hg can Salih kendisinden on Taş büyük amma, Mevhibe o- » temiz bir aşkla Salihe bağ” Bı Muhterem zevç tostoparlak, a Hayat, kendisine sade ve basit olarak görünü- ie in oluvermesini tesadüfe mn atfeder! ma karşı, onun da derin Ypnbbeti vardır. « benim sade karım değil, Mupanda kızımdır! - der... ai, hibe görüşmeği seven in - im. Salonda, daima ağlardan erkeklerden mürek » Büy, om bulunur, çaylar i - Mi, edilir, oyunlar-oy-- da danslar?... Nadiren edi- ia Bay Salihlere devam » ekseriya yaşlı insanlardı. Miayg adrya ticaret işleri konur Y, & — içlerinde bir tanesi genç- da herkes “Artist, diye “tay Mevhibe bu Reşadı iyi bagi daş telâkki eder, delikanlı ine kompliman yapınca, ee göstererek gülüm- mukabele ederdi. a günün birinde, Reşat or- siliniverdi.. Bu kayboluş, in dikkatini celbettiği dan bunun sebebini m silkti: Yet garip adamdır. Doğ- tanıdığım günden beri, hâlâ huyunu öğreneme- Matlâka bir kadm sevmiş, takılmıştır. bir akşam eve dönünce alarla gülmeğe başladı: » gel gel... Sana ne hi- nin bak! » dedi. - rasladım. bunda ne harikulâdelik “ li delik, kendisine ras- değil, buraya gelmeme- inde... Die o sebep? Tini, İN gale da buraya rim vari amm Ni e Beni kin söy seviyor mu imiş? Bunu i? Ma — Ar a Ng cesaret etti? etmesin? Ağzından gir Şiktım. Kurnazlıkla 'endim. Hiç bir şey söy- u. Fakat benim i bilirsin? N Na Genç kadm, sesinde bir inki- sarla: — Ya?... - Şimdiye kadar hiç bir aşk hissi, yüreğini burkutmamıştı. oYalnız kocası tarafından sevilmeği tabii ve kâfi saymıştı. Diğer bir erkeğin kendisiyle alâkadar olmasına akı! kendisiyle alâkadar olmasına akl: ermiyordu. ... Günün birinde, tamamiyle te sadüfi olarak Reşatla karşılaşmış- tı, Gayet basit bir iki kelime ko" nuştular. Lâkin, kızardı, bozar- dı. Hemen oradan kaçıp uzaklaş- ma alâmetleri gösterdi. Erkek sıkılarak: —iİşiniz o kadar acele mi? — Evet, evet... Çok acele... Af- fınızı rica ederim. Birdenbire, Reşat meseleyi far- ketti: Mutlâka Salih, gevezelik et- miş, meseleyi anlatmış olacak! Tatlı bir sesle: — Eminim ki sırrımı biliyorsu- nuz! - diye mırıldandı. Kadın: A — Bunun için size vallahi darıl. mış değilim. Sevmek insanın ira» desi haricindeymiş. — Öyle efendim... o Kocanızm dostu olduğum için, bu aşkımdan dolayı sizden uzaklaşmak mec - buriyetinde kaldım. — Ne fena... Bu yüzden ikimiz de betbaht oluyoruz. — A... Siz de mi?.. — Tabii ben de... İstrap çek- menize tahammül edemiyorum... — Öyleyse?... Şimdi artık, ne arkadaşlık, ne de karılık, kocalık sadakati kal: dr. — Kocanızı pek çok mu sevi- yorsunuz? — O zavallı ihtiyar ve şişman adamcağıza azap çektirmek iste- mezdim... — Hisleriniz bundan demek? Kadın, içini çekti: — Ah, nıçin Salih bana aşkınız- dan bahsetti?... artık hep sizi düşünüyorum. Parka daldılar... Herkese alelâ- de gelecek, fakat kendileri | için hayat dönemeci olan o sözlerden bahsettiler. Ayrılırken, Reşat sordu: ibaret. — Sizi ne zaman tekrar görebir! lirim? — Öbür gün... — Hayır, yarm... — Peki... Nakleden: (Hatice Süreyya) O günden sonra| sa. 000 KiSi TRAŞ EDEN 33 Senelik Berber Yeniçeri ağalarına benziyen ve kolonya yerine sirke kullanan eski berberleri anlatıyor Berberler nasıl müşterileri beğenir, hangilerini beğenmezler? | de Iki defa traş olan bir tek 'Traş olmak! Saç kestirmek!.. Bilmem bunlardan hoşlanır mı «| sınız! Avrupalılar bu iş üzerinde fev- kalâde hassasiyet gösterirler. Bir gün traş olmamış adamı, yüzünü yıkama - mrş adamla bir tutarlar, Balolarda falan, akşam Üzeri traş (olmalarına rağmen, bir çok centilmenler geceya- rısı da bir ara balodan çıkıp traş o - lur, sonra gene gelirlermiş . Fakat ben şahsen hayatımda gün - kimse tanıyorum. Bu arkadaşımın sakalı hem fevka. Yâde sık ve siyah, hem de çok