YAR KRALİÇESİ 163 — Çekinerek buradan içeriye girdikleri za” man büyük bir hayretle karşılaştılar. 164 — Salamon: — Ben hayatımda asla bu kadar güzel manzara görmedim, dedi. 166— Ve havada yarasalara hic takım insanlar uçuyorlardı. 165 — Duvarlarda büyük bir sanat eseri olduğu benzemiyen bir şüphesiz olan tablolar vardı . 167 — Daha ileride parlak birdeniz üzerinde fevkalâde işlemeli ve müzeyyen bir gemi yüzü . 302 — gevketmaap, bu Şövalye dö Par dayan bana hakaret ettiği gibi karde- şinize de el kaldırmağa cesaret etti, Doğru değil mi Hanri, Dük Danju ve pek seyrek olan sa. alını bir tarakla düzelterek: — Pek doğru. dedi ve Kelüse dör dü: —Dostum, zavallı kafan nasıl? — Pek fena Monsenyör, pek fena. Bia serseri kafamdan bir kopardı. tutam saç — #lerak et sidik Yöre na gayet İyi hir Bunu annem be - nim isin yaptırmu Katerin dö V de bu znman si. <züne devam ederek: ketmaap, bu adam hem be- nim hem ds Dük Danjunun hem de si- zin işin tehlikeli bir düşmandır, diyor. du. Dokuzuned Şarl: r, yakalanarak muha- Jilmesini emrettim. Ona öyle bir ceza vereceğim ki.. Bu suretle aile- mi ne kadar çevdiğimi herkes görecek. Çinkü ailem benine kadar severse ben de onları o kadar severim, “ral, annesiyle kardeşine attığı bu JİR. ın sevinerek yalnız kalmak istedi.! Hu. salatan bir işarette bulundu. Ka- 4 zözlerile takip ederek Dilk Dan- İğ: Sirlikte dışarıya çıktı, Öbür jan. ti vezlar da çekildiler. Fakat Fransuva dö »lonmoransi kımıldamadı. Onu gö- ren Damvil de olduğu verde kaldı. Kral onlara hayretle bakarak: — Zannedersem mülâkatın bittiği- wi söylemiştim, dedi, Pransuva metin bir sesle; — Şevketmaap, adaleti yerine ge - İzi vadettiğiniz için bekliyo. rum, sözlerini söyledi. iyleyiniz öyle ise. valye dö Pardayan şimdi burada değildir, onun duyup gördüğü şeyleri söyliyeceğim. Bu gece saat on — birde iki kadın taşıyan bir araba Otel (o Dömemeden çıktı. Damvil bunu boş yere inkâr et - meğe çalışıyor. Hanri soğuk bir tavırla: — İnkâr etmiyorum. cevabmi ver, di Fransuva, kanı beynine sıçrıyarak yumruklarmı sikir. Hanri sözüne devam etti: — Mademki zorlanıyorum, dünya « da kimseye söyliyemiyeceğim bir sır - rt burada söyliyeceğim, Sonra kapı tarafına endişe ile ba * karak: — Şevketmaap, hafif o meşrep bir düşesle nedimeleri bana müracaat e derek himayemi ve kendilerini konak - larına kadar götürmekliğimi — istedi » ler. Bu kadının ismini burada tekrar lamam arzu olunur mu? diye ilâve et. ti, Şarl gülerek; — Hayır istemem! dedi. Fransuva, yeisinden çıldırmak de « recelerine gelerek ellerini şiddetle sik tı. Kralı kendi söylediklerine inandı - ramıyacağını anlıyordu. Kardeşi sarayea söylendiği o halde kendisinin pek istenmemesi, elinde red olunmaz deliller bulunmaması ve Par dayanın kaçıp gitmesi onun mağlübi. yetine sebebp veriyordu. Başını önüne eğdi. Kral: — Görüyorsunuz ya Marşal al» danmışsınız. Haydi gidiniz Mösyöler.. Ha, bir saniye durunuz.. Fransanın en yordu PARDAYANLAR 309 yüksek ve en şerefli bir ailesinden o - Jan siz ikinizin şahsi bir (düşmanlık yüzünden dalma dargın durmanız bize acı veriyor, Artık bu andan sonra bu düşmanlığın ortadan kalkmasını ümit! eder ve İsterim, sözlerimi duyuyor * sunuz değil mi? Her iki kardeş eğilerek (dışarıya çıktılar. Hanri sevinçli olduğu kadar) Fransuvanm kalbi kan ağlıyordu. Yandaki odada Marşal dö Monmo. ransi elini kardeşinin omuzuna koya - rak kısık bir sesle; — Silâhınızın daima ayni silâh ol- duğunu görüyorum : Yalan ve iftira!.. dedi, — Sizin için haşka vardır, silâhlarım da Fransuva kardeşine okinli bir ba, kış fırlatarak elini o hançerinin kab . zasına götürdü. Fakat aklına eğer Hanriyi öldürsem aradığı kadınların ne olduğunu bir daha öğrenemiyece ği düşüncesi gelerek bundan vazgeçti. — Dinle! Düşünmen için sana üç gtin vakit bırakıyorum. Fakat otel Dö- memeye gelirsem artık her şey bitmiş olacaktır. Eğer bu sırada elimden çal miş olduğun bu iki bedbaht kadını ge. ri vermezsen kendini iyi kolla! Gerek konağında, gerek Luvr sarayında, ge rek herhangi bir yerde sana rastlar - sam canımı çehenneme - gönderirim. Hanri: — Seni her zaman, her yerde bek liyorum! cevabını verdi, —İ.n İLK AŞIR Bundan ki gün öne dönerek, son - ru 'an on üçüncü Lui zamânında yapı lan İldöfrans binasının yerinden pek! uzağında bulunmıyan, Sen Jeneviyevi ————— dağında geniş bir yer kaplıyan Karm manastıra gireceğiz. Karm manastırı papazlarının, bu manastırdan maada dağın eteğinde ve Mober meydanmda bir manastırları daha vardı. Sonradan, on yedinci âs » rın başlarında bir de kilise yapmışlar dır. Bugün hâlâ duran bu papazlar o sıralarda çok güzel ve tanmmış idiler, Sen Jeneviyev dağındaki manastır, bir çok binalarla bir hücre, bir kilise ve geniş bir bahçeye sahipti. Bu ma nastır gayet güzel tertip edilmişti, Ö- bür manastırlar gibi sokakları dola « şarak para foplıyan adamları da var dı, Bir manastırm ne kadar dilencisi varsa o kadar zergin olurdu. Karm manastırının da on iki kadar dilencisi bulunduğu gibi, kibar kadın. lara pek pahalı olarak satılan din ki" taplarına resim yapan ressamları, es- rarenginz kitapları anlamağa çalışan âlimleri, kiliselere giderek günahkâr hiristiyanları cehennem ateşiyle kor » kutan hatipleri, bir direktörü, kısaca öbür manastırlarda bulunan her şeyi vardı. Fakat burada öbür manastırda bu lunmıyan iki şey bulunuyordu ki bun. lardan birisi bir çocuk, öbürü ise “& lüler duacısı; idi. Çocuk dört beş yaşlarında, sarışın, zayıf, sarı yüzlü, bahçede oynamak * tan hoşlanmaz, papazlardan uzak dır rur bir mahlüktu. İsmi Jaktı, Bazan da onu Kleman diye o çağımyorlardı. Bü gocuk yaradılışta' korkak, durgun ve vahsi ruhlu İdi. Onün hoşuna giden yalnız bir pa» paz vardı ki o da ölüler duacısı idi