın düşmanlarma — ecnebi bile olsalar — fazla sert muameleye mecbur ediyor. Bilhassa emniyeti şahane mevzuubahis olursa süfe- rayı bile falakaya çekmekten çe- kinmem. Halbuki biraderimizin ecnebilere, bilhassa Genç Türkle. re zâfr—estağfurullah—nezaketi âlemce müsellem.,, Zati bey, “Genç Türk denilen zat mahdu mu âlileri olursa ne buyurulur? Son zamanda bütün muzir risale- ler mahdum bey nama geliyor.,, dedi. “Lütfen ispat buyurun.,, “Maalesef edemem. Mahdum hey namına gelen evrak ecnebi postalarından geçiyor. Ecnebile. rin üstlerini aratmak bizce müm. kün değil Kapitülâsyon denen çok acı bir hakikat ve mânia var. , Selim paşa ikinci mabeyincinin gözlerini aradı. O olanca nezake- tiyle dedi ki: “Padişah sadakatinizden şüphe etmiyor. Belki namına gelen mu zir evraktan mahdum bey haber dar değildir. Nazır beyin ifadele. rine nazaran bunu haber veren Fransız postası memurlarından bir ecnebi zat. İsmin mektum tu- tulması elzem. Siz bir defa mah. dum beyi isticvap ediniz.,, “AF buyurunuz, beyefendi. Oğ- Win eğer zatı şahanenin düşman- larma iltihak ettiyse bunu en çok benden saklamağa gayret edecek. tir. Benim bildiğimi anlarsa yal. nız inkârla kalmaz şerikini, belki şeriklerini de haberdar eder. Tah- kikatın bu iptidai safhasmda müc- rimin, kendimden şüphe edildiği. ni bilmemesi, en basit polis kaide- sidir.,, (Devamı var) EREM a şam ai ve BEAR TÜ Amerikayaf kaçırılan rk kızı Garson bıçağını çekti. Arslan Turgudun | Garson para meselesinde wrar| çarşaflarile örterken, ikisi de bit edince, Parker fazla itiraz etmedi. Onun için garsonu atlatmak güç bir iş değildi. — Peki... Yarın veririm. Kabul ediyorum, Şimdi yanımda para yok. Bilirsin ki ben sözünde du - ran bir adamım! Dedi... Garsonu kandırdı. Alt kata indiler. Parker, Arslan Turgudun oda" sma gelinceye kadar aradan bir saat geçmişti. Garson odanm kapısmı açtı... Yere baktı ve başımı dışarıya çevirerek: — Ikisi de yerde yatıyor. Diye söylendi. Parker kapıdan kin ve baygm bir halde yerde ya- tıyordu. Ne çabuk dirildiler... Ne çabuk kaçtılar.. Parker odadan çıkarken: — Eşyalarmı'da almışlar, de * di, bir daha buraya gelmemk üze re gitmişler. Haydi, sen bir defa işi otel kâtibine sor. Ben odama çı. kıyorum. Çabuk, bana cevap ge - tir! 28 SONTEŞRİN —1935 vücuduna sapladı. Fakat, birden gülerek geriy€ ve çarşali çekince, cesedin yerinde bir yığın yorgan gördü Kapıcı, Parkerin arkasından mi rıldandı: i — Budala! On beş yıldan b€ ri kaçakçlık yapıyorsun... Bap şimdiye kadar on beş dolar bahtif vermediri! Onlar yüz dolar birde” verdiler. Elbette ağzımı açman Ne tarafa gittikleri, hangi kap dan çıktıklarmı sen ara, bul! Kapıcının kendi kendine mer! danışmdan anlaşıİryordu ki (Ksm otel) yirmi yıldan beri | Türk arkadaş, bu meşum cinayet “8” sayısız cinayet ve entrikalara sah ne olmuştu. Fakat, Parker, bura - da, kendisi gibi bir haydudun at latıldığımı hatırlamıyordu. Parker odasma çıkmca garib içeriye girdiği zaman ağzmda bir) bir hursızlık hadisesile karşılaş - havan sigarası vardı.. Cebindeki) ms. rovelverine el uzatmağa lüzum bi- le görmemişti. Galiba gebermişler, Herifleri ikin ci defa mı