KADINLAR IÇIN E Sadelik, kadınların Cazibesini çoğaltır ! yi o kadar çok yazı yazılmış. Ra çal: mı diye kendi kendine 80 - 3 Yüzlerin modası, üst baş mo - pp bibi daima değiştiğinden ta- v3 air ki yüze yapılan tuvalet ve ğ Yaj şekilleri de değişmekte - iş Dünkü moda güzellikti, bugün iş Karakterdir. Dün moda salon - gıda mat penbelikle beyazlığa t edilirdi. Bugün ise şeftali - İş Ziyade olmaya temayül eden he kızıllığı, herkesin bayranlı - | ik sekmektedir. Her ikisinin de â dine mahsus ayrı ayrı güzelli- İ hey. Ancak mat penbelikle bağ başarmak çok güç oldu- ş Yağ dan, yeni modanın birdenbire & ba kazanmasına şaşılmamalı- Yer Çünkü mat penbelik ancak ga. ; ince duru beyaz derilerde te - N edilebilir, N * hay ir edecek bir makyajın asıl tü, li biç şüphesiz şahsiyettir, Yü- ür, bütün çizgi ve şekilleri gözö - Vİ değildir. tay, sola kumral bir kadının gü - X Zine revnak katan lâtin çiçeği v Mazılığında rujla dudak boyası, > yök raşel pudrası, mavi gözlü tri, yaz derili bir kadını çirkinleş kağ, ilekim kızıla çalan saçlı bir boy, açık kumrallarn kullandığı di “ Ve tuvaletleri yapmamalı - Bundan başka kıçıllaşm kadınlar için öyle yüz ali h İ beri m Ya ardırki, bunların ilerilemiş Ii rağmen kendilerine genç kadınlarımız artık bu mev - “nir söylenebilecek bir şeyler e bulunmadıkça, yüz tuvaleti ayri $aşmaz kaideler koymak | Yüz tuvaletlerine ve makyajla-| | Aşağıya yazdığımız genel ka - ideler her kadının kendi şahsiye- tine göre tatbik edeceği yüz tu - valetine esas teşkil eder, Bunlara dikkat edildikçe kadmlar tuvaleti bususunda güçlükle karşılaşmıya- cakları gibi, bakan gözlere de çir- kin tesiri bırakmazlar: 1 — Gece ve gündüz tuvalet leri ayrı ayrıdır. Sürülecek her türlü boyalar ve pudralar gün ay - dınlığı ile gece ışığında ayrı ayrı gölgeler yapar. Binaenaleyh kadm kendi derisinin ve saçının rengine uygun gelen dudak boyası, ruj, pudra ve sürmeyi seçtikten sonra bunlardan gece veyahut gündüz kullanılacağına göre ayrı ayrı koyuluk veya açıklıkta iki takım bulundurmalıdır. 2 — Tuvalet malzemesi seçer- ken daima kendi renginize en uy- gun olan gölgeyi almalısınız. 3 — Sürülecek kokular da mu- hakkak şahsiyetinize ve tipinize uygun gelen kokular olmalıdır.! Rastgele lavanta ve esans sürün -| mek kadar manasız bir iş yoktur.! Lavanta, esans ve losyonlar ka :| dının kendi ten kokusuna en el l verişli gelen olmalıdır ki, şahsiye- tin füsun ve güzelliğine yardım et- sin. * Yukarıda da dediğimiz gibi şu, renkte bir kadına şöyle bir boya ve pudra tavsiye etmek manasız - lıktır. Çünkü kullanılacak tuvalet malzemesi yalnız yüzün çizgi ve şekillerine göre değil, başm biçi- mi, gözlerin şekil ve rengi, saçla - rm gölgesi gibi âmillere göre de - ğişir. Nitekim losyon ve esanslar- da tipe, deriye ve kadın natura - sma göre ayrı ayrıdır. Makyajm dört mühim adımı şunlardır: Bunların birincisi kremi deriye yumuşaklık vercek biçimde yöze sürmektir. Ikincisi arkasır - dan pudrayı sürmek suretile ruja kullanmaktır. Üçüncüsü dudak Kalemini bir tablo yapar gibi du -! daklara itina ile sürmek ve niha - yet kaş hatlarını kuvvetlendir - mektir, Güzellik Doktoru C HABER — Akşım Postası Bir Italyan gazetecisinin yazdıklarına göre ibuti, Ingiliz çasuslariyle dolmuş taşmış! “Çimento çuvallarının içi silâhla dolu Fransız Somalisinin limanı Ci- buti'den, İtalyada Torinoda çı « kan “La Stampa,, gazetesine ya- zılıyor: Nazarı dikkatimi daha vapu - rumüz Portsaitten kalkarken ce: betmişlerdi. Genç ve sağlam se - | kiz kişiydiler. Tenlerinin rengin | den, göz kapaklarının senelerce köredici bir güneş altında yaşı - | yanlara mahsus bir surette buruş- muş olmasından derhal nazarla * rımı kendilerine (o çekmişlerdi. Şüphesiz senelerdenberi sömür - gelerde (müstemlekelerde) yaşa- mış kimselerdi. Fakat buna rağ » men ne bende ne de yolcularm hiçbirinde Avrupalı sömürgeci - lerin yarattığı muhabbeti yarat - mıyorlardı. Esasen diğer kolonistler gibi samimi ve boşboğaz değillerdi. i Hareketleri ve tavırları, sözleri gibi, ölçülüydü. Sahtekârlik üst » lerinden akıyordu. Portsaitten Ci- buti'ye beş gün süren yolculuk es- nasında herkesten ayrı durdular kimseyle konuş nadılar. Acaba bunlar kimdi? si Nihayet Belçikalı olduklarmı öğrendim. Fakat bütün tecessüsü- me rağmen haklarında bundan başka hiçbir malümat elde ede - medim. Herkes: — Belçikalı amma başka birşey! bilmiyoruz! diyordu. Bunların kim ve ne olduklarını ancak Cibutide öğrenebildim. Liman komiserliğinde altın göz lüklüsü ile aynı dakikada bulun- mağa muvaffak oldum. Komiser: — İsminiz? diye sordu. — Albay Ruel. — Transit misiniz? — Evet, Adisababaya gidiyo » rum, — Maksadınız? — Hususi bir işim var! Diğer yedisi de aynı cevabı ver diler. Yanımdaki yolculardan bazrla- ru — Habeşistana muallimlik et- meğe gidiyorlar, Dediler. Biri de: — Vahşiler için dövüşmeğe gir diyorlar! dedi. Yirmi sene Habeşistanda yaşa- mış olan bir İtalyan kulağıma fı- sıldadı: — Habeşler muallim getiriyor. larsa biz de Habeş kıtaları arasın- da görülecek beyazları binbir iş kenceyle öldürmek için niçin Çin» den cellât getirmiyelim! Limana döndüğüm zaman iki İtalyan dosta rastgeliyorum. — Acaba hangi otele ihmeli? Hep birden: — Riğas oteline! diye cevap olduğu görüldü,, yapan sergüzeşiçilerin toplandığı! yerdir. Yarım saat sonra Rigas otelin deydim. Rodoslu arkadaşım dev cüsse birini göstererek izah edi - yor: — Şu adamı görüyor musun? Memleketi terk emrini henüz al - dı. Bir aydanberi bir Japon çi - mento fabrikasının mümessilliği- ni yapıyor, Adisababa ile gece gündüz çalışıyordu. Çimento bu- raya geliyor ve derhal Adisababa yolunu tutuyordu. Birdenbire a » Lıp yürüyen bu ticaret bir ay zar- fında Fransızların şüphesini uyan dırdı. “Fransız gümrük memurları birkaç çimento çuvalını açıp mu- ayene ettiler. Bir de ne görsün » ler? Çimentonun ortasında ma - kinelitüfek parçaları, mermiler... “Mümessile derhal yolu gös - terdiler. — Peki amma, daha burada ne bekliyor? — Gelecek vapuru! Buradan İngiliz Somalisindeki Berbera ve Zeila limanlarma gideceği mu » hakkaktır. İngilizler Fransızlar kadar mütecessis değildir. Adam kalkıp yürüdü, gitti. Ye rine uzun ipince bacaklı, golf pan talonlu biri oturdu. Bir viski is — Bu bir İngiliz gazetecisidir. Sabahtan akşama kadar buradan ayrılmaz heyecanlı vakalar işit- mesini bekliyor. Bütün meslek daşlarına, Arap'ara, Habeşlere, zenci ve beyaz rerkese viski 18 - marlayıp onlardan birşeyler öğ renmeğe çalışıyor. Fakat kimbi - lir belki de bu gösterişidir! Ek seriyetle görünmiyen cihetle, gö rünenlerden o kadar daha çok w lâka uyandırıcıdır ki... Göz işaretiyle ne demek istedi. ğini sordum. Kulağıma eğilerek fısıldadıt — Cibuti, Kızıl denizin birçok limanları gibi hep Entelicens Ser- visin memurları ile doludur! Bu sırada İngiliz gazeteciye #- ki kişi daha yaklaştı ve masasma oturdu. İli Yanımdaki anlattı: — Bunlar bir iki gün evveltay, yareyle geldiler. Sordum: , — Hangi gazeteyi temsil edi « yorlar? Ni — Anlaşıldığına göre İskoçya mecmuaları için çalışıyorlarmış. — Bu mecmuaların büyük ser mayeleri olsa gerek, tayyareyle muhabir gönderdiklerine bakılır. sa... Hazreti Nuh zamanından kal- ma bir araba bizi şehirde yerli halkın oturduğu yere götürüyor. Muhatabım; — Artık buranın ehemmiyeti kalmadı, dedi, bütün hâdiseler gazetecileri gördüğümüz Rigas o telinde geçiyor! Paris hayvanat bahçesinde görülen garip bir hâdise: Her nedense geçinemi . yen iki pelikan kuşu, kavga ederlerken (gagaları biribirine takalmaş, bu gülünç vaziyette bir müddet kalmışlardır. O sırada tesadüfen orada bir fotoğrafçı bunu fofoğrafda tesbit etmiştir. Türk Hava Kurumu Büyük Piyangosu Şimdiye kadar binlerce kişiyi zengin etmiştir. Yeni tertip plânını görünüz veriyorlar. — Niçin? — Çünkü burası bir gazeteci - ye en yarıyacak yerdir. — Ne gibi? — Rigas oteli Hobeşistan ta - raftarlarının randevu yeridir. Bu rası Habeşistan için çalışıp bizim aleyhimizde en fena dedikoduları 1.ci keşide 77 2.cı Teşrin 935 dedir. Büyük Ikramiye : 25.000 Liradır Ayrıca: 15000, 12.000, 10.000 liralık ikramiye- lerle (20.000 lira) lık bir mükâfat vardır.. Piânları okuyunuz. Ve bu zengin Piyangonun talilileri arasına giriniz. MENDE MAKAT EU a 2 1 İla TN 1 DEMETLER SP MELEZ, O)