HALİDE EDİB 25 emil : İmam, derha! kabul etti. Esas sen Tevfiğin Dahiliye Nazırı Za- ti beyden himaye görmesi, sıyasi © rakibi olan Selim paşanın gözü- ne girmek, kendisine acındırmak, © mümkün olursa bu rekabeti hafif- çe körükleyip, paşadan bir külâh kapmak... Bu, imama, en muvafık bir şekil gibi göründü. Hem da- vanm halline kadar Rabiayı ha- nımefendinin konakta alakoyma si, işin en muvafık tarafıydı. Cuma selâmlığından sonra ka- rısı ile uzun bir müzakereden pa- şa, selâmlığa çıktı ve evvelâ ima mı kabul etti. O gün Hacı İlhami efendi, gözleri yaşlı, boynu bü- kük bir ihtiyar manzarası veriyor du. Dedi ki: “Paşamızm verecği kararı, şe riat hükmü gib! kabule âmade- yim. Çocuğun babasmı istiyece- ğinden korkuyorum. Asıl yandı) ğım şey; bu kadar emek ve zah- metten sonra kepaze herifin ma- sum kızı, Zati bey gibi sarhoş ve biedeb bir adamın evine götürme si olacak.,, Paşanın güz kaşları birbirine karıştı: “Rabiayı Zati beyin İn götürmemesini Tevfiğe söylerim. Gölürürse, kız, bir daha bizim ko- nağa ayak basamaz.,, Imam, elerini uğdu, çalttı: “Şurasını da arzedeyim ki ma» halleli, Tevfiğin nereden para bu- lup dükkân açtığına hayrette... Herkes, Zati beye hafiye yazılmış diyor. Sinekli Bakkalda bizim gib: fıkaralara hafiyelik edecek deği! ya...,, Paşa güldü. İmamın manevrası. nı derhal anlamıştı. “Politikayı o büyüklere bırak, imam sfendi. Kendi işine bak ,, Imam, kendince ince bulduğu siyasette bu defalık israr etmedi Asıl maksadını, endişesini, paşayı müteessir eden bir çıplaklıkla aç- b: “Çocuk babasına giderse, ha fızlıktan kazanı da elden gide- cek. Biz o kadar para,emek sar- fettik. Hem yocuğun getirdiği varidat kesilirse, yarı aç, yarı tok kalacağız. Malöm ya, dünşada Allah korkusu kalmadı. Benim gi bi fıkara bir imamla, mahalleli, © “her ilmühaber için bezirgân gibi - pazarlık ediyor,, Kâhya efendi, bu aralık, Rabi- ayı, sonra Tevfiği odaya aldı. Paşa, evvelâ çocuğa dedi ki: “Kızım, işte baban, işte büyük baban, hangisinin yanımda otur: mak islersin.,, “Babamın yanımda, efendim.,, “Büyük baban sana emek ver» di, bunca yıl seni himaye etti. Ba- banın yanında hir kadında yok. Sen şimdilik büyük babanın ya nında kal, babanı istediğin za” man gider, görürsün.,, 7. 7; 1 akkal (Nakil, tercüme ve iktibos hakkı mahfuzdur.) Rabia birdenbire Tevfiğin eli. ni yakaladı: “Babamın benden başka kim: sesi yok, efendim.,, “Kızına bakmağa iktidarın var mı, Tevfik?,, Rabia atıldı: “Dükkân açıyoruz, paşa efen: di, herkes bizden alış veriş ede cek, siz de edersiniz, değil mi?,, Kızın gözlerinden damla dam- la yaşlar akıyordu. İmam, partiyi kaybediyordu. Yutkundu: “Kızım kazancına göz dikdi de, aklını çeldi, bunca senedir evlâdr nı bir kere arad" sordu rmui?,, Tevfik, ilk defa ağzını açtı: “Rabianın kazançları gene ma ma verilsin, efendim! Ben kızıma bakarım.,, Bu teklif, şayanı kabul görül- dü. Paşa Rabiayı hareme yolladı, imamı savdı, fakat Tevfiği ala koydu. “Kızının tahsili ile ben hayli meşgul oldum, Tevfik.. Devamma müsaade edecek misin?,, “Emredersiniz paşam.,, “O halde benim de bir şartım var. Kızını Zati beyin konağına götürmiyeceksin., o. “Allah