Geçen kısımların hulâsası Hızır, muharbede o yararlıklar yörterdikten sonra (o kurtardığı © Pürk esirlerile birlikte kayıklarla Türk gemisine dönüyor. Muha. Teba hâlâ devam etmektedir. Bindiği kayıkta, küreklere otu- e kurtulmuş esirlere emir ver- iz — Haydi çocuklar... Çabuk şu çekin... Benim kadırga daha ötede kaldı... Düşmanınkine Tâmpa etmiş, muhareb ediyorlar... Fakat, galebenin bizim aslanlarda olduğu anlaşılıyor. Muharebenin muhasebesi Gözleriyle aradı: * — Öteki kadırgam nerede?...,, Birdenbire yüreği ciz etti Çüs- tü, ikinci kadırgasının ateşler i- $inde olduğunu gördü. Az daha: “— O tarafa gidelim... Imdatla- Tina yetişelim !,, #iyecekti. Fakat buna lüzum kalmadı. Zi- TA, yanan kadırganm ta yanı ba* Hnda bulunan b'r büyük düşman #emisinden Rodos şövalyelerine ait bayrağın incirildiğini, onun Yerine kendi bayağı çekildiği. & Bi gördü. “'Aymi zamanda, bu gemiyi fet- “ Türk cenzâverleri, hep bir Ağızdan makaml'a başlamışlardı: — Allahümme salli alâ, seyyi- m Muhammedin innebiiyin ve “— Oh..,, diye içi rahat etti anan gemimiz'n yerine daha Yisini ele yeçirm:sler...,, Söyle bir hesapladı: — Harbe başlarken üç tekne. Miz vardı. Demek biri yandı. Fa- a benim kadırga ile rampa ede Bi arkadaşlar esir alırlarsa ve kö türümleştirdiğim karavelayı va - kalarsak, demek dört gemiyle harpten çıkmış olacağız!,, mahvettikleri... Bunlar, şim di, alevler içindeydiler. Battı, ba- && vaziyetteydiler. Hele bir ta- Desi, adamakıil, yan dönmüştü. dakikalık ömrü ya kalmış. Ya şı... Diğerlerinin için- dekiler de. ümidi kesmişlerdi. Zir deni Ml > ini darattıkları Tülüyordu, di 4 üncüsü — Kendi kötürümleş- , yelkenlerini, küreklerini, dömenini harap ettiği karavela... tikametini şaşırmış, denizin üze- — bocalıyoröu, Sularm sev ı kalmıştı. Bunun tepesinde teslim bayrağının dalga'an- Börerek Hızır, memnun ol- 8 incisi — Cephaneliğini Şiki Markün kaptanın a. ni n sn — Kendi kadırgasiyle Sm, ber m, daha Fazla mağlüp o. Tefrikâ numarası: 55 Xüçük Hasan, Hızıra uzaktan bir işaret çaktı: “Sus! Gürültü etme! Beni ele verme!,, dedi. lan kadırga. 8 incisi — İkinci kadırgasının e- sir aldığı ve bayrak çektiği kara- vela. 9 uncusu — Yanan Türk kadır- gasınm yanında onunla müuhare beye tutuşmuş, hayli hırpalanmış olan bir baştarda duruyordu. Gali- ba, yangını çıkarmak muvaffakiye tini de gösteren «ydu. Lâkin, mağ- lâp ettiği Türklerin Sen Jan şö - valyelerinden bir karavela zapte- derek bayraklarmı çektiğini gö.- rünce, artık bu baştardekilerir ümit ve cesaretinden eser kalma- mıştı. Kırılmıyan küreklerini ve yırtılmıyan yelkenlerini harekete geçirmeğe uğraşıyorlardı. Nite » kim beş altı dakika sonra muha - rebe meydanını terkederek, ye! yeperek, yelken kürek şimal isti kametine doğru kaçmağa başla - dı. 10, 11 ve 12 ncisi — Bu sonum cu üç gemi hemen hiç zedelenme- miş gibiydiler. Sapsağlam duru- yorlardrı. Lâkin, diğer dokuz par- çanı uğradığı akibetten sonra hangisinde kuvvei maneviyeden eser kalır?... Hele baştardekin kaç tığmı görmeleri üzerine onu taklit hevesi