çabuk büyür cinsindendi. Buna rağmen sa » rışın, mavi gözlü bir kıza âşıktı, Za vallı sabah traş olduğu halde akşam - ları sevgilisinin yanıma (gitmek için yeniden traş olmak (mecburiyetinde kalırdı. Bizim matbaada günde iki defa traş olan yok. Hergün traş olanlar ekseriyettedir. Bunların sayısı besi bulur. Az traş olma rekortmenlerin - den ikisi sermürettiple benim. Traş ola ma müddetini dört güne kadar uzattı. Kımız vakıdir, Ne ise fazla traş etmiyelim de mevzua girelim: Ankara caddesinde ilkbahar ber - ber salonunda hem traş (oluyorum, hemi de 33 seneden” pan B. Mustafa ile konuşuyoruz: — Ne dersin şu saç dökülme işleri. ne? — Eskiden saç dökülme pek na . dir bir hâdise idi. Fakat 330 sene - sinden itibaren İstanbullula”'n saç - ları dökülmeğe başladı. Bilhassa son dokuz senedenberi bu dökülme işi pek fazla aldı yürüdü. — Sebebi ne imiş diyorlar? — Vallahi bence bunun sebebi fa- lan yok! Kimi havadan, kimi sudan diyor ama, yirmi sene evvelki hava ve su ile bugünküler arasında fark bu - lunmadığına göre bu iddia doğru ol. masa gerek! “Herhalde dünyanm der di düşüncesi arttı. Saçlar bundan dö külüyor,, diyorum. — Eskiden berberlik nasıldı? Eski berberlerle yenileri arasinda ne fark. lar var? — Saymakla tükenmez ki.. Eskiden berberlerin müstakil dükkânları yok. tu. Ekseriya kahvelerin bir köşesine post kurarlardı. Berberlerin piri Sel man Pâk'e ithafen: Her sabah besmeleyle açılır dükkünmz Hazreti Selman Pâktrr pirimiz Üstadımız! Beyti yazılı bir Jevhanin altında yerden bir metre kadar yükseklikte bir peyke bulunurdu. Traş olmak isti. yenler arkalıksız alçak İskemlelere o. tururlar ve peykelere kurulan berber lerin dizlerine kafaların o dayarlar - dı, Yeniçeri ağalarına benziyen koca göbekli, burma bıyıklı hamam peşte - mallı berberler bellerinden sarkan w. run kayışta usturalarını bir güzel bi-| traş olmak istiyen! ledikten sonra müşterinin kafasını karpuz soyar gibi kazımağa başlarlardı. Ekseriya sa .; kal trasını kafa traşı da takip ederdi. Bundan sonra koca bir leğende ka. fa ve surat sabunla güzelce yıkanır, traş bitmiş sayılırdı. — Kolonya, krem, pudra falan! — Öyle şeyler ne gezer? Eğer traş esnasında vüz kesilirse ancak şap kul lanılırdı, Sonraları ise ilerledi de ko- Tonya vazifesini görmek üzere Timon ve sirke kullanılmağa baslandı. — Limon ve sirke-mi dediniz? — Evet, Timon veya sirke, Kolonya pek sonraları kullanılmağa başlandı. Sonra eski berberlerin başka sanat. vi berberlik ya ları da vardı. Bunlar icabında dişçeker , I ler ve kan alırlardı. Bu iş için demin söylediğim levhalarının altımda ikilane| paslı kerpetenle içi boş delikli bir dana boynuzu asılı dururdu. Çektik | leri dişleri de reklâm olmak üzere boncuk dizer gibi iplere dizer, duvar-| lara, yahut kahve camlarına asarlar. dı. Böylece ustalıklarını ve ne derece tecrübeli olduklarını gösterirlerdi, Berber Mustafa bir yanağımı tra. şını bitirmişti. Öbür yanağıma başla - madan evvel usturayı çenemden kal dırıp bilemesinden istifade ederek sordum; — Siz berberliğe ne suretle başla - dmız? — Tesadüfen. Berber olmayı ak - hmdan geçirmiyordum. Fakat bir fransızca dersi benim berber olmama sebep oldu! — Ne münasebet? — O zaman Selânikte oturuyor . duk. Ben de mektebe gidiyordum. Bu #rada mekteplere fransızca (dersler >, sondu, Fransızca vazifelerini mürek İ 33 senelik Dara dönüme söyliyen Mustafa kepli kalemle yazmak mecburi idi. Ben de bir gün arkamda çanta, elim de yazı kalemile hokka olduğu halde mektebe giderken yolda düştüm. Ka - lemin ucu avucuma battı. Eve döndüm. Doktor baktı. “Bir| şey yok!,, dedi, Fakat ben elimi kımıl.) datamıyordum, Yara falan tamamile| geçmişti. Böyle olduğu halde yazı ya-| zamıyordum. Meğer kalemin ucu içe. ride