KS 5 ON ALTINCI YIL. No: 5148 Adımız, andımızdır Bulgar kabinesi çekildi, yeni kabineyi B. Köseivanof kurdu Habeşliler baskın harbı yapıyorlar B. R. Makdonald'in saylav seçilebileceği umuluyor Italyan topçusu Makalleyi döğerken Habeşliler hücuma başladı Adisababa, 23 (A A.) — Dündenbe- ri habeş kuvvetlerine mensup mühimce müfrezeler, gerek şimal gerek — cenub cephesinde İtalyan mevzilerine gece böcumları yaparak düşmanı hırpalamı- YUNANİSTAN KIRALLIĞI F.R. ATAY . Yeni yunan kıralı Samajeste Jorj, Brendizi'de Elli kruvazörü- ne binmiştir. Bir iki gün içinde es- ki vatanına kavuşacaktır. Yunanistan - Türkiye dostlu- #unun hususiyetleri üstünde dur- mak istemeyiz. Devletlerimiz, yşl- nız, barışgüder politikalarını bir- leştirmiş değildirler. Milletlerimiz birbirlerini sevmiştirler. İki tarafın da Balkan milletlerinin sükün ve bahtiyarlığına, Balkan devletleri arasındaki sarsılmaz dayanışma- ya bağlı olduğu kınııundıyıf. Zaman ve tecrübeler öngörümü- zün kuvvetini ispat etmi,; Eğer bu dayanışma yerine, eski anlaş- mazlık devam etseydi, Akdenizin bu karışık günlerinde, tehlike ha- Wasının daha ne kadar artmış nlı.- bileceği kolayca tahmin olunabi- lir. Balkan paktının hakiki değeri- ni bilen bizler, bu davanın ancak, her birimizin ayrı ayrı kuvvetli ol- mamızla ve bribirimize bağlı kal mamızla yürüyebileceğinden şüp- he etmeyiz. Aksinde, yani her- hangi birimizin zaafında ancak zararımız olduğunu, dost Y_unı— nistanın geçen #ene geçirmiş ?l- duğu buhran, bize daha iyi his- settirmiştir. Balkan paktını imza etmiş olanların, o vakit, bir ıeğ kaygıları vardı: Yunanistanın sü- kün ve durluğa kavuştuğunu gör- mek, bu sükün ve durluğun devam edeceğine inanmak! Dost millet, kendi sükün ve durluk şartlarını dilediği gibi ara- yıp bulacaktı. Pakt devletlerinin samimiyet ve sağduyusunu göste- ren en yüksek belge, biribirlerinin iç politika davalarına karışmak hevesinden daima uzak kalmış-ol- malarıdır. Herkes kendi işini baş- kasından daha iyi düşünür; ted- (Sonu 5. ti sayıfada) ya başlamışlardır. Bu hareketlerin he- defi, italyanların yiyecek ve gereç irti- batlarını kesmektir. Bu suretle italyan ileri hareketi tamamen durmuştur, İle- İtalyanlar Makalleyi aldıkları tanklar şehre böyle girmişlerdi ri hatlara yiyecek, cephane — ve silah nakleden italyan kolları üzerine ansızın baskınlar yapılarak bunlar, yanlarında- ki eşyalarla birlikte esir alımmaktadır. Şimdiye kadar habeşler, — fil avında kullanılan örtülü hendekler yasıtasiyle ve yahut gönüllülerin şahsi — özverileri sayesinde, 24 tane hücum tankı ele ge- çirmişlerdir. Habeşler hücum tankları- a ilerlemesine yol vermekte ve son- yadan bu iş için gönüllü yazılan elrat, ellerinde dinamit kapsülleri olduğu hal- de, arkadan tanklara hücum ederek ha- yatları pahasına bu korkunç harp “ale- tini yakmakta veya berhava etmekte- dirler, Ayrıca, müthiş sıcaktan — dolayı bu tankların maden cidarları arasında kalamıyarak tankçıların bizzat kendile- B. Makdonald saylav seçilecek Üç ay sonra ingiliz kabinesinde değişiklik olacakmış. İngiliz kabinesindeki değişik- liğin muvakkat bir mahiyette ol- duğu bildirilmektedir. Üç ay son- ra daha esaslı bir değişiklik yapı- lacağı sanılmaktadır. O vakit hu- susiyle deniz bakanı Sir Bolton Eyres - Monsell'in çekileceği, bel- ki de Vinston Çorçil'in ortaya çı- kacağı