kendilerinde uyandı. Türk lerin “bakıyyetüssüyuf,, la meşgul olduğumu görerek serbest bulduk- ları cenup istikametine doğru kaç- mağa başladılar. İşte, Hızır, Hasanla Alinin ve Kâninin bulunduğu bortona ka - yık yanaştırırken, düşman donan masmın feci vaziyeti bu merkez- deydi! Karşılıklı tebrikler Hızır, ne tarafa yanaşmak mü- nasip olur diye kaşını kaldırdığı vakit, bortonun foplarından biri kenarında bir kımıldama gözüne ilişti. Hayretle baktı: Lumbarın saç kapağı altında, Küçük Hasan, kuşakla sımsıkı bağ İs uslu uslu oturuyor! Aşağıdan yukarıya doğru ses - lendi: — Ne arıyorsun orada, çocu - ğum?... Seni kim bağladı. Çocuk; sağ elinin baş parma - ğını dudaklarına götürdü: “ Sus! Gürültü etme! Çaktır - ma|,, manasmda bir işaret yaptı. Baş parmağıyla da, yukarıyı, güverteyi gösterdi. Orada, koskoca mancınık boşan mış bir halde duruyordu. Hızır, kendi kendine: “.— Garip şey... bunda bir iş o- lacak amma, dur bakalım hele... dedi. Onun yaklaştığını gören arka daşları, güvertere üşüştüler: — Yaşa... Var ol Reis... Bu cen- gi bize sen kazandırdın... Yaşa... dediler. Baş korsanın sesi yükseldi: — Alkış sırası değil, çocuklar. Çabuk bize silât verin... Biz eğri kılca, palaya alışığız... Bu meçler le olmuyor. Hem arkadaşların da silâhı yok... Esaretten yeni kurtul. dular... Hep birlikte benim kadır gaya yardıma gideceğiz... Onların HABER — Akşam postası a NN zl il a delim, karavelayı da teslim alarak kaçan üç geminin takibine çıka » Im... Fırsat bu forsattır... Gemidekiler koşuştu. o Silâhlar getirildi. Hızıra yaralı olduğunu kan kaybettiğini söyledilerse de dinletmek kabil değildi. — Siz karavclayı teslim alın! emrini verdik'en sonra, iki sanda! dolusu arkadaşiyle birlikte hâlâ çarpışan kadırgalara doğru iler - lemeğe başladı. Geriye doğru son bir defa bar kınca, deminki iümbardan ihtiyar Ali amcanm usulla dışarı doğru uzandığını ve Küçük Hasanı bağ- Ik olduğu yerden çözerek içeri al- dığını gördü: “— Tuhaf şey... Tuhaf şey. . di- ye tekrar söylendi. Hasan ise, bu sırada Ali amca ya diyordu ki: — Hani kendimizi göstermiye- cektik... Gördüler, ah gördüler... — Zarar yok.. Onlar görsün, canım... Mesele yukardan görün - memekteydi... Hem istersen bir de yalan kıvırırız: “Çocuk gazayı sey retmek istedi de oraya oturttum düşmesin diye bağladım!,, derim Yalan fenadır amma, böyle idarei maslâhat için olursa zararı vok - lemeyiz!... Küçük Hasanım gözleri parladı: — İyi attım, değil mi?... Nişan- cılığıma bir diyeceğin yok ya, Al amca... Tam bana tarif ettiğin gibi yaptım: Düşman gemisi önümüze gelir gelmez, bize rampa etmek is- tediği srrada, kıvırdığın teli açtı... Mancınık boşandı... Kimbilir, yu- karda Kâni ne şaşırmıştır.... Ne yapıyordu?... — Orasını hiç sorma... Hızırm gemisine atmak istediydi. Atılma- dığını görünce şaşırdı... Aleti be- zuldu sandı. Bozukluğunun nere de olduğunu bir türlü anlıyamadı. Evirip çevirip bakıyordu... Man- cınık o yaman patlar ateşi düşma- na fırlatınca ne afalladı, görsen... Hasan, gevrek gevrek bir çocuk kahkahası attı. İçeri girmişlerdi. Ellerini birbirine vurarak olduğu yerde sıçradı: — Hah, hah, hah, hah... — Tısas... — Sahi, Ali amca... Korsan ol- duğumu unuttum... İhtiyar, oğlanın yanağını okşa» dı: — Hem de ne korsan... Ne ya- man korsan... Bu bindiğimiz gemi- yi zaptettik... Bu gemi batırdık.. İki teknenin ardarda havaya uç, ması, düşmanı bozguna uğrattı. Hızırla sen, bize bu cengi kazan- dırdınız... Hasan, hocasının elini öptü: — Kendini de unutma... dedi. (Devamı var) Naşit — Ertuğrul Sadi Şehzadebaşı TURAN Tinetrosunda Bu gece sant 20.30 da Büyük bir muvaffaki yetle devam eden meşhur eser 6 nci defa olarak BABA 3 Perde. Ayrıca Naşidin komedisi Yakmda: W.LET galebe. çalmasını çabuk temin 6-| Her tarafa tramvay Telefon? 22127 | ŞUNDAN BUNDAN Çocuk doğurma yarışı İ Kanadada Toronto şebri ka:| dınlarından bir kaçının hayli za - mandır girişmiş oldukları, çek ço cuk doğurmak yarışın asl sebebi gelecek yıl “On sene içinde en çok! gocuk doğurmuş anaya verilecek! olan 100,000 İngiliz lirası (biziz) paramızla 625,099 lira) mülüfat-| tır. 31 İlkteşrin 1926 da ölmüş olan Çarls Miller adlı zengin, serveti -| nin en büyük kısmını ve işliyecek faizleri şu şartla vakfetmişti: “Ölüm tarihinden itibaren on sene içinde Toronto şehrinde en gok çocuk doğuran ve bunu nüfus kayıtlarile isbat eden kadına ser- vetimden 100,000 İngiliz lirası ile bunun on yıl içinde birikecek faizleri verilecektir,, . Son zamanlarda Hindistanla çocuk ticaretinin önüne geçmek i - çin alâkader yerler kesin tedir ler almağa karar vermişlerdir. En cok Çinlilerin uğradıklari çocuk satışmın pazarı Hongkong- tedir. Yeksu! âlleler , çocuklarımı ve hele kız çocuklarını daha pek lifinde bulunana satmaktadırlar. Yapılan incelemelerden son ra bir çok semtlerdeki hizmetçile- lar oldukları anlaşılmıştır. Nitekim Şanahving adındaki Çinli kadının evinde hizmetçilik yapan on ile on iki yaşımda bir sürü kızın bulun- duğu görülmüş ve yapılan araş tırma sonunda , bunların, Çinli ka» dın tarafından âilelerinden beşer Dokuz senenin sonlarına doğ . ru bu servete namzet altı kadın vardı. Bunların başmda Kanada- da doğmuş Madam Gras Baznata gelmektedir. Bu kadın 29 çocuğun anasıdır. Ve son dokuz çocuğu 31 birinciteşrin 1928 tarihinden beri nüfusa kaydedilmiştir. Madam kırk iki yaşındadır ve bir müesse- vede tercümanlıkla çalışmakta - dır. Madam Baznato ile en çok ço - cuk analığını Madam Matyö Kem ni iddia etmektedir. Bu kadın gençliği ve ikiz doğurmak istidadı dolayısile rakibesine tabii üstün - lüğü olduğunu söylemektedir. Ma- dam Kenni ufak tefek bir kadın dır. On altı yaşında evlenmiştir ve 16 sene içinde 16 çocuk doğur « muştur. Madam Kenni on bir ço - cuğunun M. Millan öldüğünden beri doğmuş olduklarını ve dokuz zumun yaşadığını söylemektedir. Madam Bagnato ise bakm ne di. yor: “Orun yalnız sekiz çocuğu nü- fusa kaydedilmiştir. Bunu biliyo. rum.,, İngiliz Jirasıma satın alındığı tes- bit edilmiştir. En büyük gazete makinesi İsveç hükumeti merkezinde “Stokholm Tidningen,, adında ti» rajı yüz binleri geçen bir gazete çıkmaktadır. Makinelerini değiş- tirmeğe karar vermiş olan bu İsveç gazetesi dev kudretnide bir basım makinesi kurdurmaktadır, Amerikadan getirilmekte olan basım makinesi Amerikadan bu güne kadar Avrupaya gelen en bü- yük makinedir. Saatte 32 sayfalık 90:000 veya 24 sayıfalık 120.000 nüsha basmaktadır. Torpille mektup gönderecekler / Noyes Viner Jurnal gazetesi ne Londradan yazıldığna göre, İn giliz muhteri yüz başı Buron pra tik olarak kullanılması mümkün olursa Avrupa ile Amerika arasın: daki posta işlerinde büyük bir der. rim yapacak bir torpil yapmıştır. Burton torpili 300 mektup ta şıyabilecektir. Muhter'in söyledi - Son aya kadar adı hiç de işi-| ğine bakılırsa, torpil, İngiltereden tilmemiş olan otuz yaşmda Kana- Fransaya yarım saatte varacaktır. dalı Madam Jon Nagl birdenbire! Hatta bu torpilin daha büyük mo yarışa girmiş ve en başta bir yer almıştır. M. Millar'ın ölümünden beri dokuzuncu çocuğunu doğur muştur. Ancak bu kadınm bütün! çocuklarını Torontoda doğurup do! ğurmamış olduğu meselesi şüphe lidir. Hükümet dairelerinin ismini gizli tutmakta oldukları ve evli olmıyan bekâr bir kadın da son yedi sene zarfında dördüncü ikiz- lerini doğurmuştur. Millar vasiyetnamesindeki şart ta kadının evli olup olmıyacağına dair hiç bir kayıt olmadığından bu en son kadınm mükâfatı ka - zanması çok mubtemeldir. Ihtilâl rekorunu kazanan memleket ! Bu yılım sonunda Meksikada büyük ölçüde istiklâl şenlikler? yasi | pılacaktır. Bundan yüz on beş yıl önce, 1830 un sonlarında bir Mek- sika generalı İspanya visurssına karşı bir baskin yapmış kendisini al aşağı ederek cumurluk ilân et- mişti. Bu tarihten sonra biri biri ar” kasından bir çok isyanlar ve hüku- met devrimleri oldu, Devlet sekli altı defa değiştirildi; türlü türlü " siyasal istikametlerde 250 isyan çıktı. Çocuklarını satanlar Sefalet en kuvvetli manevi bağları bile koparıp atıyor. Viyana | gazeteleri İngiliz gazetelerinden ! | alarak şunları yazıyorlar: deli 49 saatte Amerikaya gidecek- tir. Ormanlar servettir Bir yandan balta , öbür yandan ateşle ormanlarımız harap olurken Avrupa gazetelerinde , İsveç hüku metinin, Skandinavya ormanlarını ulusal park yapmağa karar verdi» ğini okuyoruz. Bu kararı veren ül- ke, en zenğin ormanlar" olan ülke» lerden biridir. NMobet edebiyat mükâfatı Viyana gazetelerinin yazdığı na göre bu yılm Nobel edebiyatı mükâfatı için iki kişinin adı zeç- mektedir. Bunlardan biri, Fer'an- İ diyalı yazar Silanpa, öbürü de | Fransız şairi Pol Valeri'dir. a LA HABER) | AKŞAM POSTAPI DARE Eyi Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu: Istanbul 214 Teigraf adresi: istandul HABER Yâr: iğlüri telsfonu : 24872 idare ve dlân, sine ABONE ŞARTLARI Türüüye Eemeti 1400 Kr. 2700». Sernik & oya o 738 , ASD 3 ayım co. 80. * eyuk 50 « 39. İLÂN TARİFESİ Tearet iântarının satırı 12,80 Resmi Mânların 10 kurustur. Sahibi ve Neşriyat Müdürü; Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKİT) matbaası küçük yaşta iken en çok para tek- rin sırf bu gibi sat'lmış kız çocuk-