esirgesin...,, Demek, Zati beyin ahlâkınnı! düşüklüğü, Tevfik gibi bir serse | riye bile çirkin geliyordu. Paşa öksürdü: “Doğru söyle Tevfik. Zati bey, sana, mahallede bir vazife verdi mi?,, “Nasıl vazife, efendim? Herifin yüzündeki hayret, sa- mimiydi. Xx Üçlerin dükkân hayatı, ertesi olmıyan bir bayr#ma benziyordu. Onlara göre, kırık kaldırımlı, pis kokulu, karanlık Sinekli Bakkal, yalnız neşe ile şümbür gümbür atan canlı bir kâinatın ruhu, mer- kezi oluvermişti. Onlar hayatla kedi yavruların'n ipek yumaklar.- la oynadıkları gibi oynuyorlar, ipeklerin bir gün ellerine, ayakla- rına dolaşabileceğini akıllarmı hiç getirmiyorlardı. “İstanbul Bakkaliyesi, gene o semtin en işlek alış veriş yeri ok muş, müşterilerin sayısı, Emine- nin zamanındakini çoktan aşmış- tu. Üçlerin reisi Rabia, dımağı ve nazımı da cüce Rakımdı. Rama- zana bir bafta kala dükkânın tek lifsiz ve daimi hir misafiri hasıl oldu ki o da cünbüşe, neşeye çok ilâve ediyordu. Bu, Geliboludan dönen çengi Penbe idi. Sabiha ha nımı eğlendirmek bahanesiyle ko- nağa postu sermiş, her gün bir de fa Sinekli Bakkala yollanıyor, kö şede kadınlarla şakalaşıyor, ço- cuklarla dil dalaşı ettikten sonra dükkâna dalıyordu. Cüce Rakım ona “Üçlerin buçuğu,, diyordu. (Devamı var) — HABER — Akşam postası Tabiatla, vahşi gün batma-$ dan önce döndüler. Hiç X bir iz belma * Kaya Oğlu hayvanlarla ve birbirleriyle boğazlaşan insanların heyecanlı romanı * Yüzün: RGEny alne * Türkçeye çeviren: Naciye İzzet Sandallar No.25 “ 4 SONTEŞRİN — 1925 Aslan oğlunun E sıkıntı ite dolmuştu Gene yatarak kulağın toprağa yapıştır. Otların hışırdadıklarını, yu - müşak ayak gürültülerini duydu. Ge. <e adamları onun çevresinde idi. Her yeri ateş gibi çayır çayır yanıyordu. Kaçmağı düşündü. Ne yapsa adamlar la karşılaşacaktı, Daha yakın ayak ses leri, sonra sürünerek yürüme hışır - tıları duydu. Ne yaptığını bilmeden kargıyı topuzu eline aldı. Fare bakışlı, hantal, yaban bir baş gözüktü. Kargıyı salladığı o için baş çıktı.. Bir çağırma sesi ortalığı çın -| lattı, Ayak sesleri çoğaldı. Ölüm korkunç dişlerini göstererek sırıtıyor du. Çiğdem Yaban Domuz oğullarının gizli varlıklarâ kurban ettikleri ka - dınları hatırladı... Cizleri korkudan büyüyerek nasıl olduklarını görmüş- tü. Ölüm iniltilerini, can çekişme hi - rıltılarını biliyordu.. Şu kara adamla. rm kendisine getirdikleri de bu idi. be ii DÖNÜŞ Gün doğusunü kadar büyük yağmur Gökırmaklıları canlarından . bezdir - mişti., Karanlıklar içerisinde, ateşsiz, bu sık yağmur altımda kara bir çukura gömülmüş gibi kalmışlardı. Bü sayı - sız, yumuşak sesler arasında soğuk bir su altında ıslanmış titreşiyorlar. dı, Ara sıra boğucu, üzerlerine çöken bir uyuşukluk kendilerini sarıyor, son ra sıçrıyarak uyandırıyorlardı. Çiğ min çevresindeki adamlar o - nu unutmuşlar bile. Böyle kara, zifir gibi bir gecede onun kaça bilmesi ihti mali hiç birisine gelmiyordu. Yağmur dindi. Gök doğumuna doğ ru soğuk bir rüzgür bu rslak, titriyen gövdeleri derin işkeneelerde bıraktı, Küçük bir aydınlıkla etraf seçilmeğe başlamıştı. Göçebeler doğruldular... 