ON ALTINCI YIL. No: 5128 Gündelik BİZİM DAVALARIMIZ —? F. R. ATAY olan her — yer güzelliğin, mo- dern kühtürün öraeği olacaktır. * Devlet doğrudan doğruya bu işlerle Türke sağlığın, tentı ark in, kurumları — yanında, Hgili olan urayların bu görüş ve düşü. nüşle çalışmalarını “Urayların — devlet toplanışı bu işin Tangicider. . Şark ve garb arasında baş dön- sürücü bir manzara farkı vardır. İki resmi, iki insanı, iki köyü, iki şehri, iki tarlayı, iki kahveyi, iki kalabalığı yanyana getiriniz: Hiç tereddüd etmeksizin biri hakkın- da şarklı, biri hakkımda garblir hükümlerini verirsiniz. Bu fark, en başta, bir kültür farkıdır. Çünkü ayrılığın, zengin şarklı ile yoksul garbli arasında da aynı baş döndürücülükle de- vam ettiğini görürsünüz. Diğer bir noktaya dikkat edi- niz: Şark ya tam bir sömürge yahut yarı - sömürgedir; veya sö- mürülmek üzeredir. Şark kültürü üstün olduğu za- man, durum, Avrupanın büyük bir kısını aleyhine, gene böyle (i Tarihte türklüğün erkin olmadığı hiç bir devir yoktur: Bunun ma- nası odur ki türklük, tarih bilin- diğindenberi, her devirde hüküm süren kültürün sahibi idi. Din ve birçok sebeb, osmanlı imparator- luğunun fetih sonlarına kadar sü- ren bir üstünlüğe bir durgunluk getirmiştir. Bütün yurdda, eski büyük manzara, ağır ağır, sönüp göçmüştür. Eğer millet kendini bu- lup, dünyayı hayrete düşüren a- zim ve hızla kalkınmasaydı, şar- kın hazin talii içinde kararıp gi- istiyorum. * merkerinde sonucu değil, baş. n isi okuyunuz: Garb kültürünün esas kaynakları bııım olduğunu görmiyor muyuz? ranlık ara devir'in ım—.ıuliyellnrı milletin olmadığını, milli zekâ ve kabiliyetin canlılığından ve kuv- vetinden hiç bir şey kaybetmedi- gini, Atatürk cumuriyetinin, her bakımdan, 12 yıllık eserleri ile is- pat etmiş değil miyiz? Garblı türk kültürü, memleke- tin her tarafında eski manzarayı boğuyor. Ara devirden kalma | geri, ölü ve kaytak âdetlerin ve | unsturların elinden halkı kurtarı- yöruz. Atatürk davasını güdenl. bir nesillik, müddet içinde, manza; ra birliğini, yani kültür birliğini gerçekleştirecektir. Şimdi manzara farkaı, Türkiye ile herhangi bir garb memleketi arasında değil, Türkiyenin içinde göze çarpıyor. Bizim yeni mekteb- lerimiz, kurumlarımız; yeni şehir- lerimiz, bütün yeni cihazlarımız, en son garb örnekleridir. Fakat bir Yenisehir'e, bir de Kale'nin ar- kasındaki dağa, bir yeni kurduğu- muz köye, bir de onun karşısın- daki köye, İstanbulda iki mahal- leye, hattâ bazan bitişik iki yapı- ya, yanyana çalışan ve görüşen ! iki yurddaşa baktığımızda yapan ve yaratan kültürle yıkılan ve öl- dürücü-kültürün tezadlarını gör- mekteyiz “ Türke ev bark olan Rer yer, sağlığın, güzelliğin, temizliğin, modern kültürün örneği olacak - tır!,, Ve bunu yapmamak, bunu ba- şarmamak için kabiliyetsizlikten, bilgisizlikten ve inansızlıktan baş- ka hiç sebeb olamaz. Bütün ileri hamleleri koruyan, bütün devlet vasıtalarını ve kuvvetlerini mo - dern kültüre belbağlamış olanla - rın emrine veren cumuriyet hükü *ine karşı, bu güvene layık ol- (Somu 4. ünct ssyfada) Taarruz 'ıaşladı mı ? | | $ | | İtalyanların ilerle - dikleri bildiriliyor Roma, 3 (A.A.) — Resmiğ bil diriğe göre, italyanlar bu — sabah saat 