14 İLKTEŞRİN — 1885. Kaya ölü Tabiatla, vahşi hayvanlarla ve ine kli yazar: AYY lela 40119 Sinekli bakkal. Bu mahallenin | meşhur bir bakkalı bir de imamı var. Bakkal hasis ve tiryaki, İmam koyu ve kaba sofu. Karısı öldükten sonra tekrar evlenmemiş, kızı Emineden başka kimsesi yok. Emine “Kız Tev- fik,, lâkaplı orta oyununda Zenneye çıkan bir çapkına kaçıyor, evleniyor” lar. Imam kızı reddediyor. Bakkal ö- lüyor. Dükkâm Tevfik işletmeğe baş- lıyor. Fakat karı koca geçinemiyor - lar, Tevfik bakkallığı angarya sayı- yor, Pis, tembel bir adam, Dükkân ba- kımsız. Veresiye alan bir daha uğra - muyor. Tebfikte para diye bir kıymet yok, Nihayet dükkânda Emine çalış- mağa başlıyor. Dört bucağı temizli. yor. Veresiyeyi kesiyor. Dükkân da eski zamanından çok daha iyi işliyor.) Tevfik çırak gibi kullandıyor. Fakat Tevfikte esrarlı bir hal var. Emine kocasının: “Sokaktayken ne yaptığı - : hal boşamasını teklif ediyorlardı. nı, evdeyken ne düşündüğünü öğren: | mek için her hileye başvurdu: Dırıltı, totlı dil, karga. Muvaffak olamadı. Bereket versin biltilin gün didinmek- ten o kadar yoruluyordu ki yatsı na masını kılar kılmaz çekilip yatıyor - | du: Bir gece geç zaman Emine a- şağıdan gelen seslerle birdenbire uyandı, yatakta doğruldu. Tevs fiğin yeri henüz yanında boştu Terliklerini eline aldı, yavaş ya- vaş merdivenleri indi. Sahanlık- tan dükkâna açılan kapı aralık, içerde lâmba yanıyordu. Gözünü aralığa uydurdu, dükkânı teftiş etti. Petrol lâmbasının sarr ışığım da; havayı bürümüş bir cigara dw mans tabakası gördü. Şeker, sa- bun sandıklarının üstüne oturmuş acaip kılıklı adamlar cigara içi- yorlardı. Bunların ekserisi kendi- sinin dükkândan kovduğu, Tevfi- ğin serseri arkadaşlariydi. Yalnız sarı cübbeli, abani sarıklı, peyke- de bağdaş kurmuş bir cüce vardı ki, onu tanımadı. Her halde pek keyifli idiler, el çırpıyor, gülüyor lardı. Tuhaf bir vak'a seyreder gi- bi dükkânın ortasına gözlerini! dikmişlerdi. Emine, “tuhaf vak'a,, nın ne olduğunu çabuk anladı. Tevfik, E minenin taklidini yapıyordu. Dor kuma sini örtüsü arkasında gü ya yeldirme, şeker çuvalı önünde önlük, yemek peşkiri başında ba! şöytü... Fakat bu taklidin en tuhaf tarafı, kıyafet kısmı değildi. Tev fiğin geniş yüzü daralmış, iri tat- hı gözleri büzüle büzüle iğne gibi keskin, burgu gibi delici iki kü- çük göz oluvermişti. İnce ve çi-! ğırtkan bir sesle kuru fasulye par zarlık ediyordu. Fakat bu ses, dükkâna giren muhayyel müşteri. ye göre sık sık değişiyordu. Öfke- .sinden kadın, çıldırıyordu. Fakat Tevfikden gözlerini alamıyordu. Dükkân sahnesi bitince, Tevfik. Emihenin yatak odasındaki hali» ni teklide başladı. Tezgâhın üs tündeki teneke kutuyu ayna gibi karşısına almış, diliyle üst duda- ğını şişirmiş, üst dudağının tüyle rini muhayyel bir ermbızla yolu- yordu. Bu, doğrudan doğruya bir kadının mahremiyetine tecavüz- dü.. Hangi müslüman helâlini böyle teşhir edebilirdi? Sahanlıkta