kalmış. Aradan epey vakit geçtik ten sonra bir gün çakı ile avucumu nç tım, Ve ucu çıkardım. Bu hastalık esnasında mektebi ih.) mal etmiştim, Bunun üzerine berber| olan eniştem beni yanına aldı, Ben de| böylelikle berber oldum. — İlk traşınızı nasıl yaptınız.? — Bu çok enteresan bir ovakadır. Bizim dükkânımız Selâniğin en işlek dükkânı idi. Bir müddet çıraklık yap- tıktan sonra bir gün dükkâna fazla! müşteri geldi, Eniştem müşterilerden" birini traş etmemi bana işaret etli, Uzun uzadıya terler dökerek güç belâ traşı tamamladım. Fakat adamcağı -| zn yüzünü en on beş yerinden kes «| miştim. Adamcağız uzun uzadıya ay - naya baktıktan sonra: — Suratımı imza defterine çevir - missin! Dedi, Hissettiğim mahcubiyeti dür yada anlatamam. — Simdiye kadar kaç kişiyi traş ettiniz ? — Geçen gün bu benim de aklıma gelmişti. Hesap ettim şimdiye kadar 84000 kişiyi traş etmişim. — Eski saç, traş modalarr nasıldı.? — Bir defa herkes bıyıklı idi. Biz -İ de bıyıksız erkeğe son on beş sene ev. veline kadar tesadüf etmeğe İmkân yoktu. Hattâ mübarek bıyıklar en bü- yük yeminlere vesile olurdu. Erkekler yemin makamında? — Eğer falan iş olursa (bunları kökünden kazırım! Diye bıyıklarını srrazlarlardı. Sonra en garip tuvalet Arnavatla, rm tuvaleti idi. Onlar saçlarının et. raflarını kestirip tepelerinde bir mik tar saç bırakırlardır. Sebep olarak da şunu söylerlerdi: — Eğer harpte kâfir kafamı ke. serse, taşıması İçin pis parmaklarmı ağzıma sokup kirletmesin, buradan tutsun! — Hayatmızda ilk bıyığı ne vakıt kestiniz? — Bundan on beş sene evveldi. Bir gün dükkâna bir ecnebi girdi. Traş iskemlesine oturdu. Traş ettim. Fakat 0 İskemleden kalkmadı ve palahıyık - Tarımı göstererek: — Şunları da kes! dedi. Evvelâ he, rif aklını oynattı zannettim, Fakat adamda deli hali yoktu. Ben de evre . VA saç makinesile (bıyıklarını kestim. Sonra ustura ile kazıdım. Bu sırada bir güleceğim tuttu. Ne kadar uğraştımsa da kendimi tufa - madım. Tam traş bitin adam bıyıksız kalınca daha fazla tahammül edeme. dim kahkahalarla gülmeğe basladım. Dükkândakiler de kohkahalarla gül - meğe başladılar. Adam bu kahkaha - lara deheetli surette kızdı.Dükkândan çıkıp gitti. Sonra yavaş yavaş bıyıklar kesil . eğe başladı. Şimdi hemen hemen br. “ıklı kimse kalmadı, Maamaf'ih ben de İhıyık aleyhtarıyım. — Biraz da müşterilerden bahse - i der misiniz? Berberler en fazla nas müşterileri beğenirler. — Traş olurken uyuyanları! — Anlamadım! — Bir çok kimseler traş olurlar ken uyurlar. Bizde rahat rahst kendilerini traş ederiz. Ustura elimiz den kayıp yüzünü çizse bile adam farkına varmaz. Maamafih berberlik bu bakımdan çok nazik bir iştir. Her müşterinin hüyunu anlamak, ona göre hareket et mek gerektir. Müşterilerden kimi ber berin susmasını, kimi konuşmasını is. ter, En fena da geveze müşterileri traş etmektir, Çeneleri durmaz ki rahat rahat traş edebilelim, Sonra kimi i, şinden, kimi ailevi huzusiyetinden, ki. mi hukuktan, kimi ticaretten kimi e. debiyattan bahseder. Biz hepsini din. ler ve hım! deriz. Fakat en yıldığımız şey sinirli müşterilerdir. Bunlardan birine tesa düf ettim, Traş için yüzünü sabun - ladıktan sonra usturayı alıp kendi ken dine traş oluyordu, Sinirlilerden biri de Şemsi o puşa imiş, Bu adam traş olurken berberin elinin kat'iyyen suratına değmemesini istermiş. Bunun için uzun müddet ber ber aramış. Nihayet Manastırda saat dibinde berberlik yapan Şaban ağa isminde birini bulmuş. Bu adam hiç e. lini değdirmeden Şem$i paşanın sura, tını traş edebilirmiş, Sonra gene bazı müşteriler tras o. Turken kahve içerler, yemek yerler, gazete okurlar. Müşterinin gazete o . kuması da berberlere çok omüşkülât verir, Traş bitmişti. Ben de bitireyim?! Murad SERTOĞLU