OÖN ALTINCI YIL. No; 5127 Adımız, andımızdır Ordu yarışmalarında kazanan subay- larımızın mükâafatları dün dağıldı © Aysıulusal nıus.ıb.ıkııl.ırda dlaı'aırnııı neticelerle Türk ordu - sunun şerefini koruyacaksınız. Sızden başarılı ve memleketi Gündelik BİZİM DAVALARIMIZ B İryin F. R. ATAY “Hâidiseler, türk milletine İki ehem- miyetli düsturu yeniden — hatırlatı. yor; Yurdumuzu ve haklarımızı mü. dafaa edecek kuvvette — olmak, sul- hu koruyacak arsıalusa! çalışma bir. Hiğine önem vermek. » Sulhun bozulmasından duymamak mümkün değildir. - Uluslar Sosyetesinin, tecrübe. lerden istifade ederek preüsiplerini tekâmül ettirmesi ve sulhu koruma kudretini artırması samimi arzumuz. dur. ., istirab Bugün Avrupanın içinde ve dı- şında, barış ve nizam adamları ile geniş halk yığınlarının, milletlere reislik edenlerden beklediği ses budur. 1918 den beri hangi hedefe gidiyorduk? İki millet arasındaki anlaşmazlık, yalnız barış usulleri ile kotarılacaktı. Ordular, müda- faa kuvvetleri haline gelecekti. Hiç kimsenin kendi menfaati için başkasını boğazlamasına lüzum kalmıyacaktı. Milletler arasında - ki hak eşitliği ideali, insanlık tari- hine yirminci asır nesillerinin de- ğer biçilmez bir armağanı — ola- caktı. Dünyad - kendi durumların - dan haşnud olmıyanlar yok değil- di. Bugünkü düzeni olduğu gibi tutmak, belki bir takım devletle- rin aleyhine idi. Fakat herkesin kendi halinden boşnud olduğu bir devir, ne olmuştur, ne de ola- bilir. Buna karşı, adım adım, fır- sat bulundukça, hoşnudsuzlukla - rı azaltmak veya gidermek imkâ- nı vardır. Bundan başka, harbın, hırsları yatıştırmak, kinleri sustur- mak, zafer sonuçlarını kabul et - tirmek bakımından neye yara - dığını 1918 den sonra gördük. İki yoldan biri: ya bütün mil- letler silâhlanarak, yılda ve bir - kaç yılda bir öldürüşmek, medeni- yet vasıtalarını yalnız harb için kullanmak, yahud silâhlarını ken- di müdafaalarına yeter dereceye indirerek, barış ve güvenlik me - kanizmasını tamamlamak, ve me- deniyet vasıtalarını halk yığınla - rının saadeti için kullanmak ! Bir taraftan karşılıklı paktlar, uluslar sosyetesini kuvvetlendir - meğe ve tamamlamağa çalışırken, diğer taraftan ya uluslar sosyete - sini kendi menfaatlarına hizmet ettirmek veya onu iflâs ettirmek göyretleri ortaya çıktı. Bir iki tec- rübe, uluslar sosyetesinin harbı menetmek için yeter kuvveti ol - “madığını isbat etti. Milletler hep (Sonu 5. inci sayıfada) YÜK NN A $Ankarada mesken meselesini nasıl M iR SA ' halledeceğiz? t Anketimize gelen cevablar- $ dan ikincisini 4 üncü sayıfa ğ mızda okuyunuz. AAA ARARAADARAADARARARARANE A sevindirecek neticeler bekl OTUZ İnönü 5. İsmet İnönü, Bakanlar, Generaller ve süvari subaylarımızın arasında 935 yılı ordu süvari subayları arasında yapılan “ordu atı,, yarış malarında kazanan subaylarımı zın dün mükâfatları Orduevinde Başbakan İsmet İnönü tarafından dağıtılmıştır. Sü, İç, Kültür, Ta - rım Bakanlariyle or, kor ve tüm generalleri ve seçkin bir çağrılı kalabalığının bulunduğu törene saat 17 de başlanmıştır. Sıra ha Hinde dizilen ve hepsi teker teker süvari enspektörü — tümgeneral Mürsel tarafından kendisine