görülecektir. B. Ramsey Makdonald, İskoç- ya üniversiteleri saylavı olup dün ölen Skelton'un yerine saylav seçi- lecek, oğlu Makcolm Makdonald da güvenebilir bir daireden seçti- rilecektir. rinin terkettikleri birçok hücam araba- ları da bulunmuştur. İmapartor, D. N. B, aytarına pek yakında habeş kavvetlerinin büyük öl çüde harekete kalkacaklarını bildirmiş- tir. htalyanlar da habeşlerin kendile- rine — sığındıklarından bahsediyorlar. Roma, 23 (AA.) — Emin bir — ital- yan kaynağı şu haberi vermektedir: Doğu Afrikasından son gelen haber lere göre, Ogaden bölgesinin bütün halkı italyan otoritelerine baş eğmiş we 5000 habeş muharibi italyan kuvvet- lerine iltihak etmiştir. şimdiki süc! hareketler için çok büyük bir ehemmiyeti olduğu söylenmektedir Bu hareket neticesinde İtalya, Tiyreye sahip olduğu gibi Ogadene de sa' Bu hâdisenin (Sonu., 6. cı sa- yıtada) Bulgar kabinesi çekildi — Yeni kabineyi B. Köse- ivanof kurdu B. Köscivanof Sofya, 23 (A.A.) — Toşef ka- binesi bugün öğle üzeri istifasını vermiştir. Toşef, kıralın yanından çıktıktan sonra demiştir ki: “— Finans bakanı B. Riaskof | hafat başında kabineden çekilmiş- ti. Bugün sabahleyin de Münakale | bakanı B. Loyuşaref istifasını ver- - (Sanu 2. ci sayıfada) Son haberler Güneş - Dil Teoı'i. ikinci sayfada Üzerine İlk Tenkit Güneş - Bül Teorisi Ve Hint - Avrupa Dil Kökleri 3. — “Güneş - Dil Teorisi” nde- ki muhtelif formülleri Türkçeden başka Hint - Avrupa - dillerine de tatbik ettim. Türk diliyle Hint - Avrupa dillerinin menşe birliğine kani olduğum için, Türk dilinin en eski köklerine tatbik edilebilen bir formülün Hint - Avrupa grupuna da tatbik edilip aynı neticeleri vermesinin zaruri olduğunu dü- şündüm. Yaptığım tecrübeler, ba- na “Güneş - Dil” teorisinin ©o sa- hada da aynı neticeleri ver- diğini yani (Ağ V. - K.) formülünün Hint - Avrupa zümre- sinde de bir ana kök vaziyetinde bulunduğunu ve netice olarak di- ger tâli köklerin hep bu menşeden çıktığını gösterdi. Bu araştırmala- rımla yalnız kendi tatbikatımla iktifa etmiyerek Avrupa dilcile- rinde de kanaatımı teyit edecek deliller aradım ve istediğim esas- ları, yukarda bahsi geçen “İşaret zamirleri — Pronoms dömonatra- tifs” nazariyesi sahibi (Paul Reg- naud) nun 1890 tarihinde (Hac- hette) kütüphanesi tarafından Pa- ris'te baslan - “Principes gönd- raux de linguistigue indo - euro- poenne” ismindeki eserinde bul- dum. Bu zeki müellifin. mevzuumuz itibariyle bizi alâkadar eden ifa- deleri şöyledir: “İptidai kökler, fonetik tahav- vüllerine uğramak suretiyle birçok “Doublets” ler teşkil etmiştir. (S. 20). Meselâ lâtince “hararet” ma- nasına gelen “Calor” kelimesiyle “renk” mefhumunu ifade eden “Color” temi aynı bir kökün iki muhtelif şeklidir (S. 21). Bu va- ziyete istinaden, Hint - Avrupa dillerinin en zenginlerinden olan sanskrit lehçesinin bin kadar kö- künü Amerikalı (Edgren) kolay- ca sekiz yüze indirmiş ve ondan sonra da (Max Müller) bu yolda daha ileri giderek Amerikalının tesbit ettiği miktarı yüz küsura ir- w (5. 