bir insan kasırgası satıl oldu Mutfağın eve açılan a» ralık kapısı yıldırım gibi cüceye çarptı. Kısık bir kadın sesi: “Ça nak yalayıcılar, köpek soyları...., diye haykırıyordu. Bakkal & İ En önde Tevfik, en arkada cü- ce, birbirlerinin ayaklarına basar rak Eminenin gazabından sokağa fırladılar, karanlıkta birdenbire kayboldular. la İstanbul bakkaliyesinin kapı- sında Ebe Zehra hanım, hemen öğleye kadar Tevfiği bekledi. Emine geceki rezaletten sonra imamın evine iltica etmiş, ve şa- yet imam kendisini içeri almazsa, orada canıma kıymağa yemin et- mişti. Kizınım inadını pekâlâ bilen ih- tiyar, sabaha karşı Zehra hanim: bulmuş, Tevfiğe yollamıştı. Der- Fakat boşansa da, Emine, bir da- ha dükkâna dönmiyecekti. Emineyi ince yerinden vurdu- ğuna kani olan ve nasıl kendini affettireceğini düşünen Tevfik, i mümkün olduğu kadır dükkâna geç gelmişti. Kapı önünde çatık suratiyle ihtiyarı görünce şaşırdı. Kadın onu dükkâna çekip de va- ziyeti anlatınca, şaşkınlığı büsbü- tün arti. Her türlü sıkıntısina rağmen, Eminesiz hayat onca ta- hayyülü güç bir şeydi. Onda ne kadar serseriliğe, başıboş gezme- ğe alışkınlık varsa, o kadar da bir rine bağlanmak, birinin malı, ku- lu olmak ihtiyacı vardı. Annesini kaybettiğindenberi bu kadar yal- nızlıktan korkmamıştı. Zehra ha: nım Tevfiğin ebesiydi ve onu çok! severdi. Arkasını sıvadı, teselli verdi, Emine ile aralarını bulmağa çalışacağını söyledi, delikanlının! gönlüne biraz ümit serptikten son-! ra çekildi, gitti.. Bu vak'adan sonra geçen ay Emine - Tevfik münasebetinde Sir nekli Bakkala göre en romantik; aydır. Kadınlara göre Leylâ » Mec. nun hikâyesi gibi bir şey, erkekler gene memnun değil. Tevfik evvelâ bozuk imlâsiyle Emineye her gün feryatnameler gönderdi, sonra kapısının önünde dolaşmağa başladı, daha sonra kafesin altında yüksek sesle karı- sına ilânraşk etti. Bundan bir netice alamayın- ca, akşamları içmeğe, çep me başında kadınlara dert yan- mağa kadar döküldü. Dükkân hep kapalı... O, sokaklarda yıkıla yı- kıla dolaşıyor. o Her halde Tevfir ğin vaziyeti adetâ “Adabı umumi- yeyi ihlâl,, ediyordu. Mahalleli komisere şikâyet ettiler, Komiser, bir gün onu mahalle karakoluna çağırdı. Kendi din- dar, muhafazakâr ve imamın var azlarına muntazaman devam yil bir insandı. Ona, Tevfik, adetâ| kanı helâl bir kâfir, başi ezilecek! bir yılandan başka bir şey değil | di. Birinci defaya mahsus olmak! üzere karakolda, Tevfiğe temiz! bir sopa çekti. Bir daha imamın kapısında görür, kadınlara dert! yandığını işitirse, vücudunda kır-! madık kemik bırakmıyacaktı. Tevfik, dükkânını bütün bütün! kapadr, Sinekli Bakkaldan kay»! boldu. Fakat çok geçmeden Tev-i fiğin şöhreti tekrar mahalleyi şın:| lattı. Gene orta oyununda kadın! rolüne dönmüştü. Bu defa “Bak kal çırağı,, isminde bir de oyun! uydurmuştu. . Bu, bir bakkal ka:| İ baltasını birbirleriyle boğazlaşan insanların heyecanlı romanı Ş » Yazin: Rosy atm « Türkçeye çeviren: Naciye İzzet “ No. 4 Baltasını rastgele salla- dı, on topuz birden indi, savaşçı otlar arasına yuvarlandı... Geçen kısımların kısaltılmışı Yaban Domuzu oğullarından Ge yik kızı Çiğdem, gizli varlıklara ! kurban edileceğini bildiği ablası Papatyayı ölümden kurtarmak i- | çin kaçırmışlır, Yolda Parsa rastii- yan bu iki kadın ve Papatya bu tehlikeden kendilerini kurtardık - tan sonra yollarına devam etmek- tedirler, Yaban Domuzu oğullarile, Kınl yarımadada oturan Gökırmeklılar arasında daimi bir düşmanlık var » dır, Yaban Domuzu oğulları, Gök“ ırmaklıları ortadan kaldırmak is - terler, Gökırmaklı Kaya oğlu ulusu ko- rumak için etrafta dolaşıyordu. U- zaktan gördüğü kalabalığın Kızıl yarımadayı bastıklarını anladı. Ya- ban Domuzu oğulları Göktrmak ka- dınlarının, ihtiyarlarının, çocukla” rinin karınlarını deşiyorlar, parça- liyorlardı. Kaya oğlu gene göğsün- den yaralı bir Gökırmak savaşçısı" nın nasıl olsa öleceğini bilerek ha- rekete geçliğini de görmüştü. Gö. zünün biri patlamış öteki de kanla” ra bulanmıştı. Arlık duramıyor, bacrtkelerbe “tits Eynel. V i Yaban Domuz oğullarına sövüp sa- yıyor, Gökırmak oğullarının öclerini alacağına andlar ediyordu. Güclükle kaldırdı. Rastgele indirdi.! On topuz birden indi. Savaşçı otlar İ-| gerisine yuvarlandı, Orada gövdesi de. Tik deşik edildi. Kaya oğlu büyük bir kızgınlık ve kinin bütün varlığını sar- dığını duydu, . Kendisini tutamadı.| Hrnerndan titriyen bir sesle haykırdı:| — Kaya oğulları, Yaban Domuz 0- Zullarını parça parça edeceklerdir! Düşmanlar döndüler. Hiç bir şey göremediler. Kaya oğlu karşı koyma- nın pek boş olacağını biliyordu. O ya. | şamalı idi: Bünun için hiçbir şey yap-| madı. Yarım adanın (Yanındaki sık çalılıklar içerisine yüzü koyun yattı. Yaban Domuz oğulları onu pek çok| aradılar fakat bulamadılar, Kaya oğlu ile kurdu ve köpekleri hiç görtin-! miyorlardı. Kaya oğlu ile Tavşanoğlu artık yakalanmaktan kurtulmuşlardı, Ka - homurdanmaya başladılar. Bir kaya - lğın üzerinde iki yaban domuzu sa - vaşçıları görmüşlerdi. Burası dik, sert bir kayalıktı: Or - manlarla çevrilmişti. Kaya oğlu ile) Yahan Domuz oğulları savaşçıları bi-| ribirlerini görmüşlerdi. Her ikisi de ö| tekini gözetmeğe başladı: | Kazanana yaşamak, yenilene ölüm vardı, Gökırmak adamı kurt ve köpekle - rini © yana saldırdı. Kurnaz hayvan- lar otların arasından usul usul sivış- tılar. Birdenbire düşmanı şaşırtmak istiyorlardı, Kaya oğlu biribiri ardınca oklar) fırlattı. Birincisi savaşçının birisinin! tepesinden geçti. İkincisi gözünü pat! lattı. Adam acıdan ulur gibi bağırır -!