tanı- tılan süvari subaylarımızı İsmet İnönü tebrik etmiş, mükâfat ola rak verilen güzel kutular içindeki hatıraları eliyle dağıtmıştır. Baş bakan çok sevdiği ve üzerinde önemle durduğu bir mesele ve spor şubesi olan binicilikte ba: rı göstermiş olan subaylarımızı adlariyle çağırmış ve kendilerini tanıdığını göstererek — subayları - mızı değerlemiştir. İsmet İnönü mükâfatları dağıttıktan sonra şun- lırı ıöylemişıir: — Sizi tebrik ederim. Mü - sabakalarınıza tesadüfen gelmiş- tim. Biniş hareketlerinizi ve atla- itnrlâ verdiğiniz Taliş terbiyosini Kokiyi kedd vi İştitakadenalkz arstulusal müsabakalarda alaca ğınız neticelerle türk ordusunun şan ve şerefini koruyacaksın. Sizden dünyanım birinci derecede ki öidülüre H yAkktöliniz yarış malarda da basarılı neticeler bek- liyoruz. Binicilik memlekette bü - yük bir alâka görmektedir. Bu u (Sonu 3. cü sayıfada) Cenevre konuşmaları İngiltere Akdenizdeki donanmasını azalt mıyor - B. Lavalin yeni bulduğu anlaşma yolları - Zecri tedbirlerin yeni şekli Cenevre, 2 (A.A.) — B. Larc!, dün bir saat kadar B. Aloisi ile irüşmüş ve ondan sonra bugür n Aloizi italyan tezini anlatırken komite önünde vereceği söylevin metnini sondefa olarak — gözden geçirmek üzere, ingiliz heyetinin bulunduğu otelde BB. Hor ve E - den ile ikinci defa olarak buluş - muştur. Havas aytarının haber aldığı- na göre, B. Laval, dün sabah in - giliz baknnlırı ile yaptığı konuş - Libya'dan bir fırka çekmesi üzerine İngiltere - nin de Akdenizdeki gemileri ade- dini azaltmak üzere emir verdiği ümidini izhar etmiştir. Sanıldığına göre ingiliz ba kanları B. Laval'in bu isteğine müsbet bir cevab vermemişler ve 14 ikinci teşrinde yapılacak olan seçimden önce müsbet bir netice- *ye varılamıyacağını bildirmişler dir. (Sonu 2. ci sayıfada) Ulustar sosyetesinde fransız delegasyo na: BB. Jotj Bönne, Eryo ve Piyer KLaval italyan tezini dinlerlerken | ! 3 SÖNTEŞRİN, 1935 PAZAR Sdıi haberler l 2. ci sayıfada | Her yerde 5 kuru« “Ülus,,un dil yazıları Devir _-_Zaman “Devir, devre, daire; zaman,, sözlerinin etimoloji, morfoloji ve fonetik bakım- larından çözümlenmesi DEVİR - DEYRE Kelimenin etimolojik şekli: ). () (3) (ed * ev * ir) dır (1) ed: Köktür. Burada - çok: Tuk, genişlik, imtidat ve hareket anlamınadır (zaman ve saha hak- kında). (2) ev; Hareket ve imtidat...v.s. halini ifade eden ektir, (3, k gibi); (ed | ev — edev), hareket ve imtidat.. v.s. faaliyeti, (“edik” şekli de vardır) (1) Radlof lügati. (3) ir: Düşünülen şeyin, muay- yen ve müsbet bir nokta ile alâ- kasını gösterir, yani düşünülen hareket ve imtidat faaliyetinin muayyen ve müsbet bir noktada, ona bağlı olarak, onun etrafında vuku bulmakta veya vuku bulmuş olduğunu gösterir. Dönmek, yu- varlaklık, daire mefhumu bura- dan geliyor. Devir: Bir nokta etrafında vu- ku bulmuş çokluğu, genişliği, ha- reketi gösterir. Bu söze, manayı tesbit ve ifade eden “eğ” ekini getirirsek, hasıl olan şekil, (devireğ), (devir) an- lamının adı olur. Kelimenin etimolojik şekli olan (devireğ) morfolojik ve fonetik icabı: DEVRE olur; bir nokta et rafında tamamlanmış büyük bxr zamanı vaya bir sahayı gö (Devireğ) in, (Teğiriy, Töğü- rüy, Teğere) şekilleri de vardır; kendi etrafında dönmek, lanmak anlamlarındadır. ça, “Teğiriye temteye oyor kün- neh — yüksekte yuvarlanarak ya- but yuvarlak şekilde yükselerek çıkan güneşle..,, demektir. Not: Bu misal, kelimeye (. - r) ile verilen yuvarlaklık mefhumu- nun güneşten alınma bir mefhum olduğunu gösteriyor. (Devre) sözünün (dürk) şekli de vardır (2) Bu sözün etimolojik şekli dur: yuvar- Yakut- gu- (1) üğ (2) ür * (3) (ed ek) Devir sözünün etimolojik şekli- ni bunun altına yazarak tetkik e- delim: (ed Görülüyor “ed,, ki ev eğ) kökler birdir: (1) inci ekler müsavidir: uğ ev. ir. (3) üncü ekler idem: ek — eğ. Vokallerin aynı cinsten olarak değişmesinden — ve birbirlerir aynı olan konsonların - birbirleri yerine geçmelerinden başka sözle- rin yapılışlarında hiç bir fark yok- tari ga uv;k —t DAİRE Bu söz, esas itibariyle (devre) den başka bir şey değildir. Bunu anlamak için her iki kelimecnin etimolojik şekillerini alt alta ya- zalım: (2) inci ekler idem: ür Devre: (cd * ev H ir F eğ) () Radiof lügati, I. cilt, Uygur leh. çesi. (2) Etidesk haşiyesi, Daire: (ad Hağ t ir 1 eğ) Daire sözünün etimoloji şeklim- de göze çarpan, kalım ve ince vu- ayellerin bir kelime içinde bulu- nuşudur. Bu hal, dilin tekâmül işaretidir. Bugün de behemehal bunun aksinde israrlı olmak doğ- ru değildir. Tekâmül etmiş bulu- nan insan tekellüm cihazında Fo- netiğin yapabileceği ıslahata ma- ni olmamak en doğru yoldur. Bundan evel izah ettiğimiz gi- bi burada da kökler ve ekler ta- mamen aynı mahiyettedir. (Daire) sözünün türlü şekilleri vardır: Devirik, Devirim. Bu keli- melerin bünyelerine dikkat olu- nursa aynen (Devir) kelimesi gö- rünür. Teğre (Üygür metinleri, “Paul Pel. liot, T'oung Pao, 1914,. ). Teğrek (Radloff Tügati. IIT “Çağatay lehçesi,, ). (Büyük Türk Lügati “Kazan,, ), ek (Tuhfet-üz.sekiyye), Tüğerek (Tuhfet-üz-sekiyye; loff Tügati. TIT), Tivrek (Tuhfet.ür.sekiyye), er (Babus) (Devir) ve (Daire) nin bu tur- Ki şekilleri, etimolojik şekillere irca olununca, hepsinin bünyelo- rinin bir olduğu derhal göze çar- par. Rad. ZAMAN Kelimeyi etimolojik şekline ko- yalım: () (uğ (1) uğ: Burada zaman ve sa- ha mefhumunadır. Kelimenin kö- küdür, kendinden sonra — gelen (uz) eki ile kaynaşarak düşmüp tür. (2) uz: Umumiyetle uzaklık, imtidat, genişlik gösterir ekdir. O halde: uğ | uz ŞUZ; zama- nın uzunluğu; yani düşünülen za- man “an” değildir, uzundur. (3) am: ekdir, kendinden evel- ki sözün tesbit ve ifadesine yarar (k gibi). (Uzam) — uzunca bir zaman ifade eder. (4) an: (. — n) konsonu bir varlığın, bir hareketin, süje veya obje ile tamamen yakından alâka- sını gösterir. O halde “uzaman,, mefhumu, bunu düşünen süje ile alâkalı olan bir müddeti gösterir. Morfolojik ve fonetik icaba göre Baştald volal düşüyor; kolkme vot şeklini alıyor: zaman. Ni Kelımımın sonundaki nğ” olarak dahi düşünü- lebilir. Bu takdirde (ğ) nin düş- tüğü kabul olunur. Not: IH, : Kelimenin düşmüş o- lan kökü, ınlıı manasile düşünül- düğü vâkit şu sözler türer: Uzak, Dil hakkında Etimolojik ve Morfolojik III üncü Anket 1 — Ağıs 2 — Bağız Sayılayı çeviriniz () üz 3) (9 am * an),