6 da bütün cephelerde taar - vuza geçmislerdir. Bilhaisa Ma - İtaiyan askecleri kavıx ye doğru ilerlemektedirler. Tigre cephesi, 3 (A.A.) — İtal- yanların Makalle'ye doğru taar - ruz hareketleri pek yakındır. Ve ihtimal ki şafakla beraber başlı- yacaktır. Bununla beraber, başka cephelerde de aynı zamanda taar- ruza geçilmesi ihtimali vardır. Zi- ra bütün mesele, strateji bakımın- dan çok önemli bulunan Adua — Adigrat — Makalle müsellesini daraltmaktır. Her ordunun önünden yürü - yecek olan yerli kuvvetler antre - nörlük ödevini görecekler ve taar- ruzun hızını arttıracaklardır. Adımız, andımızdır KİKEAŞRDNA | iş başında Süel sebeblerden başka, he nüz işgal edilmiyen yerlerde bi kısmı italyanlara teslim olan ve bu yüzden habeşlerin hışmından korkan halkın imdadına yetişmek lâzım gelmektedir. Öbür yandan ortalama yük - sekliği 2500 metre olan Sintkala - Edagahmuüs - Adigrat dağlık c.p hesi de kuvvetlendirilmektedir Böylece, Dankalilerin taarruz '-h likesine karşı, döğu cihetinde bir müdafaa kattı kurulmuş olacak - tır. (Sonu 2. ci sayıfada) Dünkü spor hareketleri At yarışlarının beşincisi dün yapıldı - İs - tanbuldaki - maçlarda Fener İstanbulspo- ru 6-2 ; Galatasaray yunan 7.-2 yendi - Sovyet sporcularının duygula Büyüklerimiz yarışları Dün hava kapadı açlı, yağ - mur yağmadı ama yarış meraklı - larından bazılarını korşutmuş ola- cak ki koşu yeri geçen haftaki ka- dar kalabalık olmadı. Başbakan, Sü ve Ekonomi Ba. kanları da koşuları görmeğe gel- mişlerdi. Saat on dört buçukta koşulara başlandı. Evelsi günkü sayımızda kazanması ihtimali o - lan atları göstermiştik. Dünkü so- nuçlar tahminimizde yanılmadı - ğgımızı meydana çıkardı. Yalnız yarış yolunun çamur olması ne - fessiz atların aleyhine oldu. (Sonu 3. cü sayıfada) muhtelitini ’ (ah seyrederken Dil hakkında Etimolojik ve Morfolojir IV üncü anket ı — Bt 2 —Oba 3—Av 4 — Ağıl 5 — Avlu (Sohu J. cü saversaz) A ı lım: 4 xuxıı —ı.ıx 1935 P xL.xR CEsSİ Son haberler 2 cı sayıfada | HÂDİSE Kelimenin etimolojik şekli: 0) () (3) (4) (ah * ağ * (1) ah: Köktür; “ay” ın bir baş- ka şeklidir (ay, ag, ahk, ah bir ka tegoridendirler). Bir şeyi yaratmak, yapmak, te- sis etmek; hayat vermek, ruh ver. mek, vücuda getirmek anlamın - dadır. (1) (2) ağ: Objeyi gösterir. Ah 3- ağ — ahağ — olmüş, vü- cut bulmuş şey. (3)ad:(. | d — 1).yapıcılık, yaptırıcılık, yapılmış olmaklık an- * Tamını verir. (A * ağ * ad) olan şey demektir. (4) is:(. bir süje veya objenin kendi mu! tini taşarak tezahürünü — gösterir. © halde: “Ah & ağ * ad * yük oluş demektir. Morfolojik ve fonetik tesirler- le “ah” kökünün vokali düşüyar. İlk ek olan “ağ”, ki uzatma va: Fesi Örüyor, onun da vazilesi kendisinden sonra gelen vokalin uzunca okunmasiyle yapılryor. Söz “Hâdis” şeklini alıyor. Bu sözün sonuna “eğ” eki ge- lince, kelimenin manasını — tesbit ve ifade ediyor, o mananın adı oluyor: (Hâdis - eğ). Son ekin okunmaz () si de düşüyor: keli- me sadece “hâdise” olarak kalı yor; manası büyük oluş, büyük vakia demektir. HUDUS | . — “Hudüs” sözü, “hödis., li vokülleri değişik . beska Hak jeklidir. Bu İki 'sözün etimololik ad t is) olmuş » bü - w sözü - | şekillerini alt alta koyarak baka- fah ud ad u5) * kudus 