TOPRAKALTI KRALİÇESİ M5 — Bu üç hayvan arasında meyveyi kap - mak için şiddetli bir mücadele başladı. M6 — Yarasalar da bir nevi yıldırımlarla bunlara hücum ettiler, MT — Yolcular fırsattan bilistifade küreleri ne gitmeğe karar veriyorlar. 148 — Fakat sahile geldikleri zaman küreleri nin yerinde bulunmadığını gördüler. 149 — Küreyi ararken onu bir mağaranın içinde buldular. 250 PARDAYANLAR PARDAYANLANR 2 ————— —————— Tüfeğin patlamasını bile güç duy muş olan sâğır şaire sorguyu birkaç kere tekrarlıyarak anlatabildi. Ken disine tüfek ve kavak ağacı gösteril- di. Ronsar: — Şevketmeap, tabiatin bir evlâdını böyle sakatlamak acınacak birşeydir. Bu ağaçtan kan akıyor, bu ağaç ağ yor şevketmeap, kendisine böyle bir şey yapılmasının sebebini soruyor, Dedi. Hanri dö Giz: — Ne güzel, işte bizi nebatların da canlı olduğuna inandıracak bir şair? diye alay etti, Ronsar gerçi bu sözleri duymadıysa dn Gizin yüzünden kastınm alay ol duğunu anladı. Beyaz kaşlarını çattı ve: — Geyikleri, karacaları öldüren av clarm da cinayet işlediklerini iddia ederim, Kendisine zararı dokunmıyan 1 ile merhamet dileyen bir ren kimse bir insanı da öldürebilir. Avcı tabil bir vahşidir. Yahşiliğini terbiyenin dış eilâsiyle boş yere örtmeğe çabalar. Halbuki öl- dürmesine sebep, kendisinde bir katil! ruhu bulunmasıdır. Sözlerini homurdandı. Averlığa çok merakı olan bir kralın huzurunda bu sözlerin söylenmesi çok büyük bir küstahlıktı. Fakat do kuzuncu Şarl gülümsiyerek sadece: — Şair!... dedi. Bu ânda kralın resmi birodahizmet çisinin içeriye girmesi herkesin dikka tüni çekti, Bu hizmetçi kralın yanına iki adım kadar yaklaşarak durdu. Dokuzuncu Şarl: — Ne var? diye sordu. — Şevketmeap, Marşal dö Monmo- ransi geldi. Huzurunuza kabul olun” mak şerefini dileyor. Kral, kulaklarma inanmiyormuş gibi: — Monmoransi mi? İlân edilmek is tenilen umumi sulhü duymuş olmalı, Zannedersem artık hoşnutsuzluğuna bir son vermek istiyor, Pekâlâ, içeri" ye buyursunlar, Dokuzuncu Şarl hemen, süslü bir suretle İşlenmiş bir abanoz koltuğa oturdu. Odada bulunanlar İse koltu- ğun sağ ve sol tarafında dizildiler. Kapı açılarak Marşal, Pardayanla beraber, İçeriye girdi. Fransuva dö Monmoransi koltuğa üç adım yaklaşarak hürmetle eğildi. | Sonra doğrularak kralm söz söyleme" sini bekledi. Dokuzuncu Şarl bir saniye kadar sustu. Marşalın mağrur görünüşünü bir saniye kadar seyretti, Kendisi er- ız ve sihhati bozuk olduğundan onun uzun boyuna, geniş omuzlarına haset le bakıyordu. Hazır bulunan nedimler, kralları - nın kabul tarzına göre gülümsemek mi yahut hiddetli mi bulunmak lâzrmge- leceğini anlamak için kralın söz söy- Jemesini bekliyorlardı. Yalnız Hanri dö Giz, Marşala hakar retli ve kin dola bir bakış fırlattı, Hattâ Fransuvanın içeriye girdiğini görlince yavaş sesle: — Kâfirlerin dostu! diye alay bile etmişti, Nihayet dokuzuncu Şarl; — Safa geldiniz muhterem Marşal, Uzun zamandanberi Fransa Krallığı sarayını unutmuştunuz. Hattâ öldüğü nüzü bile sandığımız zamanlar olmuş tu, Ekseriya Sen Denisde ölen baba- | nız mı, yoksa siz miydiniz diye soru * yorduk. Çok şükür ki sizi sağ ve sa! lim gördüm. Dedi. Dokuzuncu Şarl, bu suretle gizli bir alayla kalbindeki ehemmiyetsiz kini ni yatıştırdıktan sonra daha ciddi bir sesle: — Neyse, asıl mesele sizin burada | bulunmanız ve bizleri görmeğe gel - menizdir. Bir daha safâ geldiniz! Sözlerini ilâve etti. Bunun üzerine Manri dö Gizden maada bütün nedimler Marşala gü * lümsediler, Ve sanki bu beklenilmiyen geliş onları son derece sevindirmiş gibi bir tavır aldılar. Monmoransi: — Şevketmenp sizinle görüşmek şe refine ermek için geldim. dedi. — İşte huzurumdasınız, söyleyiniz. Şevketmeap, hususi bir görüşme Kralın bu sözü üzerine odada bu * Yunanların hepsi eğilerek dışarıya çıktılar, Kral, Pardayanı göstererek : — Benimle yalnız bulunmak mi ar zu ediyorsunuz? r kabul buyurursanız şevket- meap... İ — Bu delikanlı niçin burada duru yor? diye sordu. Şöralye titriyerek krala baktı. Kral ile Marşal yukarıda anlattı ğımız şeyleri konuşurlarken odanın İçinde bazı hâdiseler daha geçmişti. Odaya girince, şövalyenin bakışı Kebüs, Mojiron ve Morövre ilişti ve kendisine mahsus olan soğukkanlı « lıkla gülümsedi. Anjunun iki nedimi ile Morövr de onu tanıyarak kendisine terbiyesizce ik dik baktılar, valye, farkma varılmıyacak bir & sağ kolunu Mojirona doğru çevirerek kaşıdı. Okuyucularımız ba » tırlarlar ki Sen Denis sokağındaki bir gece rastlayışında, Pardayan Mojire nun sağ kolunu yaralamıştır. Mojiron bunun farkıma vararak hid detle baktı ve şövalye de sanki: — Bu hiddete sebep ne? demek isti” yormuş gibi hayretle bakarak karşı- lık verdi. Sonra Morövere döndü. Bunun da kendisine hiddetle baktığını görünce şövalye yavaşça yüzünü okşadı, Çün kü aynı gece şövslye kılıcı ile onun yüzünü okşamıştı. Haydut herif yumruklarını sıkarak kuğurmuşçasına sarardı. Yavaşça: — Gene görüşürüz! dedi. Pardayan ayni suretle: — Ne vakit istersen!... cevabını ver" di. Odadan çıkarken Kelüsle Norjiron yavaş sesle Dük Danjuya birkaç söz söylediler. Bunun üz e dük Parda* yava dönerek öyle bir bakış fırlattı ki, zavallı şövalye bu sefer kendi ken- dine: — Of, bu sefer sağlam hapı yuttuk?! Artık Dük tarafından tanmdıktan “onra buradan olarak çıkarsak bi” le bu da ya Tampeli veya Bastili boy» lamak içindir. Diye söylendi Kralın son suna Monmoransi: vketm , buz zda anla ığım mezeleje 2 dö Parda- yan şahit olacaktır. cevabını verdi.