* ken kurt arkasmdan yakalamıştı... | vuruşunu savuşturuyordu. Kayn oğ - lu öteki düşmanların da geleceğinden korkuyordu. İşi çabuk bitirmek iste - di. Topuzunu kaldırdı. Savaşçının a - ğır topuzu inmek üzere idi Kaya oğlu yan bir sıçrayışla bunu (geçiştirerek bütün hızıyla indirdiği topuz düşma - nmın beynini parçaladı. Savaşçı kayadan yuvarlandı. Kurt la köpek aşağıya koştular ölmek üze- re olan adamı parçaladılar. Çocuğun da bu kazançta payı var - dr. Yaban Domuz oğlunun bacakları-, ni tutarak ilerlemesinin oönüne geç - mişti, Kaya oğlunun yanma kosarak bağırdı: — Yahan Domuz oğulları, murdar çakal sürüleri yok edilecekler... Öteki Domuz oğlu savaşçileri bü dövüşmeyi görmemişlerdi. İki savaş - KA Savaşçının ağır topuzu inmek üzereyken yana sıçrü, yıla ya oğlu kendisini göstermeden iler - savuşturdu. Sonra bütün hızıyla indirdiği topuz düşmanın beynini parçaladı. liyordu. Birdenbire kurt ve köpekler | amaaa a dınla çırak olan kocası arasında geçen bir maceraydı. Bütün İstan- bul gülmekten kırılıyor, ecnebiler bile bu oyunu görmek için Göksur ya gidiyorlardı. Değil büyük ko- naklara, hattâ saraya da çağırılan bir oyuncu olmuştu. Bu haberi Emine, babasının evine döndükten sonra aldı. İşin en felâketli tarafı; Eminenin dük- kânı terkettikten sonra anladığ. gebeliğinin hayli ilerlemiş olmar sındaydı. Bütün Sinekli Bakkal açıktan açığa “Bakkal çırağı,, oyu. nundaki kadının Emine olduğunu söylüyorlardı. Emine, sokaktan geçerken külhanbeyleri birbirini dürtüp gülüyorlardı. Kısmen Emi:| nenin zorundan, kısmen de Tevfis, ğe şazabından imam, talâk için mahkemeye müracaat etti. (Devar» var) Nakil, tercüme, iktibas haklır mahfuzdur. i Domuz oğul Kaya oğlu baltasmı yukarı kaldır! mıştı. Öteki adamın üzerine atıldı, O! tekisi kurt, köpeklerle boğuşuyordu.! Saldıran Domuz oğlu, Kaya oğlunun! önüne gelmişti. İ Bir ok Kaya oğlunun omuzunu| yırttı. Şimdi iki düşman karşı karşıya idiler, Yaban Domüz oğulları tıknaz, kı -| sa boylu idiler, Omuzları geniş. elleri| sert ve etli idi. Söyledi: — Yaban Domuz oğulları karıları» nızı aldılar, çocuklarımı o öldürdüler! Bütün savaşçılarınızı boğazlıyacak - lar. Yeryüzünde bir tek —Gök'rmaklı kalmıyacak. Kaya oğlu onların dilini bilmediği için ne söylediğini anlamıyordu. Yal- nız adamın sövüp saydığını sezmişti. Söyledi: — Göker lılar murdar yabân| yok edecekler! Baltasi döndü. Ötekinin de topuzu kalktı, İkisi de cevikti, Keskin İ cerikli elleri vardı. Ikisi çının başına gelenleri çok sonra anla - dılar. Kaya oğlunu çok aradılar, bu * lamadılar, Artık onu unutur gibi ol dular, İşlerini bitirip yola çıkmağı dü şünüyorlardı. Genç kadınları ağıllars kapıyorlar, ihtiyarlar, çocukları öl - dürüyorlardı. Bir yaşlı adamın, bir yaşlı kadının onların ayaklarına kapanarak yalvaf dıkları görülüyordu. Savaşçılar gül * mekten katılıyorlar, işkenceyi obüs” bütün uzatıyorlardı. Artık öldürme şi bitmişti. Yere kapanan başkan söY “ Tedi: — Ey gizli varlıklar! Yaban Do © İ muz oğulları sizi kanlarla suladıla”” Düsmünm bütün karılarmı — aldılsf Soylarını çoğaltacaklar. o Durmadı” senin için kanlar akıtacaklar,. Yaban Domüz oğullari Kimi yarı âdayı biraz daha arastırdılar. Tek £ | tifriyen hir Ihtiyar, Körkudân gözle verlerinden fırlan Tardı: İnen topuz, bunların da işini bi