22)... iyette (Müller) Hint - Avrupa ana dil köklerinin de an- cak bu kadar bir yekün tutabile- ceğine kani olmuştur; fakat (Reg- naud) bu yüz rakamının da daha pek çok kısalabileceğine kanidir. O, bu kanaatını şöyle anlatmakta- ar: “İlk kökler “Doublets” ler hasıl ettikten sonra, bu duble'lerden de ikinci derecede bir takım duble"- ler hasıl olmuş ve bu süretle bü- gün zahiren kök zannettiğimiz ke- Hmeler vücut bulmuştur. Fakat za- man geçtikçe bu yeni duble'lere bir takım “Suffixes" ler de iltihak etmiş ve fonetik. kanunlarının te- siriyle bu lâhikalar o muahhar köklerle kaynaşarak tanınmaz bir şekle girmiştir (S. 23-24).” Bu vaziyete göre, (Regnaud): nun fikrince Hint - Avrupa ana di- limin yüz kadar tahmin edilen kökleri, hakikatte “Doublets” ler- den ibaret olmak itibariyle, bütün bunların “tek bir asla” ircat kabil- dir: onun için müellif bütün bu duble - kökler hakkında: — “Elles fransız - dilcilerinden birinin bu fikri, bize “Güneş - Dil” tearisin- — Yazan: İsmail Hâmi Danişment deki ana kök esasının Himt - Av- rupa grupunda da aranması pek doğru olacağını en sarih ifadeler: le tesbit ediyor demektir. (Regnaud) bu ifadesinden son- ra, eserinin 30-31 inci sahifelerin- — de de tek bir ana kök esasını kuv- vetli bir lisanla tekrar müdalaa etmiştir. Fakat bu ana kök, hangi kök o- labilir? Onun bizden ayrılıp (İşa- ret zamirleri) nazariyesine saptı- ği nokta, işte bu noktadır: Onun fikrince ilk insan, ilk söz olarak her objeye tatbik edebileceği bir isim şeklinde işaret zamiri kullan- mıştır (5. 33). Fakat yalnız bu noktada biz- den ayrılan (Regnaud), biraz som- —— ra tekrar bizimle birleşiyor ve işa- ret isminden sonra ilk insanın halde en çok göze çarpan en par- lak şeylere isim vermiş olması lâ- zımgeldiğinden bahsederek - bizi teyit etmiş oluyor (S. 34). Bu vaziyete göre, (Regnaud)- nun ilk insanlar tarafından en evvel ifade edilen mefhumlar hak- kındaki anazariyesi, şu üç katego- riye ayrılarak tavzih edilebilir: * A) İsaret zamirleri; B) Parlak, gürültülü ve müte- harrik şeylere ait isimler; C) İnsan ve hayvan isimleri. Bunların içinde birinci katego- riyi teşkil eden “İşaret zamirleri” herhalde (Max, Müller) in “Nida” teorisiyle (Vendryes) in “Hayva- ni seslerden istihale” nazariyesin- de olduğu gibi, tamamiyle beşeri — ve mânalı olup olmadığı meşkük olan bir takım seslere ait olmak itibariyle, pek ehemmiyet - verile- cek bir esas değildir. Zaten bizzat (Regnaud) bile bu iddiasını kök- ler üzerinde ispata teşebbüs etmi- yerek mücerret bir nazariye halin- — de bırakmış ve yaptığı tatbikatta ise doğrudan doğruya “Parlaklık” ve “Yakıcılık” mefhumlarını ele almıştır (S. 55). Bu fransız âlimine göre en eski Hint - Avrupa dillerinde maddi ve manevi bütün mefhumları ifa- de eden orijinal temler hep “Par- laklık” ve “Yakıcılık” mefhumla. rını ifade eden tek bir ana kök- ten türemiştir: Yalnız müellif bu teorisini ispat için on bir katego- riye ayrılan bir mukayese silsilesi tertip edip, bu etimoloji naazriye- sini çok vâzıh surette tesbit etti- ği halde, bu nazariyenin temeli o- lan ana kökün hangi kök olduğu- nu veyahut böyle bir kökün han- gi bir ses formülüne istinat ede- bileceğini söylememi.: Bunun- la beraber, karşılaştırdığı örnek- ler fonetik itibariyle bize şu iki neticeyi vermektedir: A) Hint - Avrupa grupunda konsonla başlıyan kökler hep mu- ahhar teşekkül mahsulleridir ve bunlar — başlarındaki — vokalleri - Sayıfayı çeviriniz - AYA MANAARAAAAAAAAARARAR T.D.K. baş uzmanı Abdülkadir İnanın h : Güneş - Dil teorisi dörivent d'un antöcedent unigue..” ($ demektedir. (S. 28). En mühim ($ hakkındaki yazısı İ İ |