öldüreceğiz. — Şüphesiz. Haydi, bıçağmı gek., Karmlarmı deşin brakalem. Direksiyona: “Biribirlerile kavga etmişler biribirlerini öldürmüş » ler!,, dersin. Komiserliğe de bu şekilde ihbar ederler. Masasınm üstünde duran kü * çük el çantası meydanda yoktu! Parker odasınm her tarafım aradı.. Ortada duran masanm ca” mında bir takım parmak izleri .gördü.. Pertevsizle izleri tetkik et" ti. Odasma on beş dakika içimde yabancı birinin girdiği muhak” Kaktr.Parmak izleri çok yeriydi... Ve kendi parmak izi değildi. Parker tabaricasına sarılarak merdivenlerden ikişer ikişer atla- Görücü, culakkinin oltaida dk dr., Otelin büyük kapısma koştu. ladığı bıçağını çekti: — İlk önce hangisine saplıya” yım? — Hele şu balina balığım ge bertelim... Ötekinin karnımı deş * mek kolaydır. Garson bıçağını Ahmet pehli - vanın karnına sapladı.. Fakat, br de çağını o kadar çabuk geri çekti ki Parker hayretle garsonun yü” züne bakarak: Kapıcmın yakasmdan tuttu: — Ne tarafa gittiler? MM — Kimi soruyorsun?! — Bugün barda yakalanıp dı * şarıya atılan hafiyeleri.. — Görmedim.. Bu kapıdan öy” İe şüpheli kimseler çıkmadı. — Uyanıktım... Gözlerin açıktı, ğil mi? — Evet... Sabahleyin biraz a- yakta uyudum amma.. İki saatten — Ne var?... Korkuyor musun? | Peri sözlerim açıktı. Demekten kendini alamadı. Parker otelin arka kapısına Garson birden cesedin üstünde | kottu. ki örtüyü çekerek, katılırcasına | v gülmeğe başladı. Örtünün altında tıpkı insan şek linde uzatılmış bir yorgan yığının dan başka bir kimse yoktu! Parker bunu görünce, öteki ce sedin üstündeki örtüyü çekti, — İşte buna şaşmamak kabil değil! Vay canıma... Herifler bi” zi aldatarak kaçmışlar. Öteki örtünün altında da bir yorgan ve yastıktan başka bir şey İri boylu balığı nasıl olsa ele ge : çiririz. Fakat ötekini kaçırırsak, kolay kolay ele geçiremeyiz. Ne de olsa bir polis hafiyesidir. Buraya kadar gelmek cesaretini gösteren bir adam, elbette Tomsondan çok cesur ve ölümde yılmaz bir detek- tivdir. Garsonun parmağı ağzımda kal miştız GE Harp tayyarelerinde yepyeni bir silâh sandınız değil mi? Hayır! bu ne bir top, ne de bom ba atmağa mahsus bir alettir; sa gidinca amı meydana çıka! haydut yuvasından kaçmağa m” vaffak olmuşlardı. ; Parker otelin dört çevresini 8 dı.. Etrafa adamlar gönderdi Türk polisinin izini bulduramad” Parkerin kafasında yarı kork yarı şüphe halinde bir istifba" kıvrılmıştı. Acaba kaçtılar mı.. Yoksa ke yafetlerini değiştirerek otelde Bi saklandılar? Parker, Arslan Turgudu, od smda makyaj yaparken, yukari? ki delikten kolayca seyretmiş, P* ia güçlük çekmemişti. Fakat, A lan Turgud yeni bir kıyafetle rar otelde yerleşip kalırsa, tanıyacaktı? Parkerin içine bir endişe daf? düşmüştü: Çantadaki dan, Neclünn baptedildiği Tef bulurlarsa... ? İşte o vakit bütün bu mücsdi leler, bütün plânlar boşa gitmif “ lacaktı. Parker müthiş bir kararszlif içinde buçalıyordu. Nevyork# li dönsündü? Otelde kalarak bes” larınm izini mi arasındı? i Ne yapacağını, hangi yolda” gideceğini bilmiyordu. (Devamı var) .* dece bir fotoğraf makinesi! Bu fotoğraf makinelerini manevi” — Ben onların üstünü yatakl esnasında resim almak üzere kullanmaktadırlar, j