8) ” hadis uğ ağ HAYAT “Hayai,, sözü ile “hâdis” sozü- nün yapılışları birdir; ikincisinde “is” ekidir. Türk sözle- rinin okunuşundaki mekanizmayı göstermiş olmak için “Aayat” s8 zünü de inceleyelim: Etimolojik şekli: (D (2) 6) fazla olan ah t ay t at” tr “AR” ve “ay” kök olarak alındık ları zaman her ikisi aynı anlamı gösterirler. Bunlardan birisi ek mevkiine düşünce rolü değişir. (3) ah: Kök olarak, yaratmak. hayat vermek, ruh vermek anla - mını gösterir. (2) ay: Ek olarak objeyi, yani, hayat mefhumunu haiz şeyi gös Pay ahay — hay,umu miğ olarak var olma demektir. (3) at,(d): (. Ht—d) şeyin olmuş, yapılmış olduğunu gösterir. Demek ki: Hayat, müsbet olarak yaratıl - mış olmaktır, () Yakut lügat? H 8); genişlik, yani, Her yerde 5 “Ülus,,un dil yazıları Hadi adi adis - Hadise Bu sözlerle “hudus, hadis,, ve “ hayat , söz lerinin etimoloji, morfoloji ve fonetik bakımından çöz ! HÂDİS . srümlenmesi HADİS “Hadis” sözünde kökün mana- sı başkadır. Etimolojik şekli: a) &) ) “ah l adt is” (1) ah: ses, sada, söz anlamı- nadır - (ak, ak, uk, ah, ay, ağ, ag köklerinin hensi aynı anlama ga lirler) (2) ad: sözün müsbet olarak, varlığını gösterir. (3) is: görüldüğü gibi uzak sa hayı, bir derece genişliği, gösterir, yani sözün uzağa, harice intikalini ve çokluğunu gösterir (1 de böyledir, bazı türk diyalektle rinde s yoktur, Ynkulçı .ıhı) “Ah 4 ad ü nutuk, çok söz, Not - Hadi! killeri de vardır. Meselâ: “Aydış” (2) gibi. İki kelime - nin bünyesi tamamen aynıdır. Eti- molojik şekillerini alt alta yaza - lım: (1) Hadis: * tir ah tadtis, (2) Aydış: “ay * ad t a ” Ah — ay dır. (1) incide kökün vokali düşmüş; (2) incide kök kal mış, fonetik icabı ortadaki ekin vokali düşmüştür. İs — 1$ş tamamen aynıdır. “Eytiş,, ve “aytış,, da aynıdır, (Büyük Türk lâ; Kazan leh- çesi; Radlof lügati. I) Ayıtmak — ifade etmek (3 Eyitmek — ifade etmek (4 Not — “Hadis” sözünü, biz yalnız peygamberlere atfolunan sözler için kullanırız. 12) Radlof Tügati, I. “Teleit ve Al tay lehçeleri.” 3) Die Legende von Ogbuz Çag- han M) Büyük Türk Lâgati. lehçesi.., — —. ——....—— Fıkra, “Közan Ü ralye Sayla sanatı Gazetecilikte sayfa sanatının ne olduğunu bilmiyenler, onun yalnız sıkıntılarını çeken okurla- vemuzdır. İlk sayfada bir yazının beş satırı, ve altında şu cümle: “on ikinci sayfaya bakınız!,, Ya- hud bir havadisin yedi satırı, son- ra şu ihtar: “arkası 9 uncu sayfa- mızda!,, Çünkü gazetelerin birinci say- falarına karşıdan hoş görünccek bir resim vermek İlâzımdır. Bu usul en çok fransız gazetelerinde vardır; bizim sanat örneğimiz de onlar olduğu için, fransız sayfa- cılığının zarwretlerine boyun eğip gidiyoruz. Fakat sayfa sanatı Feda edil- mek gereken esaslı meseleler var- dır. Meselâ ulusal ve arsıwlıral «hemmiveti söz eötürmiyen At Yöürk'öin wePlek nutbu, metlak, « tamamen, ilk sayfaların ilk sütun- larında çıkmalı idi. Bu sefer böy- Te olmamıstır. Arkadaşlarımızın nutka - ver - mis oldukları ehemmiyetin tam olduğunu, birinci sayfalarına nu- tuktan olın büyük harflerle bas - tıkları cümleler isbat eder. Ancak bundan sonra, doğrudan doğruya bizim olan bu badar ehemmiyetli hadiselere sayfa sanatı kaygula rını feda etmekliğimiz daha :Ioı ru olur.