2 Kasım 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 24

2 Kasım 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 24
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

133 — Tüfeğin patlaması üzerine bir canavar kuş onlara hücum etti, 136 — Bu sırada bir yıldırım daha çaktı ve ar. TOPRAKALTI KRALİÇESİ ka arkaya,. 282 PARDAYANLAR suziukian o kadar sıkıntı oçekmedin) bayı, nereye gittiklerinden haberim sanırım. olmadan mahpus kadınların götürüle- — Çok doğru, hakikaten öyle ol -| ceklerini ve onları kurtarmağa mu - Mu. vaffak olamıyacağımı düşünüyordum. — Ya açlığı ne yaptın? Madam Hü getin böreklerine epeyce hasret çek - tin sanırım, — Pek de o kadar değil, çünkü mah zende dolaşarak domuz sucuklarının bulunduğu yeri buldum. Börek yerine bununla karnımı doyurdum. Ben yi - yip içtikten sonra esirime de yedir - mek ve içirmek istedim. Onu aramağa başladım. Nerede buldum biliyor - musunzz? Merdivenin üstünde,. Hem de yumruğiyle, tekmesiyle kapıya yu- yarak gürültü etmek üzere iken. He - men aşağıya sürükliyerek: — Ahmak, beni ele vermek istedin öyle mi? dedim.Ağzı tıkalı olduğu için cevap veremiyordu. Bütün vücudu kor Kadan titriyordu. Evvelâ burada açlık| tan susuzluktan O geberteyim dedim gene acıdım. Ağzından tıkacı çıkara rak pastırma ile karnını odoyurdum. Bir şişe de şarap verdim içti, Sonra! ağzını gene tıkadım. Sıkıca bağlıya J rak sucukların yanına uzattım. | — Bari herifi (biraz da tütsülese idin. — Bu aklıma gelmedi. Bu iş bit - tikten sonra kapıyı açmağa uğraştım. Fakat emeklerim hep boşa çıktı. Me - şale de söndü. Artık karanlıkta kal - mıştım. Merdivenin basamağına btu - rarak bir elime hançerimi öbür elime tabancamı alarak mahzenden şarap al mak için gelecek adamı beklemeğe baş ladım. Fakat saatler geçiyor, gelen gi- den olmıyordu. Hiçbir gürültü işitmi.| yordum. Jillonun Janete söylediklei- mİ, saat on birde hazır bulunacak ara-| İhtiyar Pardayan: — Zavallı Şövalye! diye güldü. — Gülüyor musunuz baba?.. — Aldırma, ahmak Jille aklıma geldi. Herif eli ayağı bağlı ağzı tıkalı olarak domuz sucuklarile pastırmala rım arasında kimbilir nasıl (o kıvranıp duruyordu. Senin de malım pek o ka - dar iyi değilmiş ya, neyse.. Nihayet kapıyı açabildin mi? — Hayır, Janet açtı! — Ne iyi kızmış. — Artık tamammen ümidimi kesti- gim sırada yavaşça anahtarın gıcırda dığını duydum. hücum etmeğe hazır. lanırken kapı açılıp Janet göründü. — Çabuk, çabuk!. Anaftarı bir da- kika için alabildim. Çıkınız dedi. — Saat kaç var? diye sordum. — Onu biraz geçiyor.. dedi, Rahatça bir nefes aldım. Çünkü a - raba saat on birde hareket edecekti. Janeti bütün kuvvetimle kucakla « dım, — Tekrar gelecek misiniz diye sor- du. — Şüphesiz dedim, seni nasıl unu « tabilirim? Janetin aklına birdenbire nişanlısı geldi. — Jillo ne oldu. — Jillo aşağıda bütün pastırmaları sucukları yiyor dedim. Bunun üzerine o mahzene indi. Ben de bahçeye fırladım. Sokak kapısını kapalı görünce duvardan tırmanıp s0- kağa atlıyarak otele geldim. Bu işte alâkalı, olanlara haber vermek için va 104 — Fakat bu sırada çakan bir yıldırım kuşu öldürdü. Muhakkak ölümden kurtulmuşlardı. 