1- kisi büyük bir şaşkınlıkla hağırmıştı.:! — Yaban Domuz oğulları kızı ne -| rede? Aslanoğlu güçlükle kalkmıştı. Et - lerinde büyük bir ağrı dolaşıyordu. O rütubetten korkacak bir yaşta bu - lunuyordu., Savaşçılarm bağırmasile başını çevirdi. Esire yerinde yoktu. Derin bir kız- gınlıkla yanakları titredi. o Gürliyen bir sesle bağırdı: — Yaban Domuz oğullarının kızını bekliyen nöbetçiler ne yaptılar? Göz- leri “ör mü dt? Kulakları sağır mı| idi? Yerlerde sürünen sümüklü bö cekler gibi miskin miskin Ouyudular mı? Genç kızı betliyen dört savaşçı baş larını önlerine eğdiler. Paşkan gene bağırdı; — Kör, sağır adamlar savaşçı ola - —azlar, Köpeklerden daha aşağıdır -| lar?! Adamlardan birisi utanarak söyle. di: — Köpekler havlamadı. — Domuz oğullarının kızını tanı - yorlarâr, Bunun için havlamadılar. Sustu. Bunu onlarım yanına bırak mıyacaktı, Yalnız çekiniyor, kayırter -| Tarımı elinden kaçırmaktan korkuyor- du. Çiğdemin kaçtığına bakılırsa gizli bir düşüncesi vardı. Kaplan oğluyla, Kaya oğlunu yanlış bir İz üzerine de koşturmuş olabilirdi, Söyledi: — Savaşçılar iyice araştırsınlar. Kendi de işe girişti, Biraz osonra tutsağın bulunamıyacağı anlaşılmıştı. Yağmurlar, bataklıklar ortasında yor- zunluktan, soğuktan ölmüş de olabi lirdi. İzlerin hepsi yok olmuş. Yağ - mur her yeri altüst etmişti. Bununla beraber durmadan © araştırıyorlardı. Sandalı bağladıkları yere gelince sandalın yok olduğunu gördüler. As - lan oğlu Çiğdemin bir sandalla geldik lerini biliyordu. Genç kız çok güzel kürek çekiyordu. Demek sandalı bla. rak onunla gitmişti, Genç kız için yü- reğinde kızgınlıkla karışık bir takdir duydu. Mırıldanarak söylendi: Genç kız Kaya oğluna bile karşı 1--Ta, Erkek gibi bir yüreği var. Şimdi onu ele geçirmeği daha çok istiyorda. Onun kinden parlıyan göz- lerinin Kaplan oğluna nasıl diktiğini görmüştü. Ninesini düşündü: Kendi - “ini karısı yapmak istiyen bir savaş .! çıyı öldürm”;tü. Emir verdi: — Ii sandal domuz oğulları kı - zını kovnlasın. Yalnız güneş (sulara! ulaşmadan geri döneceklerdir. Kaplan oğlu ile Kayanm dönme - meleri ona kuruntular vermeğe başla- mıştı. Sandallar gün batmadan önce dön düler. Hiç bir iz bulamamışlardı. As. Tan oğlunun yüreği sıkıntı ile dolmuş- tu, söyledi: Domv” oğullarının kızı bir tiki - den daha kurnazdır. Uğursuzluklara haş eğilmiş ge - ne oturdu. Eğmiyecekti. Aşağıdaki nöbetçiler konağa ge- lince bakır rengini alan güneş iyice al çalmıştı, söylediler: — Kaplan oğlu tepenin arkasmdan eliyor. Aslan oğlunun çenekemikleri titredi. Düşmanının kazandığını sanmıştı: İkinei nöbetçi de geldi: Kaplan oğlu tutsaklar getiriyor. Başkan 1:-“isinde keskin (o bir acı duydu. Kulakları çınladı. Şimdi Kap- lan oğlu Başkan olacaktı. Başını te - pelere "'oğru çevirdi. En yüksekte ge- ne Kaplan oğlunu ayakta gördü. Kol.| larını muzafferiyetle sallıyor, iki Ya- ban Domuz oğluyla dört kadmı göste- | riyordu. Gökırmaklılar sevinçle bağrıştılar. Birisi büyük bir yılmazlıkla söyledi: — Kaplan oğlu büyük bir başkan olacak! Hepsi gelenleri karşılamağa koştu. Üç savaşçı kendi karılarını görerek 2. tılmışlardı. Kaplan oğlu önce başkana (— doğru! yürüdü. Horlryan gözlerle baktı, Son- ra azametle söyledi: — Iki esir, dört kadın getirdim. Üç de Yaban Domuz oğlu öldürdüm.. Aslan oğlu içerisindeki o kini belli etmemeye çalışarak söyledi: — Kaplan oğlu kurnaz bir savaş - çıdır. Kaç Domuz oğlu ile dövüştü. nüz? Kadınlardan birisi söyledi: — Önce yirmi Domuz oğlu ile on kadın vardı.. Su baskını ile on beş sa - vazgı, altı kadın boğuldu. Sonra Kap. lan oğlu arkadaşlarile geldi. *“slan oğlu kurnazcasma sordu: — Beş Yaban Domuz oğlu ile dö * vüştünüz mü? Kadın bu sorgudaki düzeni anla - mıyarak karşılık verdi: — Yaban Domuz oğulları vek bit. kinlerdi. ' Alaylı, sessiz bir gülüş Aslan oğ” lunun alnını buruşturdu. Kaplan oğ" lu kadına öfkeli gözlerle bakti. "TE) - nız Gökırmaklıların bir çoğu bu sor * #ularla, karşılıkların içyüzünü iyi ka riyamamışlardı. Sevinçten deli gibi İ diler. Kaplan oğlunun yeğitliği, kuv« veti büyük bir takdir Savaşçılar tutsakların çevresinde top lanıyorlardı. Berikiler o aemaenk bif bitkinlik içerisinde idiler. Kanla ça" mura bulanmışlardı. Ayakları yari bere içindeydi. Açlık karınları ke « miriyordu. Gözleri o sıtmadan büyü" müştü. Derin bir korku ile titreşiyor * lardı, Gökırmaklılardan bir kaçı ağız de- Tusu küfürler savuruyor, ölümle kor kutuyorlardı. Kaplan oğlu söyledi: — Kaplan oğlu (o Gökırmaklılarır. düşmanlarmın yüzünü görmelerini f$ tediği için getirdi. Burada yok eeklerdir. Onlar da Gökırmaklı ihtiyarlarımı, çocuklarını, erzin öldürmediler mi? Bir savaşçı baltasmı yukarı kal - dırdı. Ötekiler bunu sevinçle alkışla * dılar. Dört yandan mızraklar, zıpkın lar uçtu. Tutsakların gövdelerine, ka“ rınlarına saplandı. Berikiler yalvararak, acmdırıcı s9 ler çıkararak kollarmı kaldırıyorlar” dı. Topuzlar durmadan inip kalkıyor" du. Kargılar dimdik duruyordu. Ya * ban Domuz oğulları yerlere yıkılmış” lardı. Debeleniyorlar, act acı inliyor © lardı. Kanları kızıl dalgalar gibi aki. yordu. Bağırsakları mavi yılanlar gibi akıp süzülüyordu. Ölmeden önce gö” leri çıkarıldı. Başları parçalandı, Kw“ lakları, kolları, bacakları kesildi, Y8/ vaş yavaş debrenmeleri, iniltileri ke * sildi. Gece adamları sıcak et parçals" rını çabuk çabuk atıştırıyor, yürekleri koparıyor, kanları içiyorlardı. Aslan oğlu ile bir kaç Gökırmaki! bundan iğrenerek geri çekildiler. Aç gözlerle çevresini araştıran Kap lan oğlu Çiğdemi göremiyerek sordu* — Çiğdem nerede? Aslan oğlu içerisini ezen bir ku” runtu ile: — O kaçtı dedi. Kızgınlıkla titriyen Kaplan oği"” — Ne diyorsun kaçtı mı? Geniş omuzları ürperiyor, gözlerile başkana yiyecekmiş gibi bakıyordu: — Nasıl olup da kaçtı? Buna ki yol verdi? Aslan oğlu başını salhyarak m” rıldandı: — Başkan onu sonra arayıp 8“ rıyacak. Değildi. Kin ona eski kuvvetini *€ riyordu. Kaplan oğlu ileri gitmenin değ” olamıyacağını anlıyarak: — Onu aramalıyız dedi. — Biz aradık. Koca, geniş göğsüne bir durgunlk gelmisti. Sık sık soluyordu. Sesi F9 * muşadı. Sordu: — Kaya daha dönmedi mi? — Haym dönmedi. ie Kaplan oğlu xür bir o kahkaha i sarılı, Kava odlunun ölmüş olma dan, yüreğini sevinçle doldurdu. > A (Devamı va uyandırmıştı. | 1 a amm mmm, va leww> e» eu rı e a ea. ww. 4 > m dg e El e e e b in