103 — Jorj: — Ihtiyatlı davranmalıyız. Ancak iki günlük yiyeceğimiz var. 106 — Jorj uyandığı zaman şant yarım dı. On beş dakika mr uyudum? diyordu. PARDAYANLAR adamm gelerek kendisiyle gö. rüşmek istediğini söyleyiniz. Cevabını verdi. Aynı saniyede kapı da açıldı. Marşal dö Damvilin konağı da Gi- zin ve öbür büyük senyörlerinki gibi Luvr sarayı tarzmdaydı. Marşalın da Jantiyontları, - askerleri, subayları| vardı, Kısaca dokuzuncu Şarl nasıl! kendi sarayında kralsa o da kendi ko notmda kraldır. Hakikaten on üçüncü Lui zamanına kadar kral, ancak hükümetin en ile bir jantiyomu, Fransanın birinci sö valyesiydi. o Uzun bir zaman Sonra Rişelyö bu küçük sarayları yıkarak ve bu küçük kralları sürerek yahut öldürerek on dördüncü Luiye mutlak bir hükümet hazırladı. Silâhlı bir uşağın kapıyı açması â . nında bir jantiyom meydana çıkarak: — Don Döseden mi geliyorsunu?? | dedi, — Evet... Hattâ en uzun yollardan dolaştım. — Öyleyse siz Mösyö dö Pardayan anız. | — Evet,hakikaten Oben Mösyö dö| Pardayan olmakla iftihar ederim. Ya siz kimsiniz? — Hoppala! Ne kızıyorsunuz ca nım? Ben size unutulmuş bir şeyi ha tırlatmak isteyen bir adamım. Bu da Bizde herhalde fena bir hatıra bırak. Dış olacaktır. — O kadar fena ki hattâ yüzünüz bile bana onu hatırlatmıyor. — İsmim Ortes'tir. Vikont Dasper. man'um, İstediğiniz zaman emrinize hazırım Mösyö dö Pardayan... — Öyleyse şimdi! o Duygularımda hiçbir değişiklik olmamış ve eski kav, gamız unutulmamıştır. İkinei bir jantiyom : — Mösyöler,, Mösyöler!... diye ka, rışmak istedi, Vikont Daspermon omuzlarını sil kerek, kılıcını çeken Pardayana: — Müsyö, korkmayınız, ben de kav. gamızın unutulmamasına çalışaca » Kım. Fakat Marsal burada düello e. dilmesini istemez. Lütfen biraz daha beklemeğe katlanarak içeriye giriniz. Çünkü sizi bekliyorlar, Dedi. Pardayan içeriye girdi. Kapı kapan dı. O zaman Ortes tekrar söze başla. ü, sizin için hazırlanan oda. izi götürmek şerefine eriçe dayan nezaketle: — Bu şeref bana aittir. Dedi. Önde ışık tutan bir uşak bulundu. ğu halde Ortes pardayanla beraber sanki aralarında bir düelloya karar verilmemiş gibi, kanuşarak yürüyor. Jardr. Bu suretle ikinci kata varıla . rak büyük ve güzel bir odaya girildi, Ortes; — İşte bu oda sizindir. Birşey ye « mek ister misiniz? dedi. — Teşekkür ederim, Parise gelir . ken karnımı iyice doyurdum. — Öyleyse, size geceniz hayrolsun demekten başka bir işim kalmadı. — Benim de uykusuzluktan halim harap!.. Sabaha kadar (deliksiz bir uyku çekeceğimi umuyorum. Fakat söyleyiniz, Marşal konakta değil mi? — Gerçi burada değildir. Lâkin sizi 107 — Fakat kronometreye baktığı zaman haki. kati anladı. Tam 48 sattir uyuyorlardı. 104 — Yorgun olduklarından ölü gibi yattılar, — Arkadaşlarını lâ eski yerlerinde duruyorlardı. PARDAYANLAR 263 bugün, yarm bekliyordu. Gelince ken. disine haber. verilir, Iki adam biribirlerini. selâmladı. Ortes çıktı, Pardayan oda kapısmın kilitlendiğini duydu. Titriyerek: — A, beni buraya kapadılar! Bu ne demek? dedi. Kapıya koştu. Fakat bu kapı sağ. lam olduğu gibi kilit te kırılacak gibi değildi. O vakit pencereye koştu. Oda ikinci kattaydı. O zamanın ikinci katı şimdiki evlerin dördüncü katı kadar yüksek bulunuyordu. Onun için bura dan atlamak imkânsızdı. Şapkasını yatağmın üzerine fırla * tarak: — Ahmak herif! İşte en sonra ka. pana kıstırıldın! Şimdi herşeyi anlı. yorum. Pon Döse hanında Marşalın haberi olmasının, Eküler vermesinin vaatlerde » bulunmasının sebepleri şimdi kafama dank ediyor. Ah,al. çak!, Korkak! Yalnız başına korktu. Beni bir tuzağa düşürmek için Mar . jansi vakasını unutur gibi göründü. Ben de aptal gibi kandım. Herşeyi hattâ bn Ortes serserisinin hayvanir ğını bile anlıyorum! İşte şimdi bura. dayım. Kendi korkuyor ve beni uşak” arma öldürtmek istiyor. Bakalım, bunu da görürüz... diye homurdandı. Bununla beraber düşündükçe akir na bu fikrini değiştirecek şeyler geli. yordu. Marşal, açıktan açığa kral aleyhine kurulan bir fesat cemiyetine dahil ol” duğunu söylemişti. Bu söz de onu dar Ağacına göndermeğe kâfiydi, Fakat acaha Obu sözler de doğru muydu? — Sakın bu fesat meselesi beni ta. müâmen kandırabilmek için uydurul - muş birşey olmasın! Her neyse, şim. di yakalandım. Fakat uyku içinde bu” dalaca boğazlanmak istemem. Bütün gece bekliyeceğim. Uykusuzluktan ha lim harapken bile uymıyacağım. Diye mırıldandı. Pârdayan uyumamak için odanın içinde enine boyuna dolaştı. Fakat karyolanın önünden geçtikçe hasret. le içini çekiyordü. “Böylece bir saat geçti, İhtiyar kurt, artık gözleri kapalı ol duğu halde sallanarak yürüyordu. Birdenbire kendisini o tutamaz bir hale geldi. Kılıcını çekerek kabzasın” dan tutup yatağa uzandı ve: — Hay şeytan alası.. Herhalde u. yumalıyım, Zaten uykuda ölmekle w yanıken ölmek arasında çok ta büyük bir fark yok. Bununla beraber, uyku ile ölüm de biribirlerine benzerler, Dedi. Kendisini öldüreceklerinden emin olduğu halde Pardayan gözlerini ka. padı. On dakika sonra bir horultu o dayı kapladı. İhtiyar Pardayan bir çok dolaştık. tani, yeni elbise ve hayvan satın aldık tan, düşünce içinde birçok günler ge” çirdikten sonra bir sabah, nisanın ye. dinci gününde bulunduğunu gördü. Cebinde bir fıranktan fazla parası ol madığı gibi Paristen on sekiz saat zakta bulunuyordu. Bir günde bu yolu alarak kapılar kapanmak üzereyken şehre vardı. Ve Merşelm tavsiyesi üzerine geceyi bek lemek için ilk rastladığı meyhaneye Kirerek karnını iyice doyurdu. Hattâ üç franklık iki şişede şarap yuvarla” dı. Fakat kendisinin ve | hayvanının