137 — Üç meyve düşmeğe başladı. VA : ! i ŞT rma ço 135 — Biraz ileride meyveleri daha alçak bir ağaç buldular. 138 — Meyve bir adam boyunda, fakat gayet sert kabuklu idi, PARDAYANLAR 283 — mmm kit yoktu. Arabayı yalnız başıma takip etmeğe karar yerdim. Fazla bekleme- den gidip otel Dömemenin kapısını gören bir köşenin başında obeklemiye başladım. Çok geçmeden büyük kapı - nın açıldığını gördüm. Araba sokağa sapınca ileriden giden bir atlı tarafın. dan muhafaza olunduğunu gördüm. Hemen plânımı yaptım. Bir kurşun - Ja arabacıyı yere sermek, atlıyı kav gaya mecbur etmek, onu öldürmek ve ya yaralamak sonra arabanın körükle rini yırtmak içindeki mahpus kadın - Jarı kurtarmak., Arabacıya ateş ettimse de vurama- dım. — Zavallı dostum! — Nedemek istiyorsunuz baha? Ak rm darma dağınıktı. Ümit, korku, si- kıntı düşüncemi altüst eden binlerce şey metanetimi kırmıştı. Tabanca pat lar patlamaz araba dört nalla kalktı. Ben de arkasından koştum ve yetişmek üzere idim ki birdenbire arkamdan bi risinin koştuğunu duydum. Başımı çe- virdim. Bir adamın elindeki kılıcıy - Ja bana hücum etmekte olduğunu gör düm, yana doğru sıçradım. Ve siz ba- ba, bundan istifade ederek hemen ara ba ile benim arama girdiniz. o Ötesini biliyorsunuz. İşte karanlık meyhanenin dar sa - Ionunda, gecenin sessizliği arasında, basık bir tavanın altında, kırık ayak - Nt bir masanın başında şövalye babası na bunları anlatmıştı. Kilerei küçük kızı yalanla kandı - ran, biraz budalaca seyisi: kuvvetiyle Yenen, tabanca atmakta ve kılıç kul - Tanmakta usta olan bir kahramanı, şiddetin ve istipdadın hüküm sürdüğü hir devrin kabadaytsını tamamen gös termek için bu küçük vakayı anlattık, Babası kendisini gözücuüyla ve tu - haf bir sıkıntı ile karışık obir hayret ve takdirle seyrederken Şövalye sözül- nü bitirdi: — İşte bugünü nasıl geçrdiğimi size anlattım baba, İhtiyar Pardayan oğlunu karanlık düşüncelerinden kurtarmak ümidiy le: — Fakat ben sana gidişimdenberi yaptığın şeyleri oanlatmaklığını söy lemiştim. Hikâyense yalnız bir gün » Tük, Sen tuttun işe en sonundan baş » Tadın, dedi. — Ah baba, en sondan başlamama sebep bunun en mühim olmasıdır. Her ne olursa olsun otel Dömemeye girişim, orada bu iki kadınım konakta bulun « duklarını öğrenerek onlara yaklaş « mağa ve nihayet kuvvet ve hile kulla» narak onları kurtarmağa çalışışım ha yatımın bundan sonra bu iki kadına bağlı bulunmasından doğar. Ya onları kurtaracağım yahut öleceğim. Fakat baba, buraya gelmekten maksadımız biribimize olan biteni anlatmaktı. Ben söyledim. Şimdi sıra sizin. Müsaade e diniz de size bir şey sorayıml!.. — Siz arabayı muhafaza ediyor « dunuz değil mi? -— Evet şövalye, hattâ bu arabaya yaklaşanı öldürmek üzere emiral»- mıştım. — Öyle ise arabanın nereye gide « ceğini biliyorduruz Çünkü demin için de kimin bulunduğunu bilmediğinizi söylemiştiniz. — Doğrusu da budur. — Fakat arabanın nereye gittiğini biliyordünuz yâ. — Hayır oğlum! Sözüme inamıyor »

Bu sayıdan diğer sayfalar: