28 Ekim 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

28 Ekim 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i i i i Dari VR EY Yola 1.01 a Üstad başını salladı. ; “Matmazel camilerde okuyan hafızlardan değil mi? Bırakın kendi kitabından, kendi üslubiyle bir parça okusun, Üstad bu fikrini gençler oriji- nal buldular ve derhal bir “mizan. sen,, yapmağa koyuldular, Sarışın genç - şürayı devlet azasından Osman beyin oğlu Galip - bir rah- le buldu getirdi, Şevki üstüne iki muti yaktı, Hilmi karısının oda- sından beyaz dantel bir baş örtüsü kaptı getirdi. Rabıanın başına örttü. Hafız kızın beyaz çerçevesi içinde dar yüzü iki mumun titrek. beyaz alevleri arasında görünün- ce havadaki “dram,, kokusuna ka-! pılan “Peregrini,, piyanonun üs. tündeki lâmbayı kıstı. Birdenbire! gölgelere dalan ve loşlukta hatları! birbirine karışan eşya arasında Rabianın yüzü bir Meryem âna bi göründü. O vakit üstat ellerini ( oğuşturarak: o“Beatris Danteye ilk defa böyle görünmüş olacak,, diyordu. Üç gencin gözle-! ri çocuğun sesinin üstada yapaca- ğı tesiri kaçırmamak için “Pereg- rini,, nin yüzüne, fakat Peregri- ni'nin gözleri kız hafıza daldı, kaldı, Belki bir uzun dakika kızın vü” cuda donmuş gibi hareketsiz bek- ledi. Sonra içine gizli bir hayat suyu akıyormuş gibi evvelâ başı ve omuzları belli belirsiz, sonra bütün ince vücudu dalgalanmağa dudaklarından yarım ve çeyrek! seslerden yaradılan ağır ve garip bir ahenk akmağa başladı. “Bes. melt,, ile başlarken bu hareket ve ses hafif ve pes, frkat gittikçe kuv. vetlendi, hummalı bir damar gi- bi atışı kudretlendi ve en nihayet “Sadakallâhülazim,, de yavaşladı ve birdenbire kesildi. Şimdi küçük hafız gene don- muş gibi, okurken vücudunu kav- rıyan kudret akmış, tükenmiş gibi canşıZ duruyordu. Üç çift göz, kendilerine pek alelâde gelen bu manzaranın “Peregrini,, ye tesirine biraz şaştı. Onu bir feylezof, her feylezof gibi dinsiz ve her halde dinsizliğ: bir sofla taassubu kadar kuv- O, şimdi baş. önünde, yüzü. huşü içinde, gü- nahlarıma tövbe eden bir rahibe benzemişti. i vetli sanırlardı. Başını kaldırdığı vakit, tavrın- daki âcele ve mübalâğadan eser yoktu. Müteheyyiç bir sesle ço cuğa: “Okuduğunun mânasını bana söyler misin?,, dedi. Rabia omuzlarını silkti. Henüz bunu anlı#acak kadar arabi ders- lerinde ileri gitmemişti. Hilmi gene koştu. Paşanın kü- tüphanesinden, yaprakları sarar. mış bir tefsir kitabı getirdi. Rabianın okumuş olduğu âyet- lerin türkçesini ağylerken, piya” (Nakil, tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur.) nist onları, cebinden defterini çr- karmış kaydediyordu: “Rab meleklere, biz dünyaya hâkim olacak birini (Adem) gön“ dereceğiz, dediği zaman onlar, biz senin kudsiyetini ilâ, sana hamdüsena ile meşgulken, sen oraya fitne ika edecek, kan dö- kecek bir kimse mi gönderiyor. sun, dediler.,, Piyanist defterini cebine koydu. “Beni Allahımdan, ruhbaniyet- ten ve manastırdan ayıran işte meleklerin bu mantığı, bu itirazı olmuştur, dedi. | Hilmi ve arkadaşları sustular. Onu, yeni ve bambaşka bir cep- hesinden görüyorlardı. Onun fel- sefi ve tarihi malümatından, şark ilimlerindeki vukufundan ziyade garpta fikir cersyanlarını dikkat. le takip edişi, genç talebesinin zihninde kuvvetli tesirler yapmış- tr. Fakat en ziyade onu dinsizliği için, yani kilisesini, tarikatini ter- kettiği için severlerdi. Türk di. yarında her değ'şikliğe, her ileri | atılışa dindarları mâni gördükle- ri için kendilerin: dinden âzâde farzediyorlardı. Bundan dolayı sabık rahip Peragrini ile araların. da bir fikir dostluğu, «kanant bir: liği olduğuna inanmışlardı. Ra bianın Kur'an ckumasiyle, sanat- kârın gösterdiği hassasiyet onları biraz şaşırttı. Hilmi sordu: “Bu sesi terbiye etmek isteme? misiniz, cher maitre?,, Rabianın gözleri isyanla tutuş- İ tu, fakat Peregrini kızı teskin eden bir samim'yetle dedi ki: “Hayır, Sezarın malını Sezara, Allaha ait olanı Allaha vermek gerek... Ben Sezarın, ben Şeytanın zümresindenim. Çocük Allahın bırakın olduğu verde kalsın.,, Bir hafta so-ıra, gene bir per- şembe akşamı Rabia Sabiha ha. nımın emriyle Hilminin odasına çıktı. “Peregrini.. ile Vehbi Dede karşı karşıya konuşuyorlardı, ber- mutat Dede sakin ve telâşsiz, pi- yanist ateşli ve heyecanlı. Pereg- rini bir hafta ovvel zümresiaden olduğunu iddia ettiği Şeytandan bahsediyordu. Şeytan ve Allah bunlar Rabianın beş yaşındanbe- ri muhitinde her gün işittiği ba- hisler. Yadırgamadı, oturdu, din- ledi. “Peregrini,, diyordu ki: “İnsanı ilk defa ilim ağacınm yemişini yemeğe sevkeden Şeytan değil mi? O olmasa, insan sadece yiyen, içen, iki ayak üstünde do- laşan bir mahlüktan ibaret kalır. dı. Tecessüs he. bilginin anahta rı, bu anahtarın ilk sahibi ve bize ilk bu anahtarı veren de Şeytan- dır.,, (Devamı war) Tabiatla, yüzü Gökırmaklılar da Yaban Domuz o - Zulları gibi iğrenç hem de kendisine daha yabancı idiler. Onlar âdetlerile, göreneklerile, silâhlarile, (sesleriyle, her şeylerile genç kıza derin bir tik » sinme veriyorlardı Yalnız Kaya oğlu nu Yaban Domuz oğullarının ülkesine götürebilirdi. Ötekiler de işin içerisine girince hepsini (o aldatacaktı. Onlar yanlış bir iz üzerine götürecekti. Ka - ya oğlu genç kızı ateşin titrek ışığında gözetiyordu. Yüreğinden geçenleri an lamış gibi idi, Pek üzülüyordu. Pa .. patyenin de birlikte (getirmesi için başkana bir kaç defa söylemişti. Buna Kaplan oğlu ile, kayırıcıları karşı koy muşlardı. Çocuğunu bırakması kendilerine engel olacağını söylemişlerdi. Genç göçebe söylemişti : — Ben çocuğu taşıyacağım! Babası Me kardeşi de atılmışlardı: — Biz de taşıyacağız! Kaplan oğlu dinlemek istememişti. Aslan oğlu da Papatye ne olursa olsun kulak asmadıği için sesini çı * karmıyordü. Kaya oğlu Çiğdemin öc. alacağını söylemeye çekindi. Ertesi günü gece kaçmı gördüler. Bu adamların - yüzü Yaban geçileri gibi o upuzundu. Sivri kulakları kapkara tüylerle kaplı idi. Sincap gibi gözleri vardı. İleriye doğ- ru sarkık dudakları küçük hortum * lara benziyordu, Kemikleri ince karm ları oyuktu, Saçları tepelerinde çıp ». lak aralıklarla tutam tutam çıkmıştı. Derileri pis, iğrenç bir yağ çıkarırdı. Üst dudakları yırtıcılar gibi dişleri U- zerinde hiç durmadan inip kalkıyor . du, Silâh olarak yalnız kargı, sivri taş lar kullanırlardı. Yirmi yıldanberi Kaya onlarla or- manlarda buluşuyordu. Dillerini epey ce öğrenmişti. Söylerken ellerini kol - larını da oynatıyordu. Söyledi: — Gece adamları Gökırmaklılarla birlikte gelirlerse pek çok taze etler, kanlar bulacaklar. En yaşlı adam karşılık verdi: — Niçin gece adamları Gökırmaklı: larla birlikte gidecekler? Yaban Domuz oğullarını yakala . mak için yardım edecekler, Yaban Do. muz oğulları bir zamanlar gece adam. larmı da öldürmemişler mi idi? Şimdi öelerini de alacaklar. Gece adamları düşmandan ne kalırsa hepsini alacak- lar, Gökirmaklılar daha kuvvetli ol . dukları için bir sey istemezler! Savaş ta bütün kazandıklarını gece adamla- rma bırakacaklar. Gece adamları çok kurnaz olmakla beraber, çabuk kanarlardı. Ertesi gün ler onlar için varılamaz bir uzunluk- ta görünürdü. Kızaran etin kokusunu da almışlardı. Oburcasına etleri ye . meğe başladılar. Hep birlikte yola düzüldüler. Yürürlerken yollar üze“ rindeki bir ağaç kovuğundan, orma . nım altından bir Gece adamı çıkıyor, ötekileri görerek o da karışıyordu. Kaya başkasına söyledi: — Her gün bol et bulmak gerektir. Et eksilirse Gece adamları bizi bıra kıp giderler. Gece adamları iyi aylı. yamazlardı. Büyük bir güçlükle ateş yakarlar, hep kıtlık içerisinde yaşar" lardı, Aslan oğlu karşılık verdi: — Ormanlarda av çoktur. Et bula. bileceğiz. Aslan oğlu Gece adamlarının düş - man üzerine atılarak dövüşeceklerini vahşi , Yazan: Rosny alm& * Türkçeye çeviren: Naciye İzzet No. 18 Ateşlerin kızıl ışıkları sarı gözlerinin parıltıla- riyle karışıyordu. Yeğit deki duyguları saklıyordu. beklemiyordu. Yalnız onlar pek kur. nazdılar. Tuzaklar yapmasını biliyor lardı. Birkaç gün sonra elliye yakın Gece adami toplanmıştı. Bunlar cılız boy. larilye durmadan atıştırmak, kanlı, taze etler yemek istiyorlardı. Gökırmaklılar ortaklarının kanlı isteklerini kamçılamak için boyuna yaban öküzleri, geyikler, karacalar avlıyorlardı. Bu bol, bu kolay yaşayr şa pek seviniyorlar, gündüzleri dağı. lıyorlardı. Geceleri ateşin çevresine toplanıyorlar, pişmekte olan etin ko” kusu ile kendilerinden geçiyorlardı. Bu adamların tilkilere, kokarcala. ra benzeyen kokuları Çiğdeme bulan" tı veriyordu. İlk akşamlardan sonra (savaşçılar onu gözetmeyi biraz gevşetmişlerdi. Irmağın yükselen yerine varılmış. tı. Sandallar yetişmiyeceği için Gece adamları Gökrrmaklıların yardımiy” le birkaç sal yaptılar, Onlar salları daha iyi kullanabiliyorlardı. Sudan hiç korkmuyorlardı. Hepsi bir su sa. müru gibi yüzmesini bilirlerdi. Irmağın yukarısında yürümek ol: dukça müçleşmişti. Üz elinde arayan yöl almışlar, Gökrrmak yakınına gel, mişlerdi. Irmak taşmıştı. Sular orma” na giriyor, dağların eteklerini ıslatı. yordu. Irmağın karşısındaki karaya varmak için günün dörtte biri geçti, Orası da suların altında kalmıştı. Kıyıya yaklaştılar. Orası da batak” lığa dönmüştü. Sandallarla, sallarla geçilebilecekti. Aslan oğlu sözünü geçirebilmek İ. çin sert bir yüz takınmıştı, Akşama doğru Kaplan oğlu bağır” di; — Gökrrmaklılar sümüklü böcekler gibi sürünüyorlar... Bu gidişle Yaban domuz oğullarınm ülkesine hiç de varamıyacaklar. Aslan oğlu sert bir verdi; — Sular taşmıştır. Karılarımızı ka. çıranlar bu bataklıklar ortasında ko" layen yol alamamışlardır. Gökırmak. War onların izini çok geçmeden bu- lacaktır. Kaya oğlu çağırtarak sordu: — Kaya oğlu kadınları gördüğü va. kit Yaban domuz (oğulları ırmakta mıydılar? — Hayır, onlar bir, ya iki gün daha aşağıdaydı. Kaplan oğlu atıldı: — Yaban domuz oğulları ormanın içerisine yayılmışlardır... Irmak kıyı. larını bırakmak gerektir, Aslan oğlu: — Şimdi olamaz, Diye karşılık ver" di, Sarı kığılermlarla tutuşan gözleri. ni Kaplan oğluna dikerek gene söy'- ledi: — Kaplan oğlu Gökırmaklıların sa| vaş yolu üzerinde olduklarını iz sesle karşılık yor. — Kaplan oğlu başkasına boyun © Zer. Yalnız savaşçılar da toplanarak söz söyliyebilir, Aslan oğlunun yüzü kül gibi oldu. Savaşçıların toplaşması yalnız başka. nın bir beceriksizliği görülünce ola” bilirdi. o Göğsündeki kini büsbütün kabardı. İri adamın ölümünü daha büyük bir istekle dilemeğe başladı. — Aslan oğlu ateşler yanınca sa . vaşçıları toplıyacak. — Yaban domuz oğulları uzakta hayvanlarla ve birbirleriyle boğazlaşan insanların heyecanlı romanı  değillerse ateşleri görecekler. — Kaplan oğlu çocukça sözler sö” lüyor! Başkan ateşleri nasıl saklıY* cağını bilir! Akşam üstü (Aslan oğlu ateşleri yaktırmak için bir tepe arkasında $ kur bir yer buldurdu, Odunlar tat şunca adamlarını çağırarak söyledi — Savaşçılar toplansınlar. : onları dinlemek istiyor. Önce Kaplan oğlunun kayırıcılâf" geldi. Bunlar onbir kişiydiler. Hep otuz yaşından yukarı değildi. 1 Başkanı sevenler alçak gönüllülük olmak üzere, yahut ona inanma! göstermek için daha sonra geldile” Kaya, Kaya oğlu, kardeşiyle birlik” on beş kişiydiler. “SR Daha kuvvetli tarafa boyun emi | ğe hazır duran kararsızlar vardı. A* || lan oğlu büyük bir tasa ile düşman j nım kayırıcılarmı gözetiyor, çok olan (düşme çağını düşünüyo! Kaplan oğlunun büyük bir sabırsı? * lıkla bu çağı beklediğini iyice bil du. Şimdi başkanın, kendine olan ina <ı bile azalmıştı. Acı bir tasa yüreği 5 ni kamiyiynnde denilir masi, çocukların, yaşlıların öldürül İ mesiyle bütün göğüslerde doğan d€” dikodüları biliyordu, Onu suçlu | yorlardı. Düşünmüyorlardı ki bu, 8” sızm, beklenmeden olmuştu. 4 Ayağa kalktı. Ateşlerin kızıl ışık | rı sarı gözlerinin parıltılariyle kar?” şıyordu. Yiğit yüzü bütün içerisin! ki duygularını saklıyordu. Söyledi: — Başkan (savaşçılarını toplad” Düşüncelerini öğrenmek istiyor. Yol ları sülâr kapamıştır. Bu yoldan gidilsin, yoksa karadan mr gitmeli?” Savaşçılar konuşsunlar, Kaplan oğlu ayağa kalktı. Pek kof kunç gözüküyordu. İri omuzları Y* vaş yavaş oynuyordu. Çeneleri K mıştı. Dudağını açtı. Aslan dişleri” benzeyen dişleri gözükerek söyle! — Başkanın görgüsü daha büy! tür. Savaşçılar ona boyun eğecek! dir... Yalnız şunu söylemek isti ki düşmanlar ırmak yolundan giti diler. İç topraklara doğru daldılar İri eli batıyı gösteriyordu. Kayır! cıları sözlerinin doğru olduğunu 4 | latmak için başlarını — sallıyor! Gene söyledi: i — Irmak kıyısında avlanmak sil tür! Bu akşam Gece adamları sl bulamıyacaklar... Onlar yalniz et mak için bizimle (birlikte geliyor Eğer çekilirlerse Gökırmaklılar j ! azlık olacaklar. Düşmana saldırari”"| | yaenklar! ği Gene, kayırıcıları yaptıkları bire hareketlerle, “Evet, evet!,, diye “. düşüncesini doğru büluyorlardı. kaçı yeni kuvvete hoyun eğmeğe ll zır, korkak, ona doğru başlarmı çet ç riyorlardı, | Aslan oğlu göğsünün titrediği görünüyordu. i ledi: — Kaplan oğlu kurnaz bir savas, a dır!.. Bunu biliyorum. Yalnız ) manın izinin nasıl (o bulunabil 1d h v d A : bu sözleri dinleri bilmiyor. Önce bu izi arayıp bul | Wu... İşte aslan oğlunun istediği: savaşçı Gece udamlariyle, köpekle” birlikte kıyıda izi arıyacaklar, A“ dıkları avların etlerini getirecek gi Başkanın İstediği budur. Savaş€' boyun eğeceklerdir! (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: